31 Aralık 2023 Pazar

Spotify & 2023 Yılım


Geçen sene 2022 yazısını yazarken bundan sonra her sene yazacağımı söylemiştim. Yine yazıp tarihe not düşeyim. Elbette geçen sene 29.814 dakika müzik dinledikten sonra bu sene düşmesi çok normal. Hayatta hem kişisel, hem toplumsal dertler, sorunlar olabiliyor. Mesela bu sene toplam 11.198 dakika dinlemiş olmanın karşısında sebep olarak arkadaşımın vefatı, deprem, seçim gibi sebepleri sayabilirim. Uzunca bir süre hiçbir şey yapmadan yaşadım.

Bilgilere geçeyim. En çok 345 dakika ile Cem Karaca dinlemişim. Elbette benim için çok özel bir sanatçı. Neredeyse dinlemediğim şarkısı yoktur. 1977 çıkışlı Durduramayacaklar Halkın Coşkun Akan Selini 99 kez ile en çok dinlediğim şarkı olmuş. Bunun sebebi de seçim dönemi. Neredeyse her gün evden partiye giderken bunu dinliyordum. Zülfü Livaneli hem kitapları, hem şarkıları hem hayata karşı politik görüşü ile beraber hayranı olduğum bir insan. Ondan bir şarkının da ikinci sırada olması son derece normal. Kaldırın duvarları, yıkın gitsin hepsini. Zaten en çok dinlediğim sanatçılar listesinde de Cem Karaca 1, Zülfü Livaneli 2. Bir ara yine sadece El Pueblo Unido Jamas Sera Vencido dinledim. Hatta bir ara dövmesini yaptıracaktım. 2024 yılında bunu da gerçekleştireceğim. Daha iyi bir söz yok. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez. Buraya da notunu düşelim. Hem bloga yazı yazarken, hem dergi okurken Another Love açıyorum. Bu da şarkının 4 numara olmasını sağladı. Seneye de değişmeyebilir. Mesela şu an bile arka planda o şarkı çalıyor. Youtube verilerini de eklesek kesin 1 numara olur. Ve 5 numara geçen sene 1 numara olan Sıyrılıp Gelen. Yine bu şarkı anında neler hissettiğim 2022 yazısında olduğu gibi. Beni hayata karşı, ülkeye karşı motive eden şarkılardan birisi. Grup Yorum en çok dinlediklerim de 3 numara zaten. Bu hayatımın sonuna kadar değişmez.

Mabel Matiz ve Dervişan da ilk 5'e giren diğer isimler. Mabel Matiz çok seviyorum zaten ama Dervişan da Cem Karaca bağlantısı sayesinde burada. 

Podcast konusunda da değişiklik yok. 1 numara toplam 1.129 dakika ile Nilay Örnek ile Nasıl Olunur. Her sene olduğu gibi yine 1 numara. Elbette bu sene geçtiğimiz senelere oranla daha az dinledim. Yine malum sebeplerden. Meksika Açmazı 2 numara. Aşırı gülüyorum. Mesut Süre, Anlatanadam ve Fazlı Polat. 3 numara Socrates Podcasts. Yine tüm bölümlerini dinlediğim kanal. Zaten genel olarak Socrates'in kaçırdığım işi yok. 4 numara ise Trend Topic. Ülke gündemine dahil düzenli gelişmeleri sadece buradan takip ediyorum. Ozan Gündoğdu oldukça kaliteli iş yapıyor.

2024 yılında görüşmek üzere...

16 Aralık 2023 Cumartesi

Avrupa Kupası Gerçekçi Hedef mi?


Fenerbahçe Uefa Avrupa Konferans Ligi son maçında evinde Spartak Trnava'yı 4-0'lık net bir skorla geçti ve grup lideri olarak adını son 16 takım arasına yazdırdı. 

Fenerbahçe'nin tam kadro olduğu tüm denklemlerde rakiplerinden üstün olduğu bir gerçek. Bunu sezon başından beri tüm maçlarda net şekilde görüyoruz. Özellikle sahaya fotoğraftaki kadroyu çıkartabildiğimiz zaman rakiplerin bizimle baş etmeleri çok zor oluyor. Avrupanın 5 büyük ligi dahil edildiğinde kalesine en az şut gelen takımın Fenerbahçe olması basit bir istatistik değildir. Bunu sağlayan takımı kutlamak lazım.

Elbette 16 takım arasına girmek oldukça önemli ancak yeter mi? Elbette yetmez. Fenerbahçe bu sezon kurduğu kadroyla beraber bu kupanın alınmasını önüne net hedef olarak koymalıdır. Lig şampiyonluğu mu Avrupa Konferans Ligi mi gibi sorulara cevap aramadan direkt olarak bu bakışı sergilemeliyiz.

Uefa Konferans Ligi son 16 takım arasına baktığımız zaman Lille, Aston Villa, Fiorentina gibi takımlar mevcut. Avrupa Ligi'nden gelecek Ajax, Real Betis, Olympiakos gibi takımlar da olabilir. Ancak Fenerbahçe için bu takımlardan herhangi birini elemek sürpriz olur mu? Ya da şöyle soralım; Fenerbahçe bir iç saha maçı oynasa kalan takımlardan hangisine karşı favori çıkmaz? 

Elbette bu sorulara cevapları herkes kendisi verir ancak sadece 7 maç = şampiyonluk olan bir denklemde özellikle Fenerbahçe eşleşmelerin iç saha maçlarında taraftar desteğiyle beraber tüm rakipleri eleyecek güce sahiptir. Ben hedefi kupa koydum. 

23 Şubat kura çekimi, 7 Mart ilk maç. Şans yanımızda olsun.


 

11 Aralık 2023 Pazartesi

Beşiktaş 1 Fenerbahçe 3

 

Öncelikle fotoğraftan bahsetmem lazım. Müthiş. Lacivert zemin üzerine sadece 1907 yazısı. Giyilen yağmurluklarla beraber sapsarı bir tribün. Uzun zamandır görsel anlamda gördüğüm en iyi Fenerbahçe tribünü. Keşke daha çok bayrak olsaydı. Tezahürat açısından yaşanan bilet skandallarına rağmen oldukça güçlüydük. 90 dk tribünü dinledik.

Maç öncesi buraya yazdığım yazıda maçın psikolojik anlamda çok önemli olduğunu belirtmiştim. Mutlaka kazanıp yola devam etmek lazımdı. Beklediğim oldu ve Fenerbahçe tertemiz bir futbolla 3-1 kazandı. 6-7 olsa kimse şaşırmazdı. Kusursuz bir maç.

Rakibin tek şutu var o da penaltı golü.

Ferdi, Tadic, Dzeko ve Crespo dörtlüsünü ayırmak lazım. Ne kadar övsek az.

İsmail Kartal ve tercihleri maçı iyi oyunla kazandığımız için doğru çıkmıştır diyebilirim.

14 Aralık Perşembe Spartak Trnava, Pazar Konyaspor iç saha, Çarşamba 17:00'de Kayserispor deplasmanı ve Pazar Galatasaray iç saha maçı ile 10 günde 4 maç. 4/4 başka bir şey konuşturur. 

Daha fazla detay yazmama gerek yok. Mevzu Fener kanalında gerekenleri konuştuk. Buradan dinleyebilirsiniz.

9 Aralık 2023 Cumartesi

Sezonun Kritik Maçı; Beşiktaş-Fenerbahçe


Sezona müthiş başladık, bana göre ligin en iyi top oynayan takımıydık. Hücum anlamında zaten kusursuz işler yapan bir takım durumundayken, rakipler gol atmayı geçtim şut çekmeyi başaramadıkları maçları oynuyorlardı.

Ardından yaşanan sakatlıklar, bozulan oyun kimyası, kadronun yanlış kaydedilmesi, oyuncuların biraz yorulmaları, kaybedilen 2 maç, alınan bir beraberlik ve ardından şimdi belki de sezonun henüz Aralık ayında bizi psikolojik anlamda yıkacak bir maç.

Elbette Aralık ayında alınan Beşiktaş yenilgisi bizi liderin sadece 3 puan gerisine götürür ancak bu camianın böylesi bir ortamda böylesi bir yenilgiyi kolay atlatabileceğini düşünmüyorum.

Yıllardır derbileri kazanamıyoruz diyecekler de olacak, İsmail Kartal hoca değil diyenler de olacak, kadro yanlış kuruldu diyenler de olacak. Elbette eleştiri yapılabilir. Ayrıca bazı cümleler doğru da olabilir. Fenerbahçe şampiyon olmak istiyorsa ekstra galibiyetler almak zorunda. Bu ekstra galibiyetin alınabileceği ilk maç Beşiktaş deplasmanı. Son 10 Beşiktaş maçından 1 galibiyet alabilen, son 3.5 sezondur iç saha-deplasman farketmeden Beşiktaş'a karşı kazanamayan bir Fenerbahçe varken, geçen sezon Galatasaray maçlarının her ikisinde de dağılan bir Fenerbahçe varken taraftarlar bir derbi galibiyeti görmeyi haklı olarak istiyorlar.

Sahaya çıkacak kadronun eksik olması, maçın deplasmanda olması gibi sebepleri Fenerbahçe taraftarlarının büyük bir kısmı kabul etmeyecek. Tek yol 3 puan.

Tribün özelinde de konuşacak olursam Fenerbahçe yönetimleri tarafından çok uzun bir süredir deplasman biletleri listeler üzerinden kulübün istediği taraftarlara veriliyor. Ortada büyük bir haksızlık var. Fenerbahçe izlemek herkesin hakkı.Yönetim bu sorunu ısrarla çözmek istemiyor ve bilet alamayan herkes kulübe eleştiri yöneltmeye başlıyor. Bilet alabilenler ise sessizce kenarda bekliyor. Bu kulübe hakkaniyetli bir bilet dağıtım sistemi gelmeli. Yıl 2023. Alınacak ters bir sonuçta bunun da daha sert şekilde konuşulacağı bir gerçek.

Fenerbahçe umarım iyi veya kötü oyunla bu mesaj maçını kazanır. Bazı maçlar 3 puandan fazladır ve Fenerbahçe 9 Aralık 2023 tarihinde bu maçların ilkine çıkıyor. Şans bizimle olsun.

7 Aralık 2023 Perşembe

Hayat


8 Mart 2022'den sonra ilk kez sinemaya gittim. Elbette blog sayesinde bu tarz şeylerin tarihlerini aklımda tutmasam bile bloga girip baktığım zaman görebiliyorum. Çarşamba akşamını Başka Sinema ayrıcalığı ile beraber İzmit Symbol Avm'de 19:00 seansı ile beraber Zeki Demirkubuz'un 2016'daki Kor filminden sonra ilk filmi olan Hayat'ı izleyerek geçirdim.

Öncelikle salondan bahsetmek lazım. Yıllardır yan salondan gelen seslere çözüm bulamadılar. Aksiyon açısından sakin, konuşmanın olmadığı sahnelerde yan salondan müzik seslerini duyuyoruz. Bu filmde de bir bölümde yan salondan Ölümlü Dünya filminin müziklerini duyduk. Bana göre bir sinema salonu için direkt eksi yazacak olay.

Elbette salonun büyük kısmının dolu olması çok güzel olay olsa da bazı insanlarla farklı film mi izliyoruz diye düşünüyorum. Duygusal anlamda bu kadar yoğun geçen bir filmde nasıl oluyor da insanlar en fazla ufacık bir tebessüm duyabileceğimiz sahnede tüm salonun duyacağı şekilde kahkaha atabiliyor? Ben mi çok fazla takılıyorum bilmiyorum ama dram filmlerinde bu tarz gülmek bana abartı geliyor. Ayrıca bu filme geliyorsanız edilen küfüre gülmezsiniz ya. Gülmemelisiniz.

193 dakika olduğuna bakmayın. Elbette bazı sahneler kısa kesilebilirdi diyebilirsiniz. Ancak düşününce o zaman o duygu nasıl geçebilir bilemedim. Ayrıca ben film boyunca tek bir an bile ''Bitse de gitsek'' duygusuna kapılmadım.

Miray Daner için ne kadar övgü cümlesi yazsam az kalır. Henüz 24 yaşında olmasına rağmen oyunculuk anlamında seviyesi çok üst düzeyde. Hele bir ağlama sahnesi vardı ki duyguyu bize acayip geçirdi. Filmin tartışmasız yıldızı. Türk sineması için büyük şans.

Rıza rolüyle Burak Dakak, baba ve anne rolleriyle Umut Kurt ve Melis Birkan, her ne kadar bizi genelde güldüren anların içinde olsa da Doğu Demirkol yine iyi iş çıkarmış.

Zeki Demirkubuz klasik olarak Beşiktaş göndermesi de yapmış, eski filmlerine selam da çakmış. Özellikle Kader'in bu kadar ön plana çıkmasına şaşırdım.

Pandemi döneminde çekilen film. Maskeleri görmek, virüs sohbetleri geçmesi bizi yakın geçmişe götürdü. Zeki Demirkubuz tarihe not düşmüş.

Anadolu evleri, tüplü televizyonlar, koltukların üzerindeki örtüler, sürahiler... Klasik Zeki Demirkubuz detayları.

Cem Davran'ın yani Orhan'ın Hicran'a ilk anlatıldığı sahne.

Sinop-Boyabat. Sinop'a gitmek 2024 yılı hedeflerimden.

15 Aralık vizyona giriyor. Yine herkesin beğenemeyeceği film. Uzun konuşma sahnelerinin olduğu, sessiz ve uzun sekansların olduğu filmleri sevenler elbette kaçırmasın. 

Ben Zeki Demirkubuz sinemasını seviyorum.

28 Kasım 2023 Salı

Paradise


Bazı zamanlar film izleme isteğim yüksek oluyor ve yine o zamanları yaşıyorum. Açıp telefona bakmadan film izlemenin zor olduğu günümüzde bir filmi direkt bitirmek zor bir şey. En azından benim için. Bazı filmlerde ise filmin kalitesinden kolaylıkla bitirebiliyorum. Bu film o film değil elbette ancak yine de tek seferde bitirmeyi başardım.

Fakirler erkenden ölürken, zenginlerin gitgide gençleşmesi.

Filmin izlediğim her anında Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu düşündüm. Acaba böyle bir imkan Türkiye'de olsaydı insanların kaçı hayatlarından vazgeçip yaşlanmayı göze alabilirdi? Bence bu soruya verilecek yanıtı bu yazıyı okuyanlar biliyor. Ve bu cevabın böyle olmasının sebebi de ülkenin içinde olduğu kötü ekonomik şartlar.

Konusu ile beraber çok daha iyi bir bilim kurgu filmi olacakken fazla aksiyon ve dram eklenmiş diye düşünüyorum.

Netflix üzerinden çok büyük beklentiye girmeden izleyebilirsiniz.

24 Kasım 2023 Cuma

İstanbul İçin Son Çağrı


Bir tarafta Beren Saat gibi neredeyse herkesin güzel bulduğu bir kadın, bir tarafta neredeyse herkesin yakışıklı bulduğu bir Kıvanç Tatlıtuğ. Böylesi iki oyuncunun olduğu filmi yayınlandığı ilk gün izledim. Netflix yapımı yerli işleri hemen izlemeye çalışıyorum. Acaba bu kez beni mutlu edecekler mi diye ekran karşısına oturuyorum ancak genel anlamda mutsuz ayrılıyorum. Bu film için kötü ya da iyi demek istemiyorum. 2 popüler oyuncu, iyi kıyafetler, cesur sahneler ve ''şahane'' New York görüntüleri ile beraber öyle bir film işte. Çok izlenir, çok konuşulur. Ben bu ikilinin olduğu filmi izlemesem merak ederdim, en azından merakımı giderdim. 85 dk ayırmak beni üzmedi.

Filmin en iyi anlarından birisi. Tıklayın.

19 Kasım 2023 Pazar

Beckham


Messi, Ronaldinho ve Alex de Souza ile beraber hayatta en çok sevdiğim topçu. Bu blogda bile kendisiyle ilgili onlarca fotoğraf, video, yazı yayınladım. Yıllar önce kitap okuma alışkanlığım bugün olduğu gibi değilken bile hemen alıp kitabını okumuştum. Hayatını detaylıca öğrenmek istemiştim. Netflix'in Beckham belgeselini ise dün akşam izledim. Öncelikle çok iyi belgesel olduğunu söyleyeyim. 4 bölüm az olmuş. Bu tarz belgesellerin güzel olmasının bir numaralı nedeni neredeyse konuşması gereken herkesi konuşturuyorlar. Kimse gelmemezlik yapmıyor. Hayatında yaşadığı detayı o isimden de dinlemiş oluyoruz. Elbette yıllar boyunca yaşadıklarından görüntüler olması da önemli etken. Türkiye'den imrenerek baktığımız belgesellerin burada olmamasının sebeplerinden birisi bu görüntülere bu kadar rahat ulaşma ihtimalimizin olmaması.

Manchester United günleriyle başlıyor belgesel daha sonra yaşanan yol ayrımlarında neler olduğunu görüyoruz. Elbette Beckham'ın nasıl bir futbolcu kalitesine sahip olduğunu ve kafasını sahaya verdiği zaman işleri nasıl yoluna koyduğunu da görmüş olduk. Tabii şansının olduğu da bir gerçek. Milli takım formasıyla yaşadıklarını biliyordum ancak bu kadar sert tepkiler aldığını bilmiyordum. Victoria ile tanışma hikayeleri, Sir Alex Ferguson ile yaşadıkları, takım arkadaşlarıyla uyumları, çocuklarıyla olan ilişkisi, Real Madrid'e gitme süreci, orada yaşadıkları, Amerika macerası, neredeyse yol ayrımından tekrar zirveye çıkış ve gözyaşlarıyla biten futbol kariyeri. Elbette belgeselin benim için en güzel yerlerinden birisi de kusursuz şekilde bitmesi. Ne demek istediğimi izledikten sonra anlayacaksınız.

Real Madrid'in Beckham geldiği zaman kurduğu kadronun acayipliği.

Ronaldo'nun Old Trafford deplasmanı.

David Beckham'ın titizliği.

Spor seven herkes izledikten sonra ekran karşısından mutlu ayrılır. Tavsiye ederim.

5 Kasım 2023 Pazar

Lionel Messi: 8 Ballon d'Or


Kazandığı Dünya Kupası sonrası zaten bu ödülün 1 numaralı adayı olmuştu. Kupayı kazanmasının yanında kazanırken her maçın yıldızı olması da Messi'yi bu ödüle götürdü. Elbette Haaland ile ciddi yarış içindeydi ancak yine de Messi 462 puanla kazanan isim oldu. Haaland 357, Mbappe 270 puan toplayabildi.

Hayatımda Fenerbahçe futbolcuları dışında en çok sevdiğim isim. Futbol kariyeri boyunca gece-gündüz her maçını izlemek için zaman yarattım, hayatımı Messi maçlarına göre planladım. Yaşattığı yüzlerce müthiş an için minnettarım. Çok seviyorum, çok sevdim. Bu ödül de Messi'ye veda oldu. Artık yeşil sahalarda son maçları...

Fenerbahçe 2 Trabzonspor 3


Normalde 19/19 yaparken buraya hiçbir şey yazmamıştım ancak artık yazabilirim. Bir nevi totem bitti.

İlk olarak Genç Fenerbahçeliler, 1907 UNİFEB gibi grupların emekleriyle güzel bir koreografiye imza atan Fenerbahçe tribünlerini kutluyorum. Yenilgi nedeniyle gölgede kalmamalı. Şahane iş.

19'da 19 ile sezona başlayan Fenerbahçe'nin serisi Trabzonspor karşısında sona erdi.

Takımın 19'da 19 yapmasının en önemli sebeplerinden Becao, Djiku ve Fred gibi oyuncuların yokluğu alıştığımız oyunun oynanamasına sebep oldu ve sahadan 2-3'lük yenilgiyle ayrıldık. Bu Trabzonspor'un yıllar sonra aldığı ilk Kadıköy galibiyetiydi.

Tribünler maç öncesi şahane, maç içinde zaman zaman kötü işler olsa da genel anlamda iyiydi, maç sonrası da takımı tribünlere çağırdı ve gereken tezahüratlar yapıldı.

Fenerbahçe gününde değildi ve kaybetti. Trabzonspor ise daha istekli olan taraftı. Ancak dediğim gibi dünyanın neresinde olursanız olun bu kadar kritik oyuncuları eksik olan takımlar bu tarz yenilgiler alır. Maalesef kritik oyuncuların yokluğu aynı maça denk geldi. Ancak gemileri yakmak, karalar bağlamak için ortada tek bir sebep yok.

Sahada kalmaya, oynadığımız güçlü oyuna devam.

Adana Demirspor maçı da çok zor geçecek. Kaybedebiliriz. Ancak bu da yıkım değil. Fenerbahçe'nin tam kadro sahada olduğu anlarda bu takımın kazanma ihtimali çok yüksek. İnanmaya devam.

Fenerbahçe tarihinin en iyi takımlarından, en istekli, arzulu takımlarından birini izliyoruz.

Hep destek, tam destek sloganın sonuna kadar söylenmesi gereken bir sezondayız. Yolumuz uzun, mücadeleye devam.

29 Eylül 2023 Cuma

Henüz Biten Bir Şey Yok

Nefes aldığım sürece bu blogda bir şeyler yazmaya, konuşmaya, kendime notlar bırakmaya devam edeceğim. Hayatımda kendimi mutlu hissettiğim anların başında blog kontrol paneline girip ''yeni yayın''  yazan yere bastığım an geliyor. Bazen ne yazacağımı bilmeden giriyorum, bazen not defterindekileri buraya aktarıyorum bazen de tamamen bilinçli şekilde kafamdaki cümleleri gelip buraya yazıyorum.

Hayatım boyunca Fenerbahçe maçlarına gitmiş biri olarak son 1 sene içinde toplam 5 Fenerbahçe maçına hatta stada gitmedim. Şubat ayındaki Kocaelispor-Sakaryaspor maçından sonra ilk kez geçtiğimiz hafta oynanan Fenerbahçe'nin avrupa kupası maçına gittim. Bir süre önce her Fenerbahçe maçına gitmek zorundaymışım gibi hisseden ben şu an böyle düşünmüyorum. Hatta o maçın hikayesini bloga yazmayı bile erteledim. Çünkü stattan eskisi kadar keyif almıyorum. Elbette zaman zaman bu değişkenlikler oluyor. Eski heyecanımı hissetmiyorum. Elbette bunun nedenleri var. Başlıca neden Göksel. Göksel'in olmadığı statta olmak beni üzüyor. Hatta bazen ''Göksel yoksa benim de olmamın anlamı yok.'' diyorum. Elimde imkan olmasına rağmen gitmeyi tercih etmiyorum. Zaten geçtiğimiz günlerde gittiğim maçın sebebi de Göksel'di. Doğum gününü o statta pankart açarak kutlamak istedim. Tüm arkadaşlarımızı organize ettik, para topladık, planlar yaptık ve o maç statta anmak istedik. Elbette istediğimiz gibi olmadı ancak yine de bu mücadelenin içine girmek bile beni-bizi mutlu etmeye yetti. Elbette Göksel için yakın zamamda yine o stada gidip yine onun pankartını, bayrağını statta dalgalandıracağım. Belki de bir gün yine eskisi gibi maçlara gitmeye başlayacağım. 

Hayat insanı bazen çok üzüyor. Elbette bu sadece futbol ya da spor ile alakalı değil. 28 Eylül Perşembe akşamı Yargıtay 3. Ceza Dairesi Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku'ya verilen hapis cezalarını onadı. Bu kararların tamamen siyasi olduğunu söylemeye gerek yok. Ancak bu kararlar karşısında susmayacağımızı da söylemek lazım. Çok üzülüyorum. İnsanların yerine koyuyorum kendimi. Sırf bir insan istiyor diye hapishane köşelerinde bırakılıyorlar. Aileleri perişan oluyor. Elbette hep beraberiz, sizinleyiz, mücadele edeceğiz desek de belki de bunlar aslında aileleri ve kendileri için oldukça anlamsızdır. Biz istediğimiz kadar onların yanında olduğumuzu söyleyelim o insanların yaşadıkları koşulları değiştiremiyoruz.

Yıllar önce bu ülkede bir ''Gezi'' gerçeği vardı. Hepimiz oradaydık, hepimiz savunduk, hepimiz destekledik. Şu an yaşananlar karşısında o yüzden susmak, ses çıkarmamak bana göre değil. Çok daha fazla tepki verilmesi gerektiğini düşünüyorum. 5 kişi üzerine yıkılan aslında milyonların üzerine yıkılan bir şey. Gezi'yi hayatında önemli yere koyan herkesin bugünlerde kararlı şekilde bu hukuksuzluklara, bu yapılanlara ses çıkarması lazım.

Elbette çıkaracağız. Elbette tek kişi kalana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Türkiye İşçi Partisi Kocaeli örgütü olarak da elimizden geleni yapacağız. Unutturmamaya, bu kararları protesto etmeye devam edeceğiz. Yıllar önce belki de sadece 1-2 tweet atacağım yerden bugün polislerin karşısında pankartı tuttuğum noktaya geçtim. Örgütlü siyasetin bir şeyleri değiştirmek için en önemli etken olduğunu öğrendim-öğrenmeye devam ediyorum. Artık ben bu maçı terketmem. Ve maç devam ediyor, skor olarak gerideyiz, takım eksik durumda ama geri dönecek enerjimiz de gücümüz de var. Bu maç biz bitti demeden bitmez, bu maç biz pes etmeden bitmez. Günün sonunda bu bloga dönüp maçı kazandığımız günü de duyuracağım. Maç devam ediyor, dakikanın kaç olduğuna herkes kendisi karar versin ve hangi tarafta olduğunu iyi seçsin... Biz varız, onlar var...

22 Ağustos 2023 Salı

''Utanmaz Adam''


Türkiye İşçi Partisi Kocaeli örgütü olarak 19 Ağustos 2023 Cumartesi günü İzmit'in Yahyakaptan mahallesinde yer alan anfi tiyatro'da ''Can Atalay için Adalet Buluşması ve Halk Forumu'' organize etmek istemiştik. Ancak bizim bu düşüncemiz bazı insanlarda alerji yaratmış olsa gerek ki yapacağımız etkinlik İzmit Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Elbette bu yasaklama kararının bize etkinlikten 1 gün önce gelmesinin de sebepleri vardı. Yargıya başvuramamak ve etkinliğimizi düzenlemeyip bu atanmış kişilerin kararına uyup kenara çekilmemiz bekleniyordu. 

Türkiye İşçi Partisi programını açıp okuduğumuz zaman '' Ülkemizdeki adalet mekanizması, yargı teşkilatı ve hukuk sistemi adaleti sağlayacak bir yapı olmaktan çıkmış, Saray Rejimi’nin hedefleri ve amaçları doğrultusunda kullanılan bir araca dönüşmüştür. İktidarın ihtiyaçlarına göre şekil değiştiren, hukuk kurallarıyla değil siyasal tercihler ve talimatlarla karar veren bir yargı mekanizmasından adalet beklenemez.'' cümlelerini görüyoruz. Yani biz, Türkiye İşçi Partisi üyeleri zaten uzun bir süredir adaletten beklentimiz kalmamış şekilde hayatımıza devam ediyoruz. Siyasi kararların alındığı yüzlerce gün yaşanırken bizlerin parti tüzüğünde yazdığı gibi adım atması ve bu kararı tanımayıp orada hem bu karara imza atanlara hem de uzaktan bu kararın alınmasına sebep olan kişilere karşı susmayacağımızı, kenara çekilmeyeceğimizi, sesimizi çıkaracağımızı ve her zaman adalet isteyeceğimizi göstermemiz gerekiyordu. Öyle de oldu.

Yine Türkiye İşçi Partisi tüzüğünde yazan cümleler üzerinden devam edersem '' Parti, halka güvenir. Halkın hak mücadelelerinin örgütlenmesi ve somut başarılar kazanarak ilerlemesi için tüm olanaklarını seferber eder, farklı alanlardaki mücadelelerin birleştirilmesi için önderlik eder. Mücadele süreci içerisinde ortaya çıkan sorunların özgür ve zengin tartışmalarla, halkın en geniş kesimlerinin ortaklaşmasıyla çözülmesine çalışır.'' ifadeleri aslında bizim ne yapmamız gerektiğini ve ne yapacağımızı gösteriyordu. Biz halka güveniriz. Örgütlenerek halkın faydasına göre hareket ederiz. Tüm olanaklarımızı seferber ederiz. Farklı alanlardaki mücadelelerin birleştirilmesi için önderlik ederiz. Ortaya çıkan sorunları hızlıca çözer ve bu davamızdan vazgeçmeyiz. Ve günün sonunda somut başarılar kazanarak ilerleriz.

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş'ın katıldığı bir yürüyüş ve basın açıklaması sonunda kazanan Türkiye İşçi Partisi oldu. Kazanan halk oldu. Hem Kocaeli örgütü üyeleri hem bizlere destek veren vatandaşların kararlı duruşlarıyla beraber sesimizi net ve gür bir şekilde çıkardık. Anfi tiyatronun önüne barikat koyup bizi o tiyatro alanına sokmayan polisleri de, bu karara imza atan kaymakamı da unutmayacağız. Biz er ya da geç bu etkinliği yapacağız ve Cumartesi günü sergilediğimiz kararlı duruşu bir kez daha devam ettireceğiz.

En üstte koyduğum fotoğraf da belleklerimizde yerini aldı. Ülkenin güvenlik güçleri vatandaşlarının konuşmasına bile izin vermeyip kalkanlarıyla, silahlarıyla, joplarıyla oraya barikat kurup bizleri engelledi. Neyse ki biz aynı günden aşağıda yer alan fotoğrafı gururla paylaşmaya devam edeceğiz. Bu ülkenin mücadele eden insanları var, bu ülkenin Türkiye İşçi Partisi var.



4 Ağustos 2023 Cuma

Akbelen'in Yanında mıyız?

Muğla'nın Milas ilçesindeki Akbelen ormanlarını ve orada yaşananları hep birlikte takip ediyoruz. Ancak gerçekten yanlarında mıyız?

Akbelen ormanı Muğla ilinin Milas ilçesinde yer alıyor. Koruma altındaki ormanlardan birisi. İçinde onlarca yıllık çam, meşe, kızılağaç, kestane ve çınar gibi ağaç çeşitleri bulunuyor. Akbelen ormanında yüzlerce çeşit bitki, 100'e yakın kuş çeşidi ve 30 kadar memeli hayvan yaşıyor. Yani ormanın kesilmesi, yok edilmesi ekosisteme de ciddi şekilde zarar verecek ve telafisi olmayacak.

Akbelen ormanında direniş aslında 2018 yılında bölgedeki kömür madenlerinin genişletilmesinden sonra başladı. İkizköy boşaltılmaya başlandı. Elbete o andan itibaren köylülerin ciddi şekilde direnişi de başlamış oldu. 2019 yılında köylüler dava açtı, dava sürene kadar orman bakanlığı kesimin yapılabilmesine müsade etti. 17 Temmuz 2019'da köylüler orman nöbetlerine başladılar. 

Bu arada dönemin Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin imzasıyla 220 bin dönümlük kömür sahası YK Enerji'ye devredildi. 

2021 yılında kömür madeninin genişlemesiyle beraber İkizköy'ün Işıkdere bölgesindeki yerleşim yıkıldı ve üretim sahasına dönüştürüldü.

2019'dan beri orman nöbetinde olan insanların bulunduğu alan jandarma ve tomalarla çevrildi ve 24 Temmuz 2023'te tekrardan kesime başlandı. 

Yetkililerin ve insanlarla adeta alay eden şirket sahiplerinin ''Kestiğimiz ağaçların fazlasını dikeceğiz'' şeklindeki yorumları da oldukça anlamsız. Devlet gücünü arkasına alan ve istediği her şeyi yapabileceğini düşünen bir holding bir ormanı katlediyor ve hiçbir şey olmamış gibi ''Biz ağaç dikeceğiz'' deme cüretini de gösterebiliyor.

Termik santrallerin hem üretim sonrası, hem üretim öncesi, hem proje anında nasıl zararlar verdiğini çok iyi biliyoruz.

Kesilen ağaçlardan kalanların altında dinlenen güvenlik güçlerini, direnen insanlara şiddet uygulayan görevlileri, direnişi gidip valiye şikayet eden muhtarları, direnişten günler sonra giden ve insanların tepkisi olmasa hemen oradan ayrılacak ana muhalefet partisi liderini de unutmayacağız.

Fotoğrafa gelecek olursak. Fotoğraf 4 Ağustos 2023 tarihinde çekildi. Türkiye İşçi Partisi Kocaeli örgütü olarak Akbelen'in yanında olduğumuzu yaptığımız yürüyüş ve ardından okuduğumuz basın açıklamasıyla dile getirdik. Ancak benim başlıkta da yazdığım gibi gerçekten biz Akbelen'in yanında mıyız?

Bu soru elbette üyesi olmaktan gurur duyduğum Türkiye İşçi Partisi üyelerine değil. Sadece seçim dönemlerinde siyaset yapıp seçim sonrası hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam eden insanlar gerçekten bu seriden sıkılmadınız mı? Yaşanan insan, hayvan, doğa katliamlarına sadece sosyal medyadan ses çıkarmaktan sıkılmadınız mı? Yapılan onlarca zam sonrası ''Oh iyi oluyor'' demekten ya da sessiz kalmaktan sıkılmadınız mı?

Sokağa inersek, bir arada olursak, ses çıkarırsak ne kendimize ne herhangi bir canlıya bu iktidar ya da herhangi bir iktidarın zarar veremeyeceğini neden aklınıza getirmiyorsunuz? Vicdanlı şekilde yanında olduğunuz, duyarlılık gösterdiğiniz olaylar karşısında sokağa inmeye, ses çıkarmaya ne zaman başlayacaksınız?

Burası benim kişisel blogum elbette ve o yüzden canımın istediği her şeyi yazıyorum ancak bu sessizlik beni bu yazıyı yazmaya itti. Bugün Akbelen'e yapılanlar yarın İzmit'e, öbür gün İstanbul'a, öbür gün sizin evinizin dibine yapılmaya devam edecek. Nefes alamayacağız. O yüzden de lütfen örgütlü olarak bir şeyleri değiştirebileceğinizin farkına varın ve bu konuda mücadele edin. Siz olmasanız da biz mücadele etmeye elbette devam edeceğiz. Ancak şunu söyleyerek bitireyim; ''Birleşe birleşe kazanacağız'' sloganını biz yaptığımız eylemlerde kendimizi tatmin etmek için atmıyoruz... 

8 Temmuz 2023 Cumartesi

Arda Güler'in Vedası


Arda Güler Real Madrid'de. Açıkcası şaşkınım. Böylesi bir cümle kuracağımı tahmin etmezdim. Ancak elbette hayat bize bilemediğimiz cümleler kurdurma üzerine kurulu. Anlık gelişen iyi ya da kötü gelişmeler sonrası kurduğumuz cümleler farklı olabiliyor. Arda Güler'in Fenerbahçe'den gideceğine kesin gözüyle bakıyor ancak bu kadar erken olacağını tahmin bile etmiyordum.

Öncelikle aylar öncesine gidelim. Arda Güler Fenerbahçe'de forma şansı bulamıyor, taraftarlar Arda adını haykırıyor. Belki zamanı gelmediği için oynamıyordu, belki hoca inat ediyordu. Ve belki de taraftarın bu tezahüratları sonrası oynamaya başlıyordu. Elbette oynadığı her saniye bizleri mest ediyor, takımın kaderini tek başına değiştiriyordu. Blogda daha önce yazdığım yazılarda insanların Arda Güler sayesinde maçları izlediğini, tekrardan heyecan duyduğunu, stada geldiğini söylemiştim. Elbette yanlış olmaz. 

Sezon içinde kontratı nedeniyle ayrılacak lafları, belli dakika oynama zorunluluğu, arttırılan serbest kalma bedeli ve bunun yanında sahada yer aldığı her saniye şahane işler yapan ve buranın topçusu olmadığını kanıtlayan bir Arda Güler.

Ancak daha sonra süreç taraftar olarak benim açımdan zorlayıcı oldu. Arda Güler'e kızdım, vefasızlık yaptığını söyledim. Belki de saçmaladım. Belki de haklıydım. Belki de taraftarlık refleksi ile beraber söylenmesi normal olan cümleler kurdum. En azından bir sene üzerine tamamen kurulacak bir takımla onu çıplak gözle izlemek, çubukluyla görmek istedim. Şampiyonluk ile beraber ayrılmasını istedim. 

Arda Güler artık Real Madrid forması giyecek. 24 numaralı formasıyla bizleri heyecanlandırmaya devam edecek. Elbette benim nasıl bir Barcelona taraftarı olduğumu bu blogu takip eden herkes biliyor. Real Madrid'in herhangi bir şekilde başarılı olmasını istemiyorum. Bu Arda Güler gidince değişmeyecek. Yine her maçını kaybederek bitirmesi için izleyeceğim. Ancak bir yandan da Arda Güler'in olumlu işler yapmasının heyecanı içimde yer alacak. 


Hayat ilk paragrafta kurduğumuz gibi. Biz planlar yaparken, hayaller kurarken birden karşımıza çıkan kötü anlardan ibaret. Fotoğraf 8 Eylül 2022 tarihinde çekildi. Sevgili kardeşimiz, canımızdan çok sevdiğimiz Göksel Fenerbahçe-Dinamo Kiev maçı sonrası büyük bir mutlulukla bu fotoğrafı çekiliyor ve bizlere o günü heyecanla anlatıyordu. Tribünde o maç kendisiyle sohbet etmiş, son kez statta fotoğraf da çekilmiştik. O gün tribünde olan Göksel şimdi hayatta değil. Arda Güler de Fenerbahçe forması giymiyor. Biz yaşamaya çalışıyoruz. Anıları, güzel günleri yad ederek... Çok özlüyoruz.

Can Atalay Neden Tutuklu?


Yaşanan hukuksuzluklar karşısında insan her geçen gün daha çok sinirleniyor, öfkeleniyor. Halkın oylarıyla seçilen bir isim günlerdir cezaevinde tutuluyor ve belli partiler, isimler dışında herkes sessizliğini koruyor. Çevremizde siyasetle ilgilenmeyen arkadaşlarımızın ''Neden çıkmadı? Hâlâ mı içerde ya?'' gibi sorularını devamlı duyan birisiyim. Cevabı belli olan sorular ancak her defasında aynı cevabı vermekten sıkılmayacağım.

1976 yılında hayata gözleri açan Can Atalay'ın ne ailesi ne kendisi böyle günler geçireceğini tahmin edemezdi. Elbette Can Atalay er ya da geç hapisten çıkacak ama orada yaşadıkları, hayatının çalınması, sevenlerinin acı çekmesi, ona oy veren insanların umutsuzluğa kapılması gibi detaylar yıllarca unutulmayacak, akıllarda kalacak.

Can Atalay bu ülkede okumuş, her zaman mücadele içinde yer almış ve ülkesi için, ülke insanının mutluluğu ve hak ettiklerini alabilmesi için her zaman her türlü şarta, zorluğa rağmen mücadelesinden vazgeçmeyen birisidir. Ve bu değişmeyecek. Can Atalay hapisten çıkacak ve tekrardan halkı için mücadele etmeye devam edecek.

Can Atalay'ın geçmişine bakarken elbette hapiste olmasının dışında hayatı boyunca yaşadığı zorlukları da görmek zor olmuyor.

Mesela 2014 yılında Validebağ Korusu'nun yanındaki alana yapılacak olan inşaat nedeniyle yapılan protestolara katıldığı gün polis tarafından darp edilen, ''kafanıza sıkacağız'' denilen, gözaltına alınan Can Atalay orada o şartlarda bile ''Bu memleket bizim, kenti ev ev, ağaç ağaç savunacağız! Hesap soracağız.'' diyordu. 

Kendisi bunu önemsiyor mu bilmiyorum ama 27 Mart 2023'te 47.yaşına cezaevinde girnesi belki de içten içe bir hüzün getiriyordur.

2014 yılında Soma'da 301 işçinin ölümüyle sonuçlanan katliam sonrası Can Atalay orada yer alırken Cumhurbaşkanı ''Madenlerin fıtratında var'' diye açıklama yapmaktan geri durmuyordu. 


Hendek'te yaşanan patlama sonrası insanlar ölüyor, yaralanıyor ancak fabrikanın sahibi moral yemekleri düzenliyor, şube başkanları ile beraber kameralara gülerek poz veriyorlardı. Can Atalay ise oradaki ailelerin haklarını savunup destek olmanın peşinde koşuyordu.

Mesela 2013'e dönelim. 2013'te Gezi Parkı eylemleri sırasında polis tarafından atılan gaz fişeğiyle yaralanan Can Atalay bu konuda suç duyurusunda bulunmuştu. Ancak bu konuda yetkililer her zaman olduğu gibi yine oldukça ağır davranıyor ve 2 yıl sonra 2015 yılında Can Atalay'ın ifadesini alıyordu. Ancak aradan yıllar geçtikten sonra dosyada hiçbir işlem yapılmadı ve en sonunda bu olayı gören şahitler de olmasına rağmen Mart 2022'de takipsizlik kararı verildi. Ve bu karar Can Atalay Nisan 2022'de cezaevi'ne girdikten sadece 1 gün sonra avukatları aracılığı ile tebliğ edildi. Avukatları o gün bu karardan sonra ''Gezi sanıklarıyla dalga geçiyorlar'' dediler ve olay kapatıldı.

2010 yılında Emek Sineması'nın yıkılmasına karşı, Gezi'de, Soma'da, Aladağ'da yurt yangını sonrası çocukların yanında, Çorlu davasında hep Can Atalay ismini gördük. Hapisten çıktıktan sonra da bu gibi olayların tam merkezinde yine Can Atalay ismini göreceğiz.

Türkiye İşçi Partisi olarak Can Atalay'ı unutmayacağız, onun için her şartta mücadele etmeye devam edeceğiz ve er yada geç hapisten çıkaracağız.

Can Atalay'ın 2022'de son duruşmasında söylediği cümlelerle yazıya noktayı koyayım. Yazının başlığında sorduğum soruya da cevap niteliğinde bir paragraf.

Bu bir son değil. Biz harama el uzatmadık, kul hakkı yemedik. Devleti kendi çıkarlarımız için kullanmadık. Kendi yandaşlarımızı zengin etmedik, suç işlemedik. Biz avukatlık, mimarlık, plancılık yaptık. Kendi hukukuna kendisi uymayanlara uymaları gerektiğini anımsattık. İstemediklerinde ısrar ettik. Faaliyetin bir yargılama faaliyeti olmadığını üzülerek ifade ettim. Eğer sorun Gezi direnişini sahiplenmekse sahipleniyoruz. Gezi'nin bakiyesi neyse biz onu taşıyoruz, onurla taşımaya çalışırız.

26 Haziran 2023 Pazartesi

Pride


Bu sadece bir film yazısı olmayacak. Pride filminin neden bahsettiğini, oyuncu performanslarını, film içinde yaşananları anlatıp bu yazıyı kapatıp yayınlayabilirdim. Ancak mesele sadece bu kadar basit değil. Ya da bu kadar basit olmamalı.

Türkiye'de LGBTİ+'ların nasıl zorluklar yaşadığını, insanlar tarafından nasıl ötekileştirildiğini, en yakın çevremizden, arkadaşlarımızdan bile yıllarca gelen ön yargılar sebebiyle nasıl bahsedildiğini bu yazıyı okuyan herkes biliyor. Sokağa çıkamıyorsun, yönelimini açıkca dile getiremiyorsun, giydiğin-giyeceğin kıyafete kolay bir şekilde karar veremiyorsun, sokakta sürekli nefretlik bakışlara şahitlik ediyorsun, sürekli ötekileştirilip, gözaltına alınıp, tacize uğrayıp ve hatta öldürülüp duruyorsun.

Türkiye'de insan olmak zor. Yaşamak zor. Kadın olmak zor. LGBTİ+ olmak zor. Elbette mesele baştan yanlış başlıyor. İnsanların kararlarına saygı gösterilse, herkese özgürce dilediğini yapabilse hiçbir sorun kalmayacak. Siz nasıl oluyor da başka insanların ne yapacağına karar veriyorsunuz?

Yaşadığım kentten örneklerle gideyim. Kocaeli Valiliği kararı ile 24.06.2023 ile 02.07.2023 tarihleri arasında ''Genel ahlaka aykırı olduğu, toplumda infial uyandıracak, milli, vicdani ve insani değerlere dokunacak, toplumsal iç barışı tehdit edebileceğinden... yasaklanmıştır'' şeklinde korkunç bir açıklama geldi. Kentin valisi peşinden ''Aziz milletimizin temeli olan aileyi ve milletimizin değerlerini korumaya kararlıyız, çocuk ve gençlerimizi hedef alan hiçbir oluşuma müsade etmeyeceğiz.'' şeklinde bir açıklama girdi.

Tanıdığım tüm LGBTİ+'lar sizin söylediğiniz gibi topluma zarar verecek, milli, vicdani ve insani değerlere dokunacak harekete imza etmiyorlar. Yönelimleri neticesinde hayatlarını yaşayıp mutlu olmak, Türkiye'de nefes almak ve herhangi bir şekilde sorun çıkarmadan yaşamak istiyorlar. Bu ülkeye zarar vermiyorlar. Bu ülkenin her konuda yanında yer alıyorlar. Ve hepinizden daha çok hizmet ediyorlar. Bu insanlar kendi hayatlarını bilerek zorlaştırmak isterler mi? Siz neden bu insanlara saygı göstermiyorsunuz?

O yüzden bırakın insanlar istediği gibi yaşasın. Toplum olarak insanları kutuplaştırmayın, ayrıştırmayın ve karışmayın. Bu insanlar sürekli sıkıntı yaşamak, gözaltına alınmak, tacize uğramak, öldürülmek istemiyor. 

Filme geri dönersek Onur isimli 2014 yapımı filmi herkesin izlemesini tavsiye ederim. 1980'ler İngiltere'sinde baskı altında yer alan toplumun hikayesi anlatılıyor. Madencilerin yaptığı greve eşcinseller destek oluyor ve ortak bir paydada buluşarak istediklerine ulaşmaya çalışıyorlar.

İlk önce tepkiyle yaklaştıkları LGBTİ+'lara zaman geçtikçe aslında ne kadar yanlış yaklaştıklarının farkına varıyorlar. Bir araya gelerek ortak hedefler doğrultusunda mesafe katediyorlar. 

Filmdeki oyunculukları, zaman zaman çalan müzikleri ve hedef doğrultusunda birlikte hareket eden insanları izlemek insanı umutlandırıyor. İngiltere'de 1980'lerde yaşananların günümüz Türkiye'sinde yaşanması da oldukça manidar.

Umarım günün birinde her insanın özgürce yaşadığı bir toplum oluruz.

2014 yapımı gerçek olaylardan uyarlanan Pride filmini izlemeniz size çok şey katar. İnsan olmak zor değil. En azından deneyin.

22 Haziran 2023 Perşembe

Edin Džeko Fenerbahçe'de


2007 ile 2011 yılları arasında izlemekten büyük keyif aldığımız Wolfsburg takımının en önemli isimlerinden biriydi. Hayranlıkla izliyor, Fenerbahçe'ye bir gün geleceğini istediğimiz tweetler, mesajlar atıyorduk. Ardından Manchester City forması ile izledik. Hayran olmaya devam ettik. Efsanevi 3-2'lik şampiyonluk maçında attığı golü dün gibi hatırlıyoruz. Roma ve Inter ile İtalya'da izledik. Son olarak henüz günler önce Şampiyonlar Ligi finalinde ilk 11 çıktı.

Çok iyi golcü, çok iyi futbolcu. Yaşının 37 olması elbette üzücü ancak Kadıköy'de çıplak gözle 1 sene bile olsa Dzeko izleyecek olmak bana mutluluk ve heyecan veriyor. Şimdiden sabırsızlıkla bu anı bekliyorum. Umarım hayallerde kurduklarımız gerçeğe dönüşür.

21 Haziran 2023 Çarşamba

Fenerbahçe 2023-2024 Sezonu Formaları


Fenerbahçe'nin 2023-2024 sezonunda giyeceği formalar tanıtıldı. Öncelikle diğer sezonlara göre farklı bir tanıtım yoluna gittik. Ligin sonunda oynadığımız Türkiye Kupası final maçında çubuklu formamızı görme şansı yakaladık. İlk o maçta giydik. Uğurlu geldi.

Çubuklu forma: Klasik çubuklu formamız. Kollardaki beyaz kısım biraz değişik duruyor. Ancak elbette Türk bayrağının olması bile formayı güzelleştiriyor. 90'lı yıllar nostaljisi yaşatan formayı beğendim.

Deplasman forması: Sarı Kanarya! Fenerbahçe'nin her sezon mutlaka sarı bir forma yapması gerekiyor. Bu sezon yine yaptık. Yine güzel. 

Alternatif forma: Lacivert olarak yaptığımız üçüncü formamız. Desenin ne olduğunu anlayamadım. Daha iyi olsaydı çok daha fazla beğenirdim.

Formaların fiyatı 1.399 TL. 

Fotoğrafta 3 forma bir arada çok şık duruyor. Bu fiyatlarda satış rakamları nasıl olacak bilmiyorum. Sonu kupalarla bitsin.

18 Haziran 2023 Pazar

2023 Fenerbahçe Olağan Mali Genel Kurul Notları ve Salondan İzlenimler


Öncelikle hayatım boyunca Fenerbahçe Kongre Üyesi olmak istemiştim. Ve bu hayalime 2022 yılının sonlarında erişme şansım oldu. Kendimi şanslı hissediyorum. Münferit bir taraftar olmanın yanında artık hayatıma Kongre Üyesi bir Fenerbahçeli olarak devam ediyorum.

Kongre Üyesi olarak ilk kez bir toplantıda yerimi almak beni hem mutlu etti hem kulübüm için bir şeyler yapabilme ihtimali olduğundan heyecan duydum.

2023 Olağan Mali Genel Kurulu için günün erken saatlerinde salonda yerimi aldım. Kadın basketbol takımımızın maçlarını oynadığı salona kurulmuş masalardan giriş kartımı alıp iyi şekilde hazırlanmış yönlendirmelerden geçerek koltuğuma oturdum. 

2.669 açıklanan katılım sayısıydı. Daha sonra bu sayı artmış olabilir. Mali Genel Kurul için bir Cumartesi günü insanların Fenerbahçe için bir araya gelmesi önemli bir gelişme.

Mali Genel Kurul üyelerin salonda yerini alması sonucu saat 11:00 gibi başladı. Önce Yönetim Kurulu  üyemiz Fethi Pekin açılış konuşması yaptı. Ardından Uğur Dündar oy çokluğu ile Genel Kurul Divan Başkanlığı'na getirildi. Burak Çağlan Kızılhan 2022 Yılı Faaliyetlerini okudu. Erol Bilecik mali tablolarla ilgili kongre üyelerini ve ekranları başındaki milyonlarca Fenerbahçe taraftarını bilgilendirdi. Mehmet Vodina'nın denetim kurulu raporunu okumasının ardından sıra kongre üyelerinin konuşmalarına geldi.

Kongre üyelerinin konuşmalarında oldukça iyi eleştiriler yapıldı. Elbette geçmiş yıllarda yapılan toplantılardan fazla şekilde Ali Koç ve yönetimine yapılan eleştiriler tüm salon tarafından ciddi şekilde alkış aldı. Sosyal medyada günlerce ibra etmeyeceğiz hazırlıkları yapılsa da aslında durumun hiç öyle olmadığını salonda net şekilde gördük. Eski yöneticimiz Metin Sipahioğlu da bu açıdan değerli ve oldukça iyi bir konuşma yaptı. En çok alkışlanan konuşmalardan biriydi. Bunun yanında bazı kongre üyelerimizin temas ettiği noktalar çok önemliydi.

Elbette bazı üyeler çıkıp Ali Koç'u sadece savunup taraftarları suçlayınca gereken tepkiyi gördü. Sanki suçlu taraftarmış gibi bahsedince konuşması tamamlayamadan oradan ayrılmak zorunda kaldı.

Kongre üyeleri sonrası söz sırası başkana geldi. Ali Koç beklediğimden kötü bir konuşma yaptı. Orada yer alan kongre üyelerinin tamamı Fenerbahçe'nin yıllardır neler yaşadığını çok iyi biliyor. Ali Koç oraya çıkıp 2006'da şu yaşandı, Denizli'de şu yaşandı, siz bizi yalnız bıraktınız, destek olmadınız derse tepki görür. Bana göre oldukça kötü hazırlanmış. Taraftar radikal cümlelerle somut açıklamalar istiyordu. Böyle olunca haklı olarak büyük tepki gördü. Ciddi katılımla söylenen ''Taraftar istifa'' tezahüratı da bana göre oldukça yaratıcı ve iyi bir protesto şekliydi.

Ali Koç'un konuşmalarına katılmayan kongre üyeleri ona tepki gösterince salonun alt kısmında olan taraftarlar o kişinin üzerine yürüdü. Daha sonra o taraftarımıza tepki gösterenlere de tepki diğer tribünden gelince ortalık biraz karıştı. Şunu söyleyeyim; o salona gelen kimse organize olarak gelmedi. Kimse onları parayla salona getirmedi. Kulübün yıllardır yönetilme tarzına haklı olarak tepki gösteren taraftarlara kimsenin el kol hareketi yapma, susun deme, siz satılmışsınız deme, bir organizasyon yapılmış demeye hakkı olduğunu düşünmüyorum. Fenerbahçe taraftarındır sadece bir tezahürat değil kulübün hangi noktada olduğunu anlatan çok iyi cümledir.

15 dakika aradan sonra kürsüye çıkan Ali Koç biraz daha net ifadelerle, 2 kez özür dileyerek konuşmasını tamamladı. Elbette ilk konuşmasından benzer şekilde yine üst perdeden eleştiriler yine suçlamalar vardı. Ancak kendisine salona ciddi eleştiri olduğunu anladığı için rotayı Aziz Yıldırım'a çevirdi ve eleştirilerini ona yöneltti.

Aziz Yıldırım'ın salona gelmemesi bana göre oldukça yanlıştı. Elbette gelse çok daha sıkıntılı anlar da yaşanırdı. Bu da ayrı bir nokta.

Uğur Dündar meselesine gelirsek bana göre gereğinden fazla şekilde olayları politize ediyor. Fenerbahçe taraftarlarını bir iktidara yakın gösteriyor, bir muhalefete yakın gösteriyor. Atatürk diyor, Cumhuriyet diyor, vazgeçmem diyor, taraftarı suçluyor, ortada zaten bunlara karşı bir kitle yokken burayı boş bırakmam diyor, tweet ile istifa ediyor, sonra başına giden kongre üyelerinin gazına geliyor, kendi belirlediği şekilde hakkı olmadan oylama yapıyor, kabul edenler, etmeyenler diyor, asla net bir taraf üstün değilken ve oylar sayılmadan istifam kabul edilmedi devam ediyorum diyor ve alkışlar ve istifa tezahüratları ile beraber göreve devam ediyor. Sürekli Atatürk, sürekli Cumhuriyet diyerek Fenerbahçe taraftarlarına bağırmaya, kulübü ben yönetirim havalarına girmeye kimsenin hakkı yok. O yüzden de Uğur Dündar'ın Divan Kurulu Başkanlığı 17 Haziran itibariyla sona ermiştir. Bundan sonra kimsenin ona saygı gösterme şansı kalmamıştır. Fenerbahçe siyaset üstüdür, Fenerbahçe kongresi ne zaman siyaset yapıp ne zaman yapmayacağını kimseden öğrenmez, kimseden icazet almaz.

Ali Koç'un mali ve idari açıdan ibra edilmesi bana göre doğru karardır. Zaten ben oyumu bu yönde kullandım.

Eski başkanlarımızdan Tahsin Kaya'nın konuşma yapması önemlidir. Ancak bunu daha iyi bir zamanda yapmalıydı.

Tüm bu oylama sonrası adını yazdıran tüm kongre üyelerine sözün verilmesi ve kongrenin böyle sonlandırılması da önemli bir adımdır.

Fenerbahçe kongrelerinin kalabalık olması önemli. Ciddi bir katılımla kararlar alınmasına bazı taraftarlarımız karşı çıksa da çok seslilik iyidir. İyi yönetmek lazım.

Kulübün kombine konusunda aldığı karara çok sevindim. 25 bin satış, 16.500 her maça satılacak bilet, 5 kez devir şansı, belli maça gelmeyen kombine yenileme imklanı verilmemesi gibi oldukça güzel detaylar var. Kulüp bu konuda mücadeleye devam etmeli. Umarım gelecek sezon deplasman maçları konusunda da farklı yollar görebiliriz.

Sonuç olarak bazen gergin, bazen güzel, bazen faydalı, bazen amaçsız bir Mali Genel Kurul'u geride bıraktık. 

Kazanan Fenerbahçe olsun.

5 Haziran 2023 Pazartesi

Can Atalay'ı Serbest Bırakın!


Şerafettin Can Atalay. Yıllarca bu ismi duymamış olabilirsiniz ancak son dönemlerde duymamış olmanız biraz zor. Zaten Türkiye siyasetini ucundan bile olsa takip ediyorsanız Can Atalay adını görebilirsiniz.

Can Atalay 1976 İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. NTV'de başlayan kariyerinin ardından kamu kurumlarındaki Gülen cemaatinin örgütlenmesini araştırdığı için yargılanan Ahmet Şık'ın avukatlığını yaparak tanınmaya başlamıştı. 2014 Soma faciası, 2016 Adana öğrenci yurdu yangını, 2018 Çorlu tren kazası, 2020 Hendek havai fişek fabrikası gibi felaketlerde mağdur olan insanların avukatlığını yapmıştı. Gezi Parkı eylemleri gibi Türkiye tarihinin en gurur verici günlerinde yine Can Atalay oradaydı. Taksim Dayanışması'nın avukatlığını yürüttü. Daha sonra sanık olarak davaya dahil edildi. Gözaltına alındı. Ancak 2 davadan beraat etti. 25 Nisan 2022'de ''Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs'' gibi komik bir suçlama sonucunda yargılandığı davada ise 18 yıl cezaya çarptırıldı ve Silivri'ye gönderildi. 

Babası ''Nerede bir hak ihlali varsa Can Atalay oradaydı.'' diye anlatıyor. O Can Atalay 14 Mayıs seçimlerinde Barış Atay'ın da unutulmayacak bir adımı ile beraber Hatay'dan Türkiye İşçi Partisi 1.sıra Milletvekili adayı oldu. Ve 14 Mayıs seçimlerinde Hatay'da 76.580 oy alarak seçimleri kazanarak milletvekili oldu. Ancak Hatay halkının bu iradesine karşı çıkanlar yüzünden Can Atalay henüz yemin edip görevine başlayamadı.

Meclisten bahsedeyim. Haber kanalları gün boyunca 600 vekil yemin edecek şeklinde yanlış bir haber duyurdular. 599 diyen kanal sayısı 2-3'tü. Neden 1 vekil mecliste yok kimse anlatmadı. Mazbatası alındı, odası hazırlandı, yemin etme sırasında adı anons edildi. Kimse neden gelip yemin etmiyor sorusunu sormadı- sormak istemedi.

Türkiye İşçi Partisi sözcüsü İstanbul milletvekilimiz Sera Kadıgil'in o an söylediği gibi ''Silivri'de esir tutulduğu için şu an yemin edemiyor!''

Elbette muhalefet partilerinin yaptıklarını ya da yapmadıklarını da konuşmak lazım. Gün boyunca Mustafa Sarıgül'ün açıklamalarını gördük, Sırrı Süreyya Önder'in attığı tweeti gördük. Günler sonra Kemal Kılıçdaroğlu'nun attığı tweeti gördük. Ancak o an mecliste yaklaşık 270 muhalefet vekili varken ne bir alkış, ne bir protesto ne bir tepki olmaması Türkiye'de muhalefetin ne kadar güçsüz olduğunu bizlere bir kez daha kanıtlayan bir detaydı.

Elbette Türkiye İşçi Partisi olarak sadece tweet atıp bu kararın düzeltilmesini bekleyecek değildik.

06 Haziran 2023 Salı günü saat 19:00'da tüm Türkiye'de aynı anda basın açıklaması ile beraber Can Atalay'ın sesi olup bu hukuk dışı kararın düzeltilmesi için elimizden gelenleri yapmaya başlıyoruz.

İstanbul'da 26 nokta, Hatay, Zonguldak, Eskişehir, Antalya, Diyarbakır, Balıkesir, Mersin, Kocaeli, Ankara, İzmir, Sinop ve Türkiye İşçi Partisi'nin örgütlendiği tüm şehirlerde saat 19:00'da Can Atalay'ı Serbest Bırakın sloganıyla basın açıklaması yaparak sesimizi yükselteceğiz. Bu yazıyı okuyup da basın açıklamasının yapılacağı bir noktaya giderek kararlı duruşunuzu herkese gösterebilirsiniz. Can Atalay bunu en çok hakeden isimlerden birisi. Ve ayrıca hepimiz için o mecliste en çok çalışan vekil olacak. Bu karar değiştiği zaman gururla hayatınıza devam edeceksiniz.

Can Atalay'ın 2019'da katıldığı duruşmada söyledikleri ile yazıya noktayı koyayım.

"Gezi'yi bu kadar güzel anımsanmasının sebebi budur. Gezi, insanın kendi kaderini eline alma iradesidir, kararlılığıdır. Gezi, bu ülkenin Ortadoğu'nun karanlığından çıkacağını ihtimalidir. Gezi, bu memleketin eşitlik, özgürlük ve adalet umududur.

29 Mayıs 2023 Pazartesi

Benim Hâlâ Umudum Var


Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun ''Sadece güneşli günlerde yürürsen hedefe ulaşamazsın.'' sözünü şimdiye kadar duymuş olabilirsiniz. Ya da şu an ilk kez duyuyorsunuz. Yaşadığımız coğrafya bizlere uzun bir süredir güzel, mutlu ve istediğimiz günleri yaşatmıyor. Güneşli günleri görmek istesek de mevcut hükümet sebebiyle bundan uzağız. Ancak bu pes edeceğiz, mücadeleden vazgeçeceğiz anlamına gelmiyor. Aylar öncesine döneyim.

Hayatım boyunca örgütlü siyaset yapmadığımı ancak bu yılın başından beri artık bunun zorunluluk olduğunu geçtiğimiz aylarda burada yazdığım bir yazıda belirtmiştim. O günlerde üye olduğum Türkiye İşçi Partisi ile bu mücadeleye başladım ve devam ediyorum.

Elbette böylesi bir dönem başladığımız yolculuk birden seçim yolculuğuna dönüştü. Günlerdir Türkiye İşçi Partisi Kocaeli örgütü ile beraber mücadele etmeye çalışıyoruz. İzmit sokaklarında insanlarla bire bir temas kuruyoruz. Kadın hakları, hayvan hakları, işçilerin sıkıntıları, fabrikalarda yaşananlar. Her meseleye eşit yaklaşıyor, her olayda duyarlı kalmaya çalışıyoruz. 1 Mayıs büyük bir kalabalıkla Maltepe'ye gidiyor, mücadelemizi, kararlığımızı ve asla vazgeçmeyeceğimizi bu meydanlardan tüm Türkiye'ye haykırıyoruz.

Seçim sürecinden ayrıca bir paragraf açarak bahsetmem lazım. Elbette burada bizim örgütün ne kadar büyük olduğundan bahsetmeyeceğim. Ancak çok sağlam olduğundan bahsetmem lazım. Zaten burası benim 15 senedir kişisel sayfalarım olduğu için her düşüncemi kırpmadan, çekinmeden yazacağım. Emek ve Özgürlük İttifakı ile beraber seçimlere girdik. Bu sebeple YSP vekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun bir kez daha buradan aday olacak olması nedeniyle biz seçimlere TİP olarak girmedik. Elbette bu konuda mutlu değildik. Hayal kırıklığı da yaşadık. Çevremizde bize oy vereceğini söyleyen yüzlerce insana ne diyeceğimizi bilemedik. Ancak biz hiçbir zaman kendi menfaatlerimizi düşünen bir parti olmadık. Olmayız da. Bir ittifak varsa ona göre davranmak zorundayız. O günden beri elimizden geldiğince mücadele ettik. Seçimin son gününe kadar Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu için bildiri dağıttık, oy istedik. Sokakta olduk. Sokakta olmaktan mutluluk duyduk. Diğer partilerden daha çok çalıştığımızı görüp bu mücadeleden bir an olsun vazgeçmeyi düşünmedik.

Seçim sürecine elbette sadece oy isteyerek hazırlanmadık. Oy vermenin dışında verilen oyların korunması konusunda da aktif olmamız gerektiğinin farkındaydık. Parti avukatlarımız ve yöneticilerimizin gayretli çalışmaları ile beraber yüzlerce kişiye eğitim verildi. Müşahit olarak sandıklarda yer alıp 1 oyun bile peşine düşmemiz gerektiğini biliyorduk. Kaliteli ve öğretici eğitimler sonucunda Türkiye İşçi Partisi olarak seçimlere hazırdık. Seçim günü hangi okulda ve sandıkta kimlerin olacağını, yaşayacağımız sıkıntılarda neler yapacağımızı, ulaşım ve lojistik destek anlamında destekleri nasıl alacağımızı, yaşanacak bir sıkıntıda avukatlarımızın nasıl dakikalar içinde yanımızda olacağını planlamıştık. Ve öyle de oldu. Günlerce süren çalışma sonucunda bulunduğumuz okulların tamamında sandığa tam anlamıyla sahip çıkan bir örgüt vardı.

14 Mayıs ve 28 Mayıs. 2 seçim, yüzlerce müşahit, avukatlar, yöneticiler, itiraz ve şikayetler sonucunda kazanılan oylar, korunan haklar ve mücadele eden Türkiye İşçi Partisi Kocaeli örgütü.

Seçim sonucunda istediğimizi alamadık ancak bu bizim hayattaki duruşumuzu bir adım bile değiştirmeyecek. Ne insanları-depremzedeleri- sırf bir kişiye oy verdiği için hain ilan edeceğiz, ne beter olun gibi bana göre oldukça yanlış olan bir cümle kuracağız, ne memleketin yarısına hakaret edeceğiz. İnsanlarla temas kurarak yine olmamız gereken her yerde olacağız, vermemiz gereken her tepkiyi vereceğiz, yapmamız gereken her şeyi yapacağız. 

Kocaeli örgütündeki avukat, yönetici ve üye yoldaşlarıma teşekkür ediyorum. Onlarla aynı yolda yürümekten gurur duyuyorum.

Yaşasın Türkiye İşçi Partisi!