27 Haziran 2015 Cumartesi

José Fernando Viana de Santana
































Fenerbahçe'de antrenmanlar sürüyor. Çok şey bekliyoruz senden koca adam.

David Ospina Ramírez

Arjantin Kolombiya'yı penaltılar sonucu 5-4 elerken maçın adamı Kolombiya kalecisi David Ospina seçildi. Ospina'nın bu kurtarışı ise maçın hareketi oldu. Fenerbahçe'ye gelirse büyük olay olur.


26 Haziran 2015 Cuma

Şımarık Türk Toplumu





















Bursaspor'un 1997 doğumlu futbolcusu Enes Ünal Manchester City'de. Sadece şu cümle bile acayip mutlu ediyor insanı. Enes ve Manchester City. Agüero, Nasri gibi yıldızlarla antrenman. Zaten yetenekli olduğu belli olan bir futbolcuydu. Türkiye'de kalıp bir yerlere gelmektense genç yaşta avrupa'ya çıkmayı tercih etti. Sadece bu bile Enes'in takdir edilmesi gereken bir özelliği. Sonuçta Enes 18 yaşında genç bir çocuk. Çocuk yaşta hayallerinin peşinden İngiltere'ye gidiyor. Çok büyük olay. Ve bu konunun yazılma nedeni. Türk toplumunun şımarıklığı. İnsan aslında hiç yorum yapmamak istiyor ama dayanamıyor. En azından ben bir şeyler karalamak istedim.

Enes Ünal'ın Manchester City transferinden sonra sosyal medyada 27 Şubat 2015 tarihinde paylaştığı bu fotoğraf yer almaya başladı. Hakkında saçma yorumlar. Küfürlü ya da dalga geçer cinsten. ''Yok Elif Şafak okuyarak ufkunu falan açamazmışsın, yok çoğu boş kitapmış.'' hepsi beş para etmez yorumlar. Hayatında tek bir kitap okumayan insanlar bu çocuğu kitap okuyor diye eleştiriyordu. Bunun adı kıskançlık, bunun adı bok atmak, bunun adı karalamak, bunun adı eleştirecek bir şey bulamadıklarından bu kulvara yönelmek. 

Enes Ünal'ın kitap okuma alışkanlığı ile sözlerini yazmadan şunu yazalım. Enes Ünal sizin televizyondan takip ettiğiniz takımla idmanlara çıkarken, maçlara çıkarken siz ''O kitapları okuyarak bir bok olamazsın.'' demeye devam edin. Enes Ünal 18 yaşında, oldu.

"Ufkumu açabilecek her türlü kitabı okuyorum. Bazen gidiyorum uzun süre kitap rafları arasında dolaşıyorum; tutku biraz da... Son olarak vücut diliyle ilgili bir kitap okuyorum. Çevremdeki insanlar bu yönümün biraz eksik olduğunu gördü. Ben de bu eksikliği giderebilmek için vücut dili kitabı okuyorum. ''
"Farklı bir kitap okuma tarzım var. Birkaç kitabı bir arada okuyorum. Bazen biyografi, bazen roman...Başucumda kitaplarım durur ve ben o anki durumuma göre birini seçip okurum. Kitap okumanın dışında başka bir şey yaptığımı söyleyemem."
 "Okuduğunuz kitaplar düşüncelerinizi değiştirebiliyor. Futbolcuların ya da diğer başarılı kişilerin biyografilerini okumayı seviyorum. Onların yaşadığı zorluklara bakarak kendi yaşayabileceğim zorlukları görüyorum ve buna göre önlem alıyorum"
Enes Ünal'ın şu röportajını okuyabilirsiniz. 

FC Barcelona


Koleksiyonun güzel atkılarından. Direkt store'dan alınma. Serhat abi getirmişti sanırım. Etiketi üstünde duruyor.

25 Haziran 2015 Perşembe

Balıkçı # 2


Manchester United'ın yıldız futbolcusu Robin Van Persie de balık tutmayı seven futbolculardan. Yalnız sağlam tutmuş be. Ben istavrit ve mezgit tutmaya devam edeyim.

2015/2016 Transferleri # 2 - Şener Özbayraklı


Transfer sezonu güzel devam ediyor. Kjaer'den sonra geçen sezon Bursaspor formasıyla sağ bekte yaptığı olumlu hareketlerle adından söz ettiren, tüm ülkenin dikkatini çeken Şener Özbayraklı'yı da 4 yıllığına renklerimize bağladık.

Şener Özbayraklı 1990 doğumlu, futbola 13 yaşında Borçka Gençlerbirliği takımında başladı, lisansı çıktığı gün Biyoloji öğretmeni olan babası tayin olduğu için bu takımdan oynayamadan ayrıldı. Yeni Pelitlispor takımına transfer oldu, 3 sezon oynadı. Daha sonra sırasıyla Arsinspor, Ankaraspor, Keçiörengücü, Bugsaşspor forması giydikten sonra 2013 yılında Bursaspor'a geçti. Altyapı'da forvet olarak başladığı kariyerine Abdullah Ercan yönetimindeki U18 milli takımında sağ bek olarak devam etti. Abdullah Ercan'ın bu kararı sonrası hocaları da Şener'i sağ bek olarak değerlendirdiler. Ve Şener için bu sayede sağ bek oynama şansı geldi. Şener belki forvet oynasa buralara gelemeyecekti.

Şener alt liglerden geldiği Süper Lig'de anında adından söz ettirmeye başladı. Devre arası geldiği Bursaspor'da o sezon 2.yarıda 16 maça ilk 11'de başladı, bir sonraki sezon 42 maç ve bu sezon 41 maçta forma giydi ve forma giydiği süre boyunca elinden geleni yapmaya çalıştı. 

Özellikle ofansif anlamda daha iyi oynadığını hem izlediğimiz sürece hem de onu çok daha uzun süredir takip eden insanlar sayesinde biliyoruz. Ortaları çok daha iyi ama kendisinin de söylediği gibi defansif anlamda zaafları mevcut. Özellikle kademe konusunda eksiği olduğunu biliyoruz.70-80 metrede oynadığı için kondisyonunun gayet iyi olduğunu da söyleyebiliriz. Gökhan Gönül'den ofansif anlamda iyi, defansif anlamda bir oyuncu diye rahatlıkla tanıtabiliriz Şener'i. Yalnız ofansif anlamda iyi dediğimiz Şener'in gol ve asist sayılarının bu kadar düşük olması da normal değil. Bursaspor formasıyla sadece 1 golü var. Bu sayıları arttırması onun formayı alış süresini çok daha hızlandırabilir.
Şener'in saha içi özelliklerinden ziyade saha dışı açıklamaları da dikkat çekici, hem kendi ile, hem genel futbol dünyası ile ilgili düşünceleri oldukça dikkat çekiyor. Mesela Bursaspor'a geldiği ilk sezondan sonra ''Futbolcu kendine ihanet etmeyecek. Uykuna, gezmene ve yediklerine dikkat etmelisin. Çok farklı bir iş yapıyoruz. Diğer insanlar gibi yaşayamayız. Gece uyumayıp ertesi gün antrenmana çıkınca sakatlanırsınız. Sonra kimseye bir şey anlatamazsınız. Vücudumuzu iyi kollamak zorundayız. Biz kendimize ne kadar bakarsak o kadar uzun süre üst düzey futbol oynayabiliriz. Tabii bu noktada gençlere yol gösteren insanların da olması çok önemli. BUGSAŞ'ta Abdullah Gün ve Mustafa Er abilerim çok güzel örnekler verdi. Genç yaştayken "Ben oldum, tamamdır" derseniz bir anda yere çakılırsınız. Bunun çok örnekleri var. Bu durumu yaşamamak için hayatımıza dikkat etmeliyiz. '' açıklaması 1990 doğumlu bir genç için oldukça önemli. Şener buraya neden geldiğini adeta bu cümleleriyle kanıtlıyor. Onun dışında mesela '' BUGSAŞ'ta forma giyerken orta açmak için çok çalıştım. Günümüz futbolunda artık ortaların pas gibi olması gerekiyor. '' açıklaması da çalışma isteğini ortaya koyuyor. 

