11 Nisan 2018 Çarşamba

Çok Üzücü


Gerçekten çok üzüldüm. İlk maçta alınan 4-1'lik galibiyet sonrası bu maça ''Bitmiş tur'' olarak bakıyordum ancak öyle olmadı. Roma 3-0 kazanarak turladı. Maç boyunca hiçbir şey üretmeyen bir Barcelona vardı. Hakettiği bir veda oldu.

Bu arada benim Barcelona'ya karşı sevgim de çok enteresan boyutlara çıktı. Babam dalga geçmek için arıyor, arkadaşlarım dalga geçiyor. Maç bitti direkt moral bozukluğu ile hiçbir şey yapmadan uyudum. Gerçekten bu takıma her geçen gün daha da bağlandığımı hissediyorum. Ölene kadar Barcelona'lıyız.


La Casa De Papel


Pazartesi sabah başladım, Çarşamba sabah bitirdim. Neredeyse tüm Türkiye konuşurken hakkında yazılanlar bile ilgimi çekmiyordu. Tokyo falan diyordu millet ancak bilgim yoktu. Spoiler falan da yemedim. Tv'de zaman zaman haberlerini gördüm, mekan falan açılmış bu isimle.

Pazartesi sabah artık izleyeyim diye başladım ve Çarşamba gününe kadar ekstra hiçbir şey yapamadım. Diziye adeta bağlandım. İlk bölümden son bölüme kadar büyük bir heyecanla gidiyor. Bazı anlar gerildim, bir kaç sahne mantıksız buldum, özellikle 2 tane Çav Bella sanhesi var ki aşık oldum. Tokyo ile Nairobi'nin tekila içip dans ettikleri bölüm, profesör imzası ile yapılan klas planlar, vay be dedirten zekice hareketler, Profesör ile Raquel...

Keşke ölseydi dediğim kişiler vardı...

İspanyolca güzel dil. Dinlemesi keyifli.

Tokyo.

Dizi bitti ama açıkcası merak ettiğim çok şey kaldı. Yine de bununla ilgili yazmayayım, spoiler olmasın.

Berlin, Rio, Denver, Helsinki, Oslo, Moskova, Nairobi ve Tokyo isimli 8 kişinin Profesör önderliğinde İspanyol Kraliyet Darphanesi'ni hedef alan soygun girişimini anlatan bu diziyi şu ana kadar izlememiş çok kişi yoktur ama varsa da hemen başlasın. Pişman olmazsınız.

Ne diyoruz... Bella Ciao


9 Nisan 2018 Pazartesi

Tiyatro: En Kısa Gecenin Rüyası


2018 hayatımda en çok tiyatroya gittiğim sene olmaya devam ediyor. Bir arkadaşımın daveti üzerine Kadıköy Moda Sahnesi'nde sahnelenen En Kısa Gecenin Rüyası isimli oyuna gittik.

Cumartesi 20:30'da Moda Sahnesi'nde yerimizi aldık. Salon çok enteresandı. İki tarafta da tribün, iki tarafta da seyirciler. Oyuncular tüm salonu kullanarak, sürekli bir tarafa bakmadan, daha çok yan şekilde oyunlarını oynadılar.

En Kısa Gecenin Rüyası William Shakespeare'nin yazdığı bir oyun. Timur Acar, Didem Balçın, Onur Ünsal, Mert Fırat, Beyza Şekerci, Melis Birkan, Murat Tüzün, Volkan Yosunlu, Ezgi Coşkun, Caner Erdem, Mert Şişmanlar, Hasan Demirtaş, Alper Baytekin ve Çağlar Yalçınkaya gibi oyuncuların yer alıyor.

Oyuna gitmeden önce popülarite sebebiyle Mert Fırat, Melis Birkan, Timur Acar gibi oyuncular ön plana çıksa da açıkcası bu oyuncular evet müthiş bir enerjiyle, müthiş oynuyor ancak Volkan Yosunlu ve Caner Erdem gerçekten bizleri en çok keyiflendiren, en çok güldüren 2 oyuncu oldu.

Oyun inanılmaz bir tempoda ilerliyor. Durmuyorlar. 2 saat 25 dakika gibi uzun bir süre acayip bi hızla akıyor. Sürenin nasıl geçtiğini anlamadık. Oyun sonrası arkadaşlarla konuşurken oyuncuların sporcu kondisyonuna ihtiyacı olduklarını söyledik. Sahnede sürekli hareketler, yere oturup yerde sürünmeler, merdivenleri sürekli çıkmalar, sürekli tribünlerin etrafında dönmeler derken çok yorulduklarını düşünüyorum.

Mert Fırat acayip karizma, acayip iyi bir oyuncu. Ancak burada dikkat çeken Mert Fırat'ın sanata olan sevdası. Mert Fırat şu an Ufak Tefek Cinayetler isimli dizide oynuyor, dünya kadar para kazanıyor. İstese tiyatro yapmaz, keyfine bakar. Ancak o haftada bir kaç kez gelip oyun oynuyor, keyif alıyor. Filmler, diziler ve reklam çekimleri devam ederken vaktini tiyatroya harcaması büyük hareket. Oyun sonrası yanına gidip tebrik etmek ve teşekkür etme şansı da yakaladık. Bizlere davranışı, gelin üst tarafta ışık daha iyi orada çekilelim demesi, sürekli geldiğimiz için teşekkür etmesi hoşumuza giden şeyler oldu. Mert Fırat oyunculuğu dışında ve toplumsal olaylara karşı duruşu ile beraber her zaman sevdiğim bir oyuncu olmuştu. Burada iyi bir insan olduğunu da görmüş olduk. Mert Fırat gerçekten kızların hayran olabileceği bir kişiymiş.

Melis Birkan da güzel ve sempatik bir oyuncu. Komedi oyunlarında da iş yapabileceğini gördük. Keyifle izledik. 

Timur Acar da baya iyi oyuncuymuş. Kendisini Fenerbahçe kimliği ve filmlerden çok iyi tanıyoruz. Ayrıca oyunu izlediğimiz Moda Sahnesi'nin de kurucuları arasında. Yani ciddi bir tiyatrocu.

Şiveli oyuncular oyuna büyük renk katmış. İnternette bir kaç yorum okudum da beğenmeyen de çokmuş.

Oyuncuların eğlendiğini görmek beni çok mutlu ediyor. Yaptıkları işten büyük keyif alıyorlar. 

Eşek kafası.

Modern dans sahnesi ve Bergama Köy Oyunu sahneleri baya iyiydi. Eğer izlerseniz hak verirsiniz.

Oyunun müzikleri olağanüstüydü. Can Güngör imzalı. Bu konuyu yazarken bir kez daha açıp dinledim de gerçekten her saniyesini kafamda tekrar yaşadım. Bu da müziklerin ne kadar iyi olduğunu gözler önüne seriyor. Buradan sizler de dinleyebilirsiniz.

Seyircilerin karşılıklı oturmaları güzel detay. Karşıda yer alan oyuncularının tepkilerini an ve an görebiliyoruz. Ayrıca oyun interaktif bir oyun. Seyirciyi de dahil ediyorlar. Bu sayede de oldukça keyifli anlar yaşadık.

Tiyatro oyunu esnasında bir insan neden telefonunu alma ihtiyacı hisseder. Bu anlarda hemen yeşil lazerle müdahaleler gecikmedi.

Moda Sahnesi'nde ilk kez oyun izledim. Gayet güzelmiş. Ayrıca çalışanların insanlara güler yüzlü davranması da iyi detay.

www.modasahnesi.com adresinden oyunlara bakabilir sizler de gidip bu keyifli oyunu izleyebilirsiniz. Fiyatlar da normal bence.

Hayatımda izlediğim en iyi oyunlardan biriydi.


8 Nisan 2018 Pazar

22.495 Seyirci


Fenerbahçe-Osmanlıspor maçını tribünlerde toplam 22.495 taraftar takip etti. Fenerbahçe'nin bir Nisan ayı maçında şampiyonluk şansı devam ederken gördüğü en düşük sayılardan birisi olabilir. 

Fenerbahçe taraftarlarının % 90'ı şampiyonluğa inanmıyor. Belki daha fazlası. O yüzden de maça gitmek istemiyor. Ancak mesele sadece şampiyonluk değil. Fenerbahçe stadının boş kalmasının en büyük 2 sebebi Aziz Yıldırım ve Aykut Kocaman. Aziz Yıldırım konusunda artık insanlar iyice sıkılmış durumda. Yıllarca taraftarı ayrıştıran, taraftarın üzerinde gereksiz hareketler yapan, kombine iptal eden bir insanın başkanlığında olan bir Fenerbahçe'yi izlemek istemiyor.

Aykut Kocaman Fenerbahçesinden de memnun değil insanlar. Fenerbahçe taraftarları daha ateşli, daha istekli bir futbol görmek istiyor. Maç izlerken keyif almak istiyor. Böyle olmayınca da vakitlerini harcayıp stada gitmek istemiyor.

Türkiye'nin ekomomik durumunu da neden olarak söyleyebiliriz belki de. Ekonomik anlamda ülke olarak kötü durumdayız. İnsanlar her hafta maça gidecek bütçe yaratamıyorlar. Ancak bana göre bu sebepleri sayarken oldukça geride sayabileceğimiz bir madde.

