29 Kasım 2017 Çarşamba

Buğday


Hayatım boyunca sinemada en çok sıkıldığım filmlerden birisi kesinlikle buydu. Aslında iyi bir konusu var ancak uygulama konusunda sıkıntı yaşamışlar. Hayatımdan çalınan 2 saat.

27 Kasım 2017 Pazartesi

Teb Tennis Stars

26 Kasım 2017'de Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen Teb Tennis Stars organizasyonu öncesi 20 TL'ye satılan bu atkıyı maç sonrası 10 TL'ye satın aldım ve koleksiyona kattım. Çağla Büyükakçay-Maria Sharapova yazıp bir de tarih olsaydı daha da güzel olurdu ancak böyle de güzel. İşporta candır.


Maria Sharapova-Çağla Büyükakçay Maçı Yaşananlar


Maria Sharapova ile Çağla Büyükakçay Teb Tennis Stars organizasyonunun 2.senesinde karşı karşıya geldi. Geçen sene Ankara'da Bouchard ile karşılaşan Çağla'nın bu yıl rakibi dünyaca ünlü Rus tenisçi Sharapova'ydı.

Sosyal medyada iyi bir reklam organizasyonu olduğu için ve spora meraklı olduğum için zaten günler öncesinden haberim vardı bu maçtan ancak gerek biletlerin satışa çıktığı zaman maddi yetersizlik yaşamam, maddi konuda yeterlilik yakaladığım zaman da biletlerin bitmesi nedeniyle maça bilet alamadım. Ancak kafamda ben bu maça gideceğim cümlesi hiçbir zaman silinmedi.

Bir çok spor hesabının yarışmalarına katıldım ancak ne bilet kazanabildim ne da başka yerden bilet bulabildim. Twitter'da parayla almak istediğimde 300 TL, 200 TL gibi fiyat çekenler olunca dedim ''bilete gerek yok salonun oraya gideyim, bir şekilde girerim.'' düşüncesine kapıldığım son akşam twitter'da takipleşmediğimiz bir kadının elinde 2 bilet olduğunu, ancak kardeşine bilet almasının gerekmediğini söyleyerek bileti bana yollaması ile beraber birden her şey güzelleşti. Artık telefonumda bir maç bileti kodu vardı ancak yine de acaba girebilir miyim? düşüncesi de yok değildi. Kendisine ne kadar teşekkür etsem az.

Kocaeli'den normalde biletsiz şekilde gideceğim bu organizasyona cebimde biletim ile beraber yola çıkıyordum.

Trafik olmayınca İstanbul dünyanın en güzel şehri olabilir. Kocaeli'den 09:40'da yola çıktım. Otobüsle Harem'e, oradan servisle Kadıköy'e ve yürüyerek Söğütlüçeşme'ye ve oradan da metrobüsle Sinan Erdem'e toplam 2 saat sürdü. Ayrıca İstanbullular doluluğundan şikayet edebilir ancak kıymetini bilsinler büyük kolaylık.

Salonun oraya vardığımda etrafın oldukça hareketli olduğunu gördüm. İnsanlar normal olarak sıraya girmiş salona girmeyi bekliyordu. Kitle genelde yaşları 15 ile 20 arasında değişen çocuklardı. Anneleri, babaları, arkadaş grupları ile beraber böylesi bir tenis şölenini kaçırmak istememişler. İşportacılar da 20 TL'ye maça özel atkı satıyordu, maç öncesi 20 TL'ye almadığım atkıyı maç sonuna bırakarak 10 TL'ye aldım. Onu da ayrı postta paylaşacağım.


Salona girip bu fotoğrafı çektiğimde neredeyse bomboştu ancak daha sonra boş yer kalmayacak şekilde doldu. Yalnız bu barkod olayı 

Büyük maç öncesi karışık çiftler maçı oynandı. Ancak bu maç insanların sıkıldığını düşünüyorum. 3 sete gitseydi oyunculara tepki bile alabilirdi. Zaten bu maçın başında alınan puanlarda alkışlar ne kadar çoksa ilerleyen zamanlar alkış oranı iyice düştü. Zaten 2 set boyunca file önünde 2 oyuncunun paslaşması dışında bir numarası olmayan bir maçı koymak bile bana göre gereksizdi. Ya cidden mücadele etselerdi ya da daha kısa sürseydi. 2 set boyunca aynı komiklikler, şakalar pek hoş olmadı.

Ardından Can Bonomo ve Ceza konseri vardı. Keşke Aleyna Tilki konseri olsaydı diye düşündüm. Sadece 3 kere ''Sen Olsan Bari'' bile söylese salon yıkılırdı. Yine özellikle Ceza'nın ''Fark var'' şarkısı atmosferi zirveye çıkardı.

Ve ardından büyük maç için her şey hazırdı. Önce Çağla, ardından Maria Sharapova korta çıktı. Kort yıkıldı. Mücadele zaman zaman iyi rallilere sahne oldu. Sharapova maçı 7-6, ve 6-0''lık setlerle 2-0 kazandı. Sharapova'nın büyük güç üreterek yaptığı vuruşları izlemek gerçekten keyifliydi. İyi bir Sharapova her zaman seyretmesi keyifli bir sporcu olmuştur. Çağla da elinden geleni yaptı ancak Sharapova gibi bir isme karşı yetmiyor. Seneye resmi bir maçta karşı karşıya gelirse bir kez daha bakarız.