Şener Özbayraklı 1990 doğumlu, Bursaspor'da oynadığı futbol, saha dışı açıklamaları, kendine örnek aldığı kişiler, hedefleri ile beraber Fenerbahçe'de olmayı sonuna kadar hakeden bir oyuncu olduğunu bizlere gösteriyor.

Bundan sonra sahne Şener'in. Gökhan Gönül gibi Türkiye'nin en iyi yerli sağ bekinden formayı almak hiç de kolay olmayacak, büyük bir rekabet yaşanacak. Tabii bu rekabette kazanan Fenerbahçe olacak.

22 Haziran 2015 Pazartesi

A River Runs Through It


Yaklaşık 15 yıldır babamla başladığım balık tutma alışkanlığım devam ediyor. İlk babamla başladım, sahilden tekne kiralar balığa çıkardık. İstavrit, Mezgit ne bulursak tutardık. Bazen barajlara, göletlere giderdik. Amacımız daha büyük ve farklı tarzda, lezzette balıklar tutmak. Resmen doğa içinde keyifli bir macera. Daha sonra babam emekli olduktan sonra denize sıfır bir ev alınca hemen orada kendimize ufak bir tekne edindik. Artık tekneyle neredeyse her gün -yazın- çıkıyoruz. Huzur buluyoruz, mutlu oluyoruz. İnsanın hayatta bu kadar ucuza keyif alacağı, huzur bulacağı ve sonucu güzel biterse karnını doyuracağı çok şey yok. Balık tutmaktan asla vazgeçmeyin. Böyle bir alışkanlığınız yoksa bir an önce çok ucuz paralara bir çapari, olta edinin ve balık tutmaya başlayın.

Gelelim filme. Öncelikle filmi de şansıma böylesine bir özel günde izledim. Babalar Günü'nde papaz bir babanın oğullarına balıkçılığı öğretmesi, ailenin yaşadıkları. Çocuk yaşta beraber gidiyorlar balık tutmaya, daha sonra bu alışkanlıklarından asla vazgeçmiyorlar. Biri gazeteci oluyor, biri üniversite'yi başka bir şehirde kazanıyor. Anne, baba ve neredeyse yaşıt 2 çocuk. Aile hayatlarına devam ederken büyük çocukları okul bittiğinde geliyor tekrar evine. Tabii alışkanlık değil bir tutku onlar için balık tutmak. Ne zaman boş bir vakit olsa doğru kendilerini nehir kıyısında alıyorlar. Giriyorlar içine başlıyorlar balık tutmaya. Birbirleri ile rekabet ediyorlar ama bundan da inanılmaz bir keyif alıyorlar. Paul ve Norman kardeşler. Norman bir kıza aşık oluyor ve evleniyor, küçük kardeş Paul ise içkiye ve kumara düşkün. Tavırları, hareketleri, mimikleri nefis. Norman ise daha ağır başlı. Aralarında ise tam bir abi-kardeş ilişkisi var. Birbirlerini resmen tamamlıyorlar. Hayat mücadelesi ve balık tutmak üzerine bir film desek yanlış olmaz.

1992'de en iyi görüntü yönetmeni ödülünün de verildiği filmde Paul'u Brad Pitt, Norman'ı Craig Sheffer ve babalarını da Tom Skerritt oynuyor. Brad Pitt filmde 29 yaşında. Karizma ve yakışıklılık anlamında zirve olabilir. Craig Sheffer oyunculuk anlamında öne çıkıyor. 

Buraya çok film yazmıyorum ama önerdiğim ender filmlerin de genelde çok güzel filmler olduğunu düşünüyorum. İzleyin, pişman olmazsınız.

Filmin finali mi? Onu pek sevmeyeceksiniz.

20 Haziran 2015 Cumartesi

Into The Wild


Keşke buraya havalı kelimelerle bu filmi tam olarak anlatabilseydim. Gerçi bu filmi anlatmak pek mümkün değil. Hayatınızdan 2 saat 15 dakikanızı ayırın ve bu filmi bir an önce izleyin.

Herkesin içinde bir şeyleri geride bırakarak buradan uzaklaşmak, sadece kendi mutluluğunu düşünerek hareket etmek gibi planları vardır. İşte Christopher Johnson McCandless bizim hayallerimizi gerçekleştiren, hayallerinin peşine düşen Amerikalı bir gezgin. Her şeyi geride bırakıyor ve Alaska yolculuğuna başlıyor. Ve daha sonra yaşadıkları, edindiği dostlar, zorlu şartlar. Spoiler de vermek istemiyorum. Daha sonra bir şeyler yazarım belki. İzleyin, hemen izleyin.

Christopher Johnson McCandless.

Şarkıları da ayrı bir güzeldir. Onları da mutlaka dinleyin. 

19 Haziran 2015 Cuma

F.C. Internazionale Milano


2013 yılında Milano'dan Bülent abinin getirdiği bir atkı. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum. Koleksiyonun güzel ve özel parçalarından.

Teşekkürler


Pierre Webo ; 3 sezon, 53'ü ilk 11 89 maç, 33 gol, 11 sarı kart, 1 kırmızı kart, 5.157'.
Selçuk Şahin ; 12 sezon, 223'ü ilk 11 335 maç, 20 gol, 64 sarı kart, 3 kırmızı kart 20.077'.
Mert Günok ; 6 sezon, 48'i ilk 11 51 maç, 2 sarı kart, 4.530'.
Egemen Korkmaz ; 3 sezon 80'i ilk 11 83 maç, 6 gol, 19 sarı kart, 1 kırmızı kart, 6.884'.
Bekir İrtegün ; 6 sezon, 133'ü ilk 11 154 maç, 9 gol, 43 sarı kart, 1 kırmızı kart, 12.278'.

Webo'nun Kasımpaşa maçında, Bursaspor maçlarında attığı goller, Selçuk'un ilk 11 oynamamasına rağmen her forma giydiğinde yetenekleri ölçüsünde sergilediği mücadele, Galatasaray'a attığı goller, Mert'in Trabzonspor deplasmanında kurtardığı penaltı ile gelen şampiyonluk, Egemen'in ne zaman forma giymeye başlasa takımı ayağa kaldırması, Bursaspor, Konyaspor maçında attığı kritik goller, Bekir'in yine formayı ne zaman giyse bir şeyler yapmaya çalışması, asla sorun çıkarmaması, açıklamaları, Kasımpaşa maçında attığı gol.


Bu oyuncuları böyle de hatırlayabilirsiniz. Gördükleri kırmızı kartlar, kademe hataları, pas hataları, kaçdırdıkları adamlar, kaçırdıkları goller ile de hatırlayabilirsiniz. Bu karar size kalmış. Ben forma için yıllardır elinden geleni yapmaya çalışan bu 5 futbolcuyu her zaman iyi hatırlayacağım. Çubuklu için yetenekli doğrultusunda ellerinden geleni yaptılar, asla saha dışında bizleri utandıracak davranışa imza atmadılar, kötü açıklama yapmadılar ve yıllarca forma için katkı sağladılar.

Forma için yaptığınız her şey için teşekkürler.

18 Haziran 2015 Perşembe

2015/2016 Transferleri # 1 - Simon Kjaer

Herhalde son yılların en güzel transfer dönemini yaşıyoruz. Eskiden gazeteleri alır ona göre yorumlar yapardık. Gazete manşetleri ile gaza gelirdik. Artık iş biraz daha sosyal medya'ya yansıdı ama yine de büyük keyif alıyoruz. Böylesine dönemleri menejerlik oynadığımız dönemlerden hatırlıyoruz. Sezon biter bitmez yaşanan onlarca transfer teklifi, gelenler-gidenler. Daha küçükken hile yapmayı da buradan öğrendik. Transfer bütçesi yüksek takıma girer kadroda düşünmediğimiz oyuncuyu yollamaya çalışırdık. Tabii bu her zaman kolay olmazdı. Bazı futbolcular gitmek istemez, yaptığımız açıklamalarla beraber takımdan soğuması sağlanırdı. Hatta bazen oyuncuyu serbest bırakmak isterdim fakat isteğime yönetim olumlu cevap vermez kapının önüne konulan ben olurdum.

