28 Şubat 2023 Salı

The Best: Lionel Messi


The Best Fıfa futbol ödülleri sahiplerini buldu. Lionel Messi beklendiği gibi kazanan oldu. Kazandığı Dünya Kupası ile beraber zaten bu ödüllerin 1 numaralı favorisi haline gelmişti. Kendisini yıllardır izlemekten çok büyük keyif alan biri olarak bir ödül daha alması beni mutlu etti. Hem istatistiksel olarak hem kazandıkları ile beraber herhalde tarihin en net ödüllerinden birisini kazandı. Aynı gecede en iyi kaleci Emiliano Martinez, en iyi teknik direktör Scaloni, en iyi taraftar Arjantin seçildi. Bu arada oylama sonuçları da ortaya çıktı. Özellikle Alaba'nın Messi'ye oy vermesi ve Ronaldo'nun ilk 3'te Messi'ye oy vermemesi çok konuşulan detaylardı. Gelen tepkiler sonrası Alaba açıklama yapmak zorunda kaldı. Salah, Ronaldo ve Pepe Messi'ye oy vermeyen ender futbolculardan oldu. Messi ödülleri toplamaya başladı. Devamı gelecek... 

Deplasmanıma Dokunma


Öncelikle fotoğraftaki pankartın 2012 yılında Ultras Fener grubu tarafından Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray deplasman tribünü önüne asıldığını söyleyeyim. Yani yıllardır bu ülkede değişen hiçbir şey yok diyerek yazıya başlayayım.

Cumartesi günü oynanan Fenerbahçe-Konyaspor maçında yapılan ''Hükümet istifa'' tezahüratlarının ilk sonucunu olumsuz anlamda Fenerbahçe taraftarları olarak yaşıyoruz. Haftasonu oynayacağımız Kayserispor maçına deplasman taraftarının girmesi yasaklandı. Elbette bu kararın neden alındığını herkes biliyor. Fenerbahçe taraftarlarının ''Hükümet istifa'' tezahüratlarından sonra cezalandırma yöntemi de diyebilirsiniz, tekrar bu seslerin çıkmasını engellemek istiyorlar da diyebilirsiniz, taraftarları ''bakın gözümüz üstünüzde bundan sonra daha kötü şeyler de yapabiliriz'' şeklinde korkutmak ve sindirmek de diyebiliriz. Ancak şunun farkında değiller. Bu ülkede taraftarları susturmanız mümkün değil. Kayseri'de susturursun Kadıköy'de artarak devam eder, Kadıköy'de susturursun Ataşehir'de başlar, orayı kapatırsın Sevilla maçlarında artarak devam eder, Sevilla maçında engellemeye çalışırsın deplasmanda söylemeye devam ederiz. Bu kararı alanlar ya da aldıranlar taraftarla asla başa çıkmayacaklarının farkına varırlar.

Cumartesi günü için Fenerbahçe taraftarları Kayseri'ye gidemeyecek. Elbette ben bu kararın iptal edileceğini düşünmüyorum. Kayserispor tüm tribünlere bilet satışına başladı. Geri dönüş yok gibi. 

Fenerbahçe Spor Kulübü de resmi siteden ''Bu  karar kabul edilemezdir'' başlıklı bir yazıyla bu kararı protesto ettiğini ve yetkilileri bu kararı gözden geçirmeye davet ettiğini açıkladı. Elbette tamam açıklama yaptınız ancak burada sorulması gereken sorular var.

Henüz 1 gün önce 27 Şubat 2023 tarihinde sosyal medya hesaplarından neden ''tüm renklerimizle, var gücümüzle'' şeklinde bir paylaşım yaptınız? 

Neden Kulüpler Birliği olarak taraftarları susturmaya çalıştınız?

Neden taraftarların yanında olmadınız?

Eğer bu karar değişmezse ve Fenerbahçe taraftarları Kayseri'ye gidemezse nasıl bir adım atacaksınız?

Her zaman taraftardan maddi anlamda adım atmalarını isterken onları takımdan mahrum bırakan bir karar karşısında maça çıkmamayı düşünüyor musunuz?

Zamanında Kayserispor formalarını Fenerium'da sattığınız için pişman oldunuz mu?

Bu ve bunun gibi soruları çoğaltabiliriz. Ancak işin özeti bir kez daha skandal bir karar alındı. Yetkililer Fenerbahçe taraftarlarının böyle susturacaklarını düşünüyorlar. Ancak yanılıyorlar. Şahsen bir Fenerbahçe taraftarı olarak Fenerbahçe yönetiminden tek bir şey bekliyorum. Bir an önce ''Taraftarımız yoksa, biz de yokuz'' diyerek bu maça çıkmama kararını açıklamalarını istiyorum. Sonrasında yaşanacak her türlü sonuç karşısında maddi-manevi destek vereceğimin de sözünü veriyorum.

Fenerbahçe'yi Fenerbahçelilerden ayıran herkes er ya da geç hesap vermek zorunda kalır. Umarım bu yasak son olur ve insanlar istedikleri tezahüratları söylerek, istedikleri tepkileri vererek, istedikleri statlara giderek Fenerbahçe ile yaşamaya devam eder.

27 Şubat 2023 Pazartesi

Kocaelispor 0 Sakaryaspor 2 / Sesinizi Duyan Var!


Kocaelispor ile Sakaryaspor 22 Şubat 2023 tarihinde depremzedeler yararına Kocaeli'de bir hazırlık maçı oynadı. Bu aynı zamanda Kocaelispor'un ev sahipliğinde 13 sene sonra ilk maçtı. 2010'da oynanan maçı da İsmetpaşa Stadyumu'nda takip etmiştim. Elbette yıllar sonra tribüne giderek bu tarihi günü yerinde yaşamak istedim. Uzun zaman sonra bir maç günlüğüyle sizlerleyim. Gördüklerim, şahit olduklarımı tarafsız şekilde yazacağım. Başlayalım.

Öncelikle bu maçın yapılacağı belli olduktan sonra özellikle taraftar grupları Tatangalar ve Hodri Meydan maçın oynanmaması gerektiğini bildirdi. Tatangalar Kocaelispor taraftarlarını Hatay'a davet ederken, Kocaelispor tribünleri de yaşanacak olumsuz gelişmelerden korkuyordu. Ancak günler geçtikçe maça olan ilgi arttı, taraftar grupları biletler satın aldı, şehirde bir maç atmosferi oluştu ve maça böylesi bir havada gidildi.

Hafta içi iş çıkışı yoğun bir trafikten geçerek stada gittim. Elbette stat yolu her zaman olduğu gibiydi. Bu stadın çok ciddi bir ulaşım sorunu var.

Mücadele biletleri 99 TL ve 199 TL'den satıldı. Ben 99 TL'ye kale arkasından bilet alarak Güney tribün üst katta maçı takip ettim. Hem Sakaryaspor tribünlerini hem Kocaelispor tribünlerini en iyi bu açıdan gözlemleyebilirdim.

Maç öncesi herhangi bir tezahürat olmadı. Dualar okundu. Kocaelispor tribünleri Sakaryaspor tribünlerine hoşgeldiniz tezahüratı yaptı, Sakaryaspor tribünleri de alkışla karşılık verdi.

Kocaelispor tribünleri; Elbette maça yoğun bir ilgi gösterdiler. Şehirlerin isimleri yazan pankartlar açtılar. Maç öncesi dostluk konusunda adımlar attılar. Her iki takımı beraber tribüne çağırdılar. Sakaryaspor'a tezahürat yaptılar. Santra ile beraber ''Enkazlardan çıkıp sevdiysek seni...'' tezahüratına başladılar. Maç boyunca zaman zaman oldukça iyi tribün yaptılar. Klasik tezahüratları söylediler. Sakaryaspor tribünlerinin sesinin çok çıktığı anlar daha sağlam bağırdılar.

Sakaryaspor tribünleri; Deplasmana gelen böylesi takımlar her zaman etkili tribün yapar. Sakaryaspor da o tribünlerden biri oldu. Özellikle maç başında Kocaelispor tezahüratlarına karşı klasik ''Bu kentte olsa da büyük depremler... ellerimiz havada üçlü çekerken...'' tezahüratına inanılmaz bir giriş yaptılar. Ve öylesine kuvvetli girdiler ki Kocaelispor tribünleri de onları alkışladı. Dostluk görüntüleri devam ediyordu. Maç başında karşılıklı iki tribün ''Vatan-sana-canım-feda'' tezahüratı da yaptı. Sakaryaspor tribünleri yine zaman zaman oldukça kuvvetli tezahürat girişleri yaptı. Kale arkası alt katı tamamen dolduran bir tribünün Kocaelispor gibi etkili bir iç saha tribünü olan statta bu performansı takdirlikti. ''Uğruna çekildi bunca acı... senin sevgin bir ömre bedel... Yeşil-siyah-ada-pazar... '' gibi tezahüratları inanılmaz bir şekilde söylediler.