Atmosfer için bir şeyler yazayım. Daha önce WTA sezon sonu turnuvasında olduğu gibi yine iyi bir atmosfer vardı ancak yeter mi? Değil. Bulunduğum tribünden başlayayım. Maç anında yerinden kalkanlar, aşağı yukarı gidenler, telefonla konuşanlar, telefonlarını sessizde bırakanlar bir hayli fazlaydı. Salonun tamamında ise kitle oyunun ortasında iyi bir vuruş geldiği zaman puan bitmiş gibi alkışlamaya başlıyordu. Bu dünyanın tüm ülkelerinde oluyor ancak sessiz kalabilmek, puanın bitmesini beklemek daha normal olurdu. Mücadelenin ortalarında sessiz bir yerde ''Arkadaşlar Sharapova'yı alkışlamayın'' diyen adama tribünlerin önce yuhalaması daha sonra Sharapova'nın her puanında çılgınlar gibi alkışlayarak destek vermesi günün en güzel anlarından biriydi. O adam gibi zihniyettekilerin kortta yeri olmamalı. Bando maç öncesi ve oyuncular ısınırken iyiydi, ancak sonra puan sonraları da çalmaya başlayınca yine bir seyirci sayesinde gitti. ''Bando artık çalmasan mı?'' diye bağırınca bu adama da destek alkışları geldi.

İlk set sonunda salonun bir kısmı gitti. Bu sayede ben de gittim 2.seti tam basın tribünün orada izledim. Kontrol falan da yoktu. Aslında bir bakıma 2.set gerçek kitle kaldı salonda, daha iyiydi.

Teniste Türkçe iyi olmuyormuş. ''Time'' duymaya alışmışken ''zaman'' duymak garip oluyor. 15-0 değil, ''fifteen love'' duyalım.

Salonda bir çok sporcu ve sanatçı vardı. Hülya Avşar, Serenay Sarıkaya, Mehmet Ali Erbil, Gökhan Gönül, Kerem Bursin, Bülent Serttaş, Metin Uca, Muslera ve bir çok manken salondaydı. Muslera bir ara ekranlara gelince salon tenisi bıraktı, Muslera'yı alkışlamaya başladı. Çağla bu pozisyon servisine tekrar konsantre olmak zorunda kaldı. 

Sharapova korta gelirken de, maç anında da sempatik hareketleri ile dikkat çekti. Evlenme teklifine cevabı, alkış tutması, tribünlerde gidip bebek ile oynaması, bir seyirciden t-shirt alıp giymeye çalışması gibi detaylar vardı. Burada olmaktan keyif alıyordu.

TEB 2 senedir bu turnuvanın sponsoru. Acaba seneye bu organizasyonu erkeklere çevirsek ve sezon sonunda bir Marsel İlhan-Nadal ya da başka bir büyük tenisçi maçını izlesek mi diye düşünmüyor değilim.

Yaşanan aksaklıklara, eksikliklere, seyircilerin zaman zaman tenisten uzaklaşmalarına, hatalarına rağmen oluşan atmosfer, kalabalık bir ATP sezon sonu turnuvasını hakediyor. Umarım yakın zamanda bu gerçeğe dönüşür.

Güzel bir tenis günü geride kaldı. Seneye yine görüşürüz.

24 Kasım 2017 Cuma

Kaka Leite & Alex de Souza


Milan efsanelerinden Kaka dün oynadıkları Austria Wien maçı öncesi plaketle onurlandırılmış. Bu fotoğrafı görünce aklıma Alex geldi. Fenerbahçe'den nasıl ayrıldığını, bir veda yapılmadığını biliyoruz. Yeni başkanla beraber Alex de Kadıköy'de 50 bin kişinin önüne çıkacak ve bu şekilde onurlandırılacak. O gün yakın...


21 Kasım 2017 Salı

İyi Çift # 3


Sezonu dünya 8 numarası olarak tamamlayan Amerikalı Jack Sock ve sevgilisi Michala Burns

Mindhunter


Kaliteli dizi izlemek isteyenlerin kaçırmaması gereken dizi. Başrollerinde Jonathan Groff, Holt McCallany, Hannah Gross, Anna Torv ve Cotter Smith'in oynadığı nefis bir suç-dram dizisi. İki FBI ajanının cinayet psikolojisini araştırmasını ve gerçek seri katillerle yapılan yakınlığı anlatıyor. Dizide aksiyon göremezsiniz belki ama katilleri sorguladıkları, konuştukları sahnelerin ağırlıkta olduğu dizi gerçekten tüyler ürpertici.

Holden Ford'un ilk bölüm ile son bölüm arasındaki değişimini görmeniz lazım.

Edmund Camper. 1970'li yıllarda Amerika'da 10 cinayet işlemiş bir seri katil. Dizide müthiş bir oyunculuk performansı ile Cameron Britton oynuyor. 2.06 boyunda ve 113 kilo. Gerçeği ile her anlamda benzer oyuncunun oynaması harika detay. Youtube'da gerçek katilin videolarını izledim, dizi devam ediyor gibi. Yani Cameron Britton o derece kusursuz bir oyun sergiliyor.

Holden Ford ile Debbie aşkını izlemek keyifli.

İlk sezonu 10 bölümdü ve sona erdi. Monte Rissell'ın -1976-1977 yıllarında Amerika'da bir çok cinayet işleyen seri katil ve tecavüzcü - yer alacağı 2.sezonun onayı alındı ancak ne zaman yayınlanacağı belli değil.

10 bölümlük Netflix dizisini boş bir-iki gününüzde bitirebilirsiniz. Öyle güzel bir dizi.

20 Kasım 2017 Pazartesi

Yeraltı


Yine bir Zeki Demirkubuz filmi. Yemek sahnesi, hep beraber ''çav bella'' söyledikleri an, Engin Günaydın'ın oyunculuğu, Serkan Keskin'in filmde yer alması güzel detaylardı. Aslında yine çok gerçek bir hikayeyi beyaz perdeye aktarmış Zeki Demirkubuz. Muharrem rolüyle Engin Günaydın'dan da, Türkan rolüyle Nihal Yalçın'dan da, Cevat rolüyle Serhat Tutumluer'den de, Cevdet rolüyle Sırrı Süreyya Önder'den de çevremizde çok var. Evden işe, işten eve giden memurlar, evlere temizlik yapmaya gelen kadınlar, kötü niyetli ev sahipleri, arkadaşının sırtından geçinen ve ona kazık atan insanlar. Hepsi bol.

Engin Günaydın, Serhat Tutumluer, Nergis Öztürk, Nihal Yalçın, Sırrı Süreyya Önder, Serhat Keskin, Sarp Apak, Murat Cemcir, Feridun Koç filmin oyuncu kadrosu.

Yeraltından Notlar kitabını okuyan filmi daha çok sevip, anlayabilir.

Zeki Demirkubuz ''Mağduriyetin içinde büyüdüm, geliştim. Bu ülkenin zaten yegâne hayat bilgisi mağduriyet. Bu geleneğin, bu ideolojik dilin içinde, bir gün gerçeği aramaya ve sorular sormaya başladığınız zaman şunu görüyorsunuz: Evet mağduriyet var. Koca Türkiye toplumu için bir şikâyet konusu. Ama değiştirilecek bir şeyden çok bir varoluş şekline dönmüş. '' diyor. Filmlerinde de bunu sonuna kadar kullanıyor.

Zeki Demirkubuz filmleri arasında ilk 3'e girmez belki ama yine de iyi film. İzletiyor kendini.

Filmde yine bir çok sevişme sahnesi var. Zeki Demirkubuz filmlerinin olmazsa olmazı. Ancak bazıları şey diyebilir ''Bu ne kardeşim her filmde sevişme sahnesi var.'' Tamam işte gerçek hayatta da öyle değil mi?

Zeki Demirkubuz filmlerini izlemeye devam.

Zeki Demirkubuz ''Egemen ideolojik sinema büyük hikâyeler, olaylar ve kahramanlardan bahsediyor. Zaten kimsenin değer vermediği bir hikâye anlatıyorum. Patates ve şarap anlatıyorum. Başka bir şey vaat etmiyorum. Bütün Türkiye’ye seyrettirin bu filmi, her gün yaşadığı şey olmasına rağmen “Bu ne ya” diye sorar.''

Yılın Tenisçisi


36 yaş
57 maç, 52 galibiyet, 5 yenilgi 
% 91,23 galibiyet yüzdesi 
2 Grand Slam şampiyonluğu 
3 Masters şampiyonluğu ( 1 kaybettiği final )  
2 ATP 500 şampiyonluğu  
7 şampiyonluk  
11,7 milyon dolar para ödülü 

Roger Federer, Nadal'dan daha az turnuva oynamasına rağmen bu başarıları yakalamış ve ayrıca Nadal'ı oynadığı 4 maçta da yenerek bana göre 2017 yılının en iyi tenisçisi olmayı haketmiştir.





İkarus


2014'de bir Alman gazetecinin araştırmaya başladığı doping olayının anlatıldığı nefis bir belgesel. ''Doping Sırrı: Rusya Nasıl Şampiyonlar Yaratıyor'' ismiyle başlayan araştırmalar Rusya'nın 2016 olimpiyatlarından ihraç edilmesine kadar uzanıyordu. Bu belgesel şahitlere, olayın kahramanlarıyla yapılan röportajlara, kanıtlara dayanacak bir şekilde ilerliyor. Özellikle Rusya'nın Soçi'de düzenlenen Kış Olimpiyatları'nda kurduğu doping sistemini en ince ayrıntısına kadar anlatıyor. İşin içinde Putin de var, Spor Bakanı da var. Devlet destekli doping nasıl yapılır tüm gerçekleriyle görüyoruz. Daha sonra Putin veya Rus yetkililer bunun üzerlerine atılmış bir komplo olduğunu söyleseler de bu belgesel sonrası bunun böyle olmadığını net şekilde anlıyorsunuz. Ayrıca bu belgesel sonrası Rusya yapıyorsa tüm ülkeler rahat şekilde açığa çıkmadan doping yapabilir mi acaba diye de düşünmüyor değilim. Spor ile ilgilenen herkesin izlemesi gereken belgesel. Netflix'de mevcut.

19 Kasım 2017 Pazar

Roberto Soldado ve Hat-Trickleri


61' Roberto Soldado
77' Roberto Soldado
81' Roberto Soldado

Oyuna girdikten sonra 20 dakika içinde 3 gol. Eski günlerine dönmek isteyen Soldado'nun umarım bu akşam attığı goller başlangıç olur. Soldado kariyerinde bundan önce en son 12 Aralık 2013 tarihinde hat-trick yapabilmişti. Bu akşam kariyerinin 11.hat-trick performansına imza attı. İşte Roberto Soldado ve hat-trickleri;

Tottenham-Anzhi | 12 Aralık 2013 | 7', 16', 70' 
Bate Barisov-Valencia | 23 Ekim 2012 | 45', 55', 69' 
Valencia-Racing Santander | 27 Ağustos 2011 | 2', 88', 90' 
Athletic Bilbao-Valencia |18 Mart 2012 | 41', 57', 85'
Valencia-Genk | 23 Kasım 2011 | 13', 36' ve 40'
Getafe-Valencia | 02 Nisan 2011 | 46', 64', 66', 77' 
Racing Santander-Getafe | 30 Ağustos 2009 | 27', 34', 56'
Getafe-Xerez | 29 Kasım 2009 | 44', 45', 58'
Getafe-Sporting Gijon | 25 Ocak 2009 | 15', 57', 72'
Levante-Osasuna | 20 Mayıs 2007 | 18', 32', 63'

Fenerbahçe 4 Demir Grup Sivasspor 1 / Soldado'nun Maçı


4 gollü galibiyet. Soldado'nun hat-trick'i, Dirar'ın golü. Rakiplerin puan kaybettiği hafta kazanmak önemliydi.

Maç öncesine dönelim. Fenerbahçe teknik direktörü Aykut Kocaman bir önceki maçımızdan sonra istifa etmiş ancak daha sonra kararından vazgeçerek tekrardan takıma dönmüştü. Ardından Fenerbahçe'de işler değişti. Yönetici Ali Yıldırım her gün tesislere gitti, Aziz Yıldırım hafta boyunca tesislere uğradı takımla konuşma yaptı, taraftarlar tesislere gitti, oyunculara moral verdi, gazetelerde çıkan haberlere göre-doğru mu emin değilim- prim sistemi getirildi ve maçtan bir gün önce takım halinde yemek yenildi. Yani maç öncesi haftayı derbi haftası gibi yaşayan bir Fenerbahçe gördük.

Bu gibi sebeplerden sonra bugün Fenerbahçe'nin iyi oyunla kazanmasını bekliyordum. Ancak aslında sahaya çıkan kadro sonrası biraz endişeye kapıldım. Kadıköy'de oynadığımız bir maça daha sezon boyunca hiçbir şey üretemeyen Mehmet Topal-Josef ikilisi ile başlıyor olmamız şaşırttı. Sivasspor da 2 ön libero, Fenerbahçe de 2 ön libero ile oynuyordu. Aykut Kocaman'ın kaybedecek bir şeyi olmadığını ve bu maça çift forvet bile çıkacağını düşünüyordum.

Mücadeleye klasik Fenerbahçe görüntüsünden uzakta oldukça istekli başlayan bir Fenerbahçe vardı. Belki sahada oyun olarak, organizasyon olarak istediklerimizi yapamıyorduk ancak istek olarak sezonun zirvesindeydik. Janssen, Giuliano en iyi iki oyuncumuzdu. Gol bir organize ataktan değil bir karambol sonucu Dirar ile geldi. Golden sonra anlamsız yere geri çekilen bir Fenerbahçe izledik yine. 2.yarı başında yediğimiz gol ile skor 1-1'e gelse de 61.dakika oyuna giren Soldado'nun 3 golü ile maçı kopardık ve galibiyet aldık.

Soldado'nun ilk golünde yaşanan karambol uzun yıllar unutulmaz. İkinci golünde topu çalması, çalımı ve bitirici vuruşu kusursuzken, son golünde Giuliano'nun asisti ve Soldado'nun üst düzey santrafor vuruşu bizlere ayağa fırlattı. Uzun zamandır bu kadar kaliteli golcü performansı göremiyorduk. 

Janssen, Giuliano, Soldado ve Şener takımın en iyi dörtlüsüydü bence. Şener maç boyunca ileri geri oynadı. Biraz daha yetenekli olsa skora da katkı yapardı. Yalnız bir pozisyon kendini atmayıp devam etse golü atabilirdik. Golü atamadık, sarı kartı yedi.

Fenerbahçe taraftarları maça beklendiği gibi ilgi göstermedi. Tribünlerde 20-25 bin kişi vardır. Bu takıma fazla bile.

Aatıf maç boyunca ne yaptı cidden anlamadım. Aatıf hakkında görüşü olan varsa yorum kısmına yazarsa sevinirim. 

Valbuena'yı aramadık yalnız Aatıf yerine Valbuena olsa maç çok daha farklı biterdi.

Galatasaray'ın 3, Beşiktaş'ın 2 puan kaybettiği hafta 3 puan almak önemliydi. 12 maç sonunda liderin 6 puan gerisine geldik.

Soldado hat-trick yaptı, Janssen harika oynadı. Antalyaspor maçında çift forvet çıkmayı hakettiler. Ama çıkmayacaklar bence. Umarım yanılırım.

Fenerbahçe önlem alan değil, aldıran takım olmalıdır. Tuncay Şanlı'ya selam olsun.

Pazar günü Antalyaspor deplasmanına gidiyoruz. Şampiyonluk hakkında konuşmak istiyorsak seri galibiyetler almak zorundayız. Pazar günü Fenerbahçe'nin nasıl bir futbol oynayacağını merakla bekliyorum.

16 Kasım 2017 Perşembe

Kader


Daha önce izlediğim Kader filmini dün akşam bir kez daha izledim. Gerçekten de daha önce şu yazıda söylediğim gibi Zeki Demirkubuz'un en iyi filmi bu. Kader konusu daha iyi işlenemezdi. İzlemeyen varsa hemen izlesin.

2018 Dünya Kupası Torbaları


2018 Dünya Kupası'na katılan 32 takım belli oldu. Grup kura çekimi 1 Aralık Cuma günü. Arjantin 2018 Dünya Kupası'nda da destekleyeceğim ülke olacak. Umarım güzel bir kura çeker.

Fenerbahçe Doğuş 83 Olympiakos 90


Fenerbahçe Doğuş 7 haftayı 7 galibiyetle kapatabileceği bir durumda 4 galibiyetle kapattı. Aslında kaybettiğimiz 3 maçta da galibiyet şansını yakaladık ancak gerek basit hatalar, gerek kritik anlarda şutların girmemesi ve gerekse de rakibin daha çok istemesi ile beraber bu maçları sonuçlandırdık.

Olympiakos maçı yine öyle bir maçtı. İlk yarı müthiş savunma, müthiş basketbol. 40-30 öndeyiz. 3.çeyrek felaket bir oyun ve 53-57 geride girdiğimiz bir final periyodu. Ancak orada bir ara fark 11 sayıya çıkmasına rağmen müthiş geri dönüş ve maçı uzatmaya götürdük. Ancak uzatma bölümünde de daha çok inanan ve isteyen bir Olympiakos olunca sahada mağlubiyetle ayrıldık.

02:59 kala skorun 60-71'e geldiği maçı 75-75 ile uzatmaya götürdük. Fenerbahçe Doğuş'un Fenerbahçe gibi oynadığı dakikalar.Son 2:59 15-4'lük Fenerbahçe serisi geldi.

Sloukas maçı 5 top kaybı ile tamamladı. 4/12 ile şut attı. Ancak bildiğimiz Sloukas gibi oynamadığı için sanki her şeyi Sloukas batırdı gibi düşünüyoruz. Özellikle son çeyrek pota altına penetre edip bomboş durumdaki Nunnally, Datome ve Melli'ye müthiş paslar attı ancak asiste dönüşmedi. Asiste dönüşse belki de kimse Sloukas'ın bu oyunundan bahsetmeyecekti. Sloukas ile ilgili en enteresan olay saçma şekilde içeri girip basket denemesi oluyor. Bir kaç pozisyon blok yedi ya da top kayıpları burada geldi.

Sinan Güler ya da Melih Mahmutoğlu bu maçta hiç süre alamayacak durumdalar mı? Bunu anlamıyorum. Evet savunma konusunda güvenmiyor koç Obradovic bu isimlere ancak hücumda kilit açabilecek yetenekte oyuncular. Ayrıca bu oyuncuların savunma yapamadığı için oynamadığı söyleniyor ancak oynamadıkları halde bile 90 sayı yediğimiz bir Olympiakos varken bu oyuncular savunma katkısı vermese ne kaybederdik kendi kendime soruyorum. 

Melli 11 sayı, Wanamaker 15 sayı, 3 asist, Sloukas 13 sayı, Nunnally 22 sayı, 4 ribaund, 4 asist ile takımın istatistik anlamında en öne çıkan oyuncularıydı.

Ve günün en kritik olayı bana göre tribünlerdi. Fenerbahçe tribünleri takım iyi olduğu sürece var, takım iyi olduğu sürece ayakta, takım iyi olduğu sürece tezahurat yapıyor. Bugün maç boyunca oldukça kötü bir maç çıkardılar. Doymuşluk var diyeceğim de bu sezondan bile iyi maçları hatırlıyoruz. Ancak bugün maç boyunca sessiz kalmalar, rakip top kullanırken bile ıslık yapmamalar, skorun 11 sayıya çıktığı son çeyrek salonu terketmeler, takım müthiş bir geri dönüş yaptıktan sonra o salonu yıkmak lazımken uzatma bölümünde bile aynı şekilde oturmalar, yine uzatmanın son bölümünde salonu terketmeler taraftar açısından oldukça skandal bir durum. Fenerbahçe tribünleri takımı itmek için, desteklemek için o salona gitmeli. Evet maç boyunca ayakta tezahurat yapacak bir spor değil basketbol ama bizim yaptığımız gibi de değil. Taraftar takım iyi olunca ayakta tezahurat yapıyor eyvallah ama o anlar zaten herkes yapar, taraftar olmak takım kötü durumdayken de onu ayağa kaldırmaktan, onu desteklemekten geçiyor. Umarım bir daha böyle kötü atmosfer yaşamayız diyeceğim de bilet fiyatlarının en ucuz 50 TL olduğu bir ortamda bunun pek mümkün olduğunu da düşünmüyorum. Sarı tribün yetmiyor, salonun da sarı tribüne katkı vermesi lazım.

Olympiakos da yıllardır takdir ettiğim bir takım. Yıldız isimler ya da winner koçlar olmadan yıllardır iyi seviyede basketbol oynuyorlar. Savunma ile şampiyon olan, savunma ile kendinden daha iyi takımları yenen takımları çok seviyorum. İzlemek de büyük keyif veriyor. Olympiakos şu an o takımların belki de en iyisi durumda. Ve Olympiakos'u böyle görünce aklıma tek soru geliyor. Acaba Obradovic sonrası Fenerbahçe Doğuş da böyle bir sistem takımı olabilecek mi?

Fenerbahçe maçları sonrası basketbolu bilen kişilerden analiz yazıları okuyamıyoruz. Kimse ''Obradovic analiz edilemez. Mayıs ayında görürüz'' saçmalıklarına girmesin. Yanlış bir şeyler varsa söylenir, seviyeli bir şekilde bunun hakkında konuşulur. Bu kişilerdeki kibir Obradovic de yok.

Fenerbahçe Doğuş Cuma günü CSKA Moskova deplasmanında son 1 hafta içindeki 4.maçına çıkacak. Oyuncuların artık cidden yorgunluk yaşayacaklarını düşünüyorum. Kolay bir şey değil. Bu 4 maçın 2'sinin geçen sezonun Final Four yapan takımlara karşı olduğunu da söyleyelim.

15 Kasım 2017 Çarşamba

Keyif


Messi'nin eşi Antonella Roccuzzo geçtiğimiz akşam Instagram hikayesinde bu fotoğrafları paylaştı. Messi ile oğlu Thiago playstation oynuyorlar. Muazzam aktivite. İkisi de fotoğrafta görüldüğü üzere maça konsantre. Zaten bir insan playstation oynarken aynen bu ifadeye bürünüyor ve maçı adeta yaşıyor. Yalnız burada dikkat çeken Barcelona-Real Madrid maçı yapıyor olmaları. Acaba Real Madrid'i kim yönetiyordu?


Christian Dannemann Eriksen


32' Christian Eriksen
63' Christian Eriksen
73' Christian Eriksen 

Tottenham'ın 25 yaşındaki yıldız futbolcusu Christian Eriksen takımını sırtına aldı ve tek başına 2018 Dünya Kupası'na taşımayı başardı. Dünya Kupası yolunda 12 maçta attığı 11 golle takımın yıldızının nasıl olması gerektiğini gösterdi.

14 Kasım 2017 Salı

İtirazım Var


''Muhabbet bağına bir gül açıldı, bir derdim var bin dermana değişmem, yüküm lal-i gevher mercan saçarım, bir derdim var bin dermana değişmem... '' deyiş'i ile başlayan nefis bir Onur Ünlü filmi. Açılış sahnesi için tık

Bir camide işlenen cinayet ve ardından imamın dedektiflik yaparak cinayeti çözmek için harekete geçmesini anlatıyor. Geçmişten günümüze geleirken bilinmeyenler, ters köşeler, aşklar, yalanlar ve pek de tahmin edilemeyen bir son.

Serkan Keskin tiyatrodan gelen bir oyuncu, günümüzde hâlâ aktif olarak tiyatro yapan birisi ancak filmlerde de gerçekten iyi oynuyor. Limonata'dan sonra bu filmde de kusursuz oynamış bence. O sıcaklığı veriyor bize. Bu arada Limonata bu filmden sonra çekildi. Ayrıca Serkan Keskin'in İzmit'li olması da onu daha çok sevmemi sağlıyor.

Hazal Kaya, Büşra Pekin, Osman Sonant, Umut Kurt, Ahmet Kaynak gibi oyuncular da filmin diğer oyuncuları. Özellikle bu oyunculardan Osman Sonant da dikkat çekiciydi.

Filmde türkülerin, şarkıların, deyişlerin yer alması filme acayip yakışmış, filme can katmış.

Hikaye'yi Onur Ünlü ve Sırrı Süreyya Önder yazmış. Sırrı Süreyya Önder ayrıca oyuncu olarak da filmde yer alıyor. Aksanı yeter.

Vaaz sahnesini ayrıca filmi izledikten sonra bir kez daha izleyin. Tık

Meyhane sahnesi. Tık

Sinemada bu filmi 138.356 seyirci izlemiş. Sinema dışında milyonu bulmuştur çünkü gerçekten iyi film.

IMDB puanı 8.00 olan bir film. Kendi adıma unutulmaz Türk filmlerinden birisi.

Adeta bir Ahmet Ümit kitabı.

Serkan Keskin filmdeki adıyla Selman Bulut'un filmden sözleriyle bitirelim; 

''insan sadece suçluyken kaçmaz. bazen suçlandığın için de kaçarsın. ama bir kere kaçmaya başladıysan, bir şeyleri de muhakkak kaçırırsın elinden. bazen gençliğini kaçırırsın, bazen geleceğini. bazen de aklını. fakat işin en güzel tarafı da bundan sonra başlar. çünkü aklını kaybedince korkularından da kurtulursun. bu da seni özgürleştirir. çünkü sadece korkaklar kendi akıllarına güvenirler. ve bütün korkaklar hakikatin esiridir. oysa hakikat akılla ya da başka bir şeyle kavranılmaz, hakikatin ancak parçası olunur. onun için kurtul: geçmişinden, geleceğinden, aklından.. kainatta ne varsa şu anda oluyor, görmüyor musun? sadece burada, sadece şimdi. gözlerini kapa, kalbini aç, aklını da bırak gitsin. akıl dediğin şey, kafanda koca bir ağırlıktan başka ne ki?"

İşte Gidiyorum


Buffon İtalya'nın 2018 Dünya Kupası vizesi alamaması nedeniyle dün akşam İsveç karşısında son maçına çıktı. Kazım Koyuncu Buffon için söylesin...

İşte gidiyorum
Bir şey demeden
Arkamı dönmeden Şikayet etmeden Hiçbir şey almadan Bir şey vermeden Yol ayrılmış, görmeden gidiyorum

13 Kasım 2017 Pazartesi

Pazarlama


Fenerbahçe Doğuş dün Darüşşafaka ile deplasmanında bir maç oynadı. Evet her şey normal ama Fenerbahçe'nin maça metro ile gitmesi normal değil ve haber değeri taşıyor. Bu yüzden bunu pazarlayabilmek lazım. Hadi pazarlamayı da geçtim Fenerbahçe'nin bu yolculuğundan resmi site ya da sosyal medya hesapları tek bir kare fotoğraf paylaşmadı. Sadece Vesely'nin bir Instagram hikayesini gördük. Açıkcası şaşırdım. Böylesine güzel bir hareketin resmi site tarafından es geçilmesine anlam veremedim.

Ve bir gün sonra NBA takımlarından Cleveland'ın antrenmana metro ile gitmesinin tüm dünyada nasıl bir haber olduğunu gördükten sonra bu düşüncemin ne kadar doğru olduğunu anladım.

Fenerbahçe resmi hesapları daha aktif ve daha iyi olmak zorunda. Yolculuktan 1-2 video, 2-3 fotoğraf paylaşmak zor olmamalıydı.

39.İstanbul Maratonu'ndan İzlenimler


Vodafone 39.İstanbul Maratonu sona erdi. #ÇocuklarİçinKoş sloganı ile halk koşusu ayağına katıldığım yarıştan kısa kısa notları yazalım. 

06:00'da uyunarak ve 07:30'da otobüse binerek Kocaeli'den başladı yolculuğum. Otobüsle Üsküdar'a gittim ve tek başıma yürümeye başladım. İstanbul'u çok iyi bilmediğim için otobüs işlerine hiç bulaşmayayım dedim ve Üsküdar sahilden startın verldiği yere yürüdüm. Arkadaşlara söyleyince ciddi manyaklık olduğunu söyleseler de sabah saatlerinde İstanbul'un ara sokaklarında yürümek keyifliydi. Zaten yürümek için geldiğim bir gün otobüse binmek anlamsız olurdu.

Normalde 09:45'de dedikleri start 10:30'da yapıldı ve ardından biraz hızlı tempo yürüyüş, biraz koşu, biraz normal yürüyüş ile beraber etabı bitirdim. Kayıt yaptırmadığım için derecemi bilmiyorum. Zaten ciddi anlamda koşmadan derecemi ölçtürmek de anlamlı olmazdı.

Kalabalık çok fazlaydı. İnsanların büyük kısmı köprüde oldukları için mutlulardı. Yürüyerek iki kıtayı geçmek, köprüde oturmak, fotoğraf çekilmek güzel olay. Tabii ki ben de buna kayıtsız kalmadım. Bir çok fotoğraf çektim. Köprünün üstünde yürümek bile çok zordu, tıkanıklığın yaşandığı tek yerdi. Onun dışında diğer yerlerde rahat şekilde hareket edebiliyorsunuz.


Koşu boyunca oldukça iyi bir kitle vardı. Kadın ve çocuklar ağırlıktaydı. Genç, yaşlı, çoluk, çocuk demeden herkes buradaydı. Gaziler de vardı, bebek arabasıyla gelenler de, yaşlı amca ve teyzeler de. Köprünün üstünde sofra bezini serip yemek yiyenler de vardı, sadece köprüye gelip geri dönenler de. Takım formaları ile gelenler, pankart taşıyanlar, bayrak sallayanlar, özel kıyafet giyenler. Adeta bir karnaval yeriydi.

Altunizade köprüsünden başlayıp Beşiktaş stadının önünde sona erdi. Doğal güzellik açısından efsane bir parkur. Mesela aşağıdaki fotoğrafta her hangi bir filtre yok ve oldukça iyi bir kare.


Her ne kadar iyi bir kitle var desem de, özel çöp atılma yerlerine rağmen etabın tamamında yerler çöp içindeydi. İnsana ne yaparsan yap bunu sağlatamıyorsun. Çöpünü yere atmaması gerektiğini bir türlü anlamıyor insanlar. Suyunu içip şişeyi direkt yere atmak nedir ya? 

8 km'lik etabı bitirdiğinde insan yine de mutlu oluyor. Bir de 42 km'lik maratonu koşsa herhalde mutluluk tavan seviyeye çıkar. 

Bu sene en büyük pişmanlığım kayıt yaptırmamak ve hatıra madalyalarından alamamak oldu. Bir çok kişiden önce gelmeme rağmen kayıt yaptırmadığım için böyle bir hakkım yoktu. Seneye bir aksilik olmazsa kayıt yaptıracağım ve 10 km'yi tamamen koşacağım. 

Yürümek, koşmak güzel şeyler. Hele İstanbul'da daha güzel oluyor. Sahile çıkıp yürüyüş yapmak, koşmak insanı hem mutlu eder hem de sağlık açısından oldukça faydalı olur.

İki kıtayı yürüyerek geçmek baya güzel olur. Üstelik bunu İstanbul gibi harika bir şehirde yapmak daha da güzel.

Günün şarkısı Aydın Kurtoğlu tarafından söylenen Spor Aşk şarkısı. Start yerinde ya da finish çizgisinde hep bu şarkı çalıyordu. Dinleyin bak. Bağımlılık yapıyor. 

Üsküdar'dan Beşiktaş'a yürüdüm. Böyle de bir detay var. Enteresan deneyim. Çocuklarıma anlatırım.


Organizasyon iyiydi. Yolları kapattılar diye çok ses eden oldu özellikle sosyal medyada ama senede bir gün olan organizasyon için de bu kadar yüklenmenin anlamsız olduğunu düşünüyorum. Zaten yollar tüm gün kapalı değildi. Planını buna göre yapıp, buna göre hareket edebilirdin. Ben insanların yine bir olayı abarttığını düşünüyorum.

Yine sosyal medyada koşuya sırf paylaşım için bu kadar katılım olduğu hakkında tweetler gördüm. Buna da katılmıyorum. İnsanlar ''Hadi gidip koşuya gidelim de fotoğraf paylaşalım.'' demiyor. ''Hadi koşuya gidelim.'' diyor ve geldiği için de fotoğraf paylaşıyor. İkisi aynı şey değil. Ayrıca hadi bunu da kabul edelim en azından bu bahane ile de olsa insanlar yürüdü-koştu. Sen ne yaptın?


Sonuç olarak günü 18.8 km ve 24.630 adım ile tamamladım. Normalde zaten koşan ve yürüyüş yapan biri olarak ilk kez böylesi bir seviyeye çıktım. Seneye 10 km, 2 sene sonra 15 km ve bir gün maraton... Neden olmasın?

Yerine Sevemem Fenerbahçe


Bazı şarkıları kendisinden daha çok seviyorum taraftarlar, tribünler söyleyince. Bu şarkı onlardan birisi oldu. İlk kez dün akşam Twitter'da şöyle bir şekilde gördüm ancak daha sonra youtube'da uzun versiyonunun olduğunu öğrendim ve o andan sonra dinlediğim, mırıldandığım tek şey bu oldu.

1907 UNİFEB Eskişehir'in paylaştığı video gerçekten kusursuz. Ortamın karanlığı, herkesin eşlik ediyor olması, bir an bile olsun detone olunmaması, şarkının bozulmaması, tabak, çatal sesleri, sözlerin sonundaki bölümleri uzatmaları. Her şey gerçekten de kusursuz.

Son zamanlarda izlediğim en iyi videolardan. Bir süre sadece bunu dinleyeceğim belli oldu.

Bu video > gerçek şarkı.


12 Kasım 2017 Pazar

Atmosfer


Bir Cumartesi akşamı futbol maçları da yokken nasıl iyi geçer sorusuna bu maçın 3.periyot sonundaki molasını gösterebilirim. Açıkcası maçı tamamen izledim, oldukça iyi maç oldu. Kıran kırana mücadele vardı, savunmalar vardı, Diebler'ın üçlük bombardımanı vardı, Beşiktaş'ın ilk çeyrek performansı ardından Sakarya'nın geri dönüşü ve son çeyreğe önde girmesi, Lazeric Jones'un üçlükleri, Metecan Birsen'in iyi oyunu ve istatistikleri, hakemin yanlış kararları, kadın hakemin cesur kararları, Beşiktaş'ın son periyot savunması, Sakarya'nın top kayıpları. Ancak benim bu yazıyı yazma sebebim bunlar değil salonda oluşan atmosfer. Yani bir nevi dilencilik.

Sakarya Büyükşehir Basketbol 3.periyotu 60-56 önde tamamladıktan sonra molaya giderken bir Sakarya klasiği olan, futbol maçlarında da devamlı çalan bir şarkı başladı. ''Ersan Er- Tanrım'' . Ve o dakika itibari ile 7'den 70'e, kadın, erkek, çoluk, çocuk şarkıya eşlik etmeye, dans etmeye başladı ve salonda efsane bir atmosfer oluştu. Zaten Türkiye tribünleri bu tarz arabesk şarkıları tribünde söylemeye bayılır bu tezahurat da gerek melodisi, gerek sözleri ile beraber o tribünlerde söylenmeyi sonuna kadar hakediyor.

Sakarya Büyükşehir Basketbol bu sezon çıktığı 1.ligde 6 maç sonunda 3 galibiyet, 3 yenilgi beraber 9 puanla 4.sırada. Şehir takıma inanıyor, tribünler doluyor, güzel atmosfer oluşuyor. Kısa zamanda bir Sakarya turu düzenleyip hem Ersan Er'den Tanrım şarkısını Sakarya tribünlerinden dinlemek, hem de keyifli bir basketbol günü yaşamak lazım. Islama köfte de ekstra olur. Youtube'a ''Sakarya tanrım nerden sevdim'' yazarak da tüm Sakarya videolarını izleyebilirsiniz. Sakarya'da güzel şeyler oluyor.

Brose Bamberg 57 Fenerbahçe Doğuş 80


Fenerbahçe'nin bu sezon oynadığı en iyi basketbolu izledik. Maçın başından sonuna kadar savunmada istediklerimizi yapan takımımız 80-57 ile kazanırken Euroleague'deki tüm takımlara adeta meydan okudu.

Maç sonunda tek tek baktım. Brose Bamberg 147 maç aradan sonra ilk kez bu kadar düşük sayıda kalmış. Savunmanın hangi seviyede olduğu buradan belli oluyor.

Vesely 15 sayı, Wanamaker 13 sayı, 6 ribaund, 4 asist, Sloukas 11 sayı, 6 ribaund, 7 asist, Nunnaly 11 sayı, Datome 12 sayı ile oynadı.

Brose Bamberg taraftarlarının sayı atmadan yerine oturmaması güzel olay.

İsmail Şenol iyi spiker. Büyük keyif katıyor.

Fenerbahçe taraftarları her yerde. Yine iyiydiler.

Çarşamba Olympiakos ile evimizde oynadıktan sonra Cuma Cska Moskova deplasmanına gidiyoruz. Belki de sezonun en zor 2 maçını oynayacağız.

Fenerbahçe'de işler rayına oturdu.

11 Kasım 2017 Cumartesi

İstanbul Maratonu


Vodafone 39.İstanbul Maratonu yarın koşulacak. Maraton, 15 km koşusu, 10 km koşusu ve halk koşusu olarak dört farklı kategoride koşulacak yarışların ben halk koşusu kısmında olacağım. Detayları döndüğümde bloga yazarım. İstanbul'da iki yakayı koşarak ya da yürüyerek geçmek güzel bir deneyim olacak.

10 Kasım 2017 Cuma

Atatürk'ü Anma


Fenerbahçe futbol takımı bugün yapılan antrenman öncesi Atatürk'ü bu pozla anmış. Yalnız Atatürk fotoğrafını Volkan Demirel ve Aykut Kocaman'ın tutmasından ben farklı bir mesaj aldım. İlerleyen günler Fenerbahçe açısından bu mesajın doğru mu yanlış mı olduğunu gösterecek.

10 Kasım Klasiği



Her sene görmekten mutluluk duyduğumuz bir fotoğraf. 62 üniversite, 4.500 öğrenci ve Atatürk'ün huzurunda nefis bir poz. 1907 Derneği başkanı Ali Koç da oradaydı.




9 Kasım 2017 Perşembe

Özlüyoruz


Seviyoruz, özlüyoruz, ilke ve inkilaplarına bağlı yaşamaya devam ediyoruz. Fotoğrafı 24 Nisan 2017'de yaptığım Anıtkabir ziyareti sırasında çektim.

Bulantı


Zeki Demirkubuz'un yazdığı, oynadığı ve yönettiği bir film. Açıkcası izlemeseniz de bir şey kaybetmezsiniz. Bir adam sevgilisinin yanındayken karısı ve oğlunun ölüm haberini alır ve sonra hayatına o şekilde devam eder. Ancak mutluluk Ahmet için kolay olmaz. Şebnem Hassanisoughi, Öykü Karayel ve Çağlar Çorumlu diğer oyuncular. Filmin son 30 dakikası konuşma yok. Bu da enteresan bir deneyim.

8 Kasım 2017 Çarşamba

Peaky Blinders


Belki hayatım boyunca seyrettiğim en iyi yabancı dizi değil ama kesinlikle en iyilerinden bir tanesi. Peaky Blinders. Dekorlar, müzikler, kıyafetler ve senaryo ile beraber insanı içine çeken bir dizi. İzlerken asla sıkılmıyor, asla heyecandan kopmuyorsunuz. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Birmingham'da Shelby ailesinin yaşadıklarını anlatıyor. Şu ana kadar 19 bölüm yayınlandı ve yeni bölümü 15 Kasım 2017 tarihinde gelecek. Netflix üzerinden izleyebilirsiniz.

Diziyi izleyince insanın viski içesi geliyor. Viski dizinin her bölümünde ön planda. Ayrıca sigara içimi de bir hayli ön planda.

İngiltere barlarının ne kadar güzel olduğunu ve ne kadar güzel bir ortam olduğunu filmi izleyince görebiliyoruz. Gerçekten nefis.

Tom Hardy büyük oyuncu. Dizinin 8 bölümünde yer aldı.

Şarkıların bir dizide nasıl bir etki yaptığını çok net görebiliyorsunuz.

Oyunculuklar, aksanlar muazzam.


Annabelle Wallis dizideki adıyla Grace Burgess gerçekten çok güzel. Değil mi? Bakın