Bu sezon adeta bir oyun gibi transfer dönemi geçiren bir Fenerbahçe var. Bundan asla şikayetçi değiliz. Futbolun keyifli dönemlerinden biridir. Ve tabii bu transfer sezonunun daha keyifli hale gelmesi için adı transfer dedikodularına çıkan futbolcuları kadromuza katmak lazım. Yakın zamanda kulüp yöneticilerinden ''7-8 oyuncu transfer edeceğiz.'' açıklaması çıktığından beri heyecanla basını takip eder olduk. Ve o 7-8 oyuncunun ilkini Kjaer ile yaptık. 

Danimarkalı milli oyuncu Simon Kjaer'i 7.650 Milyon Euro karşılığında renklerimize bağladık. Öncelikle aldığı paradan bahsedecek olursak sonuna kadar helal olsun. Henüz sahaya çıkmamış bir oyuncu için burada ''çok para vermişiz- o paraya daha iyileri alınır.'' gibi ifadeler kullanmak haksızlık olur. Çıksın oyununu oynasın bakalım aldığı parayı hakediyor mu, haketmiyor mu?

26 yaşındaki Simon Kjaer Midtjylland'da başlayan kariyerine daha sonra Palermo, Wolfsburg, Roma ve son olarak Lille takımlarını sığdırdı. Tabii bu liglerin özellikle çok üst takımları olmadığından maçlarını takip etmek bizim açımızdan kolay bir şey değildi. Türkiye'de yıllardır bu takımların maçları açık kanaldan yayınlanmıyor. Ya sezonda büyük maçları yayınlanıyor ya da maçlarını kolay ulaşamadığımız değişik platformlar - tivibu - yayınlıyor. Benim için o yüzden bilinmeyen bir futbolcuydu. Tabii adı bizle anılmaya başlandıktan sonra başlayan video izleme, hakkında yazı okuma gibi olaylara kalkıştığımızdan artık Kjaer'i az çok tanıyoruz.

Özellikle insanların anlattıklarına ve videolardan izlediklerimize bakarsak Kjaer oldukça garantici bir oyuncu. Etliye sütlüye karışmıyor. Topu taca ya da kornere atmaktan asla çekinmiyor, gelir gelmez direkt uzaklaştırma yoluna gidiyor. Daha sonra çalım atmayı asla sevmiyor. Top ayağına gelince çalım atma fırsatı da olsa bunu yapmıyor, yana pas ya da uzun pas ile topu anında uzaklaştırıyor. Uzun pas dedik. Özellikle bazı videolarında gördüğümüz üzere uzun pasları atmayı çok seviyor ve büyük oranda da isabet sağlıyor. Türkiye'de özellikle işimize yarayacağı bir özelliği. Frikik atıyor. Nantes'a, Lorient'e attığı golleri izledim. Tabii çok iyi vurmuyor sanırım ama ayağının iyi olduğunu söylemek hata olmaz. Türkiye'de de kesinlikle zaman zaman topun başına geçecektir. Çok hızlı değil ama yavaşta değil. Ortalama üstü. Pozisyonlarda olması gereken yerde oluyor. Stoper oynamasına rağmen kariyerinde şu ana kadar sadece 2 kırmızı kartı var. Bu da olumlu özellik. Türkiye'de bu sayının artma şansı tabiiki de yüksek. İşin magazinsel boyutuna bakarsak giyinmesi, dövmeleri, saçları ile beraber tarz bir oyuncu. Genç kızların sevgilisi olabilir.


Sonuç olarak Fenerbahçe'nin bir çok kişinin çok yakından tanımadığı ama oynadığı takımlara, milli olma sayısına baktığımızda hiç de fena olmayan bir adamı aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Fenerbahçe ile 4 yıllık sözleşme imzaladı. Umarım 4 yılı da Fenerbahçe'ye fayda sağlayarak geçirir. Biz şimdiden çok sevdik. Zaten Fenerbahçe'nin transfer yapması ne kadar güzel bir şey ise, sarışın topçu transfer etmesi daha güzel. Çünkü çubuklu formaya en çok yakışanlar sarışınlardır. Hoşgeldin Kjaer - Simon Keer

13 Haziran 2015 Cumartesi

Vitor Pereira İzlenimleri


Türkiye'ye geleli 2 gün oldu. Şimdiden hocam diyebildiğim bir isim. Bunu henüz geleli çok kısa bir zaman olmasına rağmen başardı. Samimiyetine inanıyoruz. Söylediği her şey taraftarları etkileyen cümleler.

