31 Ocak 2013 Perşembe

Beckham'a Saygı


David Beckham'ı çok seviyorum, futboluna inanılmaz saygı duyuyorum, bir önceki konuda form tutmak için Arsenal ile antrenmanlara çıktığından bahsetmiştim. Bugün de sezon sonuna kadar Paris Saint-Germain ile anlaştığını öğrendik. 37 yaşında Fransa 1.ligine gidiyor.

Manchester, Madrid, Milano, Los Angeles gibi şehirlerden sonra şimdi de dünyanın en güzel bir başka yeri Paris'e transfer oldu. 

37 yaşında sadece para kazanabileceği bir yere gidebilirdi ama o bunu seçmedi.

Sezon sonuna kadar alacağı parayı bağışladı. Bugün imza sonrası '' Paris’i tercih etme nedenlerimden biri çok özel. Burada herhangi bir para kazanmayacağım. Çocuklar ve yardım kuruluşlarına olan tutkumu biliyorsunuz. Kulüp de benimle aynı görüşteydi. Bunun gibi hiçbir şeyin daha önce gerçekleştiğini düşünmüyorum. '' açıklaması yapması da Beckham'ın ne kadar iyi biri olduğunu gözler önüne seriyor.

Reklam için bunları yapıyor diyenlere de Beckham'ın ne reklama ihtiyacı olduğunu soruyorum?

Beckham'ın sadece futbol oynamak istediğini artık herkesin kabul etmesi gerekiyor.

Sahada terbiyesizliği yok, saha dışında terbiyesizliği yok.

Yıllardır eşi ve çocukları ile beraber iyi bir baba olduğunu görüyoruz.

Ve evet o Beckham 37 yaşında Paris'e gidiyor ve tekrardan futbola dönüyor. Bundan sonra Paris Saint-Germain maçlarını kaçırmamaya özen göstereceğiz.

Herkesin kabul etmesi lazım ; Bir Beckham kolay yetişmiyor.

29 Ocak 2013 Salı

David Beckham Arsenal ile Çalışıyor.


Futbolculuğuna inanılmaz saygım var. Hâlâ futbol oynama isteği bitmedi. Arsenal ile antrenmanlara çıkması bile bunu kanıtlıyor. Dünyada en çok sevdiğim futbolcular arasında üst sıralarda. İnşallah yayını olan bir lige transfer olur da her hafta doya doya izleriz.



Meireles ve Drogba'dan Dans Şovu


Meireles ve Drogba'dan dans şov. Chelsea soyunma odası çok eğlenceli. İstanbul'da da birlikte çıkıp dans ederler mi?

2016


Barcelona Xavi ile olan sözleşmesini 2016'ya kadar uzattı. Zaten başka takıma gitmesi düşünülemezdi. Xavi'yi o formayla futbolu bırakana kadar izlemek istiyoruz. Xavi ve o akıl almaz paslarını yıllarca görmek istiyoruz. 

Maç Günlüğüm # 95


Hafta içi kupa maçı. Bir taraftar için güzel maçlar. Genelde skor olarak da, hikayesi olarak da unutulmaz oluyor. Bu hafta da Beykan diye bir genç ile unutulmaz oldu.

Saat 16:30'da İzmit'ten arabayla yola düştük. Berkay diye bir arkadaşımla. En güzel olay kendi arabanla Kadıköy'e gidiyorsun, maç öncesi arkadaşlarla Nazlı'nın Yeri'nde takılıyorsun, rahat şekilde stada giriyorsun, maç hakkında konuşuyorsun ve maç bitince de yine aracınla evine dönüyorsun. Hayatım boyunca böyle her maça gelebilirim.

Nazlı'nın Yeri kandil ve hafta içi olması sebebiyle boş, pek insan yok. Zaten soğuk havalarda havası da olmuyor. Soğuk havalarda kapalı mekanları tercih etmek lazım. Buna başlamak lazım.

Sezonun ilk 3 maçından sonra rahat şekilde Okul Açık tribününe giriyorum. Ne sıra ne başka bir şey.

Bu arada elim kesildi. Nerede oldu, nasıl oldu anlamadım. Tribünde yerime oturunca gördüm. Tuvalete gittim herhalde 5 dk elimden kan aktı. Öyle böyle kan değil, çeşme gibi, bitmedi. Gerçekten nerede olduğunu çok merak ettim.

Deplasman tribünü dolu olan maçlar çok daha güzel oluyor. Hem biz onları görünce daha coşkulu oluyoruz. Süper ligde deplasman tribününü dolduran takımlar olsun.

Mücadele şahane olmasa da skor şahane. Beykan'ın gol atması günün en güzel olayı. Henüz ilk maçında golle tanıştı. Güzel bir anı. Salih'in iyi futbolu diğer dikkat çeken olay. 

Tribün performansı iyi değil. Amigo maçı takip etmeli. Her maç aynı dakika aynı tezahuratları söylüyoruz. Korner kullanırken ayrı, rakip atak yaparken ayrı bağıralım. Maçı takip edelim. 

Mücadele sonrası yine rahat şekilde İzmit'e döndük.

Sivasspor maçı günlüğü ile tekrardan burada olurum.

28 Ocak 2013 Pazartesi

27 Ocak 2013 Pazar

Hayatımdan Kesitler # 4


Fotoğraf Avustalya'dan, Melbourne Park'dan. Avustral Açık tenis turnuvasının yapıldığı yer. En büyük gözüken kort meşhur Rod Laver Arena. 

Hayatım biraz daha güzelleşerek devam etse de arada yaşanılan sıkıntılar tam anlamıyla bitmiş değil. Ancak son Aralık yazısından daha iyi durumda olduğum gerçeği de mevcut.

Maddi durumlardan dolayı cebimde kombinem olmadığı halde bir süre para harcamamak adına İstanbul'a Fenerbahçe maçlarına bile gidemedim. Elazığspor ve Bursaspor maçları ile Kadıköy'e dönüş yaptım. Özlemişim.

Son 2 maç öncesinde Nazlı'nın Yeri'nde takıldık. Ama şunu net şekilde söylüyorum -belki devamlı gitsem sıkılırdım- cebimde çok para olsa her maç kalamış'a gider, orada sıcak ortamda takılır, maça 1 saat kalaya kadar orada yemek yer, içer ve dönüşte Nazlı'nın Yeri'ne uğrar stada girerdim. Özellikle soğuk havalarda çok güzel olabilirdi. 

