29 Eylül 2015 Salı

Beşiktaş 3 Fenerbahçe 2


Mücadele öncesi Fenerbahçe'den bu kadar pozisyon, baskı, etkili oyun bekliyor muydum kısmından başlayalım. Fenerbahçe'den geçen hafta Bursaspor maçında verilen sinyallerden sonra iyi oyun bekliyordum ama bu kadar da iyisini beklemiyordum. Tabii bu kadar iyi oynadığımız bir maçı kaybetmek üzse de gelecek açısından umutluyuz. Bu maç 3 puanı götürdü ama bu oyun şampiyonlığı getirir.

Mücadele'ye Volkan, Şener, Kjaer, Alves, Caner, Mehmet Topal, Nani, Ozan, Meireles, Markovic ve Fernandao ilk 11'i ile başladık. Geçen hafta şahane oynayan orta üçlünün bozulmaması, Markovic'in yine sahada olması dikkat çekiyordu. Geçen hafta şahane bir maç çıkaran Hasan Ali'nin ilk 11 çıkmaması bana göre doğru değildi. Forvette ise Fernandao ya da Van Persie konusunda kim oynarsa oynasın gözüyle bakıyorum. 

Mücadele başında ortasaha kontrolünü de alarak Beşiktaş sahasında baskı kuran ancak Fernandao ile gol fırsatlarından yararlanamayan bir Fenerbahçe vardı. Beşiktaş ise 4 dakika içinde bulduğu 2 duran top golüyle skoru kimse bir şey anlamadan 2-0'e getiriyordu. İyi oynadığı maçta yediği şok gollerle geriye düşen Fenerbahçe'nin buna rağmen ayağa kalkması ve golü bulması önemliydi. Yıllardır derbilerde iyi sonuçlar alan Fenerbahçe'nin bir derbi futbolu gerçeği var.

2-1 biten ilk yarı sonrası Beşiktaş ilk yarıya göre daha iyi oynarken bu kez oyuna sonradan giren 2 oyuncumuzun yaratıcılığı ve bitiriciliği ile beraber golü bulmuştuk. Maç ortadaydı ve geriden gelmenin psikolojik avantajını kullanacağını tahmin ettiğimiz Fenerbahçe'nin bu golden 9 dakika sonra golü yemesi işleri tekrardan zora sokuyordu. Yine de buna rağmen Van Persie'nin direkten dönen topu gol olsa maçı 3-3 bitirmemiz içten bile değildi. Olmadı ve Fenerbahçe derbi maçından 3-2 yenilgiyle ayrılıp liderliği averajla rakibine kaptırdı.

Mücadele boyunca özellikle ilk yarı ortaya koyduğumuz futbol, 2-0 geriye düşmemize rağmen maçı beraberliğe getirmemiz, mücadeleden vazgeçmememiz, 3-2 sonrası bile yüklenmeye devam etmemiz en dikkat çekici notlardı.

Fenerbahçe'de özellikle Volkan Şen girdikten sonra çok olumlu işler yaptı, onun dışında takım olarak iyi oynadığımızı düşünüyorum. Defansta yapılan bireysel hatalar ile yenen goller olmasa çok farklı şeyler konuşuyor olurduk.

Van Persie'nin maça yedek başlaması Vitor Pereira için zor karardı. Geçen hafta yaşananlardan sonra böyle bir karar alabilmesi olumlu. Yine geçen hafta olduğu gibi oyuna girdikten kısa bir süre sonra gol atması ise ilginç detay.

Fernandao formsuz, Bursaspor'da böyle değildi. Umarım form yakalar. Forma bu maçtan sonra kesinlikle Van Persie'ye geçti.

Markovic oyunda olduğu süre boyunca yine etkiliydi. 38.dakika sakatlanıp çıkması şanssızlık. Tam form tutarken yaklaşık 1 ay sahalardan uzak kalacak. 

Gomez büyük golcü. Adama pozisyonlar geldi ve affetmedi.

Halis Özkahya ve ekibinin bariz 3 tane hatası var. Skoru etkilediler mi? Evet. Ama ben uzun uzun hakem konuşmak istemiyorum. Hatalar hep oluyor, olmaya da devam edecek.

Bayram nedeniyle tribünlerde sadece 27 bin taraftar vardı. Bayram olmasaydı da en fazla 40 bini görürdük. Olimpiyat stadına gitmek gerçekten zor.

Perşembe Celtic deplasmanı Avrupa Ligi açısından çok kritik. Umarım kazanıp grupta tekrardan iddialı konuma geliriz.


