20 Ekim 2012 Cumartesi

Devotion























I Feel Devotion, güzel slogan, hele böyle bir takım kurulunca bu slogan insanın içine daha çok işliyor, kadroda Bo var, Sato var, Batiste var, Ömer var, İlkan var, Andersen var, Emir var, Bogdanovic var, koç İtalyan karizma, molaların hırçın delikanlısı Pianigani var. Ama işte bazı şeyler değişmiyor...

Bu kadar iyi takım kurmamıza rağmen şanssızlık yakamızı bırakmıyor, artık yönetimin yıllarca aldığı beddualardan mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama Slovenya girişinde bir sporcunun pasaportuna el konuluyor, tutuklanıyor, 1 gün sonra İstanbul'a geri dönüyor, maçta oynamıyor, takımın morali bozuluyor, belki de doping etkisi yapıyor. Tabii insanlar bu yüzden bile Aziz Yıldırım'a ve Fenerbahçe yönetimine sallıyor. Belki bu konu hakkında detayları Sato'dan dinleyebiliriz ilerki günlerde.

Bir şekilde başka sıkıntı olmadan maça başlayabiliyoruz, zaman zaman iyi oynuyoruz, zaman zaman iyi savunma yapıyoruz ama yine buzzer beater-bu kalıbı kullanmak havalı oluyor- baskete engel olamıyoruz. Her maç yemezsek rahat edemiyoruz tabii.

İlk yarı sonunda 18 saniye içinde 2 tane üçlük yiyoruz mesela. Euroleague şampiyonu olacağız diyen Fenerbahçe Ülker son 18 sn 2 üçlük yerse şampiyon falan olamaz. Bu da bir gerçek.

İbrahim Kutluay 2 haftadır ''İçeri penetre eden basketbolcuların şutu varsa, Fenerbahçe çok kolay basket yiyor.'' diyor, 2 haftadır bu şekil kaç basket yediğimizi sayamadım.

3.çeyrek bir şekilde iyi oynuyor, son çeyreğe önde giriyoruz, bu arada Bo inanılmaz oynuyor, top çalmalar, asistler, sayılar falan derken bir pozisyon kötü düşüyor ve sakatlanıyor, son çeyreğin neredeyse tamamını Bo'suz oynamak zorunda kalıyoruz. Tam iyi zamanında bir de böyle bir şanssızlık yaşıyoruz. 

Koç oyuna Barış'ı alıyor, Barış hemen hata yapıyor, koç mola alıyor, Barış'a fırça atıyor, Barış oyuna girip maçı alıyor. Tamam burada bu yazıyı bitirebiliriz tabii ama biraz açalım. Barış Ermiş'in performansını moladan önce ve sonra diye değerlendirebiliriz. Hocadan yediği ''Fırça'' onu kendine getiriyor üst üste 7 sayı ile maçı Fenerbahçe'ye getiriyor.

Bo McCalebb 3 çeyrek oynamasına rağmen 17 sayı, 4 ribaund, 5 asist ile maç istatistiği yapıyor, en skorer, en çok asist yapan ve en çok top çalan oyuncu. Fenerbahçe'nin en çok ribaund alan 2.oyuncusu. Böyle oyunculara halk arasında ''superstar'' oyuncu diyoruz.

Zaman zaman Ömer, zaman zaman Emir sahneye çıkıyor, kritik basketlere imza atıyor. Andersen en kritik anda yolluyor üçlüğü, Bojan atıyor, hücum ribaundu alıyor, Batiste son 5 sezon Euroleague'de 3 üçlük atmış şekilde geliyor, burada 2.maçında 2.üçlük isabetini sağlıyor. Böyle de güzel olaylar var.

Geçen sezonlar olsa çift haneli fark ile sahadan mağlup ayrılan bir Fenerbahçe Ülker görürdük. SBT.

Fenerbahçe için Slovenya deplasmanı Sato olayı, Bo sakatlığı ve yenilgi ile kabusa dönebilirdi ancak çok şükür olmuyor ve grupta 2'de 2 yaparak yolumuza kayıpsız devam ediyoruz. 3. ve 4.maçları evimizde oynayacağız. Rakipler çok büyük. Real Madrid ve Panathinaikos. Tüm Avrupa'ya mesaj vermek için kazanmalıyız, tabii Bo o maçlara yetişirse kazanırız.

Union Olimpija maçının başlığını atalım; Kazanmanız için Sato'yu değil, Fenerbahçe formalarını almanız lazımdı. 

Hiç yorum yok: