21 Ekim 2016 Cuma

Manchester United 4 Fenerbahçe 1

Adeta Robin van Persie'nin jübile maçı gibi bir havada oynanan ve Manchester United'ın net galibiyetiyle biten bir maçtı.

Kjaer ve Şener'in peş peşe yaptırdıkları penaltılar, devre sonunda Pogba'nın mükemmel golü, ikinci yarı başında farkın 4'e çıkması ve jübile maçını süsleyen şekilde bir Robin van Persie golü ve biten maç.

Taraftarların ''Yönetim İstifa'' tezahuratları eşliğinde oynanan bu maçın ne yazılacak, ne hakkında yorum yapılacak bir tarafı yok.

Fenerbahçe futbol branşı sona erdi. Son çıkan kapıyı kapatsın.

Barcelona 4 Manchester City 0

Çok büyük keyif veriyorsun be Messi.

Barcelona Şampiyonlar Ligi grup maçında Manchester City'yi Messi'nin 3 ve Neymar'ın golüyle 4-0 yendi. Yoluna emin adımlarla devam ederken rakibine de ağır bir yenilgi aldırdı.

Aslında skor ile oyun arasında bence büyük bir fark var. Manchester City'nin maç boyunca çok net pozisyonlarını özellikle Ter Stegen kalesinde devleşerek önlemiş.

Messi'nin ilk golünde savunma hatası, ikinci golünde Messi'nin direkt kişisel yetenekleri, 3.golünde yine savunma hatası ile başlayan atakta Messi'nin güzel bitirişi ve son golde Messi'nin asistinde Neymar'ın golü.

Maç boyunca Barcelona zaman zaman gerçekten acayip bir top oynamış.

Guardiola'nın böylesine bir yenilgi alması.

Messi çok büyük oyuncusun. 3 gol 1 asist ile oynarken asıl yaptığı olay kendi yaptırdığı penaltı vuruşunu Neymar'a bırakmış olmasıydı. Ronaldo ile bu kadar büyük rekabet içindeyken gol sayısı bakımından onu belki de geçme şansı varken penaltıyı bir kez daha - her sene yapıyor - takım arkadaşına bırakması çok büyük bir futbolculuk örneği. Benim de Messi'yi daha çok sevmeme ve saygı duymama sebep oluyor.

Barcelona formasıyla hazırlık maçları dahil 588 maç, 496 gol, 203 asist. Kariyerinde 655 maç, 521 gol, 219 asist. Barcelona formasıyla 37 hat-trick. Şampiyonlar Ligi tarihinde 7 hat-trick

Yine Messi bu sezon 2 CL maçı 6 gol, yine bu sezon 10 maç, 12 gol, 6 asist

Barcelona ve Messi keyif vermeye devam ediyor. Her zaman yazdığımı yine yazayım. Zaman yaratın ve Barcelona maçlarını canlı seyredin.

17 Ekim 2016 Pazartesi

GFB Maraton

Yıllar önce Maraton tribünü zamanında Genç Fenerbahçeliler tarafından dağıtılan atkı. Sefa abiden bir hatıra da diyebiliriz. Koleksiyonun özel parçalarından.

Öğrenci


Filmekimi 2016'da gittiğim son filmdi. Bu kez Rusya yapımlı film. Günümüz Rusya'sında geçen filmin başrolünde lise öğrencisi Venya var. Beden eğitimi dersinde kızların bikini ile yüzmesini protesto eden ve İncil'den okuduğu cümleler ile beraber bunu değiştiren Venya bir sonraki gün yine İncil elinde cinsel eğitim dersine bir sonraki gün evrim teorisinin müfredata dahil edilmesine karşı çıkıyor. İnsanları etkileme yeteneği de olan Venya bu sayede bir çok şeyi değiştirmeyi başarıyor. Ancak tek bir kişi hariç. O da biyoloji öğretmeni Elena. Oldukça cesur sahnelerin olduğu, enteresan bir son göreceğiniz ve keyifle izleyeceğiniz bir film.

Filmekimi 2016'da bu filmle beraber 6 filme gitmiş oldum. Seneye daha çok filme gitme şansını bulabilirim umarım. Sinema'da film izlemek oldukça keyifli bir aktivite. Sinemalara gitmeye devam...

15 Ekim 2016 Cumartesi

Hell or High Water

Filmekimi 2016 sürüyor, filmleri salonda takip etmeye devam ediyorum. Bu hafta gittiğim 5.filmdi. İki Eli Kanda filmi tek varlıkları olan çiftliklerini ipotek altından kurtarmak için banka soyan iki kardeşin hikayesini anlatıyor. Bu iki kardeş banka soyduktan sonra şehir şehir gezerek yerlerini kaybettirmeye çalışıyor ancak peşlerine düşen polis müfettişi bunlara huzur vermemeye kararlı. Filmi başından sonuna kadar büyük bir gerilimle ve keyifle takip edeceksiniz. 

Başrollerinde Jeff Bridges, Ben Foster ve Chris Pine gibi oyuncuların olduğu ve ''Modern Western'' olarak adlandırılabilecek bu filmi keyifli muhabbetler, müzikler, müfettiş, iyi şekilde ilerleyen sahneler ve gerilim için seyredebilirsiniz.

Eshtebak filminden sonra Filmekimi'nde izlediğim en güzel filmdi. Tavsiye.

Benim için Filmekimi 15 Ekim 2016'da 13:30'da izleyeceğim Öğrenci ve 19:00'da izleyeceğim Arrival filmi ile bitecek.

14 Ekim 2016 Cuma

Fenerbahçe 67 Brose Bamberg 66


Sezona galibiyetle başlamak güzel, sezonun ilk maçında etkili olmadan galibiyet almak da sezonun devamında bu sıkıntıları yaşamamamız açısından önemli. Özellikle hücumda alışık olduğumuz göze hoş gelen pas akıcılığını bulamamak, savunmada tam konsantrasyon yakalayamamak ve sezona fırtına gibi giren Brose Bamberg gibi bir ekiple oynamak derken maç bizim açımızdan zor oldu.

Mücadelenin başından sonuna kadar kafa kafaya giden bir maçı son hücumda yaptığımız savunmayla kazandık. 

Ülker Arena tarihinin en kötü maçlarından birini oynadık ve bir daha bu kadar kötü oynamayız sanırım. 

Sahamızda Euroleague'de 22 maçtır kazanıyoruz.

Taraftarlar da sezona iyi giremedi. Açıkcası sezonun ilk maçında daha coşkulu bir tribün beklerdim. Hep söylüyorum keşke bağıran bir kesim pota arkasında konumlansa ve tribün oradan yönetilse. Tamam taraftarlar oyunun içinde basketbolu bilen kitle ama bazı anlar çok etkisiz. 

Datome 2/9 ile 7 sayı, Dixon 3/6 ile 8 sayı, Bogdanovic 6/9 ile 18 sayı, Vesely 2/10 ile 10 sayı ile oynadı. Antic ve Udoh da 10'ar sayıyla katkı yaptı. Sloukas'ın 0/4 ile oynadığı maçta 4 asisti var. O da etkisizdi.

Euroleague'de haftaya Cuma günü Barcelona deplasmanındayız. İyi oyunla kazanmak sezonun devamı için önemli bir mesaj olabilir.

Tatlı Rüyalar


Filmekimi 2016 devam ediyor. Fai bei sogni ya da Sweet Dreams ya da Tatlı Rüyalar. Açıkcası şu ana kadar izlediğim filmlerin en kötüsüydü. Tabii bu filmin kötü olduğunu göstermez. 1969 Torino'da annesinin ani ölümü karşısında çocukluğu paramparça olan Massimo bunun acısını ilerleyen yıllarda daha da derinden hissedecektir. Gençliğinde önce spor muhabirliği ardından savaş muhaberliği yaptıktan sonra Torino'ya döndükten sonra köşe yazarı olur. Köşe yazarıyken bir okucuya yazdığı mektup hem hayatını değiştirecektir hem de gerçekleri görmesini sağlayacaktır. 

Sahne geçişleri, müzikler, Torino stadından manzaralar, Torino stadının karşısında yer alan müthiş ev ve 134 dakikalık film.

İzleyin önerisi yapmayacağım bir film. Siz bilirsiniz.

Galatasaray Odeabank 84 Cska Moskova 109


Filmekimi için İstanbul'da olduğum için akşam dönmeyip maça mı gitsek dedik arkadaşla. Baktık biletler de bitmemiş. Cska Moskova gibi bir takımı da izlemiş oluruz dedik ve Nişantaşı'ndan 93T numaralı otobüse atladığımız gibi Abdi İpekçi Spor Salonu'nun yolunu tuttuk.

Yıllarca Fenerbahçe'nin bir çok kez maçına geldiğim salona bu kez Galatasaray'ın ev sahipliğinde bir maça geliyordum. Ayrıca hayatımda ilk kez Galatasaray tribününü izleyip değerlendirme şansı bulacaktım.

Salona rahat şekilde girdikten sonra, bağıran kitlenin en uzak noktasında etrafın dolu olmadığı bir koltukta maçı beklemeye başladım.

Galatasaray tribünleri için öncelikle Abdi İpekçi'nin büyük bir şans olduğunu söyleyeyim. Bu salonda tribün yapmak diğer salonlara göre çok daha kolay. Ayrıca Galatasaray'ın en kemik kadrosunun direkt tribünün en merkezi yerinde kalabalık bir şekilde konumlanması da tribün yapmalarının çok daha iyi olmasını sağlayan bir etken. Maça iyi başladılar, etkili tezahurat yaptılar. Sahada istedikleri oyun olmadığı anlar tribün performansı düştü. Ancak özellikle 3.çeyrek takımın da iyi oynaması ile beraber tribün iyi bir noktaya çıktı. Ve tribünün iyi olmasının sebeplerinden birisi salonda bağırmayan hatta ayakta olmayan az kişi var, neredeyse tüm salon tezahuratlara katılıyor. Bu önemli bir şey. 4.çeyrek başında Ccka Moskova'nın birden maçı bitirmesiyle beraber tribünün bitmesi çok ilgincime gitti. Tribün resmen sustu, maçı izlemeye başladı. Hatta salonun bir kısmı 8 dakika kala alınan mola sonrası salonu terketti ve 5 dakika kala da % 50'sinden fazlası salonu terketmişti. Son dakikalar sadece belli bir grup tezahuratlara devam ederken maç da böyle bitti.

Galatasaray tribünlerinin en büyük sıkıntısı yabancı maddeler. Hakemin bir kararı sonrası Ergin Ataman'ın da katkılarıyla beraber taraftarlarının sahaya yabancı madde atması, hakemlerin bu yüzden soyunma odasına gitmesi gerçekten Euroleague gibi bir organizasyona yakışmıyor. Galatasaray tribünleri içindeki genel futbol taraftarlarından görmeye alışık olduğumuz kitleyi içinden atamamış.

Sahaya gelecek olursak De Colo ve Teodosic'i izlediğim için şanslıyım. Zaman zaman acayip işler yaptılar, Teodosic 20 sayı, 11 asist ile Galatasaray'lıları olmasa da beni oldukça keyiflendirdi. De Colo ise zaten avrupanın en iyi basketbolcusu. Ne zaman ne isterse yapabiliyor. Maçı 22 sayı, 4 asist ve 5 ribaund ile tamamladı. Cska Moskova kasmadan 109 sayı attı, son çeyrek rotasyon yaptı, savunma direncini ortaya bile koymadı. Galatasaray ise savunma anlamında ciddi sıkıntılar yaşayabileceğinin sinyallerini verdi. Bu savunmayla Euroleague gibi bir yerde işler çok zor. Sezon nasıl devam edecek merak ediyorum.

Maç sonrası da marmaray ile beraber Üsküdar, oradan da otobüsle İzmit'e gitmek oldukça kolay.

Sonuç olarak keyifli bir basketbol akşamını geride bırakmanın mutluluğunu yaşadım. De Colo ve Teodosic bunun en büyük 2 nedeniydi.

13 Ekim 2016 Perşembe

The Net


Filmekimi 2016 kapsamında Salı günü 19:00'da Rexx sinemasında Güney Koreli yönetmen Ki-duk Kim tarafından çekilen '''' filmine gittim. Film Kuzey Koreli bir balıkçının balık tutmak isterken motorunun ağa takılması sonucunda sınırı geçip Güney Koreli güvenlikler tarafından yakalanmasını, casusluk nedeniyle sorgulanmasını, sorguda yaşadıklarını, Güney-Kuzey ilişkisini, insani bakış açılarını, insanların milletine, ülkesine, liderine nasıl bir biat noktasına gelebileceğini ve bir insanın hayatının böylesine basit gözüken bir sebepten dolayı nasıl bitebileceğini bizlere anlatıyor. Film sonrası ilk an çok beğendiğimi düşünmesem de şimdi bu yazıyı yazarken gerçekten konu olarak iyi film diyor insan. Güney Kore ile Kuzey Kore arasında ne kadar büyük farklar olduğunu, Kuzey Kore'nin hem yönetiliş hem halk olarak ne noktada olduğunu ancak Güney Kore'nin çok daha rahat, çok daha kaliteli bir hayat yaşadığını da bizlere gösteriyor. 

Filmde en şaşırdığım sahne insanların dilini ısırarak intihar etmesiydi. Daha önce böyle bir şeye denk gelmemiştim, çok şaşırdım.

Filmde bazı sahneler de bizleri iyi güldürdü. Ayrıca film korece değil de başka bir dilde olsa daha iyi olurdu çünkü gerçekten bazı sahneler dile alışık olmadığımız için ve bize hızlı da konuşunca komik geldiği için ağlayacağımız sahnelerde gülüyorduk ya da tebessüm ediyorduk.

İzlerseniz pişman olmayacağınız bir film.

Filmekimi 2016'da salonda izleyeceğim 4 film kaldı.

Perşembe 11:00 Rexx Tatlı Rüyalar, 16:00 Nişantaşı İki Eli Kanda
Cumartesi 13:30 Atlas Öğrenci, 19:00 Atlas Arrival

12 Ekim 2016 Çarşamba

Chelsea-Benfica Maçı Atkısı


Hayatımda en çok sevdiğim ve değer verdiğim insanlardan biri olan Varol Döken'den aldığım hediye. Biz gidememiştik Amsterdam'a ama o gitmişti. Hüzün veren atkı. Keşke bizim adımız olsaydı orada. Yine de güzel günlerdi.

Frantz


Filmekimi 2016 kapsamında filmlere devam ediyorum. Bu kez Birinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya'nın küçük bir kasabasında geçen güzel bir dram filmi izledim. Savaş sırasında ölen nişanlısı Frantz'ın mezarına her gün gidip çiçek koyan, mezarı sulayan Anna bir gün mezara başka birinin daha geldiğini görür. Bu gelen kişi Adrien yani Frantz'ın Fransa'dan yakın arkadaşıdır. Ancak işler görüldüğü gibi değildir. Spoiler vermek de istemiyorum ama filmin başından sonuna işler pek de beklediğiniz gibi gelişmiyor. Bir çok ters köşe çıkıyor.

Filmin en güzel sahnelerinden birisi Fransa'da bir cafe'de söylenen La Marseillaise yani Fransa ulusal marşı. Sinemada dev ekranda yüksek sesle dünyanın en güzel marşlarından birini baştan sona dinlemek oldukça keyifliydi. O anlar aldığım keyif filmin tamamında aldığım keyiften daha fazlaydı.

Rexx'e 2.kez girişimde bu kez alt sırada izledim. Önüme de herhangi biri gelmeyince alt yazı konusunda sıkıntı yaşamadım.

Sinemaya gelen kitle acayipti. 60 yaş üstünde en az 100 kişi vardı. Sinemanın böylesine bir ilgi görmesi insanı mutlu ediyor.

Mekanlar, müzikler, siyah-beyaz sahneler, Fransa sokakları, keman çalınan sahneler, müzeler, tablolar derken sıkılmadan izleyeceğiniz bir film.

Olmasaydı Sonumuz Böyle


Fotoğrafı 12 Ekim 2012 tarihinde Sabiha Gökçen'de çektim. Belki çok güzel fotoğraf değil ancak çok özel fotoğraf. Hayatımda Lefter dışında kişisel olarak bir şey yaptığım tek futbolcu Alex de Souza. O malum gün. 12 Ekim 2012 Kocaeli'den büyük bir üzüntü ile oraya gittim, son kez Alex diye bağırdım, son kez Alex'i gördüm, son kez Alex'i seven insanların sevgilerine şahit oldum. Alex'e veda ettik. Hayatımda herhalde bundan sonra bir futbolcuyu ne bu kadar çok seveceğim ne peşinden mesafe katedeceğim ne de Fenerbahçe formasıyla böylesine büyük bir futbolcu seyredeceğim. Alex de Souza'yı unutamıyorum zaten unutmayalım da... 

10 Ekim 2016 Pazartesi

Eshtebak


Filmekimi 2016 kapsamında izlediğim nefis bir film. 2013 Mısır askeri darbesi sırasında Mursi destekçileri ile ordu destekçilerinin bir polis kamyoneti içinde yaşadıklarını anlatan gerçek bir hikaye. İlk sahnede kamyonet içine atılan gazetecilerden başlayıp ve ardından onları taşlayan ordu destekçileri ve sonrasında Mursi destekçilerinin atılması ile devam ediyor. Kamyonet yükünü aldıktan sonra Mısır sokaklarında yaşananlar ürkütücü şeyler. Film boyunca insan kendisini kamyonetteymiş gibi hissediyor. Karşıt görüşlü insanların zaman zaman nasıl sadece insani şekilde yaşadıklarını, zaman zaman ise gerçek bir düşman olarak yaşadıklarını bizlere çarpıcı olarak yansıtıyor. İşin özeti son zamanlarda değil hayatım boyunca izlediğim en özel filmlerden biriydi. Böylesine farklı konuyu, böylesine güzel şekilde bizlere yansıtan yönetmeni tebrik etmek lazım. 

Tamamı kapalı bir mekanda geçen bir filmin bu kadar güzel olacağını tahmin etmezdim. Bir şekilde imkan yaratın ve bu harika filmi izleyin. 

Filmekimi etkinliğine ilk kez katıldım ve çok güzel bir başlangıç yaptım. 2016'da ya da devam eden yıllarda daha çok filmlere gitmeye gayret edeceğim.

Filmi izlediğim Rexx sinemasına da ilk kez gittim. Alt yazıyı görmekte zorlandım. Her zaman böyle mi oluyor yoksa benim önüme gelen uzun boylu bir insandan dolayı mı kaynaklandı bilmiyorum ama çok güzel gözüken salonun aslında o kadar da güzel olmadığını anlamış oldum.

Filmekimi 2016'ya;

11 Ekim 13:30 Frantz / 19:00 Rexx sineması
15 Ekim 13:30 Öğrenci / 19:00 Arrival Atlas sineması

ile devam edeceğim.

Chelsea-Atletico Madrid Maçı Atkısı

Ne zaman kim tarafından verildiğini kesinlikle hatırlamadığım atkı. Güzel atkı ama acaba kim verdi?

7 Ekim 2016 Cuma

Red Star Belgrade


Belgrad'a giden arkadaşım Ayşe'den gelen Red Star Belgrade yani Kızılyıldız atkısı. Partizan olan koleksiyonun olmazsa olmaz karşılığı. Kendisine teşekkür ederim.  

Emre Mor ve Türkiye-Ukrayna Maçı


Bir Emre Mor gerçeği var. 1997 doğumlu bu futbolcu varlığından haberdar olduğumuz ilk günden beri her izlediğimiz an bizleri şaşırtmaya, heyecanlandırmaya devam ediyor. Ukrayna maçı da o anlardan biriydi.

Mücadelenin ilk dakikasından son anına kadar topu ayağına aldığı bir çok an olumlu işler yaptı. Çalımları, hızı, top sürüşü, top hakimiyeti ile beraber bizleri tv karşısında keyiflendirdi ve heyecanlandırdı. Zaman zaman gereksiz çalımlar, gereksiz driplingler yapsa da bunların da zamanla ortadan kalkacağını düşünüyorum. Emre Mor bu kadar genç yaşta takımın en büyük oyuncularından birisi olup maçın kaderini değiştirmesi için tüm takım arkadaşlarının desteğini de almış durumda. Maç sonrası Hakan Çalhanoğlu'nun ''Topu Emre'ye atıp bir şeyler yapmasını istiyoruz.'' tarzı açıklaması da bunu bizlere gösteriyor. Emre Mor şu an çok iyi durumda, daha da iyi olacak. Bu çalım yeteneğine asist yeteneğini eklediği zaman, pasları zamanında atabilme özelliğini eklediği zaman, karar verme yeteneğini kazandığı zaman zaten dünya futbolunun en iyi oyuncularından birisi olacak. Yıllardır Türkiye'de biz böyle bir yerli oyuncu izlemedik. Biz kimseye ''Dünya çapında yıldız olacak.'' demedik. Emre Mor için diyoruz.

Emre Mor ile ilgili tek sıkıntı var. Bu maç çok kez gördüğümüz itirazları. Emre Mor gibi bir futbolcu gerekli-gereksiz her an hakeme itiraz etmemeli. Messi'nin kariyerininin ilk gününden bu yana sert fauller yapıldığında bile asla itiraz etmediğini, sadece saha içinde topa konsantre olduğunu ve bu sayede çok daha olumlu şeyler yaptığını biliyoruz. Emre Mor için de aynı şeyler lazım. Her pozisyon hakemin dibinde bitip hakeme itiraz ederek Emre Mor hiçbir şey kazanmaz. Bu konuda hem Dortmund hem de Türkiye yetkililerinin uyarı yapması gerektiğini düşünüyorum. Emre Mor'u biz diğer futbolcular gibi görmek istemiyoruz. Emre Mor'u saha içinde olumlu şeyler yaparken görmek istiyoruz.

Türkiye 2-0 geriye düştüğü maçta Ukrayna ile 2-2 berabere kaldı. 1 puan mı kazandık, 2 puan mı kaybettik sorusuna tam olarak cevap veremeyiz. İlk yarı oynanan kötü futboldan sonra 2.yarı yapılan doğrular, oyuncuların daha konsantre olması güzel şeylerdi. 0-2'den 2-2'ye gelmek hatta 3-2'yi kaçırmak önemliydi. Artık grupta özellikle evimizde puan kaybetme lüksümüzün kalmadığını düşünüyorum. Deplasmanda alınacak ekstra bir galibiyet ise grupta tekrardan ciddi şekilde iddialı konuma gelmemizi sağlayabilir. İzlanda deplasmanı bunun için ilk fırsat. Milli takımın Rusya'ya olmasını çok istiyoruz o yüzden bu takımı yürekten destekliyoruz. 

6 Ekim 2016 Perşembe

FBloggers





Twitter üzerinden tanıştığımız blogger arkadaşlarımızla kurduğumuz oluşumun çift taraflı atkısı. Güzel günlerdi. Koleksiyonun özel parçalarından birisi.

Hırs


Öncelikle şunu söyleyeyim fotoğrafta gözüken an maç kazandıran basketi atan Sloukas ile koçun anlık durumu değil. Başa saralım. Bir tarafta koç Zeljko Obradovic. Kariyerinde sadece 8 tane Euroleague şampiyonluğunun olduğunu söylesek bile yeter ancak onun haricinde Yunanistan ve Türkiye'de bir çok kupa zaferi ve bir çok kez yılın koçu ödülleri. Diğer tarafta Kostas Sloukas. 2 Euroleague şampiyonluğu, Türkiye ve Yunanistan'da kazanılan kupalar, kişisel bir çok ödül. 

Fenerbahçe formasıyla sezonun başında Cumhurbaşkanlığı Kupası maçı. Rakip Anadolu Efes. Skor 27-16 Fenerbahçe lehine ve karşılaşmanın 2.çeyreği oynanıyor. Fenerbahçe takım olarak yine Anadolu Efes'i durdurdu ve maçı izlediğim için hatırlıyorum ortasaha çizgisinde Anadolu Efes oyuncusu yarısaha ihlali yapınca top Fenerbahçe'ye geçti. Ve ardından o top kaybının bir numaralı aktörü ve koç bu top kazancını bu şekilde kutladı.

Üzerine çok şeyin söylenebileceği bir fotoğraf. Fenerbahçe'nin yıllardır neden iyi olduğunu ve Final Four'lar, şampiyonluklar aldığını, Fenerbahçe'nin neden maçları kazandığını, Obradovic'in neden bu kadar iyi bir koç olduğunu, neden bu kadar çok zafer elde ettiğini, Kostas Sloukas'ın neden Fenerbahçe gibi bir takımda oynadığını, Fenerbahçe taraftarlarının neden bu takımı bu kadar çok sevdiğini, neden Fenerbahçe tarihinin en güzel takımlarından biri olarak adlandırdığını, neden peşinden her yere gittiğini, yalnız bırakmadığını, maçlarını büyük bir keyifle izlediğini bizlere anlatan bir fotoğraf.

Fenerbahçe yıllardır futbol branşı ile ayakta duran bir camia. Ara ara voleybol ve basketbol takımları ön plana çıksa da bu uzun vadede yerini koruyamadı ve futbol branşı her zaman lokomotif oldu. Ancak Fenerbahçe taraftarlarının yıllardır istediği her şeyi bu takım yapıyor. Mücadele ediyor, formanın ağırlığını bilerek oynuyor, formaya değer veriyor, taraftarları mutlu etmek istiyor, kazanmak istiyor ve kazanıyor. Doğal olarak da Fenerbahçe taraftarları belki de tarihinde ilk kez bir numaralı takım olarak basketbol takımını koyuyor.

Bu hırs, bu mücadele sürdüğü sürece de bunun değişeceğini sanmıyorum.

Fenerbahçe erkek basketbol takımı geçen sezon yakaladığı başarıların ardından sezona Anadolu Efes karşısında alınan 77-69'luk galibiyetle beraber kupa zaferiyle başladı. Kupadan çok bu mücadelenin devam etmesi bizleri mutlu ediyor. Çok yaşayın...

5 Ekim 2016 Çarşamba

Braga Maçı Atkısı

Uefa Avrupa Ligi 3.Tur maçı öncesi stat çevresinde işporta tezgahından aldığım maç atkısı. Mehmet Topal'ın golüyle 1-0 kazanmıştık. Güzel hatıra.

4 Ekim 2016 Salı

Tarık Akan & Fenerbahçe




















Fenerbahçe'li Tarık Akan. Çok güzel fotoğraflar. Sevgi ve saygıyla anıyoruz.


Ultras Fener









Ne zaman ve kimden aldığımı unuttuğum atkı. Sade ama çok şık.

21


Normalde benim gibi bu işlere meraklı birinin çok önceden seyretmesi gereken filmdi. Mantıklı, sistemli, kurallara uyarak, acele etmeyerek, sabrederek kumardan para kazanabileceğini ama ufak bir duygu değişikliğinde günlerce kazandığını nasıl kaybettiğini bizlere gösteren bir film. Jim Sturgess, Kate Bosworth ve Kevin Spacey'nin başrollerinde olduğu filmi sıkılmadan seyredeceksiniz. Film sonrası hemen girip internet üzerinden Blackjack oynadım ve kaybettim. Bu da böyle bir anı.

3 Ekim 2016 Pazartesi

Karşıyaka


Haftasonu gittiğim İzmir'de Karşıyaka Store'dan 25 TL karşılığında alıp koleksiyona eklediğim yeni atkım.