25 Kasım 2019 Pazartesi

İnanıyorum


Sen göster mücadele, boyun eğme kimseye...
Mücadele et yeter ki iste...

Fenerbahçe taraftarlarının yıllardır tribünlerde bu ve benzer tezahüratlar söylediğini duyuyoruz. Mücadele edin, formayı terletin, biz sizden mücadele etmenizi istiyoruz, formanın hakkını verin, kupalar önemli değil... gibi cümleler, tezahüratlar duyuyoruz. Ancak bugün gelinen noktaya baktığımız zaman takım skor almadığı gün tüm bu cümlelerin yalan olduğunu görüyoruz. Nerede 3 puan diyenler bir hayli fazla oluyor. Evet Fenerbahçe Malatyaspor deplasmanında kazanamadı ve 1 puanla ayrıldı ancak ben yapılan mücadeleden son derece memnunum. Ligin en çok gol atan takımı, en iyi takımlarından biri, en çok pozisyona giren takımı gibi ünvanlara sahip olan Yeni Malatyaspor deplasmanında bir takım bu kadar oynar. Hakemin yaptıkları, futbolcuların beceriksizlikleri, Ersun hocamın yanlış değişiklikleri, takımın eksik futbolcuları konuşulur elbette ancak Fenerbahçe sizin sandığınız kadar da her deplasman ya da iç saha maçı gidip kazanacak bir takım değil. Hoş tüm bunlara rağmen maç elimize geldi. Artık Fenerbahçe taraftarları bunun farkına varmalı. Fenerbahçe zaman zaman bu sonuçları ya da daha kötülerini aldı, bundan sonra da almaya devam edecektir. Açıkcası ben takımın mücadele edip etmemesine bakıyorum ve bana göre Fenerbahçe bu sezon takım halinde o mücadeleyi gösteriyor. Sezonun daha başı. Skora göre değil de, oynanan oyuna ya da oynadığımız takımlara göre değerlendirme yapsak hiç fena olmaz.

Şeytan Ayrıntıda Gizlidir


Hayatta en çok kitabını okuduğum ve en çok sevdiğim yazar olan Ahmet Ümit'in geçtiğimiz günlerde bir podcast programı izledim. O programda ''Sizin kitaplarınız neden dizi ya da film olmuyor?'' sorusuna 2004 yılında Şeytan Ayrıntıda Gizlidir dizisinin yapıldığını söyleyerek cevap verdi. Ve hemen izlemeye başladım.

Şeytan Ayrıntıda Gizlidir Ahmet Ümit'in yazdığı bir öykü kitabı. Kısa kısa 18 hikayeden oluşan polisiye bir kitap. İlk baskısı 2003 yılında yapılmış. Ben okumadım. Ancak böyle bir dizi olduğunu görünce Youtube üzerinden izlemeye başladım.

Başkomser Nevzat rolüyle efsane oyuncu Çetin Tekindor, Ali rolüyle Nejat İşler, Zeynep rolüyle İrem Altuğ. Fırat Tanış, Meral Çetinkaya, Turgay Tanülkü, İhsan Devrim, Mete Horozoğlu, Gazenfer Ündüz, Ayhan Taş, Beyti Engin, Yalçın Bulut, Ayhan Bozkurt, Ali Sürmeli, Nuri Alço, Mustafa Keser, Cezmi Taşkın, Cemal Toktaş gibi isimler bu 13 bölümlük mini dizide yer alan diğer isimler.

Polisiye yerli dizi izlemeyi özlemişim. 2004 yılında değil de, 2019 yılında yapılsa ortaya çok daha kaliteli bir yapım çıkardı. Yine de o yıllara rağmen özellikle oyuncu kadrosu ile beraber iyi dizi diyebileceğim bir yapım olmuş.

Sakin giden bölümlerin birden patlama yapması herhalde polisiye kitapların ve dizilerin en güzel olayı. İnsan birden ne oluyoruz diyor.

13 bölüm, ben Youtube üzerinden izliyorum. Yayın kalitesi kötü ama izleniyor. Keşke zamanında yüksek kalite ile izleme şansım olsaydı.

Müziklerini Melih Kibar yapmış. Ben çok beğendim.

Kitabı temin edip okuyacağım ama dileyen PDF olarak buradan okuyabilir.

12 Kasım 2019 Salı

Kocaelispor 3 Fatsa Belediyespor 0


Kocaelispor evinde Fatsa Belediyespor'u 3-0 yenerek liderliğini sürdürdü. Goller Yakup Alkan, Burak Süleyman ve Kemal Can Aydemir.

Kocaelispor maç boyunca çok iyiydi, çok istekliydi ve rahat bir galibiyet aldı. 

Güzel bir havada tribünlere gelen binlerce Kocaelispor taraftarı evlerine mutlu gitti. Uzun zaman sonra tribünler bu kez iyi dolmuştu. Fotoğraf yansıtmıyor atmosferi.


Burak Süleyman. Bir kez daha.

Kocaelispor ile Fatsa Belediyesporlu futbolcular sahaya güzel pankartla çıktı.


12 hafta sonunda 8 galibiyet, 1 beraberlik ve 3 mağlubiyet. 25 puanla liderlik. 23 ile en çok gol atan takım.

Kocaelispor Pazar günü Kemerspor 2003 deplasmanında.

Kocaelispor bu sezon ilk kez 3 maç üst üste kazandı.

Sadece arşivde yerini alması açısından yazılan bir yazı. Oradaydım.

Fenerbahçe Beko 90 Bayern Münih 82


Fenerbahçe Beko-Bayern Münih maçına giderken Fenerbahçe oyuncularına ve koça bu kadar yaklaşacağımı tahmin etmezdim. Ancak bu anı yaşadığım bir güne dönüştü.