Hayatımda şu an en büyük sorun ; Askerlik. 2 yıllık Gemi Makineleri bölümü bitirdikten sonra Açıköğretim'e girdim ancak böyle giderse bitmeyecek. Artık belli yaşta da olduğum için ders çalışasım gelmiyor. Doğal olarak sınavlar kötü geçiyor. Bir ara gaza gelip, sınav dönemi çalışıp şu 4.sınıfı bitirip 5 ay askere gitmem lazım. Yoksa 15 ay daha büyük sıkıntı olacak.

Geçen sefer de demiştim yine diyorum. Uçakla bir yerlere gitmek lazım. 10 Şubat Mersin deplasmanı olabilir. Hem Adana'yı, hem Mersin'i görürüz bahaneyle. Bakalım allah kısmet ederse.

Sinema'ya en son hangi filme gittiğimi hatırlamıyorum ama son zamanlarda tiyatro'ya gider oldum. Bu hafta yine giderim herhalde. Bir Perşembe Küheylan, bir Perşembe Kral Lear oyunlarına gittik. Tiyatrolar daha güzel ama dram bir yerden sonra sıkabiliyor. Tiyatro'ya daha çok komedi veya müzikal oyunlarına gitmek lazım. Ayrıca oyunculara çok büyük saygım var. Salonda bulunan az kişiye özel oyun yapıyorlar. Fiyatı da çok uygun. 5 TL. Öğrenci'ye 3 TL.

12 taksitle telefon olursak borcu tabii yeni biter. iPhone 5 alabilirim artık. Şaka yapıyorum tabiiki de iPhone 4'den memnunum ve bir süre daha telefon değiştirmeyi düşünmüyorum.

Hollanda'dan Psv'nin 100.yıl formasını aldım. Melek arkadaşım aracılığı ile. Kendisine buradan bir kez daha teşekkür edeyim. Ayrı post olarak paylaşırım.

Halısaha maçları sürüyor. Her cuma 22:00-23:00 arası. Özellikle bazı maçlar inanılmaz zevk alıyorum. Bitmesin istiyorum.

Kilo durumlarım yine sıkıntılı bir hal almaya başladı. Havanın da soğumasıyla eve yürüyerek gidip gelemediğim için pek hareket etmiyorum. Doğal olarak aldığım kilolar öyle duruyor. 

Yaz gelsin.

Önümüzdeki günlerde kazandıran eski ''Tekne Sistemi'' ile beraber bahise geri dönüyorum. Bol şans.

Şimdilik yazacaklarım bu kadar.

Her şeyi başı sağlık, allah iyi insanlara yardım etsin.

13 Ocak 2013 Pazar

Meireles'in Çay Keyfi


Bildiğiniz gibi Fenerbahçeli yabancı futbolcular bir süredir Türkçe dersleri alıyorlar. Onlardan birinde Meireles elinde çay, Kuyt'ı dinliyor. Müthiş kare.

foto 

12 Ocak 2013 Cumartesi

Saygı


O gün statta gördüğümüz zaman duygulandık, gözümüzden yaşlar geldi. Sevdiğimiz Alex'in, sevdiğimiz Lefter'e olan saygısını görünce gurur duyduk. Yarın Lefter'in 1.ölüm yıldönümü. Aramızdan ayrılalı 365 gün oldu, ama hiç aramızdan ayrılmadı gibi, hiç bizi terketmedi gibi. Lefter bizim 1 numaralı efsanemizdir ve hep öyle kalacaktır. Yarın çalıştığım için büyükada'da yaıpılacak anma törenine katılamayacağım ama en kısa sürede gidip ziyaret ederim. 1 sene önce statta söylediğimiz gibi ; bizden uzak olsan bile hep seni seveceğiz LEFTER.

Mesele Mücadele Etmemek


Galatasaray’ın Sneijder’i transfer etmesi – etmek üzere olması - üzerine hepimiz üzüldük, belki de kıskandık. Sneijder büyük başarılara imza atmış, büyük oyuncu. Uefa tarafından en iyi ortasaha oyuncusu seçildi, en iyi ilk 11’e girdi. Sneijder’i anlatmak da, Sneijder’i tartışmak da yanlış.

Fenerbahçe’ye geçelim, Fenerbahçe taraftarları Sneijder transferi sonrası yönetime kızdı, yönetime sitem ediyor, belki bunda yönetimin- neredeyse tam kadro – günlerdir ‘’ 2 Ocak’a kadar transfer bitecek,  3-4 oyuncu alacağız.’’ demeçleri etkili oldu. Yönetim henüz ilk maç yarın oynanacakken bir adım atmadı, bir oyuncu almadı. Taraftarları beklenti içine soktular. Bu da şimdi biz transfer yapmayıp, rakibimiz Galatasaray üst düzey bir isim transfer yapınca sitemin boyutunu arttırdı.

Fenerbahçe gelecek bir oyuncu ile çok üst düzey seviye’ye mi gelecek? Hayır. Fenerbahçe mücadele etmedikten sonra transferle hiçbir şekilde taraftarlarını mutlu edemeyecek, dünyaca ünlü oyuncuları bile getirsek, sahada mücadele etmedikten sonra taraftarlar olarak ne sevineceğiz, ne de memnun olacağız.

Evet Fenerbahçe ilk yarı berbat bir futbol oynadıktan sonra yeni sezona yarın 1461 Trabzon maçı ile başlıyor, Çarşamba Bursaspor gibi zor deplasman var. Ve 8 gün sonra Elazığspor maçı ile ilk lig maçına çıkıyoruz.

İlk maçımız 1461 Trabzon ile. İyi takımlar, iyi oyuncuları var, mücadele ediyorlar, mücadeleden vazgeçmiyorlar. Galatasaray’ı yendiklerini unutmayalım. Trabzon’da dolu tribünler önünde oynanacak. Seyirci desteğini de arkalarına alacaklar. 

Fenerbahçe’nin bizlere ilk mesaj vereceği maç. Sahaya çıkacak takım oyuncuların günlerdir söylediği gibi mücadele etmez, sahada basmadık yer bırakmaz, agresif olmaz, yaratıcı olmaz ise herkesi hayal kırıklığına uğratacak ve hocaları Aykut Kocaman'a ayıp edecekler.


Fenerbahçe taraftarları bugünlerde transfer istiyor olabilir ama transferden daha çok mücadele istiyoruz. Mesele Galatasaray’ın Sneijder’i alması, bizim oyuncu almamamız değil, mesele sahada mücadele etmemek, sahada formanın hakkını vermemek, forma için savaşmamak. Ne transfer ne başka bir şey, pankartta yazdığı gibi, o forma için biz ölürüz, siz savaşın YETER.

11 Ocak 2013 Cuma

Altın Top


Hayatım boyunca 4 tane futbol topum olmadı, Messi'nin 25 yaşında 4 tane altın top'u var. Respect.

Argo


Oscar'a aday olan filmler güzel olmak zorunda değil ama bu film güzelmiş. Film güzel başlıyor, güzel devam ediyor... Ben Affleck hem iyi yönetmiş, hem iyi oynamış. kısaca müthiş iş çıkarmış. Filmin kurgusu şahane. Zaten en iyi kurgu ödülüne aday film. Özellikle filmi herhangi bir bilgi almadan izlediğim için büyük heyecan yaşadım. Havaalanı sahnesi ve pazar sahnesi filmin bana göre en iyi anlarıydı. Amerika sinemasına karşı ön yargısı olan, yaptığı işlerde hep kendilerini yüceltiyorlar diyenler, Hollywood'a bok atanlar hariç herkes izlesin. Bu arada filmin büyük bir kısmı İstanbul'da çekildi. Bu bilgiyi de verelim.

Film ; En iyi film, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi kurgu, en iyi müzik, en iyi ses kurgusu, en iyi ses miksajı dallarında Oscar'a aday.

Kısaca konusu Tahran’da altı Amerikan elçilik personelinin kaçırılması ve aylarca alıkonulması üzerine patlak veren İran Rehine Krizi ile CIA’in rehieleri kurtarma operasyonu konu alınmıştır. Yapılan açıklamalarda CIA, sahte bir Hollywood yapım şirketi kurarak rehineleri kurtarmaya çalışacağı anlatılmaktadır.

10 Ocak 2013 Perşembe

8 Ocak 2013 Salı

Kadehler Başarı İçin




















Birlik, beraberlik, kalite, çalışma, daha çok isteme, hedef koyma = başarı. Barcelona uzun yıllar daha kalabalık bir ekiple ödülleri kazanır.

Bahis Oynayanlara Tavsiyeler


Bundan sonra ara ara sizlere buradan bahis konusunda tiyolar vereceğim, neler oynamanız gerektiğini, neler yapmanız gerektiğini söyleyeceğim. Şunu da belirteyim, kendini tutan, haftada 5 kuponu geçmeyen, canlı bahise çok fazla karışmayan ve sadece büyük liglere oynayan herkes bu bahis işinden para kazanır.

Kısa keselim, geçelim direkt oynanacak bahislere, bahis türlerine; 

Barcelona'nın ve Real Madrid'in evinde oynadığı maçlarda özellikle 4.5 üstü, 5.5 üstü, ilk yarı 1.5 üstü çok değerli bahisler. Bunlara iyi oranlar veriliyor ve genelde tutuyor. İstatistikler de bunu destekliyor. Ayrıca rakiplerin gol atar bahisleri de değerli, özellikle belli puan farkından dolayı Real Madrid maçlarında rakibin gol atma ihtimali bir hayli fazla.

Barcelona ve Real Madrid'in basketbol takımlarına da üst oynayın, üst derken sadece kendileri ama, 82 üstü genelde geçtikleri bahisler, bazen 78, 77'ye düşüyor bu barem ve o zaman çok ama çok değerli.

Cska Moskova, Galatasaray MP ve Fenerbahçe kadın basketbol takımlarının da maç sonucu bahisleri çok değerli. Handikap da aşılıyor genelde. Bunlara da bakın.

Manchester United'ın evinde oynadığı maçlara da üst seçenekleri çok iyi bahisler. Değerli.

Tenis bahisleri çok değerli, sadece Atp ve Wta sıralamarına bakarak bile oynasanız faydalı olur. Özellikle büyük turnuvalar sürpriz çok fazla çıkmıyor. 1.60, 1.80 oranlar çok rahat geliyor. Bunları da dikkate alın.

Nba'den de güzel bahisler var. Bazı takımların tek başına üst bahisleri çok değerli, mesela Oklahoma mesela Houston, mesela Spurs, mesela tam kadro New York. Bunları kaçırmayın. Ayrıca Spurs'ün deplasmanda oynadığı maçlarda iyi oranlar veriliyor. Çok güçlü takımlar haricinde değerlendirin.

Türkiye'den de özellikle Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'ın evindeki maçlarda üst seçenekleri ve ilk yarı gol olur bahisleri çok değerli. Bunlara da dikkat edin.

Şimdilik söyleyeceklerim bunlar, ama siz siz olun haftada çok fazla kupon yapmayın, yayarak oynayın ve canlı bahise çok fazla kendinizi kaptırmayın.

Bahisten para kazanmak kolay, yeterki kendinizi frenleyin.

Bahisleriniz için sizlere doğru&güvenilir oranlar ve günlük güncel spor haberleri sunan Superbahis'in blog sayfasına buradan ulaşabilirsiniz. 

2012 FIFA Ballon d'Or ; Lionel Messi


2012 yılında yaptıkları ile bu ödülü sonuna kadar haketti, 2011/2012 sezonunda çıktığı 73 maçta, 86 gol atıp, 41 asist yapan bir isime ''haketmedi'' demek için değişik bir ruh halinde olmak lazım. Messi bu ödülü 4.kez kazandı ancak daha önünde uzun yıllar var...

2012 Fifa Yılın Takımı


Casillas, Alves, Pique, Ramos, Marcelo, Xabi Alonso, Xavi, Iniesta, Ronaldo, Messi ve Falcao.

La Liga'nın ilk 3 sırasında yer alan 3 takım, Barcelona, Atletico Madrid ve Real Madrid'den oluşan bir takım. Şu takımı dünyada yenecek başka bir takım yok. Yine de bazı isimlerin yeri değişebilir. Tüm görüşler bu yönde. Yalnız Messi, Ronaldo ve Falcao'lu forvet hattı rakiplere ciddi anlamda futbolu bıraktırır.

Yılın Golü ; Miroslav Stoch


Fenerbahçe için, Miroslav Stoch için önemli akşamlardan, Miroslav Stoch'un Gençlerbirliği'ne attığı gol yılın en iyi golü seçildi. Stoch'u tebrik edelim.

3 Mart 2012'de oynanan Fenerbahçe'nin Gençlerbirliği maçına gitmeyecektim,  daha doğrusu gitmek için çok niyetim yoktu, o gün iş yerine yine de forma-atkı ile gittim, iş-güç takılırken facebook'u açtım, tam o arada Salih diye bir arkadaşım mesaj attı. ''Maça geliyor musun?'' bilmiyorum, kararsızım falan dedikten sonra Salih ''Bilet var bende, istersen gel.'' diyince karar aldım ve gitmeye karar verdim. 15:30 otobüsü ile İstanbul yollarına düştüm, Salih Maraton Alt biletini verdi ve o maç o tribüne girdim. Stoch'un efsane golünü canlı izleme fırsatı yakaladım. Mücadele başında Stoch'un şahane golüyle kendimizden geçmiştik.

Şimdi o günü düşündükçe iyi ki maça gitmişim, iyi ki Salih bana yazmış diyorum. Böyle bir golü gördük. Hayatımın unutulmaz günlerinden oldu.

Son not Stoch'a, 2.yarı senden iyi oyun bekliyoruz, yeter bu kadar yatmak. Sana çok güveniyorum. Bu güveni boşa çıkarma be...

6 Ocak 2013 Pazar

2012/2013 Şampiyonlar Ligi Çıkartma Albümü


Sticker almak, eve gelip tek tek paketleri açmak, stickerları hazırlamak, tek tek uğraşıp yapıştırmak. Sticker albümü tamamlamak çok zevkli, gerçi tamamen bitiremiyoruz da neyse..

Euro 2012'den sonra 2012/2013 sezonu şampiyonlar ligi çıkartma albümüne de başladık. 

Toplam 588 sticker'dan oluşuyor bu albüm. Ben ilk gün 198 sticker yapıştırdım. Geriye kaldı 390 sticker.

İlk gün aldığım paketlerden 37 tane aynı sticker çıktı. Onların numaralarını bir ara değiş-tokuş için bloga yazarım.

Bu albüme siz de başlamak istiyorsanız panini'nin sitesinden ya da tüm kitapçılardan - ben izmitte nt'den alıyorum hep - albümü de, stickerları da temin edebilirsiniz.

Younes Belhanda


Geldi diyorlar ama resmi açıklama konuşmayalım. Gelirse bir şeyler karalarız. Ama gelsin...

2 Ocak 2013 Çarşamba

Fenerbahçe Ülker Röportajı / Eren Tolga Onur


Msn sohbetlerine devam ediyorum, Önce derbi, daha sonra Fenerbahçe'nin ilk yarı futbolu ve şimdi sezonun kalanından Fenerbahçe Ülker. Eren Tolga Onur ile yaptığımız, bize göre çok keyifli geçen röportajı okumaya başlayabilirsiniz. Eren'e çok teşekkür ederim.

Eren tolga Onur kimdir? Ne iş yapar, Nerede yazar? Ne yapar? Bir röportaj klasiği olarak kısaca kendini anlatır mısın?

Eren Tolga Onur Sakarya Üniversitesi'nde Makine Mühendisliği okur. Okulunu uzatır, bundan da pek rahatsızlık duymaz. http://erentolgaonur.blogspot.com/ olan kendi sitesinde, kendince ve çok ciddili şeyler yazar.  Kafasına eserse de http://taktikanlayis.blogspot.com/ sitesinde Fenerbahçe yazar. Bu aralar Fenerbahçe yazmaya yetecek gücü kendinde bulamadığı için uzun bir ara verdi diyebiliriz. Ne yapar? Şu sıralar okulu bitirmeye çalışır, arkadaşlarıyla her gece ve bazı gündüz vakitleri dünyayı kurtarmayı çok sever, bolca Fenerbahçe'yi yaşar. Daha fazlasını isteyen kızlar Twitter’dan eklesin.

Fenerbahçe'yi yaşar diyorsunuz, uzaktan mı? İçinden mi? Maçlara gidip gelir misin?

Elimden geldiğince içinden yaşarım. Babamla o stada ilk adımımı attığım günden beri içimde hissettiğim garip duygu geçmediği sürece de içinde olacağım. Geçen sene kombinem vardı, her şey güzeldi. Okuldaki işlerin sıkışması ve Sakarya'nın tren raylarının yenilenme çalışmaları yüzünden İstanbul'a pek gelemez oldum. Bu da benim maç ritmimi inanılmaz düşürdü. Stadı çok özlüyorum. Aslına bakarsan bu sene daha çok basketbol maçlarına gitmeye çalışıyorum. Futbolda kombine olmadığı zaman kendimi oraya ait hissetmiyorum. Basketbol farklı. Amatör ruh, yeni yapılanma falan iyi kaptırdım kendimi. Şu sıralar 'içeri' durumu pek yok yani.

Basketbol’a laf geldiği için o zaman asıl röportaj nedenine gelelim, Fenerbahçe Ülker. Eskiden bir klişe vardı, hata şu anda da devam ediyor, Fenerbahçe futbolda bir yenilgi alsa eş, dost, akraba hemen ''ne olacak bu Fenerin hali'' derler. Sanırım şimdi aynı şeyi ‘’Ne olacak bu Fenerbahçe Ülker'in hali’’ diye de sorabiliriz?

 O kadar rahat sorarız ki aklımız durabilir. Fenerbahçe Ülker bu sene genelinde inanılmaz bir değişim yaşadı. Geçen sene enkaz olarak elimizde kalan, umutsuz bir oluşum haline gelmiştik. Kulüp düşünüldüğü zaman en umutsuz ve en düzeltilemez şube olarak duruyordu. Sene başında da vefasızlığın dik alasını her zaman için görmüş, Aydın Örs'ü bir kere daha gönderdik. Yani her şey berbat gidiyordu. Sonra Kemal Dinçer hamlesi, taraftarla saydamlık kurulması ve oluşturulmaya çalışılan yapının başına Pianigiani gibi bir adamın gelmesi her şeyi tersine çevirdi. Takım bizim yeni sezon umudumuz oldu diyebiliriz. Çok şey bekledik, çok emekler verildi ama şu an için tekrar başlarkenki duruma geldik. Harcanan paralar ve alınan performans inanılmaz kötü bir orantı veriyor. İyi sinyaller aldığımız bazı maçlar olsa da genel olarak elimizde umut edebilecek noktalar da yok

Aydın Örs demişken o meseleye bir girelim, Aydın Örs'ün özellikle geçen yıl takıma müdahale edememesi, olanları izlemesi gibi şeyler konuşuldu. Aydın Örs takıma gerçekten müdahale etmedi mi? Yoksa yönetim nedeniyle edemedi mi?