Anılar


Bir şarkı bir klibe bundan daha çok yakışamazdı. Video'yu yapan Demarke hesabının ellerine sağlık. Futbol asla sadece futbol değildir.

26 Eylül 2015 Cumartesi

Sıra Anadolu GFB'nin

 Bir kaç sene önceye kadar her derbi öncesi ya da ziyaret yapılması gereken an tesislere giden Genç Fenerbahçeliler, geçen sezon ile beraber bu rolü Anadolu GFB'ye kaptırdı. Burada ''Neden Genç Fenerbahçeliler değil de Anadolu GFB gitti.'' diyecek halim yok. Oyunculara moral veren herkese teşekkür etmek lazım. Hangi grup Fenerbahçe yönetimine yakınsa onlar tesislere rahatça girebiliyor, oyunculara baklava ikram ediyor. Keşke gruplar değil de tüm taraftarlar orada olabilse, futbolcularla tanışıp fotoğraf çektirebilme şansını yakalasa. Bakarsın seneye yine Genç Fenerbahçeliler ya da başka bir tribün grubu bu rolü kapar.



23 Eylül 2015 Çarşamba

Maç Günlüğü / Fenerbahçe-Bursaspor


Nani transferi söylentileri çıktığında ''Nani gelsin, parkta mangal yakıyorum.'' diye tweet atmıştım. Ve geldiği için bana da söz verdiğim gibi mangalı yakmak düştü. Bir süre parkın mangala müsait olmaması, maç günlerinin insanlara ve bana uymaması derken kısmet Bursaspor maçı öncesineymiş.

Maç Önü + Mangal; Yine erkenden Kocaeli'den başlayan yolculuk, Yoğurtçu Parkı'nda kurulan mangal, dostlar, yenen yemekler, içilen içkiler, yapılan muhabbetler. Gün boyu parkta sevdiğimiz insanlarla beraber vakit geçirmek açıkcası beni çok mutlu ediyor. Fenerbahçe maçları kadar maç öncelerini bekler olduk. Hatta bazen maçlar o kadar zevksiz geçiyor ki, park maçın önüne geçiyor. Hatta geçen sene Galatasaray maçında kombinemiz olmasına rağmen girmeyip parkta radyodan dinlemişliğimiz bile var. Kısacası her zaman söylediğimi bir kez daha söyleyeyim, Fenerbahçe maçlarına gidip de maç öncesini yaşamayan çok şey kaçırıyor. Maç öncesi gerek Kalamış, gerek Nazlı'nın Yeri, gerek Yoğurtçu Parkı resmen huzur veriyor, tavsiye ederim. Bu arada parkta her sene mangal yakmaya başladık. Bu da çok güzel bir olay.

Saat 19:30 gibi stada girdik, Fenerbahçe için bir kez daha heyecan duyduk, yine merdivenleri hızlı adımlarla çıktık. İçimizdeki bu heyecan, bu mutluluk acaba nereye kadar gidecek çok merak ediyorum. Gerçi buradan istemiyorum gibi bir algı oluşmasın. Fenerbahçe, Fenerbahçe için heyecanlanmak, Fenerbahçeli dostlar, Fenerbahçe tribünleri, Fenerbahçe diye bağırmak çok güzel. Umarım hayat standardımız böyle gider ve Fenerbahçe'yi yıllarca statta izleme şansı yakalarız.

Maç ; İlk yarı oldukça iyi futbol, takım Perşembe günü oynadığımız Molde maçına göre çok daha iyi, çok daha istekli. Nani ile bulduğumuz gol. Tribünde bir kez daha Nani diye tezahurat yapmamız. 2.yarı Bursaspor daha iyi gözüküyor, atakları artıyor ve golü de geliyor. Ancak daha sonra sahneye çıkan Van Persie Kadıköy'den bir kez daha eve mutlu gitmemizi sağlıyor. Takımda özellikle geçen maçlara göre Mehmet Topal ve Meireles harika oynadı. Top kestiler, top çıkardılar, mücadele ettiler ve takımın kazanmasının önemli sebeplerinden oldular. Markovic ilk 11 çıktı ve beklentiyi karşıladı. Çok daha iyi olacağının sinyallerini verdi. Hasan Ali de Caner'in yerine maça başladı ve kusursuz bir futbol oynadı. Maçı kazandıran golde yaptığı asist harikaydı. Tribünler de Hasan Ali tezahuratı yaparak hakkını verdi. Nani ve Van Persie ise 1'er gol atarak galibiyeti getiren futbolcular oldu.

Ekstra Övgü ; Nani için her maç sonrası bir şeyler yazmak istiyorum. Sadece gol ve asist yapıyor diye değil. Sahada istekli, sahada coşkulu, mücadeleden kaçmıyor. Defansa kadar adam kovaladığı anlar oluyor. Tribünleri de gaza getiriyor, arkadaşlarını da. 28 yaşında Türkiye'ye gelip de bu kadar kısa sürede aidiyet hissetmesi gerçekten takdirlik. Nani'yi izlemek gerçekten büyük keyif.

Hocam ; Vitor Pereira'nın Caner'i kesip Hasan Ali'yi oynatması, Markovic'i ilk 11'e koyması, Van Persie'yi kesmesi iyi hareket. Formanın hakkını verenler bir şekilde ilk 11'e giriyor. 1-1 sonrası biraz daha erken değişiklik yapabilirdi. Bu da olumsuz nokta.

Tribünler ; Tribünler iyiydi ancak bunu sağlayan Fenerbahçe futbol takımı. Yıllardır Fenerbahçe tribünlerine gidiyorum, eğer takım birazcık ışık verirse tribünler çok iyi oluyor. Bunun golle ya da galibiyetlerle alakası da yok. Sadece o mücadeleyi görmek istiyorlar. Ve önceki senelere göre de oldukça iyi bir tribünümüz var. Daha da iyi olacak gibi. Yalnız tribünleri yöneten Genç Fenerbahçeliler ya da amigosu ya da içlerinden sözü geçen birileri birazcık daha maçı ve tribünleri takip edebilirse çok daha iyiye gideriz. Çünkü tüm stadın coşkuyla ayağa kalktığı an girilen pek bilinmeyen tezahurat birden tüm coşkuyu söndürüyor. Genç Fenerbahçeliler sadece kendilerini tezahurat yaparken buluyor. Karşılıklı tezahuratların ise tribünün kalbi olduğunu bir kez daha gördük. Maç sonunda ise çıkmayıp Beşiktaş maçına uygun tezahuratlar yapmamız harika anlardı. Biz çıktıktan sonra bir süre devam etmiş.

Tribünde kavga etmek kadar saçma bir şey yok. Keşke insanlar biraz daha anlayışlı olsa. Tabii çıkan kavgaların en büyük nedenlerinden birisi maç öncesi tüketilen alkol miktarı.

Nani'nin son Kadıköy maçında attığı son dakika golün sıcaklığı geçmedi, bu hafta yine ona rağmen tribünden erken çıkan ciddi bir kitle vardı.  Tüm hafta beklediğiniz maçın - gerçekten bekliyorlar mı ya da? - sonuna kadar nasıl durmazlar anlam veremiyorum. Yarım saat trafikte fazladan kal, 1 saat evine geç git ama yine de stadı erken terketme be abi.

Yücel Özmetin askerden geldi, iyi ki geldi. Maça Yücelle gidip-gelmek harika olay. Gerçi maç sonraları çok rahat davrandığımız için sezon boyunca her an otobüsü kaçırıp İstanbul'da kalabiliriz ya neyse. Biri bizi evinde misafir eder artık.

Saat 12:00 otobüsü ile başlayan gün, akşam 24:00 otobüsü ile dönmemiz ile sona erdi. 11:30 ile 01:15 = Bir maç günü.

Bu arada twitter'ı kapattığım için haberi olmadığı için mangala gelemeyen arkadaşlar olmuştur. Daha çok mangal yakarız, merak etmesinler.

Maç gününün en güzel kıyafeti Şort-Forma ile maça gitmek harika olay.

4 Ekim 2015 Pazar önce park ardından 20:00'de Akhisar Belediyespor maçı.

Fenerbahçe için yaşamaya devam.

Tarihi Gece


Futbol tarihi açısından unutulmaz bir güne şahit olduk. Bayern Münih Wolfsburg'u 5-1 yenerken Lewandowski 9 dakika içinde 5 gol attı. Yukarı video koydum da biraz konuşturalım. 

Oyuna 2.yarı başıyla beraber dahil olup golleri sırayla 50:45, 51:43, 54:03, 56:25 ve 59:42'de atıyor. 

İlk golde vuruş ayağını değiştirip diğer ayağıyla golü yapması, ilk golün anonsu sürerken uzaktan attığı 2.gol, 3.golde direkten ve kaleciden dönen topları tekrardan bekletmeden kaleye vurabilmesi ve şansının da yardımıyla golün olması, 4.golde nefis bir vole, Robben'in tribünde ''4 oldu be'' tepkisi, son golde kapanış olarak efsane bir vuruş yapması, Neuer'in sevinci, Guardiola'nın tepkisi.

Ligde 6 maç geride kalırken bunların 5'inde oynayabildi. 3'üne ilk 11 başladı, birinde 24 dk oynadı. Dün yine 2.yarı oyuna girdi. Bu 5 maç'ın dördünde toplam 8 gol attı. Toplamda bu sezon 8 maç 9 gol. 

Dünya futbol tarihinin en büyük forvetlerinden birisini izleme şansını yakalıyoruz, tadını çıkaralım.

Bu arada Guardiola 61.dakika Lewandowski'yi oyundan alsa kim ne diyebilirdi? Belki etik olmaz diyenler çıkardı ama çok büyük şov olurdu.


22 Eylül 2015 Salı

Pereira & Van Persie Olayı


Aslında olay dememek lazım ama başka bir başlık bulamadım. Fotoğraf üzücü, fotoğraf olayı sanki çok büyük bir şey yaşanmış gibi yansıtıyor ama pek de ufak olay sayılmaz ya da en azından mesele böylesine ufakken çözülmesi gerekiyor. Kısa kısa yazayım.

Vitor Pereira bu takımın lideridir, takımı o belirler, kimin oynayacağına o karar verir. Performansından memnun olmayan oyuncuyu yedeğe çekme konusunda tek ve tam yetkili odur, o olmalıdır.

Özellikle Molde maçında kötü oynayan bir Van Persie'nin Bursaspor maçında kesilmesi sonrası kimsenin hocaya en ufak bir hakaret etmeye hakkı yoktur. Ayrıca Markovic, Nani ve Fernandao ile 4-3-3 oynamak isteyen bir Fenerbahçe sahaya çıktığında forvette formsuz Van Persie'nin kesilmesi de zaten mesele yapılmamalı. Nasıl insanlar formsuz Caner'in kesilmesi sonrası iyi oynayan Hasan Ali'den övgüyle bahsediyor, yaptıklarını övüyorsa bu konuda da aynı şeyleri söylemek durumundalar.

İlk 11 çıkmaması zaten kafalarda soru işareti yaratmışken, hafta boyunca konuşulacakken bir de fotoğraftaki durum oluşunca işin boyutu daha farklı yere gitti. Şuradan izleyebilirsiniz. Van Persie oyuna girmek için yedek kulübesine geldiğinde Vitor Pereira'nın yardımcıları taktik verdi ve daha sonra Van Persie öne doğru hareketlendi. Bu arada Vitor Pereira da elindeki not defterinden bir şeyler gösteriyor, bir şeyler anlatıyordu. Tam bu arada Van Persie'nin bana göre oldukça anlamsız ''Yardımcıların anlattı ya, sen ne anlatıyorsun!'' şeklinde davranması Van Persie büyüklüğünde birisi için pek de hoş olmayan hareketlerdi.

Van Persie, Nani ya da herhangi Fenerbahçe oyuncusu takımın teknik direktörü, tek yetkilisi Vitor Pereira taktiği 5 kere anlatsa 5 kere dinleyecek, 6.kez çağırırsa yanına gelecek, yine dinleyecek. Öyle tüm kameraların üstünde olduğu durumda el kol hareketleri ile hem kendisini, hem hocayı mahcup duruma düşürmeyecek, basına malzeme vermeyecek.

Sonrasında ise oyuna girdikten sonra golü atan Van Persie ve sevinmediği iddia edilen - bana göre o heyecandan ne yapacağını şaşırıyor  - Vitor Pereira var. Her insanınn kilitlenip kaldığı anlar olur, bu da o anlardan birisidir. Fazla abartmamak lazım.

İşi özetlersek Vitor Pereira her konuda haklı, Van Persie haksızdır. Bu işi çözmesi gereken kişi sportif direktörümüz Terraneo'dur. Mesele çok büyük değil ama çok yakın geçmişte belki daha büyüğü ama benzeri bir Alex-Aykut Kocaman olayı yaşanmışken taraftarlar olarak bizler açısından kafa karıştırıcı olayın yaşanması üzücü. Camianın bir araya gelip kenetlenmesi gereken günlerde böyle şeylere hiç ama hiç gerek yok. Umarım dediğim gibi Terraneo olayı çözer ve bundan sonra herhangi bir sıkıntı yaşanmaz.

Vitor Pereira'nın basın toplantısı sonrası söylediği ''Oyuncular beğensin ya da beğenmesin ben teknik direktörüm ve burada kararlar almak için bulunuyorum.'' cümle ile olayı bana göre kendi açısından bitirdiğini gösteriyor.

21 Eylül 2015 Pazartesi

Alkış


Nani ve Van Persie golleriyle gelen galibiyet ne de güzel galibiyettir. Bir kaç ay önce biri bunlar yaşanacak dese hayal kurma derdik, şimdi Kadıköy'de Nani ve Van Persie izliyoruz, Nani ve Van Persie tezahuratları yapıyoruz, Nani ve Van Persie alkışlıyoruz. Keyfini çıkarmaya devam.

20 Eylül 2015 Pazar

Baskı


İlk yarı sonunda Bilic'in West Ham'ı Manchester City deplasmanında 1-2 önde. 2.yarı başlıyor ve bitene kadar ortasahayı geçemeyen bir West Ham. Bir takım önde olduğu büyük maçta nasıl savunmak zorundaysa öyle bir savunma yapıyor. Şutlar, pozisyonlar, kornerler, kanattan bindirmeler, ortadan delmeye çalışmalar, duran toplar derken gol sesi çıkmıyor ve Türkiye'de derbi kazanamayan Bilic İngiltere'de Arsenal ve Liverpool'dan sonra bir başka büyük kulüp olan Manchester City'yi de mağlup ediyor.

Mücadelenin sonlarına doğru West Ham oyuncusu Jenkinson'ın sakatlık numarası yapıp oyunu soğutması, Manchester City oyuncularının tepkisi, daha sonra aynı Jenkinson'ın 85.dakika kendini bir kez daha yere bırakması, West Ham kaptanı Noble'ın gelip kollarından tutarak ayağa kaldırması, Jenkinson'ın Noble'a anlamsız bakışı ve o dakika oyundan çıkışı, Okay Karacan'ın böylesine bir maçı bana göre kötü anlatması maçın en önemli notlarıydı. 

İngiltere'de bir farklı geride olan büyük kulüplerin kurduğu baskıları izlemek futbol açısından oldukça keyifli oluyor, tabii bu baskıdan sonuç anlamında Manchester şehrinin ana takımı United kesin sonuç alır ve maçı en azından kaybetmezdi.

West Ham 6 maç sonunda 12 puanla 2.sırada, Lider Manchester City'nin 6 maç sonunda 15 puanı var.

19 Eylül 2015 Cumartesi

Fenerbahçe 1 Molde 3


Sezona yenilgiyle başladık. Oyuncular da, hoca da formsuz. Düzelmesini umuyoruz. Düzeleceğine de inanıyoruz. Şu maçtan sonra yazacak çok şey yok.

17 Eylül 2015 Perşembe

Başlıyoruz


Uefa Avrupa Ligi'nde heyecan bu akşam oynanacak Molde maçıyla başlıyor. Kurulan iyi kadro, yıldızlar, hırslı hoca, inanmış camia, dolu tribünler. Avrupa Ligi'nde bu sene hedef Nisan ayında hatta Mayıs ayında maç yapabilmek. 17:30 Kalamış Parkı, 20:00 Şükrü Saracoğlu Stadyumu. Vurduğumuz gol olsun.

14 Eylül 2015 Pazartesi

Dörtlü


Çok acayip fotoğraf. Dünya futbolunun en iyi oyuncuları ve Arda Turan. Yine sempatik hareketleri ile ekibi güldüren bir Arda Turan gerçeği.

Kasımpaşa 0 Fenerbahçe 1


Bazı maçlar vardır hakkında bir şeyler yazmak bile zor olur. Dün akşam oynadığımız maç da onlardan birisi. Mücadele başından sonuna kadar - ya da sonuna kadar demeyeyim, Volkan Şen girene kadar - oldukça etkisiz 2 takım ve oyun vardı. Ne Kasımpaşa ne de Fenerbahçe istediklerini sahaya yansıtamadı. Seyir açısından sıkıcı maçtı. Volkan Şen girdikten sonra oyuna çok kısa bir sürede hareket getirdi.

Takımda şu oyuncu iyi ya da kötü diyecek de bir maç değil. Nani'nin asisti, güzel bir korner organizasyonu, Josef'in doğru yerde olması ve gelen gol.

Isınmaya t-shirtlerle, sahaya pankartla çıkmak güzel detaydı.

Milli takımlardan dönen oyuncuların yorgunluğu, defans hattında eksiklikler, oyuncuların formsuzluklarına rağmen alından 3 puan güzeldir.

Perşembe Molde, Pazar Bursaspor maçlarında bu futbol 2 maça da yenilgi yazar.

9 Eylül 2015 Çarşamba

Fırsatçılık?


Fenerbahçe sezon başından bu yana Kadıköy'de 4 resmi maça çıktı. İlk maçımız olan Shakhtar maçında en ucuz bilet 85 TL'ye satıldı, ikinci maçımız ise ligin ilk maçıydı, rakip Eskişehirspordu ve en ucuz bilet 80 TL'ye satıldı.  Ardından Atromitos maçında da yine 80 TL'ye bilet satışı yapıldı. Son oynadığımız Antalyaspor maçında da biletler 80 TL'ye satıldı

Ancak şimdi işler değişti, Şuradan da gördüğünüz üzere Fenerbahçe Bursaspor maçıyla beraber bundan sonra oynayacağımız maçların bilet fiyatını 100 TL'ye çıkarmış. Bunu hangi mantığa çıkararak yaptı gerçekten bilmiyorum. Bir önceki maç 80 TL'den satılan biletler 1 maç sonra nasıl oluyor da 20 TL daha fazla fiyata satılıyor?

- İnsanların 1 haftalık sürede gelirleri mi arttı?
- Stat her türlü doluyor, bari 100 yapalım da daha çok mu para kazanalım denildi?
- Zaten ülke olarak sıkıntılı günler yaşıyoruz, arada fiyatları arttırsak kimse bakmaz, karambolde gider diye mi düşünüldü?
- Kulüp batmak üzere ve bu 20 TL'lere daha çok ihtiyacımız var diye mi düşünülüyor?
- Yandex diyoruz kullanıyorlar, forma diyoruz alıyorlar, yürüyün diyoruz yürüyorlar, susun diyoruz susuyorlar denildiği gibi bu sefer de ''100'e satacağız ulan, alacaksınız'' diye mi düşünüldü?

Bu ve benzer bir çok soru sorabiliriz ama işin özeti Fenerbahçe taraftarı Akhisar maçında 100 TL verip maça girmemeli. Fiyatlar daha uygun olmalı. Yıllardır halkın takımı olmadığımızı açıkca söyleyen biri olarak bir kez daha bunun ne kadar da haklı olduğunu gördüm.

Fenerbahçe yönetimi Türkiye şartlarına uygun bilet fiyatları belirlemeli ve her kesimden Fenerbahçe taraftarını stada çekmelidir.

Tabii statta, sosyal medyada, bloglarda yıllardır bu fiyatların eleştirildiğini ancak hiçbir değişiklik olmadığını da söyleyelim.

Her geçen gün halktan uzaklaşan bir Fenerbahçe ile herkese iyi seyirler.

8 Eylül 2015 Salı

Fikstür


Futbol Federasyonu'nun yaptığı en güzel işlerden. Herkes işini gücünü maç saatlerine göre önceden ayarlıyor. Keşke tüm sezonun maç programı belli olsaydı desek de buna da şükür. Fenerbahçe'nin ilk yarı boyunca oynayacağı tüm maçların gün ve saatleri belli oldu. Maç saatlerinden ziyade park saatlerine bakıyorum. Özellikle herkesin izinde olduğu Pazar günü 5 maçımız var, erkenden parkta toplanırız. Onun dışında Perşembe günleri Avrupa Ligi maçlarımız var. İlk yarı boyunca 3 tane maçımız da 17:00'de başlayacak. Bu da güzel bir saat.  

4.Hafta - 13 Eylül 2015 Pazar 21:00 Kasımpaşa-Fenerbahçe  
Avrupa Ligi 17 Eylül 2015 Perşembe 20:00 Fenerbahçe-Molde 
5.Hafta - 20 Eylül 2015 Pazar 20:00  Fenerbahçe-Bursaspor 
6.Hafta - 27 Eylül 2015 Pazar 19:00 Beşiktaş-Fenerbahçe 
Avrupa Ligi 1 Ekim 2015 Perşembe 22:05 Celtic-Fenerbahçe 
7.Hafta - 4 Ekim 2015 Pazar 20:00 Fenerbahçe-Akhisar Belediyespor 
8.Hafta - 18 Ekim 2015 Pazar 17:00 Kayserispor-Fenerbahçe 
Avrupa Ligi 22 Ekim 2015 Perşembe 22:05 Fenerbahçe-Ajax 
9.Hafta - 25 Ekim 2015 Pazar 19:00 Fenerbahçe-Galatasaray 
10.Hafta - 29 Ekim 2015 Perşembe 19:00 Osmanlıspor-Fenerbahçe 
Avrupa Ligi 5 Kasım 2015 Perşembe 20:00 Ajax-Fenerbahçe 
11.Hafta - 8 Kasım 2015 Pazar 17:00 Fenerbahçe-Konyaspor 
12.Hafta - 21 Kasım 2015 Cumartesi 17:00 Mersin İdman Yurdu-Fenerbahçe 
Avrupa Ligi 26 Kasım 2015 Perşembe 22:05 Molde-Fenerbahçe 
13.Hafta 30 Kasım 2015 Pazartesi 20:00 Fenerbahçe-Trabzonspor 
14.Hafta 6 Aralık 2015 Pazar 19:00 Gaziantepspor-Fenerbahçe  
Avrupa Ligi 10 Aralık 2015 Perşembe 20:00 Fenerbahçe-Celtic 
15.Hafta 13 Aralık 2015 Pazar 19:00 Fenerbahçe-Başakşehir 
15-16-17 Aralık Türkiye Kupası 
16.Hafta 20 Aralık 2015 Pazar 19:00 Gençlerbirliği-Fenerbahçe 
22-23-24 Aralık Türkiye Kupası 
17.Hafta 28 Aralık 2015 Pazartesi 20:00 Fenerbahçe-Sivasspor


4 Eylül 2015 Cuma

Güneşin Oğlu


Haluk Bilginer, Özgü Namal, Ahmet Kural, Hümeyra, Bülent Emin Yarar ve Serkan Keskin gibi oyuncularun yer aldığı filmin daha güzel olmasını beklerdim.

Film oldukça güzel başladı, müzik falan derken dedim ''Güzel bir film, belli.'' ama sonunda aynı beğeniye ulaşamadım. Zaten filmden pek bir şey anlamadım. Belki de bir daha seyretmek lazım. Ya da yok ya bu film bir daha seyredilmez. Zaten ben fantastik filmleri sevmiyorum.

Haluk Bilginer'in ''Böyle bir kara sevda'' şarkısını söylemesi ve Özgü Namal'ın sempatikliği-güzelliği dışında filmden notum yok.

İzmitli yönetmen Onur Ünlü'ye de selam olsun.

Ama siz siz olun şarkıyı Haluk Bilginer'den şarkıyı defalarca dinleyin. Tıks.

3 Eylül 2015 Perşembe

2015/2016 Transferleri # 11 - Lazar Markovic


Harika geçen 2015/2016 sezonunun son transferi. Partizan ve Benfica günlerinden sonra 25 milyon euro gibi rakamla Liverpool'a transfer olan ancak beklentileri karşılayamayan Markovic için ilk söylenen özellik hızlı olması.  Hızı ve top sürme kabiliyeti ile beraber Fenerbahçe'de fark yaratmasını bekliyoruz. Bunun dışında hırslı olduğundan da bahseden bir çok kişi mevcut. Potansiyeli olan ancak sallantıda olan bir oyuncu. Kendini ispat etmek isterse oldukça fayda sağlar. Bekleyip göreceğiz. Hayırlı olsun.

2 Eylül 2015 Çarşamba

Eve Dönüş


Hiçbir suçu olmamasına rağmen bir insanın başına neler gelebileceği daha iyi anlatılamazdı. Askeri darbe sonrası hiç yoktan, bir kişinin şikayeti üzerine bir insanın hapse girmesi, işkenceye maruz kalması, 22 gün sonra ''Pardon'' denilerek serbest bırakılması. Polislerin insanlara nasıl yoktan işkenceler yaptığını, 1980'li yılları, darbeyi kısa ama net şekilde anlatmış bir film. 

Çok güzel film değil belki ama kötü de değil. 1 saat 40 dakika boyunca sıkılmadan izlersiniz. Bu arada Mehmet Ali Alabora başrol oynamanın hakkını vermiş. Filmin sonunda çıkan istatistiksel bilgiler ise oldukça düşündürücüydü.

Fenerbahçe 2 Antalyaspor 1


Moussa Sow'a veda, Nani'nin golleri, tribünde zirveye oynayacak sevinç. Günün öne çıkan 3 maddesi.

Fenerbahçe Antalyaspor maçına giderken keyifli maç olacak, Antalyaspor iyi takım, Eto'o gibi konuşmalar yapıyor ancak yine de Fenerbahçe'nin her geçen gün daha iyiye gideceğini düşünerek maçı bir şekilde kazanacağımızı söylüyorduk.

Maç öncelerinin keyifli yerlerinden Kalamış'da beklediğimiz maçın bu kadar güzel bir son ile biteceğini tahmin bile edemezdik.

Mücadelenin 90 dakikası olmasa da zaman zaman oldukça etkili bir Fenerbahçe vardı. Maçı ise tüm isimlerle beraber 90 dakika isteyen futbolcular topluluğu. Kimseden en ufak bir şüphem yok. Herkes forma için mücadele ediyor. Sahada yalancı hareket eden isim yok.

Van Persie'nin asisti ve Nani'nin golüyle devreyi 1-0 öne tamamladıktan sonra 2.yarı daha kolay olur desek de sakatlanan Ba'nın yerine giren Kadlec'in yaptığı hata ile şok bir gol yedik ve maç dengeye geldi. Uzatma dakikalarında ise kazanılan duran topu nefis bir şekilde kullanan Nani Fenerbahçe'yi milli maç arasına lider soktu.

Nani = Maçın adamı. Her geçen gün daha da ısınıyor. Golleri, asistleri tabiiki de konuşulur ama benim asıl beğendiğim olay bu kadar istekli olması. Toplu ya da topsuz oyun farketmiyor. Nani 90 dakika kazanmak için yılların Fenerbahçelisi gibi mücadele ediyor. O yüzden şimdiden bir çok Fenerbahçe taraftarı için sevilen isim oldu.

Kjaer çok iyi, Van Persie ilk 45 dakika iyiydi, 2.yarı yalnız kaldı çok top kaybetti. Yorgunluk da var tabii. Diego yine en çok eleştirilen ama sahada en çok bir şeyler yapmak isteyen futbolcumuzdu. Yaptı-yapmadı sabaha kadar konuşuruz ama gerçek olan bir şey var, Diego formayı vermemeye devam eder. Şener yine çok iyiydi, Gökhan formayı alamaz demeye devam ediyorum. Diğer oyuncularımız ise idare eder bir oyun oynadılar.

Nani ve vücudu. Kasları.

Tribünler bir olsun demiştik bu maç bir adım atıldı. Migros'un tezahuratına karşılık veren bir Okul açık. Anadolu GFB'den GFB'ye. Yaklaşık 1 dakika boyunca Migros - Okul Açık tezahuratına katıldık. Daha sonra yine herkes kendi tezahuratlarına devam etti.

Fenerbahçe'nin bir çok güzel tezahuratı olduğunu düşünüyorum ancak kullanamıyoruz. Eskiden ''Hep inandık, ne cimbom ne kartal, neyleyim cebimdeki milyon doları, çok sevdik çok, '' gibi bir çok beste söyleyen tribünler şimdi sabit beste sırasıyla devam ediyor. Bir de tribünün en ateşli yerinde, herkesin ayakta olduğu anda nasıl oluyor da arabesk besteye geçiliyor anlamıyorum.

Okul Açık'da olmaktan da, maçı izlediğimiz bölümden de çok memnunuz be.

Gol sevinci hayatımda statta en çok sevindiğim goller listesinde ilk 5'e girer, Kadıköy'de tribünde bu kadar karıştığımız maç çok yaşamadım. Harikaydı.

Normalde tribünde öyle frikiklerde falan ''Gol olacak kesin, rahat olun'' falan tazrı konuşmam ama bu golde net öyleydim. Yanımda bulunan arkadaşlara bunu defalarca söyledim. Hissetmek.

Maç öncelerini Kalamış'da geçirmek şu an Yoğurtçu Parkı'nda geçirmekten daha başarılı oldu. 4 maç öncesi Kalamış'a gittik. 3 galibiyet, 1 beraberlik. Parkta koku bitti-bitiyor ama ilk maç nerede olacağımıza ortak karar veririz.

15:30 İzmit'ten başlayan yolculuk gece 02:00'de Kayseri otobüsünün beni İzmit'te indirmesiyle son buldu. 

Kadıköy'de yine 5 gün içinde iki maça gideceğiz. Önce Avrupa Ligi'nde Molde ardından Bursaspor. Sezon yavaş yavaş daha da ısınıyor.

Daha gidilecek çok maç var.



Potansiyel


Davet edilenler-edilmeyenler konuşulmaya devam etsin ben uzun yıllardır bu kadar potansiyelli milli takım görmedim. Ya da özellikle potansiyel var diye yıllardır izlediğimiz isimlerden dolayı büyük beklenti içine girdik. Caner, Şener, Mehmet Topal, Arda, Selçuk, Hakan, Burak gibi kimsenin ilk 11 oynamasına itiraz etmeyeceği 7 isim. Bunların yanında Ozan, Alper, Volkan, Gökhan, Yasin, Mehmet, Oğuzhan gibi çok şey beklenen isimler. Yarın akşam Türkiye'nin Letonya ile oynayacağı maçı büyük bir merakla bekliyorum. Umarım kazanırız ve Avrupa Şampiyonası yolunda önemli bir adım atarız. Yoksa bir çok kez yazdığım gibi şu müthiş jenerasyona yazık olacak.