31 Mart 2015 Salı

Deplasman Yasağı


Pazar günü Tekirdağspor ile Kocaelispor arasında sezonun finali yapılacak. Tekirdağspor kazanırsa şampiyon olarak üst lige çıkacak, Kocaelispor kazanırsa büyük avantaj edecek. Beraberlikte iş son haftaya kalacak. Her iki takımın taraftarları da bu maçı beklerken bugün Tekirdağ İl Spor Güvenlik Kurulu saçma bir karar alarak Kocaelispor için deplasman yasağı getirdi. Neden böyle bir karar alındı, gerekçe neydi bilmiyorum da inşallah bir an önce bu karardan dönülür ve yüzlerce Kocaelispor taraftarları Pazar günü sezonun en kritik maçında takımının yanında olabilir.

Video ise ligin ilk yarısında oynanan maçtan. Kocaelispor'un taraftar grubu Hodri Meydan Tekirdağspor'u tribünlere çağırıyor ve ''Hoşgeldiniz'' tezahuratı yapıyor. Bunu da o yasağı alan yetkililere yollamak lazım.

29 Mart 2015 Pazar

Kocaelispor 4 Erokspor 2 / Son 180 Dakika




Kocaelispor için tribünlerde olmaya o amatör ruhu yaşmaya devam ediyoruz. Bu hafta ise o heyecanın daha da iyisini yaşadık. Fourfourtwo dergisinden Hilal Gülyurt ve Recep Özerin de bu maçı izlemek için İzmit'e geldiğinden tribünün kalbinden, Hodrimeydan'ın tam içinden, davulların hemen üstünden bu maçı takip ettik.

Tribünlerde yaklaşık 10 bin kişi, sahada ölümüne mücadele eden futbolcular, atılan birbirinden güzel goller. 4-2 biten bir maç. 

Omuz omuza ile başlayan gün Ankara havası ile sona erdi.

Kocaelispor için her şey güzel başladı. Henüz maçın başında 8.dakika atılan nefis bir gol. Yaklaşık 30 metreden arka direğe. Tribünler çıldırdı. Ardından 17.dakika bu kez biraz şans ile gelen 2.gol. Kocaelispor erkenden skoru 2-0'a getirmiş Tekirdağspor maçından gelecek golü bekliyordu. Tekirdağspor maçının 1-1 olması ile beraber kendinden geçen tribünler. Adeta Kocaelispor gol atmış gibi bir sevinç. 38.dakika biraz rehavetten bu kez iyi gol sırası Erokspor'a geçmişti. Ersin Şahin nefis bir plase ile skoru 2-1'e getirse de bu golün sadece 4 dakika sonrasında Burak Özbakır kornerden gelen topu nefis kontrol edip, çalımı atıp şahane bir şutla -direğe de çarptı- topu ağlara gönderdi ve skoru 3-1'e getirerek ilk yarının sonucunu belirledi. 

2.yarı oyun iyice rolantiye alındı. Kocaelispor rakibin üstüne gitmiyor, rakibin de zaten Kocaelispor'un üzerine gidecek hali yok. Yine de  64.dakika bir anlık uyuyan Kocaelispor savunması sonrası Erokspor yine güzel bir golle skoru 3-2'ye getiriyordu. Bu arada Tekirdağ maçından gelen gol haberleri can sıksa da Kocaelispor tribünleri ve bizler için durumlar gayet iyiydi. 79.dakika mükemmel gollerin sonuncusunu bu kez Gökhan Şahin'in ayağından izliyorduk. Yine 30 metre, yine direğe çarparak giren yine muazzam bir gol. Bu dakikadan sonra sadece tribün şovu vardı.

Omuz omuza, Körfezim bak işte, Burası Basra değil İzmit Körfezi derken ''daracık daracık sokaklar, kızlar misket yuvarlar'' tezahuratı ile oyun havası oynayan Kocaelispor tribünleri. İnanılmaz mutlu, heyecanlı bir kitle. Futbolun asla sadece futbol olmayacağını gösteren binlerce taraftar.

Kocaelispor güzel oyuncularla, güzel mücadele ile son 2 haftaya giriyor. Artık 3.lig için önümüzde sadece 180 dakika var. Ancak durumlar bu kez Kocaelispor'un elinde değil. Ama Kocaelispor bu zorluğu sever. Kocaelispor Pazar günü 1 puan gerisinde yer aldığı Tekirdağspor deplasmanına gidiyor. Kazanırsak son haftaya lider gireceğiz, kaybedersek lig bitiyor. Seneye de amatör lig. Resmen final maçı. İzmitten binlerce insan gitmek için şimdiden planlarını yapıyor. Umarım mücadele eden Kocaelispor oradan galibiyetle ayrılır ve yılların kötü gidişinin üzerine bir sünger çeker.

Konfeti, davul, atkı, bayrak = Kocaelispor tribünleri. 

Bu arada her Kocaelispor maçına yazdığım bilgiyi yine yazayım. Kocaelispor İzmit İsmetpaşa Stadyumu Haziran ayında yıkılıyor. En azından öyle söylendi. Tabii bu belli olmaz. Yeni stada göre durumlar netleşecek. Ama şu anlık Kocaelispor için sadece 1 iç saha maçı kaldı. Efsane stadyum İzmit İsmetpaşa'da maç izlemek için tek şansınız 12 Nisan 2015 Pazar 13:30'da burada olmak. 

Başka Kocaelispor yok.

28 Mart 2015 Cumartesi

Alex'e Veda


Unutmamalı, Alex de Souza'yı...

Hayatım boyunca en çok sevdiğim futbolcu, hayatım boyunca en çok sevdiğim insanlardan birisi olan Alex bu gece resmen futbola veda ediyor. Öncelikle şunu söyleyelim; Alex'in bu vedayı Türkiye'de değil de bize kilometrelerce uzaklıkta bir yerde yapması beni üzüyor. Çok üzüyor. Keşke bugün erkenden Kadıköy'e gitsek ve Alex'e son kez veda edebilseydik. Son kez tribünlerde çılgınca Alex de Souza tezahuratı yapabilseydik, son kez alkışlasak son kez gözümüzün pasını silseydik. Olmadı. Zaten hayatta her zaman istediklerimiz olmuyor. 

Alex bu akşam Türkiye'den de Semih, Rüştü, Tuncay'ın katılacağı bir jübile maçı ile veda ediyor. Bu isimler dışında Alex'i bu maçta eski Fenerbahçeli futbolcular da yalnız bırakmayacak. Deivid, Kezman, Appiah, Aurelio da sahada olacak ve Alex'den son kez pas alacak, son kez birlikte oynayacaklar. Bu isimler dışında Fenerbahçe ile unutulmaz başarıya imza atan dünyaca ünlü futbolcu Zico da sahada olacak. Bir başka efsane futbolcu Rivaldo da Alex'i yalnız bırakmayacak diğer isimlerden. Eski Galatasaraylı Felipe, Djalminha, Edmundo, Gilberto Silva, Leonardo, Luisao, Amoroso, Aristizabal, Athirson, Cleber, Euller, Evair, Fabiano, Gamarra, Junior Baiano, Marcelo Ramos, Maurinho, Mozart, Nenem, Oseas, Paulo Miranda, Paulo Nunes, Pedrinho, Rivarola, Rubens Junior, Cesar Sampaio, Tcheco, Tiago ve Velloso da sahada olacak diğer oyuncular.

Alex'i eğer yayın bulabilirsek son kez izleyeceğiz. Son kez efsanemizi sahada göreceğiz. Bizi yüzlerce kez ayağa fırlatan, bize unutulmaz zaferler yaşatan, bizi genelde güldüren, hayatta daha mutlu olmamızı sağlayan Alex. Melih Şendil'in değimiyle ''Dakika'yı değiştiren adam'' Ercan Taner'in değimiyle '' Kadife ayaklı futbolcu'' bugün TSİ 02:00'de başlayacak maçla veda ediyor. Vefa Palmerias kulübü için bir semt adı değilmiş.

Yine bir Alex konusuna Yusuf Hayaloğlu'nun yazdığı, Ahmet Kaya'nın yorumladığı şarkıyla veda edelim. Gözüm yaşarıyor, yüreğim kanıyor, olmasaydı sonumuz böyle...

Milli Hesaplar


Gecenin bu saati oturmuş Türkiye gruptan çıkar mı çıkamaz mı hesapları yaptığıma göre benim içimde hâlâ milli takıma karşı bitmeyen bir sevgi var. 

Milli takımın Euro 2016'da olmasını çok istiyorum. Yazın yaşayacağımız heyecan, arkadaşlarla buluşup maçları izlemek, 2008'de olduğu gibi kendimizden geçmek, keyif almak, mutlu olmak. Yakaladığımız müthiş oyuncu jenerasyonunun bir büyük turnuva daha oynamasını istemek. Gökhan, Arda, Caner, Mehmet, Gökhan Töre, Burak Yılmaz, Volkan, Selçuk İnan, Hakan, Mehmet Ekici, Olcay, Alper, Umut gibi oyuncuların bir büyük turnuva oynaması başta kendileri daha sonra ülke futbolu ve tabii takımları adına çok önemli. Belki de bu sayede kariyerleri açısından çok başka bir noktaya gelecekler.

Ancak işler ne onların istediği gibi ne de bizim istediğimiz gibi gitmiyor. Milli takıma karşı zaten sürekli azalan ilgi yaşanan futbol dışı olaylardan dolayı daha da azalıyor. İnsanlar artık iyice milli takımlardan soğudu. En son hangi milli gole ayağa kalkarak sevindiniz sorusunun cevabını hatırlayan var mı? İnsanlar milli takıma neden bu kadar soğudu bunun da oturup incelenmesi lazım. Gerçi Fatih Terim yüzünden Fenerbahçeliler, Volkan'ın forma giymesinden dolayı Galatasaraylılar belki de şimdi Emre'nin milli takımda olmasından dolayı Beşiktaşlılar desteklemiyorlar. Ya da hiç alakasız başka sebepler. Hatta desteği geçtim rakip takımların gollerine sevinen ciddi bir kitle var. Tabii o kitlenin işine geldiği zaman nasıl milli duygulardan ve milliyetçilikten bahsettiğini de söylemeden geçmeyeyim.

Gelelim mevcut duruma. Berbat başladık. 3-0'lık İzlanda mağlubiyeti. Kimsenin beklemediği bir yenilgi. Daha sonra evimizde yine beklemediğimiz bir Çek Cumhuriyeti yenilgisi. İki rakibimize karşı alınan 2 yenilgi. Gerçekten olacak şey değil. Daha sonra yine beklemediğimiz ve çok kötü oynadığımız Letonya deplasmanı. 1-1 döndüğümüz Letonya deplasmanı sonrası zaten grupta iyice alt sıralarda kaldık. Kasım ayında son maçta ise Kazakistan karşısında kazanıp biraz olsun geleceğe umutla bakmaya başladık.

Şimdi bu akşam Hollanda ile oynuyoruz. Bana göre kaybedeceğiz. Ancak gruptan çıkabilecek miyiz bunu diğer maçlar gösterecek. Tabii ben yazmadan önce söyleyeyim. Gruptan çıkamayacağız.

Tüm rakipleri yendiğimizi düşünüp sadece 1 maça yenilgi veriyorum ama yine de kurtarmıyor. 4.oluyoruz.

Yaptığım tahminlere göre şöyle bir şey bekliyorum. Hatta bana göre Türkiye'ye ekstra galibiyet bile verdim diyebilirim. Türkiye 6 maçta 5 galibiyet alamaz.


Öncelikle illah beraberlik çıkar ama beraberlik vermedim. Öyle düşündüğüm maçları ev sahibi lehine ya da güçlü lehine 3 yaptım. Gözüktüğü gibi Türkiye'nin kalan 6 maçında 5 galibiyet alacağını söylediğim halde bile puanımız sadece 19 oluyor. Çek Cumhuriyeti 6 maçta 3 galibiyet alsa bile 21 oluyor ve bizi geçiyor. Zaten evinde oynayacağı Letonya ve Kazakistan maçlarına direkt 6 dersek 4 maçta da 1 galibiyet alırsa Çek Cumhuriyeti bizim üstümüzde bitirmeyi garantiliyor. Ayrıca zaten Çek Cumhuriyeti-Türkiye maçında bile Türkiye kazanır dedim. O da çok ama çok zor. Gelelim İzlanda'ya. Onların da bizimle oynayacağı maça 0 dedim. Yine de 2 kazakistan ve bir Letonya maçları kazanmaları zor değil. Yine de bir ihtimal 3 galibiyet alırlarsa ve biz de onları yenersek belki de onları geçme şansımız doğabilir. Ancak bunun ne kadar zor olduğunu herkes biliyor. Ve Hollanda'ya geldik. Artık hata yapacaklarını düşünmüyorum. Grubu lider bitirirlerse şaşırmam. Bunu oynadıkları futbola göre değil, tarihlerine bakarak söylüyorum. Gerçi bu akşam kazanırlarsa devamında o moralle Letonya deplasman galibiyeti ve İzlanda galibiyeti derken 3 maç sonra grupta liderlik hesapları yapmaya başlarlar. Hollanda'nın da bizimle oynayacağı maça 0 yazdım. 