İşin içine girmeyi pek sevmem ama duyduğum şeylerin hepsi Aydın Örs'ün görev tanımının tahmin ettiğimiz kadar kapsamlı olmadığı yönündeydi. Belki de belli olmadığı bile diyebiliriz. Aydın Örs her zaman işin içinde olmayı seven, oyuncularla iletişimi de üst düzeyde olmuş büyük bir basketbol adamıdır. Ayrıca herkes tarafından sevilir, saygı duyulur. Bizim kulübümüz için pek rastlanan bir durum olduğu söylenemez. Geçen seneki takım öyle bir noktaya gelmişti ki Aydın hocanın da yapacağı bir şey kalmamıştı. Kısaca; Aydın Örs'ün olanları izlediğine inanmıyorum. Görevi kısıtlıdır ve yapacakları bu kadardır. Eminim ki yapacağı şeylerin en fazlasını da yapmıştır.

Aydın Örs'ü yerden yere vurmak yerine, yönetimi eleştirmek daha mantıklı olur mu?

 Ben yönetimin –ne yazık ki buna Aziz Yıldırım olarak da bakabiliriz- Fenerbahçe'nin başına gelmiş en iyi yönetim olduğunu kabul ediyorum ama kendilerini en kötü noktaya da taşıdılar. Şu an için gözümde herhangi bir ağırlıkları yok. Her branş için bu geçerli. Basketbol için de öyle. Kesinlikle eleştirilecek şey yapı olmalıdır. Tek kişiye yüklenmek bizim ülkemizde yapılan en saçma ve aynı zamanda da sürekli olan yanlıştır.

Fenerbahçe Ülker geçen sezon tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşadı ve bu sezon öncesi gelen iyi bir hoca ve Avrupa’nın iyi olarak kabul edilen oyuncuları. Basketbol branşı böyle mi ayağa kaldırılabilirdi? Yoksa Fenerbahçe yönetimi ‘’yeni salon yaptık, hem geçen sezon başarısızdık, parayı verip alalım oyuncuları, bu sene başarı yakalayalım’’ mı dedi? Gün kurtarmak için atılan bir adım mı yoksa geleceği rahatlamak için yapılan hamleler miydi?

Öncelikle, bu sorunun cevabı biraz uzun ve karışık olacak.

Karakter sıkıntımız yok :)

 Pianigiani'nin Siena'da uyguladığı sistem için ''günü kurtarmak'' tabiri yanlış olur. Günü kurtarmak her zaman önemlidir ama ana taş bu değildir. Zamanında Mahmut Uslu Beyefendi'nin de buyurduğu gibi biz son senelerde Siena’yı örnek almaya çalışan bir kulüp olduk. Mesela, geçen sene Curtis'in yeni Bo olmasını bekleyerek transfer ettik. Bu sene ise olmasını beklediğimiz adamı aldık.  Belirli bir hedef artışı ve 'günü kurtarma' çabası olduğu kesin fakat başta da belirttiğim gibi takımın başına geçen adam uzun soluklu işlerin adamıdır. Ayrıca, O'na güvenmek ve inanmak için elimizde bolca neden de var. Biz kesinlikle iyi bir hamle yaptık. Transferler konusu biraz karışık.  Günü kurtarmak istemeyen bir takım Batiste, Andersen gibi çok çok uzun vadede katkı alamayacağı adamları almazdı. Tabii ki günü kurtarmak istiyoruz ve geleceğe de bakıyoruz. Asıl yapmamız gereken şey Pianigiani'nin kafasını sahaya yansıtabilen takımı oluşturmaktı. Bu yönden bakınca, kimsenin takıma sallamaya hakkı yok diye düşünüyorum. Ben de dahil herkes eksikleri olsa da güzel bir takım kurulduğunu düşünüyordu. Şimdi işler karışınca ''biz demiştik abi'' edebiyatı yapmanın bir manası yok. Çözüm üretmeye çalışmalıyız.

Fenerbahçe Ülker'in bir Batiste sorunu var, Batiste'in yanlış yerde oynatıldığını, Panathinaikos'dan farklı bir yerde oynatıldığını görüyoruz? Batiste'den neden verim alamıyoruz?

Olaya Batiste ekseninde değil de pota altı rotasyonu ve kısa verimlerinden yola çıkarak bakmak istiyorum. Batiste sene başında Andersen kendini bulana kadar dört numara denendi. Oğuz ile birlikte oynadığı zamanlar bile oldu. Bunlara takılmamak lazım. Asıl sorun olan şey Batiste'i kullanış tarzımızdı. Batiste hücum süresinin elinde biteceği adam olmamalı. Batiste potaya bu kadar uzak olmamalı. Eline gerekli yerlerde top verildiğinde Avrupa'nın en iyi bitiricilerinden birini kullanamadık ve kullanamıyoruz da. Burada kadro yapısına ve oynanan basketbola girmek gerekir. Pick and roll oynayacak bir Diamantidis'e sahip değiliz. Zaten buna çoğu takım sahip değil ama yan parçalarla bu telafi edilebilirdi. Emir’in sahada olduğu süreler de çok az. Barış'ı yeni yeni kullanmaya başladık.  Bu ve bunun gibi sebeplerle istediğimizi alamadık. Batiste hâlâ -yaşına rağmen- gittiği herhangi bir basketbol takımında başarılı olabilir.  Sadece böyle kullanılmamalı.

Pota altı rotasyonnu diyoruz, Fenerbahçe ne zaman rakipten daha fazla ribaund alacak, ribaund sıkıntısı çekmeyecek? Real madrid maçı 43-31, Panathinaikos maçı 38-30 ve son olarak top 16 maçında Barcelona karşısında verdiğimiz 34 ribaund'a karşı alınan 18 ribaund.