Taraftarın stadın gitmesinin yanında taraftarın havasını kaybetmesinden de bahsedebiliriz. Eskiden sokakta bir çok yeni sezon forması görürdüm, Fenerium ürünleri giyen insanlar görürdüm. Artık göremiyorum. İnsanlar Fenerbahçe için para harcamıyor. İyice koptular, koparıldılar.

Kısacası Fenerbahçe taraftarı stada gitmiyor, Fenerium'a gitmiyor, Fenerbahçe için para harcamıyor. Ali Koç gelince Fenerbahçe şampiyon mu olacak her sene sorusuna hayır diyebilirim ancak defalarca söylediğim gibi Ali Koç yönetiminde bir Fenerbahçe asla 22.495 taraftar önünde maç yapmayacak. 3 Haziran sonrası bu rezaletler karşımıza çıkmayacak.

Fenerbahçe'nin geleceği açısından #çareAliKoç

5 Nisan 2018 Perşembe

Alex'i Görmenin Mutluluğu


Samsunspor maçıyla başlayan ve Kasımpaşa maçıyla sona eren müthiş kariyer. Atılan yüzlerce gol, yapılan yüzlerce asist. Beni hayatımda en çok mutlu eden, en çok ayağa fırlatan futbolcu.

Kadıköy geçmişim çok eski değil. İlk gittiğim maç 27 Kasım 2004 tarihinde oynanan Fenerbahçe-Diyarbakıspor maçı olmuştu. Soğuk bir gündü. İstanbul'da tribünlerde yaşananlardan dolayı stada girerken ayakkabımıza kadar çıkarılmış, öyle bir arama ile tribünlere girmiştik. Aslında o gün maça gitme niyetim bile yoktu. Birden babamla anlık gaza gelmiş, telefon üzerinden biletleri almış ve Kadıköy yoluna düşmüştük. O maç Fenerbahçe 3-0 kazanırken Alex 2 golle selamlamıştı beni. Tabii Alex'i yıllar geçtikce oynadığı her maç yaptıkları ile beraber daha da seviyor, daha da bağrımıza basıyorduk. Yıllar ilerledi, Alex heykeli dikilen bir futbolcu oldu. Kadıköy'de oynadığı ve gol attığı son maç olan Marsilya maçında yine stattaydım. Alex yine gol atarken, bizler son kez Alex diye bağırdığımızı bilmiyorduk. Ardından yaşananları herkes biliyor.

Alex Fenerbahçe tarihinde gelmiş geçmiş en çok sevdiğim futbolcu. Bir daha hiçbir futbolcuyu o kadar sevebilir miyim? Zor. Giderken uğurlamaya gitmiş, Alex için son kez bağırmış, son kez görmüştük.

Aradan yıllar geçti, Alex bir kaç kez Türkiye'ye geldi ama ben gidemedim. Ancak 03 Nisan 2018'e kadar...

Yıllardır blog yazdığım için yapılan organizasyonlardan davet geliyor, ben katılmıyor ya katılamıyordum. Ancak bu kez Alex için davet gelince hemen iletişime geçtim ve kaydımı yaptırdım.

03 Nisan 2018 günü U12 İzmir Cup'ın başlama vuruşunu yapmak üzere Türkiye'ye gelen Alex'in Çırağan Sarayı'nda basın toplantısı yapılacaktı. Sabah erkenden yollara düştüm. Kişisel olarak Fenerbahçe ile en çok yakıştırdığım futbolcuyu görme, imza alma ve belki de fotoğraf çekilme şansım olacaktı.

11:00 gibi Çırağan Sarayı'nda oldum ve yerimi aldım. Dakikalar geçmiyor, saat ilerlemiyodu. Ve bir an kapıya bakarken Alex'i gördüm. İçeri giriyordu. O an yaşadığım mutluluğu tarif edemem. Yanımdan geçerken fotoğrafını çekiyor, yerine oturduktan kalkana kadar hayran hayran bakıyordum. Yıllar geçiyordu aklımdan. Fenerbahçe formasıyla yaptıkları. Yaklaşık 1 saat sonunda basın toplantısı bitti ve fotoğraf çekilme şansı yakaladım. Hayatımın en iyi ve anlamlı fotoğraflarından birisi. Gelen herkese biyografi kitabını dağıttılar, onu da imzalattım. Götürdüğüm 10 numara yazılı formayı da imzalattım. Kısacası kusursuz bir gün oldu benim için.

Çekildiğim fotoğraf, imzalattığım kitap, imzalattığım forma da hayatımın sonuna kadar saklayacaklarım arasına girdi.

Bu organizasyona gitmemi sağlayan ESM Danışmanlık başta, Petrol Ofisi'ne, Altınordu'ya ne kadar teşekkür etsem az.