Tribün rekabeti çok iyiydi. Sahada oynanan oyundan çok tribünleri takip ettim. İki güçlü tribün birbirleri ile inanılmaz bir tezahürat savaşına girdiler. Bu maçın resmi bir maç olmasını çok isterdim. Tribünlerden büyük zevk aldım.

Maç boyunca aklıma hep aynı şey geldi. Bak isteyince nasıl kale arkasını deplasmana ayırıyorsun ve tek bir olay çıkmıyor. Bu tekrar liglere dönüldüğünde iki takım maçlarının seyircili olmasına vesile olur diye düşündüm.

Sakaryaspor tribünlerinin 37.dakika başlayan ve devre arasına kadar süren kavgası çok anlamsızdı. Kendi içlerinde neyi paylaşamadılar bilmiyorum. Stat mikrofonlarından devamlı ''Sakaryaspor taraftarları lütfen yapmayın.'' şeklinde anonslar yapıldı.

Deprem olan şehirlerin plakalarında o şehirlerin isimlerine her iki takım taraftarları ''Burada'' diyerek cevap verdi. Yine stat anonscusu ''Teşekkürler Tatangalar, teşekkürler Hodri Meydan'' diyerek bitirdi.

Maçın son dakikalarında Sakaryaspor taraftarı bir çocuk Sakarya atkısını açarak Kocaelispor tribünlerine koştu, Kocaelispor tribünlerinden birileri çocuğu almaya. O arada bir Kocaelispor taraftarı da Sakarya tribünlerine koştu. Ortalık gerildi. Kocaelispor tribünleri küfürlü tezahürat yaptı, Sakaryaspor tribünleri aynı şekilde cevap verdi. Yakışmadı. Ancak abartmamak lazım. Sonuç olarak böylesi bir maçı oynamak bu iki şehir için kolay değil. Arada ciddi bir rekabet var. Belki de o çocuk sahaya girmese hiçbir sorun olmayacaktı.

Sakaryaspor maçı 2-0 kazandı. Arada büyük bir kalite farkı var. Ancak yine de Kocaelispor 2.yarı oyunu rakip sahaya yıktı. Golün gelmemesi büyük şanssızlıktı.

Sakaryaspor tribünleri stada sadece tek bir pankart soktu ve onu da uzunca bir süre uygun bir yere yerleştiremediler.

4.dakika atkılar sahaya atıldı. Hem Kocaelispor, hem Sakaryaspor tribünleri ciddi şekilde katılım sağladı.

Canlı canlı ''Seviyorum seni ekmeği tuza banıp...'' dinleme şansı.

Hodri Meydan tribün lideri Ferhat Uzun'un maç boyunca tribünler için yaptıkları çok önemliydi. Ben uzaktan gözlemledim. Herhangi bir sıkıntı yaşanmaması için canla başla mücadele etti.

Ne iyi iki tribün be arkadaş. 

Sakaryaspor 1.ligde, Kocaelispor en yakın rakibinin 3 puan önünde ve maç eksiğiyle 1.lige çıkmak için mücadelesine devam ediyor. Bu iki takımı seneye aynı ligde görür müyüz acaba?

Sonuç olarak ciddi bir katılımla depremzedeler için iyi bir para toplandı. Tribünlere gelerek böylesi bir atmosfere imza atan herkese teşekkür etmek lazım. 17 Ağustos depremini yaşayan iki şehir bana göre iyi bir mesaj verdi.

Deprem ve Unutmayacaklarım # 2


İnsanlar depremden günler sonra çadırsız yaşarken, soğukla mücadele ederken, enkaz altında kalan akrabalarının, arkadaşlarınaın cenazelerine bile ulaşamazken, ciddi zorluklar yaşarken, temel gıdalara ulaşamazken, doğru düzgün tuvalet bulamazken, duş alamazken hayat bir kısım insan için devam ediyor. Elbette bu devam etmek eskisi gibi değil. Olamaz da. Binlerce insanın öldüğü bir yerde vicdanı olan bir insanın ben eski hayatına uzunca bir süre dönebileceğini düşünmüyorum. Tabii bu elbette dönmemelisiniz demek değildir. Çünkü kimin nasıl üzüldüğünü, kimin o bölge için neler yaptığını, kimin hayata karşı nasıl adapte olabildiğini ya da üzüntü karşısında nasıl eskiye dönme şekli kullandığını bilemeyiz. O yüzden kimseyi yargılamamak lazım.