Cuma günü çalışmadığımdan erken saatte İstanbul yollarına düşüyordum. Aslında açıkca söylemek gerekirse giderken basketbol ya da futbol maçına gideceğim bile belli değildi. Eğer bir yerlerden bir kombine bulabilirsem bu 2 maçtan birini salonda ya da statta takip eder, olmazsa Kadıköy'de izlerim diyordum. Havanın 20 derece üstü olması ve güneşli bir gün beni evden sokağa, Fenerbahçe'ye doğru atıyordu.

Kocaeli'den stada ya da salona ulaşmak gayet kolay. Daha önce yazmıştım ama tekrar etmek gerekirse, Kocaeli'den direkt otobüsle Harem, oradan servis ile gidebilirsiniz, Kocaeli'den belediye otobüsü ile Kartal'a, oradan metro ile Kadıköy'e ya da Yenisahra'ya - oradan salon 10 dk - gidebilirsiniz, ya da Kocaeli'den Gebze otobüsüne binerseniz sizi Marmaray durağında indiriyor, oradan Marmaray ile direkt Söğütlüçeşme durağına gidebilirsiniz. Üstelik zaman açısından bu saydıklarım en fazla 2 saat sürüyor. Yani kendi aracınızla gitseniz bu kadar hızlı gidemezsiniz. Maliyet olarak da düşük olduğunu belirtmeme gerek yok.

Maça Fenerbahçe'nin Sarı Tribün'ünün müdavimlerinden Cem abinin -Cem Ağrak- ayarladığı kombine ile girdim. Yerim Sarı Tribün. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum.

Bir Suadiye sahil, Caddebostan, Bağdat Caddesi taraflarında güneşli havanın tadını çıkardıktan sonra erken saatte salonda oldum. Direkt içeri giriş yaptım.

İçeri girdiğimde Fenerbahçeli basketbolcular şut idmanı yapıyordu, Obradovic hemen önümde Gherardini ile sohbet ediyordu. Datome ile fotoğraf çekildim, Obradovic'e sormaya çekindim. Oyunculara bu kadar yakın olmak iyi olaydı.

Maç saati yaklaşırken tribünde yerimi aldım.

Sarı Tribün; Sarı Tribün'ün dolu olduğu maç değildi. Normalde daha çok doluyor ancak gerek maçın Cuma olması, gerek futbol maçı tercihi nedeniyle normal kemik tayfanın olmadığını söylediler. Yine de elimizden geldiği şekilde Fenerbahçe'ye tezahürat yaptık, maç boyunca susmadık ve takımı destekledik. Yılda 1 kez girdiğim Sarı Tribün için analiz yapacak halim yok ancak o tribünün en azından 200 kişi ile efsane boyuta ulaşacağını gözlemledim. Fenerbahçe Spor Kulübü biraz ucuza kombine satarak, tribünün abileri ile irtibata geçerek o tribünün tezahürat anlamında çok daha başka seviyelere gelmesini sağlayabilir. Ayrıca gelen insanların da biraz daha o tribünün hakkını vermesi gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta salonda tribün grubu olarak o bölüm var.

Maç öncesi açılan dev bayrak güzeldi.


Maç; Fenerbahçe Beko maçı 90-82 kazandı. Ancak hem savunmada, hem hücumda özlediğimiz takımı yine göremedik. Evet zaman zaman parlamalar oluyor ancak ne akıcılık var, ne iyi ve hızlı paslaşma var, ne savunmada ne yaptığını bilen oyuncular var. Devamlı aynı şutları yiyor, devamlı aynı şekilde sayı yiyoruz. Evet elbette daha çok erken ama Fenerbahçe Beko acilen toparlanmalı. O yetenek havuzunun olduğunu bilip de bu oyunu izlemek daha üzücü oluyor.

Bir basketbol takımı bu kadar basit şut kaçırmaz. Gerçekten akıl almaz işler oluyor. Boş turnikeler kaçıyor, seken toplar rakiplerin kucağında kalıyor, anlamsız top kayıpları geliyor.

Williams 19 sayı, Melih 14 sayı, Sloukas 13, De Colo 12 sayı ve Kalinic 10 sayıyla oynadı. Kalinic 5 asistle asist lideri, Vesely 4 ribaund ile ribaund lideri -4 mü?-

Maçın son çeyreğinde bir pozisyon sonrası Fenerbahçeli 3 taraftar ile Bayern Münih benchi arasında bir münakaşa yaşandı. Ancak olayı koşup gelen Obradovic çözdü. Gelip taraftarlara aşırı bağırarak yerlerine oturmalarını sağladı. Maç biter bitmez ise gidip o taraftarlardan özür diledi. Çok acayip bir sekanstı.

De Colo'yu Fenerbahçe Beko forması ile izlemek.

Kırmızı ürünle bu salona gelen taraftarların dışarı çıkartılmasını istemek çok mu ağır olur? Sarı gözükmek için büyük çaba harcayan Fenerbahçe tribünleri böyle insanları gerçekten görmemeli. Kırmızı üst ile kimse maça gelmemeli. Bir kişi de Fenerbahçe forması üstüne kırmızı şapka ile gelmiş. Hiç kendine neden diye sormuyor mu?

Fenerbahçe salonunda alt kat gerçeği var. Maçın çok fazla içindesin. Üst katlar ile çok farklı.

Fenerbahçe Beko'nun önümüzdeki 3 maçı; Cska, Barcelona ve Asvel ile. Hepsi deplasman. Kabus gibi fikstür.

İş durumlarını ayarladıkça bundan sonra salona daha çok gitmeye çalışacağım.

Bir maç yazısının daha anı olarak buraya yazdım. Yıllar sonra dönüp bakmak keyifli olacak.