Türkiye İzlanda, Çek Cumhuriyeti ve Hollanda'yı 1 maçta yenecek. Ama yine de gruptan çıkması mümkün gözükmüyor. Artık Kazakistan ve Letonya'nın rakipler karşısında sürpriz yapmaları gerekiyor. Yoksa böylesine bir jenerasyon ve bizler bir turnuvayı daha evimizde başka bir ülkeyi destekleyerek izlemek zorunda kalacağız.


Averaj hesabı yok.

Yine de her şeye rağmen Türkiye bitti demeden bitmez. En azından ülkenin belli bir futbol sistemi ve futbol düşüncesi olmasa da bunu söyleyebiliriz. Fatih Terim de böyle anları daha çok sever. Hollanda maçı yenilgisinin de hiçbir şey farkettirmeyeceğini söyleyelim.

26 Mart 2015 Perşembe

Fenerbahçe 1 Beşiktaş 0 / Radyodan Derbi # 2


Fotoğrafta gözüktüğü gibi ''Bize hep Okul Açık'' ya da ''Bize her yer Okul Açık''.

Meseleye keşke en başından beri böyle yaklaşsak ve passolig'e karşı gerçekten bir duruş sergilesek-sergileyebilseydik. Sezon başında passolig yok diye kombine almış bir Fenerbahçe taraftarı olarak kulüp passolig'e imza attıktan sonra maçlara gitmeme kararı alabilirdim. Daha önce defalarca yazdığımı bir kez daha yazayım. Hayatta bir çok şeyden vazgeçebiliyoruz ama stattan ve Fenerbahçe'den vazgeçemiyoruz. Ne olursa olsun bir şekilde yolumuzu stada çeviriyoruz. Tribüne kupa getirmeyen futbolcular, Alex tezahuratı yaptığımız için direkt bize olmasa da bizim tribüne doğru hakaret eden kulüp başkanı, taraftar gruplarına karşı engeller, yaptırımlar olmasına rağmen koyun gibi yine o stadyuma gidiyoruz ya bu da bizim hatamız işte. Gerçi bu sebeplerden dolayı stada gitmeme kararı almak da var, bir kişi yüzünden neden stadı terkedeyim, maça giderim demek de var. 

Galatasaray maçında olduğu gibi Beşiktaş maçında da parkta radyodan maçı dinleyecektik. Gerçekten büyük heyecan oluyor. Tavsiye ederim herkese. Bu sefer biraz daha kalabalık, daha organize şekilde parktaki yerimizi aldık.

Saat 15:00 gibi yanan mangal saat 22:00'de söndü. Yemek ihtiyacımızı kendimiz parkta karşıladık. Üşüyünce yaktığımız ateş ile ısındık. Mücadelenin ilk dakikasından son dakikasına yine büyük bir heyecanla maçı radyodan dinlemeye çalıştık. 

Yoğurtçu Parkı sabahına dönelim. Sürekli burada veya twitter'da park güzellemeleri yapıyorum ama hakediyor. Cidden hayatımda en mutlu olduğum yerlerin başında geliyor. Tek ben değil, herkes mutlu. Herkes park olayına başka bakıyor. Ne telefona, ne saate, ne de haberleşmeye gerek olmadan maç günü potaların oradaki banka gelen arkadaşlarımız ile buluşuyor muhabbetimizi ediyor maç saatini bekliyoruz. Bu hafta yine müthiş bir kadro ile bunu gerçekleştirdik.

Mücadeleyi radyodan dinledik ve yine kazandık. Galatasaray maçı ve Beşiktaş maçı. 6 puan. Gol yemeden alınan 2 galibiyet. 

Yoğurtçu Parkı'nın uğuru.

Gol anı ; Maç sonrası İzmite gideceğim için arabayla giden arkadaşım ile beraber 89.dakikası arabaya doğru hareket ettik. Tam arabaya binecekken gol sesi geldi, sevindik falan ama arkadaş gol falan diyor, ben inanmıyordum. Şaşkınlık var. Hemen arabaya binip radyoyu açtık ve golü tescil edip bir kez daha sevindik. Yine de bir daha maç bitmeden parktan adımımı atmam.

