Tarih 29 Ocak 2017. Avustralya Açık finalinde Federer ile Nadal karşıya gelecek. Ancak ben askerdeyim. Olayları başa alalım. Ankara'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda askerlik yapıyorum. Nizamiye görev yaptığım yer. Normalde Pazar günü çarşıya çıkarım, maç anında bir internet cafe'de maçı izlerim diyorum. Ama sonra haber geliyor. Çarşılar kilit. Tabii böyle olunca üzülsek de daha sonra bölük komutanı tarafından ''Çarşısı olanlar nizamiyeye gelmesin, gazino'da takılabilir'' haberi geliyor. Tabii böyle olunca ben bir şekilde ayarlıyorum ve nizamiye içinde yer alan bekleme salonunda tv karşısına geçiyorum. Tabii rahat değilim. Baskı var. Ancak kimseyle göz göze gelmeden sadece maçı izlemek istiyorum. Hatta bir ara bir albay geliyor, bekleme salonunda oturuyor, telefonu ile ilgileniyor ancak kumanda onun önünde duruyor. Gidiyorum önünden kumandayı alıp açıyorum Eurosport'u. Bu size biraz zor bir şey gibi gelebilir ancak nizamiye görevlisi olduğumuzdan orası bize emanet. Televizyon da. Maç muazzam geçiyor, bazı puanlarda ayağa kalkmaya yelteniyorum. Normalde tabur komutanı falan gelir, o gün şansıma gelmiyor kimse. Yerimden bile kalkmadan maçı komple bitiriyorum. Müthiş maç oluyor, Federer kazanıyor, mutlu oluyorum.
Ve 28 Ocak 2018. Bu kez yine Federer finalde, rakip Cilic. Bu kez evdeyim. Ortam şahane. Yine efsane maç oluyor. Yine Federer gülüyor. Kariyerinin 20.grand slam şampiyonluğuna ulaşıyor, tarih yazıyor. Cilic'e de paragraf açmak lazım. Müthiş bir mücadele sergiliyor. Sürekli geriden gelip setlerde eşitliği sağlıyor. Ancak bir yerde Federer'in kalitesi devreye giriyor.
Maç sonunda Federer konuşmasını tamamlayamayıp ağlamaya başlıyor. Biz de ekran karşısında duygulanıyoruz. 2 sene arayla iki Federer finaliyle ve gelen şampiyonlukla mutlu oluyorum. Hayatımda şartlar, bulunduğum yerler değişiyor ancak Federer ve şampiyonluklar değişmiyor.
Böylesine bir sporcuyu da izlediğimiz için şanslı olduğumuzu bir kez daha anlıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder