29 Eylül 2022 Perşembe

Deplasman Hakkımız Engelleniyor


Fotoğraf tarihler 25 Şubat 2019'u gösterdiğinde Fenerbahçe taraftarlarının son kez Beşiktaş deplasmanına gittiği maçtan. O günden beridir Fenerbahçe taraftarları takımlarını Beşiktaş deplasmanında destekleme şansını bulamıyor. Ve bu Pazar oynanacak maçla beraber bu durum devam edecek.

O gün Fenerbahçe taraftarları şahane bir atmosfer yaratmış, takımları deplasmanda ilk yarıyı 3-0 geride kapatmasına rağmen bir saniye bile susmamış, skor 3-3'e gelirken kusursuz bir performans ortaya koymuş ve maç sonunda Ali Koç, yöneticiler, futbolcular hep birlikte bu muhteşem taraftarların önüne kadar gidip adeta onlara teşekkür etmişti. Ayrıca resmi siteye bakarsanız maçtan sonra en önemli not olarak da ''Takımlarını bu önemli mücadelede yalnız bırakmayan taraftarlar...'' ifadesini görebilirsiniz.

Aradan geçen yıllar, pandemi yasakları, seyircisiz maçlar ve ardından bu sezon. Ancak bu kez kulüplerin isteği doğrultusunda deplasmana gitme hakkı elinden alınan taraftarlar.

Zaten sezon başından beri özellikle Genç Fenerbahçeliler bu yasakların haberini almış ve tribünlerde her maç öncesi ''Deplasman hakkımız engellemez'' tezahüratları ile beraber bu kararın değişmesi için çaba gösteriyorlardı.

Valilik bu kararın 3 büyüklerin temsilcileri tarafından ve kulüpler adına istendiğini belirten bir  açıklama yaptı. Yani kravatlı yöneticiler, atkılı taraftarların maça gitme hakkını elinden alma yönünde bir karara imza attılar. Beşiktaş yönetimi apar topar biletleri satışa çıkardı, deplasman tribününün olduğu yerin satılacağını söyledi, biletler satıldı, yasak kararını böylece duymuş olduk. Gelecek tepkilerin sonuçsuz kalması açısından da çok önceden alınan kararın yeni duyurulduğunu görmüş olduk.

Bu yasağın savunulacak bir tarafı yok. Yıl 2022, İstanbul gibi bir şekilde, Türkiye gibi bir ülkede taraftarlar arasında akla mantığa uymayan bir karar alınıyor. Neden alındığını bilmiyoruz. Kimler istedi bilmiyoruz. Fenerbahçe taraftarları 5 bin kişiyle Kasımpaşa deplasmanına gidebiliyorken, Galatasaray taraftarları 2 bin kişiyle Trabzona gidebiliyorken, Beşiktaş taraftarları binlerce kişiyle Ümraniye deplasmanına gidebiliyorken, Trabzonspor taraftarları binlerce kişiyle İstanbulspor deplasmanına gidebiliyorken 3 büyük takım taraftarları birbirlerinin maçına gidemiyor. Yazdıkça cümleler anlamsız gelmeye devam ediyor.

Sonuç olarak bu kararın alınmasında tüm kulüplerin payı vardır. Tüm kulüpler suçludur. Taraftar grupları da birlik beraberlik içine girmediği müddetçe ve sert protestolar yapmadığı müddetçe bu yasaklar aynen devam eder ve takımlarına bağlı binlerce taraftar derbi maçlarını tv karşısında izlemek zorunda kalır. Deplasman hakkımız engellenemez tezahüratı da sadece anlık bir tezahürat olarak sonuçsuz kalmaya devam eder.

27 Eylül 2022 Salı

Tarihi Gece / Federer'in Vedası


Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük tenis oyuncularından ikisi el ele şekilde kort kenarında ağlıyor. Ne kadar acayip bir cümle. Yıllarca bize unutulmaz anlar yaşatan bu ikili bir kez daha bizleri inanılmaz duygular içinde bıraktı.

Gece yarısı tv karşısında yerimizi aldık. Biraz sonra Federer korta son kez çıkacak ve kortlara veda edecek. Elbette duygusal olacak. Hepimiz son kez Federer izlemenin heyecanı içindeyiz. Maç başlıyor. Eurosport ekranlarından takip ediyorum. Mikrofonda Emre Yazıcıol ve Aras Yetiş. Bizlere her saniyeyi kusursuz şekilde anlatıyorlar. Üstelik saatlerdir mikrofon başındalar. Artık maçın sonlarına doğru geliyoruz. Son Federer puanları görüyoruz. Birden oyuncular duygusallaşıyor. O an geliyor akıllara. Çok kısa bir süre sonra bir efsane kortlara veda edecek. Son top kullanılıyor. Maç bitiyor. Federer seyircileri alkışlıyor. Ancak daha sonra beklemediğimiz şekilde işler değişiyor. Nadal ağlıyor, Federer ağlıyor, Djokovic ağlıyor, Mirka ağlıyor, milyonlar ağlıyor. Tarihi anlar yaşıyoruz. Söylenecek söz yok. Twitter timeline'ı gündüz saatleri gibi akıyor, herkes ağlıyor. Herkes şaşkınlık yaşıyor. Bu gece başlamadan kimse bu gecenin bu kadar duygusal geçeceğini düşünmüyordu. Müzik çalıyor, Ellie Goulding şarkı söylüyor, Federer ve Nadal el ele ağlıyor. Bizler de ekran başında ağlıyoruz.

Spor tarihinin en duygusal vedalarından birine şahitlik ediyoruz. Daha önce Totti'nin vedası çok etkilemişti beni. Bu da onlardan biri oldu. Kortta her gördüğümde mutlu olduğum Federer'i bir daha izleyemeyecek olmak insanı hüzünlendiriyor. Ancak tenis sporu elbette devam ediyor. Yeni maçlar, yeni şampiyonlar, yeni yıldızlar. Ancak Federer gibisinin gelmeyeceğinden de eminiz. Federer kortlara veda etti. 2022'de veda eden diğer yıldızlar gibi. Ve sıra artık Nadal, Djokovic gibilere geliyor. Spor kahramanlarımızın vedaları bizleri üzüyor.

25 Eylül 2022 Pazar

4 luni, 3 saptamâni si 2 zile


4 Months 3 Weeks and 2 Days. Yani 4 ay, 3 hafta, 2 gün. Baskıcı bir ülkede yaşayan bir insanın yasaklar nedeniyle yaptırması gereken kürtaj sürecinde yaşadıklarını anlatıyor. Üniversite yurdunda başlayan film otel restoranında sona eriyor. Filmleri izlerken özellikle beni içine sokan ve bana orada olduğumu hissettiren yapımları daha çok seviyorum. Bu da o filmlerden birisi oldu. Gabita ve Otilia'nın yaşadıklarını sanki yakın arkadaşlarım yaşıyor gibi hissettim. Özellikle yönetmen Cristian Mungiu öyle bir film çekmek istemiş ki her saniye o ruhu, ambiansı, gerilimi hissediyorsun. Otilia'nın sevgilisinin ailesiyle buluşmak zorunda kaldığı gece masada yaşadıkları, tüm herkes gülerek, eğlenerek konuşurken bulunduğu ortamdan nefret etmesi bizlere acayip derecede geçiyor. Hayat boyunca olmak istemediğimiz yerlerde olan herkes o an bir an önce bu dakikalar geçsin ve bu evden, mekandan gideyim demiştir. Ayrıca hayatta herkesin Otilia gibi bir arkadaşı olmalı. Yaptığı fedakarlıkları çok kişi yapmaz. İşin özüne gelirsek film bir dramı hiç sağa sola bulaşmadan şahane bir şekilde bizlere anlatıyor. Diyalogsuz, karanlık geçen uzun sekanslar bile insanı asla ekrandan soğutmuyor. IMDb puanı 7.9 olan, Cannes film festivalinde 2007 yılında Altın Palmiye kazanan bu filmi iyi ki izlemişim. Sinema budur dediğim film. Tavsiye ederim.

21 Eylül 2022 Çarşamba

Roger Federer


Yıllar önce Nadal ile oynadıkları bir maçta tribünlerde ''Tenis bir dinse, Federer tanrıdır'' pankartı açılmıştı. O gün o maçı tv karşısında izlemiş ve Federer'in çok rahat galibiyeti ile beraber oldukça mutlu olmuştum. Aradan yıllar geçti ve sonunda o üzücü gün geldi. Roger Federer Laver Cup sonrası tenise veda edeceğini açıkladı. İçten içe ''Acaba son bir dönüş yapar ve bir şampiyonluk kazanabilir mi?'' şeklinde düşüncelere girsek de bunun bir hayal olduğunun da farkındaydık. Federer benim kortlarda izlemekten en çok keyif aldığım 1 numaralı isimdi. Hep en çok onu sevdim. Onu izledim. Ondan keyif aldım. Tenis kortunda belki de Nadal ve Djokovic önüne geçti ancak benim için Federer duruşu diye bir şey var. Gerçekten tenis kortlarında karizma diye birinden bahsedeceksek o benim için her zaman Federer olmuştur. Topa vuruşu, rahat tavırları, gülüşü, sevinçleri, centilmenliği, sempatikliği, ailesi ile ilişkisi, rakiplerle olan rekabeti ve bir çok güzel detay. 

Federer denildiğinde elbette akıllara çok maç geliyor ancak benim için bir numaralı maç bloga da yazdığım 2017 Avustralya Açık finalidir. Nadal karşısında alınan 5 setlik galibiyet benim askerlikte şahane bir gün geçirmeme vesile olmuş ve hayatım boyunca unutamayacağım bir anı olarak kayıtlara geçmişti.

20 Grand Slam, 20 masters ve toplam çiftler ile beraber kariyerinde kazandığı 111 şampiyonluk. Belki de şu an Federer en çok grand slam alan tenisçi olsaydı bu yazıyı başka şekilde kurgulardım ama biraz düşününce Federer gibi bir isim söz konusu olduğunda tüm bu istatistikler anlamsız oluyor. Gerçekten çok çok başka bir şey izletti bize. Bir daha benzeri gelir mi? Çok zor. Her şey için teşekkürler diyorum ve bunu kalpten söylüyorum.

14 Eylül 2022 Çarşamba

Bayern Münih 2 Barcelona 0


Maçı izlemeyip skora bakan birisi elbette klasik olarak Bayern Münih'in rahat bir galibiyet aldığını, Barcelona'nın artık eski günlerine dönemeyeceğini düşünüp yorum yapabilir. Ancak maçı izleyen birisi bunun tam tersini söyleyecektir.

14 Ağustos 2020; 8-2, 14 Eylül 2021; 3-0, 8 Aralık 2021; 3-0 gibi skorlarla Bayern Münih ezici galibiyetler alırken Barcelona ne kadar çaresiz durumdaysa, rakiple arasında ciddi güç farkını her saniye hissedebiliyorsak bu akşam tam tersini hissettik. Barcelona Xavi ile beraber girdiği yapılanma sonrasında bu ciddi maçında Bayern Münih karşısında maçın büyük bölümünü daha iyi oynayan taraftı. Ve Barcelona bana göre tekrardan bu seviyelere dönmek üzere olduğunu tüm herkese gösterdi. Kornerden yenilen gol ve kontra ataktan yenilen gol ile maç 2-0 bitmiş olsa da Barcelona için olumlu şeyleri söylemek daha doğru olacaktır. Özellikle gol atma konusunda dünyanın en iyilerinden biri olan Lewandowski'nin şanssız akşamı, Barcelona oyuncularının son toplarda yaptığı kötü vuruşlar, hatalı tercihler, rakip savunmada Upamecano gibi oyuncunun korkunç iyi performansı, Neuer'in iyi kurtarışları, direkten dönen top gibi etkenlerden dolayı Barcelona bu akşam kaybetti.

Özellikle Pedri, Gavi gibi oyuncuları her izlediğimde hayran oluyorum. Bugün yine bu iki genç adam aşırı keyif verici bir futbol oynadı. Bazen bu oyuncuları canlı izlediğim akşıma geliyor ve mutlu oluyorum.

Gavi 18 yaşında. Pedri 19 yaşında.

Dembele ve Raphinha biraz iyi oynasa Barcelona bu maçı kazanırdı. 

Tarihinde Bayern Münih deplasmanında kazanamayan bir Barcelona. Acayip kötü istatistik. 

Grupta 2 maç sonunda 3 puanla 2.sırada yer alan Barcelona. Gruptan çıkma konusunda Inter maçları çok kritik olacak. Yine de ben özellikle ikinci Bayern Münih maçını büyük bir merakla bekliyorum.

Lewandowski'nin kariyerindeki en şanssız akşamlardan birisi olabilir. Bu kadar gol kaçırması oldukça şaşırtıcı.

Bayern Münih kale arkasına bir kez daha hayran oldum. Bayraklı, bütün maç bağıran, görsel anlamda güzel anlar sunan bir tribün. Alt katta oldukları için devamlı ekranlardalar.

Can Önduygu iyi spiker. Ömer Üründül ile keyifli maç sundular.

22:00'de başlayan maç sonrası hemen gelip bloga maç yazısı yazdım çünkü maçtan büyük keyif aldım. Özellikle ilk yarı 0-0 bitmesine rağmen son zamanlarda izlediğim en iyi 0-0'dı. Tabii bu maç eleme maçı olsaydı çok üzülürdüm.

Barcelona izlemeyi ve Xavi'nin yaptıklarını çok seviyorum.

Haftasonu Elche ile lig maçına çıkıp daha sonra milli araya gidiyoruz. Dönüşünde yoğun fikstür devam edecek.

12 Eylül 2022 Pazartesi

Fenerbahçe 2 Dinamo Kiev 1 / Maç Günlüğü | Stattan İzlenimlerim


Fenerbahçe-Dinamo Kiev maçında gün boyunca yaşadıklarımı, gözlemlerimi, hislerimi ve fotoğrafları paylaşacağım maç günlüğü yazısına başlıyorum. 2022 Mart ayında Galatasaray-Barcelona maçına UEFA davetlisi olarak gitmiş ve o maçı statta nefis şartlarda izleme şansı bulmuştum. Bir kez daha sevgili İlker Uğur sayesinde bu kez Fenerbahçe'nin bir iç saha maçında bu deneyimi yaşayacak ve böylesi önemli bir maçı statta izleyecektim.

Beni tanıyanlar ya da bu blogu takip edenler yıllardır maçlara gittiğimi biliyor. Ancak ben her maça ilk gittiğim maç gibi heyecan duyuyorum. Yıllar önce Diyarbakırspor maçıyla başlayan stat yolculuğum aradan geçen onlarca maçın ardından bu kez Kiev maçıyla devam etti.

Yine klasik bir İzmit gününde sabahtan çalışıp akşam üzeri Fenerbahçeli patronumdan izin alıp Kadıköy'ün yollarını tutuyordum.

Ulaşım; Elbette burada Kadıköy'e ulaşımı anlatmayacağım insanlara ama ben genelde trafik de görmemek için İzmit-Marmaray ve ardından Marmaray ile Söğütlüçeşme yaparak gayet kolay ve trafik dertsiz şekilde stadyuma ulaşıyorum. Bu sezon gittiğim 6 maçta da aynısını yaptım.


Stat çevresi; Bu sezon her maç olduğu gibi yine tamamen dolu bir Kadıköy vardı. Yine binlerce taraftar Fenerbahçe heyecanı ile stadyum etrafında maçı bekliyordu. Ancak biz bu kez çok durmadık ve maçı beraber izleyeceğim arkadaşım Dilara ile beraber-tüm fotoğraflarımı da o çekti.- direkt tribüne girdik. Bu arada maçı Fenerium Alt Avis Tribünü F Blok'ta izleyecektik. 


Atmosfer; Elbette statta iyi bir atmosfer vardı. Maç öncesinde yapılan koreografi oldukça güzeldi. Yalnız ben olsam koreografiye imza koymazdım. Tabii bu yüzden Genç Fenerbahçeliler'i eleştirecek değilim. Şahane bir işe imza atmışlar. Hele koreografi sonrası kartonları konfeti haline getirip onları havaya atarak koreografiyi tekrar etmeleri olağanüstü bir detaydı. Kadıköy tarihinin en özel şovlarından birisini izledik. Buradan izleyebilirsiniz. Tribün maç içinde olmasıyla gayet iyiydi ancak tezahürat anlamında daha iyi olabilirdik. Ayrıca Fenerbahçe tribünleri geçmişte yaptığı ''DALE'' şovuna geri dönmeli. O şov çok daha güzel atmosfer oluşmasına vesile oluyordu.

VIP; Hayatımda ikinci kez böylesi bir heyecan yaşadım. Stada özel bir kapıdan girdik, adımızın olduğu listenin olduğu masaya uğrayıp kolumuza otellerde olduğu gibi bileklik taktırdık. Ve yine çok rahat bir şekilde tribüne girdik. Protokol tribünün arkasında özel salonda maç saatini bekledik. Her türlü yiyecek, içecek ücretsizdi. Maç öncesi yemeğimizi yedik. Özel kurulan play-station vardı. Orada 10 dk oyun oynadık, fotoğraf çekildik ve ardından tribünde yerimizi aldık. Tabii hayatımda ilk kez protokol tribünün olduğu yere girdiğim için özellikle her yere baktım, E blok ile stadın diğer tribünleri arasında seyir açısından uçurum olduğunu bu kez yakından gördüm. Umarım bu deneyimi yine yaşama şansı yakalarım. Ve umarım bu deneyimi günün birinde bir kez olsun yurtdışında bir stadyumda da yaşayabilirim.


Maç; Fenerbahçe çok istekliydi. Kiev özellikle sert oynayıp, zaman geçirip, oyunu çirkinleştirip bizi oyundan soğutmaya çalıştı. Rakibi zaman zaman sahasına hapsettik ancak pozisyon bulma konusunda çok etkili değildik. Bir duran top ile golü bulduk. Çılgınlar gibi sevindik. Daha sonra Kiev golü geldiğinde soğuk bir duş aldık. Ancak son dakika gelen Batshuayi golü ile beraber son zamanların en çok sevindiğim ol sevincini yaşadım. Sanırım Lucescu başta, Kiev oyuncularının gereksiz zaman geçirmelerinden dolayı iyice dolduk ve atılan golle beraber büyük bir patlama yaşadık. Avrupa Ligi gruplarına galibiyetle başlamak şahane bir şey. Umarım bu sezon bu kupada ilerleriz ve Fenerbahçe'nin adını herkese duyururuz.

İlk Kiev maçı sonrası en çok eleştirilen Gustavo Henrique bu maçın en iyilerinden birisiydi.



Jorge Jesus'u kenarda izlemek bile insanı mutlu ediyor. Sürekli maçın içinde, sürekli direktif veriyor, sürekli uyarılarda bulunuyor. Ben bu kadar maçı yaşayan hoca görmedim.

Ali Koç; bulunduğumuz tribünde çıkan kavgayı ayıran da, daha sonra kavga edenlerle uzun süre konuşan da başkandı. Gerçekten bu tarz işleri çok iyi yapıyor. Takdir ettim.

Maça gelip kavga etmeyi nasıl başarıyorsunuz? Gerçekten anlamıyorum. İnsanlar çok mu gergin yoksa statta mı bu gerginliğe bürünüyorlar ya da maç öncesi içilen alkolün etkisi mi bilinmez ama gerçekten asla anlamayacağım. Sahada Fenerbahçe maç yaparken tribünde kavga ediyorsunuz.

Yabancı maddeler üzerine de konuşmam lazım! Bir insan ceza alacağımızı bile bile nasıl olur da sahaya yabancı madde atar? Gerçekten bize yakışmıyor. Herhangi bir şekilde savunulacak tek bir tarafı yok. Bu olaydan vazgeçmek lazım. Ayrıca ben Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticisi olsam sahaya yabancı madde atarak Fenerbahçe'ye ceza aldıran taraftarlar hakkında işlem yaptırırım. Belki de bir anlık hareket Fenerbahçe'nin ciddi yaptırım almasına sebep olacak.

Kadıköy'de maça formayla gelen herkesi çok seviyorum. Özellikle belli yaşın üstündeki taraftarlarımız maçlara formayla geliyor ya bayılıyorum.


Ve böylelikle Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nda 1907 tribünü hariç tüm tribünlerde maç izlemiş oldum. Rahatlık açısından elbette Loca gibisi yoktu ancak maçı izleme açısından üst tribünler her zaman daha iyi.

Bir günlüğün daha sonuna geldim. Hayatım boyunca Fenerbahçe ile ilgili ya da hayatım ile ilgili bu blogda yazmaya devam edeceğim. Umarım daha çok maçı statta yaşama ve burada anlatma fırsatı bulabilirim. Okuyan herkese teşekkürler.

7 Eylül 2022 Çarşamba

Kısa Kısa Spor Notları


Uzun bir süredir buraya Fenerbahçe dışında bir şey yazmıyorum. Kısa kısa notlarla kendi takip ettiğim, izlediğim, ilgimi çeken spor notlarını yazayım.

Barcelona yaz transfer döneminde Lewandowski'yi transfer etti. Elbette bu transfer için tutmaz demek çok zor olurdu ve öyle oldu. Barcelona kariyerine bıraktığı yerden başladı ve gollerine devam ediyor. 4 maçta 5 golü var. Yalnız bazı golleri inanılmaz iyi. Her Barcelona maçını izleyen birisi olarak mest oluyorum. Xavi önderliğinde bu sezon Barcelona neler yapacak çok merak ediyorum.

Haaland da Manchester City formasıyla oynuyor. Elbette onun için de herhangi bir yorum yapmak yersiz olurdu. O da beklendiği gibi inanılmaz başladı. 7 resmi maçta 10 gol, 1 asist ile yoluna emin adımlarla gidiyor. Manchester City zaten durdurulamaz bir takımdı Haaland ile daha başka bir boyuta geçtiler.

Yeni transferler yanında sezona bir başka bomba gibi giren isim her maçını 90 dk izlediğim Messi. İtalya ile oynana Finalissima maçıyla başlayan inanılmaz bir futbol. Maçlarda bu çok topu isteyip, bu kadar istekli oynaması, sürekli mücadele etmesi, goller atması, asistler yapması akıl işi değil. Yıllardır futbol oynayıp yıllardır bu istikrarı korumak acayip bir şey. Şu ana kadar 8 maç, 4 gol, 6 asist. Yine maç sayısından çok ürettiği var. Ayrıca 0-0 olsa bile oynadığı oyun gerçekten acayipti. Messi'nin her maçını izlemeye devam edeceğim. Çok özleyeceğim kendisini.

Amerika Açık turnuvasında Serena Williams'ın son maçına saat kurup kalktım ve bir efsanenin son anlarına şahitlik ettim. Kariyeri boyunca çok beğendiğim, denk geldiğim zamanlar maçlarını keyifle izlediğim, gerçek hayatta da canlı kortta izleme şansı bulduğum Serena Williams tenise veda etti. Yıllarca süren dominasyon ardından böylesi bir veda üzücü oluyor. Elbette tenise katkıları konusunda bir daha yanına yaklaşabilen birisi olur mu? Hiç sanmam. Erkekler tenisinde ise 1 numara değişebilir. Ve ilk kez şampiyon olacak bir isim göreceğiz.

Futbola geri dönersek Manchester United 95 milyon euro transfer bedeli ödeyerek Anthony'yi transfer etti ve ilk maçında Arsenal karşısında golünü attı. Ronaldo'nun ilk dönemlerinde yaptığı ayak hareketleri, şık pasları yanında ilk maçında golünü atması şahane olay oldu. Böyle anlara canlı izlerken denk gelmeyi çok seviyorum. Kariyeri nereye gidecek merak ediyorum. Takipteyiz. 

Ronaldo henüz skora etki edemedi. Onun sezonu nasıl geçecek onu da merak ediyorum. Ben olsam Sporting'e gitmiştim. Manchester United ile devam etmek bence hataydı.

Arsenal ne güzel top oynuyorsun ya. 

Kim ile Napoli şampiyonluğu gelmesini o kadar çok isterim ki...

Saçma bir organizasyon yüzünden stadı mahvolan ve maçlarını Eskişehir'de yapmak zorunda kalan bir Konyaspor. Taraftarlarına sezon başından bu yana işkence yaşatıyorlar. Gerçekten yazık.

Göztepe tribünleri diye bir gerçek var. Denk geldiğim maçlarını asla kapatmıyorum.

Uche Ikpeazu. Akıl almaz bir oyuncu. Yıllarca İngiltere alt liglerinde oynadıktan sonra Konyaspor'a nasıl transfer oldu gerçekten çok merak ediyorum. Özellikle Fenerbahçe maçında yaptıkları acayipti. Denk gelen maçını kapatmam imkansız. Hayranlıkla izliyorum.

Max Verstappen seni sevmiyorum ama büyük yarışıyorsun. Bir kez daha şampiyon oldun. Diyecek şey yok.

Ben nasıl Barcelona forması alacağım? Barcelona yeni sezon forması mağazada 1.599 TL. Gerçekten inanılmaz ya.

Cadiz henüz ligde gol atma başarısı gösteremedi. Merakla bekliyorum. Bu hafta Barcelona maçı var. Gol atarlar mı?

Bundesliga ve Ligue 1 şampiyonları belli. Haksız rekabetin dibi.

Dünyada Messi, Neymar ve Mbappe'den daha iyi bir üçlü yok.

Fulham bu sezon düşme lütfen. O şahane stat hatrına. Ve elbette Mitrovic hatrına.

Şimdilik bu kadar söyleyeceklerim. Yeni bir seri başlattım.

Yazının şarkısı; TIKS.

Şampiyonluklar Önemli Değil

Fenerbahçe 2013/2014 sezonundan beri şampiyonluk yaşayamıyor. Fenerbahçe'nin son şampiyonluğundan sonra 8 şampiyon gördük ancak Fenerbahçe tekrar o başarıyı yakalayamadı. Bu sene bir kez daha hedef şampiyonluk diyerek yola çıktık. Ona göre hoca seçimi, oyuncu tercihleri, her maç takımın yanında olan binlerce taraftar, her maçımızı izleyen milyonlar.

Fotoğrafı 3 Eylül 2022 Cumartesi günü oynanan Fenerbahçe-Kayserispor maçında çektim. Hayatımda onlarca Fenerbahçe maçına gitmeme rağmen bilet bulduğum an sanki ilk maçıma gidiyor gibi heyecan duydum. Belki çocukca, belki saçma, belki akıl dışı. Hislerim tam olarak böyle. Fenerbahçe maçı izlediğim zaman tarifsiz bir mutluluk yaşıyorum. Kayserispor maçı da öyle oldu. Stada gidiş, maç öncesi parkta bekleyiş, arkadaşlarla sohbet derken statta zemini gördüğüm ilk an, futbolcuların sahaya çıktığı ilk an, maç öncesi tüm stadın samanyolu söylediği an, hakemin maç başlangıç düdüğünü çaldığı an, gol attığımız an, gol anonsu yapılan an, maç sonrası futbolcuların taraftarları selamladığı an...hepsi benim için çok özel anlar. Hepsinde mutlu oluyorum, gururlanıyorum. Tabii  olumsuz anlar daha çok kenetleniyorum takıma, Fenerbahçe gol yediğinde, gol attığından 5 kat daha fazla tezahüratlara katılıyorum, takıma daha fazla destek çıkmak istiyorum, çıkıyorum. Şampiyonluk kaybedilen senenin hemen ertesi günü kombinemi yenilerken şampiyonluk sonrası hemen yenilemedim. Fenerbahçeyi olumsuz anlarda, yalnızken, az kişiyken daha çok sahipleniyorum.

Şampiyonluk konusuna gelirsek; bazen arkadaş ortamlarında, twitter'da karşıma ''kaç senedir şampiyon olamıyoruz, artık yeter...'' gibi cümleler söylendiğini, yazıldığını görüyorum. Gerçekten sadece ben mi böyleyim bilmiyorum ama hiç ama hiç önem vermiyorum. Fenerbahçe şampiyon olsun ya da olmasın gerçekten benim Fenerbahçe yaşamımı etkilemiyor. Ben yine aynı coşkuyla, aynı heyecanla takımın yanında olmaya, maçları izlemeye, Fenerbahçe ile yaşamaya devam ediyorum. Şampiyonluk için sevmedik cümleleri kurulan yerde takıma küfür etmek, oyunculara küfür etmek bana hep uzak şeyler oldu. 

İşin özeti hayatımı Fenerbahçe'ye göre programlamaya, Fenerbahçe ile yaşamaya devam edeceğim. Şampiyon olmuşuz ya da olmamışız inanın hiç umrumda değil. Bu blogda da yıllardır ne hissediyorsam onları yazıyorum, yazmaya devam edeceğim. 

Ne kupalar ister, ne şampiyonluklar
Sarı-Lacivert bizi hayata bağlar...