En son yazdığım yazı üstünden devam edeceğim. Böylelikle burada bir yazı dizesi oluşsun istiyorum. Unutmayalım istiyorum. Bu blogu okuyan 1 kişiye bir şeyleri hatırlatabilirsem ne mutlu bana.

Deprem acısı devam ediyor. 27 Şubat 2023 tarihinde Malatya'da yine deprem oldu, yine evler çöktü, yine insanlar enkaz altında kaldı, yine ölenler oldu, yine yaralananlar oldu. Depremin olduğu ilk günden bu yana toplam olan deprem sayısı 10 bine yaklaştı hatta geçmiş bile olabilir.

Kızılay'ın AHBAP'a çadır sattığı ortaya çıktı. Kızılay başkanı bunu çıkıp gayet normal bir şeymiş gibi açıkladı. Utanmıyorlar da. Yalnız ben bazı olayları her açıdan değerlendirmek istiyorum. Burada Haluk Levent ilk günü bizi bu konuda bilgilendirmeliydi. Elbette bunu Haluk Levent ve ekibinin yaptığı onca harika şeyden sonra keşke olmasaydı diyerek geçeceğim.

Kızılay skandalından sonra insanlar artık yeter diyerek tepkilerini dile getirmeye başladı. Türkiye İşçi Partisi üyeleri Kızılay önüne gidip basın açıklaması yapmak istedi, yardım tırları yüklenirken polis müdahalesi ile karşı karşıya kaldılar. Bir yandan koliler tırlara taşınırken bir yandan polisle konuşma içindeydiler. Milletvekilleri Barış Atay ve Ahmet Şık müdahale ortasında kaldı.

25 Şubat 2023. Futbolun Türkiye'de tekrardan döndüğü tarih. Fenerbahçe stadında hem depremzedeler için güzel detaylar vardı hem de hükümet aleyhine istifa tezahüratları. Atkılar depremzedeler için atıldı, şehirler için tezahüratlar yapıldı. Depremde ölen Fenerbahçelilerin listesini kulübe ulaştırdım ve kulüp sağolsun reklam panolarında yer verdi. Şahsım adına bunun için yönetime çok teşekkür ediyorum.

Hükümet istifa tezahüratları yükseldi. Yalan yalan yalan, dolan dolan dolan... şeklinde tezahüratlar yapıldı. Ve hemen hükümet destekçileri tarafından Fenerbahçe taraftarları hakaretlere uğradı. Bunun yanlış olduğu söylendi. Fenerbahçe tribünleri elbette bunu dinlemeyecektir. Kimse o tribünleri susturamaz.

Ertesi günü bu kez sahneye Beşiktaş çıktı. Önce müsabakanın 4.dakikasında şahane bir farkındalığa imza atarak yanlarında gelen peluş oyuncakları sahaya attılar ve depremzede çocuklara yolladılar.  Olağanüstü hareket.

Hükümet istifa tezahüratları orada da devam etti. Devlet Bahçeli hemen açıklama yaptı. Ardından kulüp üyeliğinden istifa etti. Beşiktaş kurtuldu.

27 Şubat 2023 tarihi itibariyla kulüpler birliği açıklama yaptı. Ayrışma değil birleşmenin tarafından olmalıymışız. Süleyman Soylu da bu açıklamalara devam etti.

Fenerbahçe yönetimi twitter hesabından bu açıklamayı paylaştı. Taraftarları birlik ve beraberliğe itti. Bir taraftar olarak bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Ben o statta insani olarak tüm duygularımı yansıtabilirim. Futbol asla sadece futbol değildir. Kimse tribünleri dizayn etmeye kalkmasın, tribünleri susturma şansınız yok.

Tayyip Erdoğan Adıyaman için helallik istedi. Gerçekten olayları objektif takip eden binlerce, milyonlarca insan hakkını helal etmediğini söyledi. İlk günler her şeye hakimiz diyenler şimdi helallik istemeye başladı.