Fenerbahçe taraftarları yıllardır kendinden bu kadar emin, bu kadar hitabet gücü olan hoca görmedi. En son gelir gelmez bu kadar net ve etkili konuşan Ersun Yanal hocamın bizi Nisan'da şampiyon yaptığını düşünürsek Pereira hocamla başarı tesadüf olmayacak.

Bugün Fenerbahçe Tv'ye konuk oldu. Söylediklerinin hepsi değerli şeyler. Özellikle bazı cümlelerini ayrı ayrı değerlendirmek, not etmek ve gelecekte bakmak lazım. Başlayalım;

'' Fenerbahçe çok büyük bir kulüp. Buraya bunun bilincinde olarak geldim. Çok büyük taraftara sahip, çok geniş kitlelere hitap edebilen, stadında fantastik atmosferler oluşturabilen bir kulüp. ''

Fenerbahçe'yi gayet iyi tanıyor. Belli bizi iyi araştırmış. Taraftarlarımızı da biliyor, statta oluşan atmosferi de. Tabii o atmosferin başkan tarafından engellendiğini de biliyordur umarım. Bilmiyorsa şahit olmasın. Yöneticiler hocanın söylediklerine kulak verip ''fantastik atmosfer'' olmasını sağlasın. Fenerbahçe o taraftarları ile çok daha güçlü bir takım olacaktır.

'' Fenerbahçe kupalarla, şampiyonluklarla yaşar ve tarihi bunlarla doludur. ''

Şunu geldiği 2.gün söylemesi o kadar önemli ki, geçen sezondan sonra bu sezon böyle açıklamalar bizi doğal olarak gaza getiriyor. 

 '' Şu anda bizim yapmamız gereken önümüze bakıp kuvvetli bir takım kurmak. Şampiyon olmak için, kupalar kazanmak için; biz buna mecburuz. Fenerbahçe’de aynı benim gibi kazanmak için yaşayan ve yoluna devam eden bir kulüp. Ben de kazanmak için yaşarım. Fenerbahçe’nin de bu yönüyle bana son derece uygun olduğunu ve bana her türlü şartı sağlayabildiğini gördüm, bu yüzden de buradayım. ''

Kuvvetli takım kurulsun, şampiyon olalım, kupalar kazanılsın. Kazanmak için yaşayan milyonlarca Fenerbahçeli hazır. Şartları sağlamak yönetimin işi.

'' Biz öncelikle ofansif, agresif, oyunu domine eden ve topa sahip olan bir takım oluşturmaya çalışacağız. ''

Açıklamalarının en güzel yeri. Bizi en çok mutlu eden cümlesi. Ofansif oynayalım, agresif oynayalım, oyunu domine edelim, topa sahip olalım, statta, tv başında kendimizden geçelim. Bu camia yıllardır bunu hakediyor.

'' Onlara stadı doldurmak için sebepler sunmak zorundayız. ''

Sen ofansif oyna, agresif oyna, oyunu domine et, ilk maçtan son maça kadar statta boş yer olmaz. Özellikle geçen sezondan sonra çok büyük özlem var. 

'' Tabii ki futbol yetenekli oyuncularla oynanır. Ben de yetenekli oyuncularla oynamaya gayret göstereceğim. ''

Yıllardır bıktığımız bir konuyu da çözecek hocam inşallah. Artık yeteneksiz futbolcular oynamasın. Koskoca Fenerbahçe'de herkesin belli bir yeteneği olmalıydı ve inşallah hocam sayesinde de olacak.

'' Çalışan oynayacak, çalışmayan oynayamayacak. ''

Yine alışık olmadığımız konu. Çalışmayan da oynuyor, başkanla arası iyi olan da. Yine ilk günden verilen bir mesaj. İsimlere bakmayacak, kim ne yapıyor ona bakacak. Yabancı hoca olmasının böyle de bir avantajı var. Hiç kimseyi tanımıyor. Camianın evladıymış, ilk 11 çıkacak devri kapandı.

'' Ben futbolla uyuyorum, futbolla uyanıyorum, futbolla yaşıyorum. ''

Daha doğru bir yere gelemezdin. Burada senin bu dediğini hayatına adapte etmiş milyonlarca kişi var. Futbolla uyuyoruz, futbolla uyanıyoruz, futbolla yaşıyoruz, Fenerbahçe'yle mutlu oluyoruz.

Vitor Pereira hocamın demeçlerinden öne çıkardıklarım bunlar oldu. Herkes bir an önce antrenmanların başlamasını, sezonun gelmesini ve söylediklerinin ne kadar doğru çıkacağını görmek istiyor. 

Camianın geneline bakarsak rahatlıkla söyleyebiliriz; Taraftar çıldırdı, şampiyonluk istiyor.


11 Haziran 2015 Perşembe

Vitor Pereira

Gelir gelmez hepimizin saygısını ve sevgisini kazandı. 2 yıllığına Fenerbahçe'ye imza attı. Umarım söylediği gibi etkili ve göze hoş gelen futbol oynarız.

''Hücum futbolu oynayacağız. Agresif bir oyun ortaya koyan bir ekip ortaya çıkaracağız. Oyunu domine etmek istiyoruz, büyük kulüplere hücum futbolu ve oyunu domine eden bir futbol yakışır. Goller atacağız ve savunma yaparken de agresif bir oyun ortaya koyacağız.''

Vítor Manuel de Oliveira Lopes Pereira


İsmail Kartal'dan sonra Mourinho etkisi olur. Umarım çok başarılı olur. Hakkında sonra yazarız bir şeyler.

10 Haziran 2015 Çarşamba

Barcelona Olmak


Sezon boyunca Fenerbahçe ile beraber tüm maçlarını izlediğim tek takım. Oynadıkları futbolu çok seviyorum. Maç saatleri başka bir şey yapmamaya çalışıyorum. Pas futbolu devam etsin sabaha kadar izleyeyim. Bu sezon tabii daha hızlı ve daha etkili oynadılar. Messi, Neymar, Suarez üçlüsü sezonu 122 gol ile tamamladı. Neredeyse ortalama bir takımın 2 sezonda atacağı gol sayısı. Ve o takım Haziran ayı itibari ile 3 kupayı almış durumda. Şampiyonlar Ligi, İspanya Ligi Şampiyonluğu ve Kral Kupası. Devamında İspanya Süper Kupası, Avrupa Süper Kupası ve Dünya kulüpler Şampiyonluğu ile beraber 6 kupa ile bitebilecek bir sezon. Tarihi bir başarı daha. Ancak burada işler farklı yürüyor. Yaşanan herhangi bir sıkıntı gözükmüyor. En büyük sıkıntı verilen transfer yasağı. O da Ocak ayında bitiyor. Şehir çok güzel, en azından her giden öyle diyor. Fotoğraflardan da öyle gözüküyor. Hatta en güzel şehir diyenler bile var. Her maça gelen 80-90 bin kişi. Sezon ortalaması 75 binin üzerinde. Kombineler henüz satışa çıkmadı ama çıktığı gibi yine rekor sayıda satar. Transfer işi de kusursuz devam ediyor. Sezon biteli daha bir kaç gün oldu Pedro, Alba ve Alves'in sözleşmeleri uzatıldı. Sevilla'dan hızlı ve etkili oyuncu Aleix Vidal transfer edildi. Yasaktan dolayı Ocak ayından sonra oynayabilecek. Barcelona'da işler kusursuz işlemeye devam ediyor. Ve öyle de devam edecek gibi. Dünya kulübü kimdir sorusunun karşısına rahatlıkla yazılabilecek bir takım; Barcelona.

7 Haziran 2015 Pazar

Babalar Ve Oğulları

Barcelona-Juventus finalinden iki kare. Tribünlere babam sayesinde girmiş benim için şahane ve aynı zamanda çok anlamlı fotoğraf. Gecenin sonunda Juventus'lu çocuk üzüldü ama bir kaç sene sonra nerede olduğunu arkadaşlarına gururla anlatacak. Barcelona'lı çocuk ise evine huzurla gidecek ve hayatı boyunca unutumayacağı anı daima gülerek hatırlayacak. Futbolun güzel karelerinden.



5 Haziran 2015 Cuma

Obradovic'e ve Oyunculara Saygı


Fotoğrafı koydum, başlığı attım. '' Saygı.'' Ancak yazıya başlayamadım. Daha sonra başlığı da değiştirdim. Geldim bir şeyler karalamaya. Aslında ne yazacağımı bilmiyorum. Sadece yaşananlara üzülüyorum. Fotoğrafta yer alan koça veya arkadaki heyecanlı gözlerle maçı takip eden oyunculara üzülüyorum. Sezon başından beri neredeyse her maç sahaya yürek koyan Fenerbahçe basketbol takımına karşı hâlâ yeterli saygının gösterilmediğini düşünüyorum. Alınan bir yenilgiden sonra bile Obradovic'e ve oyunculara küfürler edilmeye başlanıyor. Neden? Çünkü biz gerizakılıyız ve hiçbir şeyi haketmiyoruz, çünkü biz yıllarca sadece tek branşla mutlu olmaya, yıllarca yerel mücadele ile sevinmeye, avunmaya, alınan bir Galatasaray galibiyetini bile şampiyonluktan öne çıkarmaya, rakipler avrupa'da kupa kaldırırken alınan bir Galatasaray galibiyetiyle her şeyi unutmaya, istediğimiz kadar iyi oyun olsun eğer sonunda kupa kalkmazsa her şeyi silip atmaya, sevinçleri abartmaya, üzüntüleri dünyanın sonu gibi görmeye ayarlanmış şımarık bir camiayız.

Konu belki farklı yere gidecek ama evet yıllardır yaratılan -Aziz Yıldırım dönemi arttı - 1'e karşı 17, biz tek siz hepiniz, biz bize yeteriz söylemleri ile beraber özellikle İstanbul'da olan taraftarlar olmak üzere şımarık bir Fenerbahçe taraftar topluluğu yaratıldı. Kendini büyük görme, rakipleri küçümseme. Fenerbahçe'nin her gittiği şehirde küfürlerle karşılanması, her statta küfür edilmesi sizce normal bir şey mi? Bunu Fenerbahçe başkanı ve taraftarları yarattı. Aslında bu ayrı yazı konusu ama insanların küfür ettiği oyunculara şimdi kendi taraftarlarımız küfürler ediyor. 

Benim bu dediklerime katılmayanlar çıkabilir ancak gerçeklerin bu olduğundan % 100 eminim.

Gelelim basketbola. Fenerbahçe sezonu şahane götürdü ve bana göre alkışı sonuna kadar hakeden bir şekilde tamamladı-daha bitmese de-. Daha düne kadar avrupa'da gelen geçenin tokatladığı takımın taraftarları Final Four gören oyunculara bile yeterli desteği, teşekkürü sağlayamıyorsa ortada ciddi bir sorun vardır. 

Pınar Karşıyaka ile yarı final serisinde karşılaşıyoruz. Serinin 3 maçı tamamlandı. 2-1 gerideyiz. Bir maç daha kaybedersek ligi kapatıyoruz. Yaşanan hakem hataları, oyuncuların yeteri kadar konsantre olamaması, formsuzlukları, koçun zaman zaman yanlış tercihleri derken bu duruma geldik. Olsun. Daha hiçbir şey bitmedi ama biten bir şeyler var.

İşin özü Fenerbahçe camiası bir an önce kendine gelmeli, yaşananları unutmamalı, silip atmamalı. Kaybedilen bir maçın, serinin hatta ligin ardından kendisine yakışmayan hareketler yapmamalı. Obradovic'i başta olmak üzere tüm oyuncuları alkışlamalı ve formanın hakkını sonuna kadar verdikleri için oyunculara teşekkür etmelidir. Başka Obradovic yok beyler.

4 Haziran 2015 Perşembe