Radyo > Televizyon. Dilencilik yapalım.

Biz maçları radyodan dinlemeye devam etmesek de her maç öncesi parkta olmaya devam edeceğiz. Zaten maç öncesini yaşamadan stada girmek dünyanın en kötü olayı. Artık bahar da geliyor park daha da güzel olacak. Gerçi sadece 4 maçımız kaldı. Birini de Pazartesi oynayacağız.

Sizlere de tavsiye; Parkta maç öncesini çimlerde geçirin. Keyif almama şansınız yok.


24 Mart 2015 Salı

Sonuna Kadar Mücadele


Pazar günü yine Kocaeli kenti stadı tamamen doldurmalı. Son 3 hafta. 

23 Mart 2015 Pazartesi

Fiorentina


Yurtdışına gidip de beni sevdiğini düşündüğüm insanların getirdiği atkılar ile beraber koleksiyon da her geçen gün büyüyor. Bu kez Floransa'ya giden Melih Eskinazi lisanslı bir Fiorentina atkısı getirmiş. Zaten Melih Eskinazi'nin lisanssız atkı getirmesi düşünülemezdi. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz. 

18 Mart 2015 Çarşamba

18 Mart


Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet ve saygıyla anıyoruz.

Sevdamıza And Olsun


Sevdamıza and olsun, dönenler kahpe olsun... 

Göztepe taraftarlarının şahane tezahuratının en güzel yeri. Göztepe özellikle tezahuratları ile Türk tribünlerinin olmazsa olmazlarından birisidir. Türkiye çapında bir çok tezahuratları var. Bu tezahuratta onlardan birisi.

Video Sakarya'dan. Sakarya olması da başka bir hikaye. Koskoca Göztepe maç yapacak stat bulamadığından Pazarspor maçını oynamak için İzmir'den Sakarya'ya geliyor. İnanılmaz bir olay. Tribünlerde 5 bin kişi. Çoğunluğu İzmir'den gelme. Maraton tribünü tıklım tıklım. Dillerde ''Sevdamıza and olsun dönenler kahpe olsun.'' 

Tribün ortamında en sevdiğim olaylardan birisi kesinlikle atak anında ya da gol anında kesmeyip daha güçlü bir sesle tezahurata devam etmek. Bunu defalarca dile getirmiş olabilirim çünkü o an aldığım zevki anlatacak kelime yok.

Hayatımız tribün olmuş diyoruz, tribünlere saygı gösteriyoruz. Renkleri ne olursa olsun farketmeden izlemeye, dinlemeye devam ediyoruz. Zaten Göztepe'nin bu tezahuratının rengi kesinlikle yok.

'' Armaya sevdalı bunca can yürüyor sokaklarda,
uykusuz sabahlarda hepsinde tek bir rüya,
sevdamıza and olsun, dönenler kahpe olsun,
sürecek hep bu kavga, Göztepe yaşadıkça. ''

Sakaryaspor'un, Kocaelispor'un, Adana Demirspor'un, Ankaragücü'nün, Göztepe'nin kavgası hep sürecek...

14 Mart 2015 Cumartesi

Olympiakos Galibiyeti


Fenerbahçe Ülker yoluna emin adımlarla devam ederken her fotoğraf, video, yazı, açıklamadan bir güzelleme yaratmak çok zevkli oluyor.

Panathinaikos maçı 3.çeyrek, Barcelona maçı Bjelica'nın basketi, Anadolu Efes maçı Goudelock'ın üçlüğü, Cska Moskova karşısında deplasman galibiyeti ve şimdi de 12.maçta sadece 4 kez yenebildiğimiz Olympiakos deplasman galibiyeti... 

Cska Moskova deplasmanında olduğu gibi ilk dakikadan maçın bitimine kadar maçın hakimi olan, müthiş mücadele sergileyen Fenerbahçe Ülker maçı 73-64 kazandı ve yoluna emin adımlarla devam etti.

Final four oynayabilecek miyiz konusuna hâlâ net bir şey diyemem ama bu takım rakiplere ciddi şekilde mesajları göndermeye devam ediyor. Yine bu maçtan 9/15 ile oynayan Goudelock'ın 24 sayısı da sezonun en iyilerinden biriydi.

Olympiakos 64 Fenerbahçe Ülker 73. 13 Mart 2015.