Cumhurbaşkanı insanlara nakit para dağıttı. Görüntüleri utanarak izledim.

50 bin insan ölmüşken ve tek kişi istifa etmediyse ben şahsen hükümet istifa demeye devam edeceğim. Bu benim anayasal hakkım.

Son olarak şunu söyleyeyim; Türkiye'de tribünleri sustaracak herhangi bir güç yok.

23 Şubat 2023 Perşembe

Deprem ve Unutmayacaklarım


Nereden başlayacağımı da bilmiyorum ne yazacağımı da. Sadece bloga her şeyi yazdığım için bunu da yazmak gerek diye düşünüp bilgisayarın başına oturuyorum. 

Öncelikle depremlerin üzerinden 17 gün geçti. 6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6'lık 2 depremin ardından Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Kilis, Osmaniye, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya, Elazığ, Adana ve Gaziantep gibi 11 şehirde hayat durdu.

Kronolojik olarak gideceğim ancak elbette 17 gün geçtiği için unuttuğum detaylar olabilir. Zaten burası benim detayları unutmamın sorun olacağı bir platform değil. Yine de beni etkileyen her türlü detaya yer vermeye çalışacağım.

İlk deprem saat 04:17'de oldu. Telefonuma gelen bir mesaj ile beraber uyandım ve Twitter'a baktığımda depremin olduğunu gördüğümde saat 04:25'ti. İnsanlar çok büyük bir deprem olduğunu ve çöken binalar olduğunu söylüyordu. Elbette ilk başlarda durumun bu kadar kötü olduğunu tahmin etmememiştik.

17 Ağustos 1999 depremini yaşamadım ama deprem olduktan 20 saat sonrasında başlayan ve aylarca devam eden süreçte İzmit'te her türlü detaya şahitlik ettim. Çadırlarda da kaldım, tüm şehri gezip insanların neler yaşadığını da gördüm, bir ekmek için sıraya girdiğim de oldu, çadırkentlerde arkadaşlarla saklambaç oynamışlığım da. çadırkentte yemek kuyruğuna girmişliğim de, artçı depremlerde yaşadığım korku da...

Deprem olduğu andan bu ana kadar her saniyem neredeyse Twitter başında geçiyor. Orada önce ilk günler enkazlarda kalan insanlar için yardım taleplerini paylaştık, ardından destek mesajlarını paylaştık, kefen arayanlar için paylaşım yaptık, çadır aradık, su aradık, battaniye aradık, iş makinası aradık... Günlerimiz böyle geçiyordu. Elbette dakikalar, saatler, günler sonra bile enkazlara kimsenin gitmediğini görünce öfkeleniyorduk. Devlet nerede sorularımızı sorduğumuz anlar televizyona çıkıp ''her şeyin yolunda olduğunu'' söyleyen insanlar görünce daha da sinirleniyorduk.

Bölgede yaşayan herkes gerçekten çok büyük bir felaket olduğunu söylüyordu. Ancak kalkıp devletin sanki her şeye gayet iyi müdahale etmiş gibi davranması hoşumuza gitmiyordu. Çıkıp ''Çok büyük felaket ama elimizden geleni yapıyoruz.'' şeklinde konuşmalarını bekliyorduk.

Elbette ilk saniyeden şimdiye kadar bir çok siyasi hamle de gördük. Ben bir vatandaş olarak her saniye siyaset yaparım. Bunu hakkım olarak görüyorum. Deprem olduktan çok kısa bir zaman sonra resmi kaynaklardan sadece malum partinin dışındaki belediye başkanlarının arandığını da gördük, basın sözcüsünün ''cumhur ittifakı ile sahadayız'' açıklamasını da gördük, giden yardımlara, yardım merkezlerine kayyum atandığını da gördük, tırların engellendiğini de gördük, AHBAP gibi, Babala Tv gibi sadece gönüllü olarak oraya hizmet etmeye gitmiş insanların karalandığını, haklarında soruşturma açıldığını da gördük, ülkenin cumhurbaşkanının sürekli tvye çıkıp bize hakaret ettiğini de gördük, not defterlerini açacaklarını söylediklerini de gördük, ahlaksız, şerefsiz, adi gibi hakaretler de işittik.

İnsanların depremle ilgili çok büyük yararlar sağladığı Twitter'ın saatlerce kapalı kalmasını da, 5 dakikalık konuşma için şehre gidip trafiği felç eden cumhurbaşkanını da, çadırlarda her şey mükemmelmiş gibi tiyatro çeviren yandaş tv kanallarını da, sürekli devleti haksız şekilde öven habercileri de, böylesi bir felakette puan hesabı yapan kulüp başkanını da, amacı sadece yardım olan insanlara hakaret edenleri de unutmayacağım.

23 Şubat 2023 tarihinde Twitter'da karşıma ''Çadır arıyoruz'' cümleleri çıkıyorsa orada çok büyük devlet yanlışları vardı. Herkesin de bu soruları sormak hakkı. Çadırlar nerede?

Elbette bu depremin kahramanları da var. İlk andan itibaren bölgede olan belediyeler, belediye başkanları, sanatçılar, sprorcular. Onları da unutmayacağız. 

Volkan Demirel ve Gökhan Zan'ı hayatım boyunca bu depreme yaptıkları katkılarla hatırlayacağım.

Türkiye İşçi Partisi milletvekili Barış Atay'ı ağlayarak orada yaşananları anlattığı video ile hatırlayacağım.

Çocuğunu, eşini, sevdiklerini kaybeden insanların kendi imkanlarıyla cenazeleri taşıdığını, milyarlarca tl'lik bütçesi olan diyanetin bırakın düzgün bir şekilde cenaze düzenlemeyi bir kefen bile bulamadığını asla unutmayacağım.

Çalıştığım şirketin anında reaksiyon alarak 3-4 araçla deprem bölgesine yardım götürmesini de unutmayacağım.

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin havalimanını tamir ettiği sırada ''O işi yapmak onlara mı kalmış?'' şeklinde yapılan açıklamayı da unutmayacağım.

Deprem nedeniyle çöken hastanelerin olduğunu da unutmayacağım.

Askerin saatlerce kışladan çıkartılmadığını asla unutmayacağım. İnsanlar belki de bu yüzden öldüler. Elbette tüm binalara yetişmek çok zor ancak sen devlet olarak elinde yer alan tüm herkesi o bölgeye yığman lazım. Bunu yapmadılar. 

Günler sonra Hatay'da meydana gelen artçı sarsıntı nedeniyle insanların ölmesini de unutmayacağım. İnsanlara çadır veremediğin için, evlerine sağlam raporu verdiğin için çürük evlere girmesini ve bu yüzden bir artçı sarsıntı ile beraber evin yıkılmasını ve ölmelerini asla unutmayacağım.

Oksijen gazetesinin yaptığı saçma fotoğraf değerlendirme içeriğini de unutmayacağım.

Enkazların üzerine balon asma saçmalığını da unutmayacağım.

İnsanların deprem anında kendilerine düşman arama çalışmalarını da anlamayacağım.

Televizyon ekranlarında kamu kurumlarının bizim paramızı devlete bağışlamasını da, yapılan yardım şovlarını da unutmayacağım. 

Belli tv kanallarının bizi saatlerce bir enkazın başına koyup sanki her şey bu kadarmış gibi göstermelerini de unutmayacağım.

Bir kira, bir yuva isimli samimi bağışların olduğu yardım kampanyasını da unutmayacağım.

Futbol stadyumlarında taraftarların yaptığı dayanışma anlarını da unutmayacağım, Trabzonspor-Basel maçında Fenerbahçe formasıyla stada gidilmesini de, tribünde Fenerbahçe bayrağı dalgalanmasını da, yapılan koreografiyi de unutmayacağım.

Meksika'dan gelen ve burada ölen arama kurtarma köpeği Preteo'yu unutmayacağım.

Enkazın başında çocuğunu arayan babaları, çocuğunun elini tutan depremzedeyi, ağlayan anneleri, yaşlı amcaları unutmayacağım.

Siyasilerin ''sakal kesmeme'' şovlarını unutmayacağım.

Böylesi bir afet karşısında tek bir kişinin bile istifa etmemesini unutmayacağım.

Depremin ardından ilk kez böylesi bir yazı yazdım. Normalleşme konusunda söyleyeceğim tek bir cümle yok. Oradaki insanların normali yoksa benim de normalim yok. Olmak zorunda da değil. Hayat devam ediyor başka da bir şey söylemeye gerek yok. Herkes istediği gibi yaşasın. Kimse kimseye bir şeyi dikte etmesin, dikte etmeye çalışmasın.

Ölenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.