18 Ekim 2012 Perşembe

Alex, Twitter, Blog, Yiğit Yılmaz


Yazmak güzel, blog tutmak güzel, blogger olmak güzel, şu günlerde blog tutan kaç kişi varız zaten. ''Twitter blogları öldürdü.'' Katılmıyorum. Sadece insanlar ''Twitter blogları öldürdü.'' lafının arkasına saklanıp Twitter'ı üşengeçliklerinin önüne koyuyorlar. Halbuki blog tutan ne güzel adamlar vardı. İnşallah tekrar eskisi gibi okumaktan, bakmaktan yoruluruz. Gerçi bunu twitter'a 100 bin tweet -evet 100 bin'e 126 tweetim kaldı- atan Yiğit Yılmaz söylüyor. Oraya yazdıklarının yarısını buraya yazsa blog çok başka yerde olabilirdi. Neyse blogger olayını geçelim. Gecenin bu saati mesajı da verelim. ''Blog tutun.'' Mesaja gel. Büyük mesaj!

Başlıkta Yiğit Yılmaz yazdım. Evet başlık dedim burada bir ara verelim. Yazarlar genelde ''Biz yazıyı yazarız, sonra başlık seçeriz.'' der, ben bu blog tarihinde pek öyle yaptığımı hatırlamıyorum. Önce başlığı atar, altına kafama göre bir şeyler yazarım. Arada değişir bu sistem. Neyse Yiğit Yılmaz'a geçelim. İş hayatı değişti. Tabii değişti derken sadece saati. Yaklaşık 1 ay akşamcı çalışacağım, Pazartesi başladım. 16:00'de giriyorum, 24:00'de çıkıyorum. Aslında rahat oluyor, açıyorum müziği, yapıyorum kuponları, bir yerde canlı skor sitesi, bir yerde yaptığım işler, belki iş olarak daha yoğun ve yorucu geçiyor ama en azından daha verimli çalışıyorsun. Odada hatta binada insan yok, başka esktra iş yok, müziği kıs diyen yok. Tabii bu saatlerde çalışan insanın sosyal hayatı diye bir şey kalmıyor. Akşam eve gelince internette takılıyorsun, dizi, film, twitter, blog. Başka da bir şey yok. Nba başlayınca iyi olabilir. Bu paragrafın sonu da sloganla bitsin. 4-12 vardiyası = Nba vardiyası. Gece gel tüm maçları izle, gündüz 4'e kadar uyu.

Bir de bahis hastalığı var, beni son zamanlarda çok büyük maddi sıkıntıya sokan. Finlandiya basketbol ligine bahis oynayan biriyim. Artık hastalık boyutunda olduğunun farkındayım. Bunu çok rahat şekilde söyleyebilirim. Kaybettiklerim, kazandıklarımın bir hayli önünde. Kasım ayında rahatlarız, belki Aralık. Neyse şu aralar çok oynamıyorum, böyle böyle iyice bırakmak lazım. Yoksa çevremde arkadaşlarım ile dostlarım ile aramız bozulacak. Hoş olmayacak.

Alex dedik, Alex fotoğrafı koyduk, onunla ilgili bir şey yazmadık. Alex de Souza Coritiba'ya gitti, 2 yıllık sözleşmeye imza atıyor. Zaten belliydi. Palmerias, Cruzeiro falan iyi paralar teklif etmesine rağmen o kendi kendine verdiği sözü tutuyor ve 15 yıl önce formasını giydiği, doğduğu şehrin takımına gidiyor. Yaptığı büyük fedakarlık. Alex gibiler yapar bu fedakarlığı. Bize de artık Coritiba'yı  gönülden desteklemek düşer. Bir ara Coritiba formamızı da alalım da rengimizi iyice belli edelim. Alex'in Coritiba forması ile oynayacağı maçlar Lig Tv'den yayınlanacak -burada reklam yapıyorum-. Brezilya ligi seyir zevki açısından iyi değil ama Alex'in olduğu tüm maçlar izlenir. Alex'i sahada görmek güzeldir.

Twitter ile yukarıda bir şeyler dedim ama şunu ekleyelim. Twitter şu aralar çok sıktı. Kısa ve net.

Alex, Twitter, Blog, Yiğit Yılmaz... Tamam hepsi hakkında bir şeyler yazdığıma göre konuyu kapatalım.

Gecenin bu saati bloga girip yazı yazıyorsam ben bu blog işini seviyorum demektir. 

Bu konu üstüne şu şarkıyı dinleyelim. Volkan Konak ''Gurbet elde hasta düştüm ağlarım, şu gönül kahrını çekemez oldum, açılmış yarama ateş bağlarım, aşk sırrını yare açamaz oldum...''  desin.

1 yorum:

Burak Eren dedi ki...

Güzel yazı :)