Yanılmıyorsam Barcelona bizim toplam ribaund sayımız kadar veya daha fazla hücum ribaund’ı aldı. Bu pota altı rotasyonuyla daha fazlası olamayacağını söylemek umutsuz bir yaklaşım olmaz. Andersen hiçbir zaman çok sert bir uzun olmadı ama iyice meme kıvamına gelmiş durumda. Batiste son maçlarda kıpırdansa da sezon genelinde bize sertlik vermedi. Oğuz konusuna girmiyorum, girersem röportaj bitmez. İlkan beklediğimiz sertliği ve enerjiyi verebilecek bir adam ama bu işler bu kadar kolay değil. Onun da bazı hataları var, koçun da bazı inatları var. Bir de işin Kaya boyutu var. Kaya takıma sertlik katabilecek bir adam. Koçun planlarında olmaması kötü. Biraz kullanabiliriz diye düşünüyorum. Hatta Emir'i de dört numara gibi oynattığımızı düşünürsek –abartılmadığı sürece güzel bir denemeydi-, düzeleceğini sanmıyorum. Zaten bu sene hakkında o yüzden çok umutlu olamıyorum. Sene başında bu kadar yumuşak kalacağımızı tahmin edememiştim.

Umudum yok diyorsun, koç Simone Eylül ayında ‘’takımından memnuum’’ , Ekim ayında ‘’çok çalışıyoruz, daha iyi oluyoruz, daha iyi olacağız’’ ve Barcelona maçı öncesi ‘’bu iyi bir test maçı olacak, daha çok çalışmamız gerekiyor’’ tarzı açıklamalar yaptı. Sence Simone hayal kırıklığı mı yaşıyor? Takıma inanıyor mu? Demeçlerinden ne çıkartabiliriz?

Demeçlerinden umut çıkartabiliriz. Bunu söylemek yanlış olmaz. Koç iyi olacağını düşünüyor. Benim 'umudum yok' dememdeki kasıt çok çok yukarılara çıkamayacağımız. Fenerbahçe daha iyi olacaktır, belki gruptan da çıkacaktır ama gerektiği kadar dirençli bir takım olamayacağız gibi duruyor. Deplasmanlara bakarsak sorunun cevabını bulabiliriz. Khimki hariç dağılmadığımız zor bir deplasman yok. Evinde rahat rahat kazandığımız Panathinaikos dahil. Bunun bağlı olduğu ayakları; ribaund, kısaların beklediğimiz baskıyı asla oluşturamaması ve setlerin yavaşlığı gibi bir sürü yere bağlayabiliriz. Topu Pianigiani takımı gibi çeviremiyoruz, rakibi ısıramıyoruz. Bu yumuşaklıkla nasıl olacak bilemiyorum. Ben işin içinden çıkamıyorum, umarım koç çıkar.

Belki gruptan da çıkarız dedin, Top 16'dan üste çıkma şansımızı nasıl görüyorsun? Grupta da gerçekten çok iyi takımlar var, Siena, Barcelona, Maccabi, Olympiakos gibi Final Four'a kalsa şaşırmayacağımız takımlar. Neler olur?

Evimizdeki maçlarda yine bir şekilde direnç gösterip çok erken havlu atmayacağımızı düşünüyorum. Olayı sonuna kadar taşırız ama çıkamamak sürpriz olmaz. Grup zor, gerçi kolay olması garip olurdu. Saydığın takımların yanı sıra Caja da Zan Tabak yönetime geçtikten sonra farklı bir kimliğe büründü. Sene başındaki hallerine bakarsak kesinlikle korkulması gereken bir takım. Siena hala daha iyi oynuyor, çıkabilecekleri nokta ne olur bilemiyorum ama sonuç olarak tehlike. Olympiakos sene başındaki tutukluğunu attı ve ilk maçta mağlubiyetle başlamaları hiç iyi olmadı. Maccabi bildiğimiz Maccabi gibi değil ama yine de bizden iyi olduklarını söylemek zor değil. Hiç saymadığımız Khimki öyle ya da böyle bizi yendi ve evlerinde bu şutörlerle herkese tehlike oluşturabilirler. Ülke rekabetini de işin içine katarsan Beşiktaş bizden maç çalabilir. Gelinen noktada ilerisi için pek umutlu olamıyorum.

Geçen sezondan başlayan Yunanistan'daki ekonomik kriz, Olympiakos nasıl bir ekiple şampiyon oldu, İtalya'da ekonomik sıkıntılar,sponsorların fesh etmesi. Mesela Siena'nin hocası dahil en büyük oyuncuları ayrıldı ve hala Euroelague'in iyi takımlarından. Bu iş sadece transferle, parayla olmuyor mu? Belli bir ekol olmak, belli bir sistem kurmak mı lazım?

En başından beri anlatmaya çalıştığım şey bu. Basketbol takımı olmak, her sene en yukarılarda bulunmak kolay bir şey değil. Sene başında yazarken ''Taraftar çok uçuyor, hemen Euroleague kupasını aldık'' dediğimde çok tepki aldım ama bu işler o kadar kolay değil. Benim ilk plandaki amacım, orada kalıcı olmaktır. Eminim ki Pianigiani'nin de öyledir. Koç bu iş için uygun adamdır. Yanlışları var, inatları var ama bu işi yapabilecek bir kapasiteye sahip. Kesinlikle arkasında durmalıyız.

Simone'nin de arkasında durmayacaksak zaten neden bu branşa ağrlık veriyoruz ama yanlışlarını da söyleyelim, en son maç yeni transfer Tripkovic'in süre almaması yanlış değil mi + Tripkovic kimdir? Bilmeyenler çok, kısaca anlatır mısın?

Tabii ki yanlışlarını söyleyelim. Röportaj başından beri söylemeye çalıştım, söylerim de. Asla kör bir adam olmadım. Maç kopmuşken ve Tripkovic'in ilk maç stresini atması için uygun bir ortam varken kullanılabilir miydi? Pek tabii kullanılırdı. Peki bu adam için; hafta içi takıma gelmiş, kimseyi tanımıyor ve belirli bir süre sonra Euroleague macerasına dönüyor diyerek Barcelona maçında oynatmamak hata mıdır? Bence değildir. Tercihtir. Tercihlere saygı duyarım. Tripkovic bizim kadromuzda bulunmayan saf şutörün tanımıdır. Perdeden çıkar, şutunu bulur ve atar. İyi günündeyse rakibe kan kusturur. Ayrıca Partizan terbiyesiyle büyümüş bir adam olarak basketbol bilgisi de iyidir. İkili oyun oynadığını görebiliriz mesela. Bir de işe altıncı yabancı olarak bakmak lazım. Ne bekliyorduk? Süper bir yıldız mı? Yoksa istediğimiz bir görev adamı mı? Ben ikincisini bekliyordum ve beni hayal kırıklığına uğratmadı. Tripkovic daha yukarılara gelmesi beklenen bir adamdı ama asla kötü bir oyuncu olmadı. İyi bir kumar ve denenebilirdi. Şutör eksikliğim açıkken bu transfere laf etmem yanlış olur.

Shelden Williams transferi yattığı için sevinmeli miyiz? Batiste'in de gideceğini düşünürsek.

Ben sevinmiyorum ve siz ne düşünürsünüz bilemem. Shelden Williams NBA'de aradığını bulamamış, bir ara basketbola ara vermiş bir adam. Asla kendi yetenekleriyle skor yaratabilecek bir oyuncu değil ama caydırıcı bir güç olacaktı. Çok çok iyi bir savunmacı olmadığını kabul ediyorum ama işin savunma kısmına vereceği katkı şu anki uzun rotasyonunun çok ötesinde olacaktı. Ayrıca bu adam yansıtıldığı kadar kazma bir adam da değil. Kaya'nın evrildiği son haliyle kıyaslayanlar falan oldu ki gülerek okudum. Shelden bizim sistemimize daha uygun bir adamdı. Olaya Batiste - Shelden takası gibi bakmamak gerekir. Dediğim gibi, Batiste ismini kullanamıyorsan Shelden gibi bir adamı almak kötü bir hamle değildir.

Genel takıma geçelim. Euroleague'in en az asist yapan 3.takımıyız, en az ribaund alan 2.takımıyız. Bu şartlarda buralarda olmamız da büyük başarı değil mi?

Başarısızlıklara bakıp da başarı çıkartmak sevdiğim bir iş değildir ama üzülerek söylüyorum ki evet öyle. Cantu, Union maçını kazanmış olsaydı gruptan çıkamıyorduk. Daha ötesi olabilir mi?

Oyuncuları değerlendirelim mi kısa kısa? Ama sadece Bo’dan uzunca bahsedelim. Bo Makedonya milli takımı ile yarı final, partizan ile final four , Siena'ya neler yaptığını söylemeye gerek yok. Burada neden özlediğimiz oyuncu olamadı? Sakatlık etken mi?

Sakatlık öncesi daha iyi oynadığını söylemek mümkün. Sakatlık sonrası Bo'yu oynatmak konusunda çok ısrarcı olduk. Acaba bir etkisi oldu mu diye düşünmeden edemiyorum. Bo asla bu değil.  Tamam hiçbir zaman takımını oynatan, pick and roll üstadı bir adam olmadı ama yaptığı iyi şeyler her zaman için önemliydi. Bo'nun performansına bakarken, takımın hücum setlerinde Bo'ya gereken boşlukları oluşturacak hamleleri iyi yapamadığını da düşünebiliriz. En başta da söylediğimiz o öldürücü baskıyı oluşturamamız konusuna da değinebiliriz. Elimizde, kağıt üzerinde Sato-Ömer-Bo var ve top çalma rakamlarımız da çok çok iç açıcı değil. Her şey bu kadar tersken Bo'dan çok düz bir oyun beklemek yanlış olur ama bildiğimiz Bo olmadığı gerçek.

Diğer oyuncular ile ilgili kısa kısa yorumlara geçelim ;

Sato
Kesinlikle çok emek veriyor. Hücum anlamında biraz daha fazlasını bekliyorum ama verdiği mücadele çok hoşuma gidiyor.

Bojan
 Kötü başladı, iyi gidiyor. Elimizdeki tek skorer diyebiliriz. Bojan'a şutör demek istemiyorum. Bence iyi bir skorer. Sırtı dönük de oynayabiliyor. Değerli bir parça.

Batiste
Oyun yapısından ötürü kızamıyorum. Çok büyük saygı duyduğum, Avrupa'nın en iyi bitiricilerinden biri. Olmadı, tutmadı.

Ömer onan
Düşen oyun ritmine, yaptığı acayip hatalara rağmen ben Ömer'i hep çizginin hemen üzerinden uçan topa doğru atlarken hatırlayacağım. Kesinlikle mücadele simgemiz. Çok büyük Fenerbahçeli.

Emir
Belirli bir süre düşüşe geçse de yaşadığı en istikrarlı sezon diyebiliriz. Kesinlikle inanılmaz bir saha görüşü var. İyi günündeyse izlemekten en zevk aldığım oyuncu. Geldiğinden beri söylüyoruz; şutunu ve fiziğini geliştirmesi lazım.

Andersen?

Şu an için 'şutu girerse iyi, girmezse berbat' bir profil çiziyor. Savunma kısmında daha iyi olabileceğini düşünmüyorum ama hücumda bir kaç hareketini daha görmek istiyorum. Her şeye rağmen Andersen bu değil.

İlkan Karaman
Çok büyük atlet. Şutunu güveniyle birleştirebilirse güzel bir silahı daha olacak. Ben İlkan'dan biraz fazla umutluyum.

Oğuz savaş

Tüm fenerbahçe şubelerinde beni en çok hayal kırıklığına uğratadan adam. Parkeye ilk adım attığı anı hatırlıyorum ve şu andan bir farkı olmadığını hatta daha heyecanlı olduğunu biliyorum. Oğuz yeteneğine yazık ediyor ve edecek gibi duruyor.

Kaya Peker
Zamanında iyi bir hücumcuydu, bu hallerini görmek üzücü. Açık söylüyorum, sevmem ama saygı duyuyorum. Sertlik için kullanılabilir.

Barış Ermiş
Abartıyorsam da umurumda değil; benim için şu an Türk oyuncular içerisindeki en iyi guard.  Saha görüşü, ikili oyunları ve savunma gayreti çok iyi. Bu sene şutuna da daha çok güveniyor. Ben Barış'ı çok seviyorum, koç da artık hakkını vermeye başladı.

Fenerbahçe Ülker için sezon kötü başladı, kötü devam ediyor ama basketbolu izlemeyen sadece puan durumuna bakan adam ligde lider, top 16'da yoluna devam ediyor diyebilir.İzleyen adamlar için ''bekleyin az kaldı, takım geliyor.'' diyebiliyor musun?

O adamı bana gönder de bir tane deplasman maçını beraber izleyelim derim ben de. Çok abartılan Türkiye Basketbol Ligi'nin de nasıl bir balon olduğunu görebiliriz buradan. Efes'in de Galatasaray'ın da çok dirençli takımlar olduğunu düşünmüyorum. Düşük bütçelerle kurulan Karşıyaka, Banvit hatta Beşiktaş bile kendi çaplarında daha iyi takımlar. Bu paralara oluşturulan bu takımlar çok büyük yanlışların sonucu. Fenerbahçe'nin yapmaya çalıştığı şeyi anlarım, Galatasaray'ın da öyle ama Anadolu Efes mesela, ne yapıyor? Birisi bana çıkıp mantıklı açıklama yaparsa sevinirim. O yüzden başarılıyız diyemem. Ben en azından gidip Barcelona deplasmanında biraz direnç göstermek istiyorum.

Fenerbahçe Ülker tribünleri hakkında ne düşünüyorsun? Yeni salon, değişik bir kitle?

Çok kötü., gerçekten kötü. Bazı dönemler güzel görüntüler ortaya çıksa da asla yeterli değil. Basketbol taraftar kültürü ayrı bir kültürdür, bilirsin. Hakemi etkilemek, takımı ateşlemek ayrı işlerdir. Bunları 'Alex de Souza' diye bağırarak yapamazsınız.

Ülker ile sponsorluğun bitirileceği konuşuluyor? Bu durum olursa bizi nasıl etkiler? Sahiden etkiler mi?

Öyle şeyler konuşuldu ama sonra gerçek olmadığını okudum. Gerçek olursa da yeni bir sponsor bulunur. Yönetimin maddiyat konusunda hakkını vermek lazım. En azından bu sene gerekli bütçe oluşturuldu. Bundan sonra da hedefler doğrultusunda farklı bir noktaya gelineceğini sanmıyorum. Sorun olmaz yani.

Kısa sorular, kısa cevaplar bölümü ;

Final Four? Bu sene hayal.
5 yıl içinde şampiyonluk? Pianigiani'nin arkasında her şeye rağmen durulursa mümkün.
Türkiye Basketbol Ligi? Birinci bitirirsek çok büyük bir avantajımız var. Takımlara da bakıyorum ve bence alırız diyorum.
Simone dönemi MVP? Tüm dalgalanmalara rağmen Emir.
Simone dönemi hayal kırıklığı? Batiste.
En iyi oynadığımız maç? Tam olarak istediklerimi aldığım bir maç yoktu ama belki Galatasaray maçı.
En kötü oynadığımız maç? Kesinlikle çok seçenek var ama ben Barcelona diyorum. Bu kadar ezileceğimizi sanmıyordum. En azından yeni bir grup, yeni umutlar diyerek farklı bir takım bekliyordum

Son olarak Fenerbahçe Ülker ve sezonun geri kalanı ile ilgili ne bekliyorsun?
Ben hayatım boyunca çok umutlu bir adam oldum. Kızıyorum, sövüyorum ama takımın hâlâ daha bir tepki vereceğini umuyorum. Gruptan bir şekilde çıkıp sonra eleneceğimizi düşünüyorum. Lig konusunda fazla şüphem yok. Her şeye rağmen Fenerbahçe çıkıp bir lig maçında –Örneğin; Aliağa- otuz asist yapabiliyor. Kadromuz ve yapımız yine ağır basıyor yani. Ligi alırız.

Röportaj için çok teşekkürler, çok keyifliydi. Başka da soru yok. Var mı ekleyeceğin bir şey?

Eyvallah. Asıl ben teşekkür ederim, oldukça fazla keyif aldım. Gerektiği kadar konuştum herhalde. Ekleyecek bir şeyim yok.

Ve kişisel soru ;  ygtylmz.blogspot.com ile ilgili ne düşünüyorsun?

Bunu seninle yaptığımız sohbetlerde de söyledim. Bloglarda fotoğraf, haber tarzı şeylerin paylaşılmasından yana değilim. Bunu sen de yapıyorsun ve ben de sana hep söylüyorum. Tabii ki tercih meselesidir, saygı duyarım ama okumam. Maç günlüklerin, Hakan ile yaptığın röportaj ya da kendi fikrinin olduğu maç yazılarını ise okurum. Hepsini bir araya toplarsak, bu kadar kişiye hitap ediyorsan da bu senin başarını gösterir. Benim fikirlerime de uymaman gerektiğini :)

Eren Tolga Onur ; twitter.com/erentolgaonur


Teslimiyet Yok


'' Kültürümüzde biat yok; tarihimizde yenilgi var ancak teslimiyet yok; "Kendi öyküsüne sahip çıkamayanların hikayesini birileri mutlaka yazar" Biz, kendi öykümüzü kendimiz yazdık. ''

Aziz Yıldırım'ın 1 Ocak 2013 tarihinde resmi site üzerinden yaptığı açıklamanın kısa bir bölümü. Ayrıca bu yazı Fenerbahçe Dergisi'nin Ocak 2013 sayısından yayınlandı. 

Sezonun geri kalanında neler olacak merak ediyorum... Bunu buraya sonradan dönüp bakmak için koydum. Çok iddialı bir söz.

1 Ocak 2013 Salı

2013




















2012 güzel değildi, 2013 güzel olsun. Sağlık, mutluluk, huzur iyi insanların yanında olsun. Kötüler, kötülük yapanlar, insanlara kötü davrananlar mutlu olamasın, istedikleri olmasın. Yeni yıl, yeni şanslar, yeni kazançlar, yeni kapılar açsın. 2013'den genel istekler dşında en büyük beklentim tabiiki de tekne...

Bir sene daha bu blogda yazmaya devam edeceğim, giren, okuyan, bir yerlerde öneren, paylaşan herkese ayrı mutluluklar.