13 Mart 2015 Cuma

Relatos Salvajes


Kağıt üstünde 6 tane farklı hikayeden yapılan bir filmin iyi olması beklenmeyebilirdi ancak öyle olmadığını bu filmi izlediğinizde göreceksiniz. 

Aşkın, nefretin, intikam duygusunun ve bir anlık öfkelerin insan hayatını nasıl değiştirdiğini nelere yol açtığını görünce kendi hayatınızla bağlantı kuracaksınız.

Gabriel Pasternak ile başlıyor. Çok zekice bir hikaye. Restoranda zehirleme olayı ile devam ediyor. Daha sonra araba başında bir anlık öfkenin başımıza neler açacağını görüyoruz. Daha sonra yazılan bir park cezası sonrası insan işini bile nasıl kaybediyor. Sonra bir babanın oğlu için nasıl bir şeyleri göze alabileceğini anlatan bir hikaye ve en son bana göre filmin en iyi hikayesi olan düğün hikayesi.

Uçağın düşüş anı mükemmel değil miydi?

Benim sıralamam ; Düğün > Park Cezası > Gabriel Pasternak > Otoyol > Rüşvet > Fare Zehri.

2 saatin nasıl geçtiğini anlamayacağınız bu filmi şiddetle tavsiye ediyorum.

Gabriel Pasternak adamdır.

Filmin müziği de çok iyi. Buradan dinleyebilirsiniz.

Tenis Ekibi


Ana Ivanovic, Caroline Wozniacki, Maria Sharapova, Rafael Nadal ve Roger Federer. Daha iyi tenis ekibi yok.

10 Mart 2015 Salı

Fenerbahçe 1 Galatasaray 0 / Radyodan Derbi


1988'den 2015. Kendimi bildim bileli Fenerbahçe maçlarını izlemeye, Fenerbahçe maçlarını kaçırmamaya çalışıyorum. Fenerbahçe maçlarını izlemek için yaptığım fedakarlıklar geliyor aklıma. İnanılmaz şeyler. Belki de bazılarına göre mantıksız, akıl dışı. Yapılmaması gereken şeyler. Yaşım tutmadığı için içeri alınmadığım kahvenin yanından zar zor camdan izlediğim günlerden her sene kombine aldığım günlere. Tv'de diğer insanlara göre en dandik hazırlık maçından en önemli maça yıllardır Fenerbahçe'nin kaçırdığım maçı çok azdır. Bir şekilde Fenerbahçe maçlarına zaman yaratıyorum. 

Bundan yıllar önce Fenerbahçe-Galatasaray maçına bilet almak için okuldan kaçmış, sınava girmemiştim. Hoş o maça bilet de alamamıştım ya neyse. Daha sonra hocaya açık açık ''bilet almaya gittim, sıra uzadığından gelemedim. Sınav yapmazsanız siz bilirsiniz.'' desem de hoca sınavı yapmıştı. Herhalde doğru söylediğimden. 

Bu sefer ise bilet için herhangi bir çaba sarfetmem gerekmiyordu. Cebimde kombinem vardı. Ancak ben maça gitmemeyi tercih ettim. Bir arkadaşa biraz olsun vefa borcumu ödemek için kombinemi ktarmış maça gitmemeyi tercih etmiştim. Hoş ondan sonra herhangi bir yerden bilet gelse de maça girmeyecek değildim. Gayet de stada girerdim. Gerçi kombinem olmadığı yıllar bile Fenerbahçe-Galatasaray maçlarına gitmeyi pek tercih eden biri değildim. Sezonun en önemsiz gözüken kupa maçına bilet alır, derbilere gitmezdim. O maçın her şekilde dolacağını, Fenerbahçe'nin diğer maçlarda bana daha çok ihtiyaç duyduğunu düşünürdüm. 


7 Mart 2015. Fenerbahçe-Galatasaray maçı için geceden Kadıköy'e gitmiş, müthiş Kadıköy havasını yaşamıştım. Maçtan önce programları, eski maçları izleyerek iyice havaya girmiştim. Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı yenmesini ve şampiyonluk yolunda mücadeleye devam etmesini istiyordum.

8 Mart 2015. Yani maç günü. Yine erkenden dünyanın en güzel parkına gidip, dünyanın en güzel insanlarıyla-abartmıyorum gerçekten de muazzam insanlar- maç önü ritüelimizi gerçekleştiriyorduk. Tezahuratlar, şarkılar, muhabbetler... Fenerbahçe-Galatasaray derbisini bekliyorduk. Stada girecek arkadaşlarımız kadar stada girmeyecek arkadaşlarımız da vardı. 

Saat 18:50 gibi, Yoğurtçu Parkı'nı bilenler bilir. Stadın direkt karşısındayız. Takım anons edilirken Demirel anonsuna Volkan,  Gönül anonsuna Gökhan, Moussa anonsuna Sow... diye bağırıyor maç atmosferini iliklerimize kadar hissediyorduk. Mohikan ile atkılar açılıyor artık maça geçiyorduk.

Hayatımda izleme fırsatı elimde olup da izlemediğim ilk derbi böyle başlıyordu. Fenerbahçe-Galatasaray ile oynuyor, bizler stadın yanında radyodan dinliyorduk. İçerde neler olduğunu inanılmaz merak ediyor, radyoda aşırı bir heyecan yaşıyorduk.

Radyo heyecanı > Stat heyecanı. Neden derseniz spiker her Sneijder dediğinde sanki Sneijder ceza sahası yayında almış, vuracak ve golü atacak hissine kapılıyoruz. Pozisyonu göremediğimizden herhangi bir yorum yapma şansımız olmuyor. Maçı anlatan spiker ne derse yaşadığımız o kadar. Dakikalar geçiyor, ilk yarı 0-0 bitiyordu. Hava gitgide soğumuş, parkta yaktığımız ateşin başında bir elimizde içkiler, bir diğer elimizde radyomuz maçı takibe devam ediyoruz. Dakikalar geçiyor, beklediğimiz gol bir türlü gelmiyordu. Heyecan daha da büyüyordu. 

Dakikalar 75'i gösterirken radyoyu aldım, parkta dolaşmaya başladım. İleri geri gidiyorum. Bir elimde radyo, bir elimde bira şişesi parkta geziyorum. Spikerin anlatacağı golü bekliyor iyice geriliyordum. Ve derken o beklediğimiz gol geldi. Arkadaşlar ateşin başında ben onlardan uzaktayım. Radyo elimde. Kuyt'ın topu ağlara göndermesi ile beraber elimdeki şişeyi fırlatarak ''Gol be ak'' diyerek havaya zıplamak hayatımın en unutulmaz anlarından biriydi. Daha sonrası arkadaşlarla sevinç yumağı, çıldırma. Yine de ortada henüz biten bir şey yoktu. Gol sonrası aynı şekilde dolaşmaya devam ettim, dakikalar geçti ve maç sonunda bitti. Fenerbahçe derbi maçında Galatasaray'ı 1-0 yendi ve puan farkını 1'e indirdi.

Parkta dinlediğimiz bir maçı böyle geride bıraktık. Maçtan sonra gittiğimiz mekanda sadece bir kez özetini izlediğim maçı henüz oturup doğru düzgün izlemedim. 

Bundan yıllar önce bana deseler ki ''Yiğit senin kombinen olacak, Galatasaray maçına gitmeyeceksin. Gitmemeyi bırak maçı da izlememeyi tercih edeceksin.'' Gülerdim. Ama yaşandı. İyiki de gitmedim. Zaten kazandık. O yüzden hiçbir şey önemli değil.

Yoğurtçu Parkı, Aslı, Ayşe, İlker, Erdinç, Recep, Alican, Fourfourtwo Kasım sayısı, bisiklet, ateş, Kuyt ve alınan 3 puan. Stada gitsem belki de ilerde böylesine hatırlayacağım bir maç olmayacaktı. Ama şimdi 8 Mart 2015 dendiğinde asla unutamayacağım bir maç olarak direkt söyleyeceğim. Beşiktaş maçı 22 Mart. Stada girmek mi yoksa parkta radyodan dinlemek mi? Arkadaşlar girmeyelim derse girmem. Hem belki yine kazanırız, kazanırsak zaten maça girmişim, girmemişim çok da önemli değil.

Fenerbahçe ile yaşamaya devam.

6 Mart 2015 Cuma

Mücadele


Fenerbahçe Ülker'in Nizhny Novgorod'u 92-79 yendiği maçtan şahane bir mücadele karesi. Fenerbahçe'nin neden bu durumda olduğunu gösteren net bir fotoğraf. Final four yolunda mücadelemiz sürüyor.