Vodafone 39.İstanbul Maratonu sona erdi. #ÇocuklarİçinKoş sloganı ile halk koşusu ayağına katıldığım yarıştan kısa kısa notları yazalım.
06:00'da uyunarak ve 07:30'da otobüse binerek Kocaeli'den başladı yolculuğum. Otobüsle Üsküdar'a gittim ve tek başıma yürümeye başladım. İstanbul'u çok iyi bilmediğim için otobüs işlerine hiç bulaşmayayım dedim ve Üsküdar sahilden startın verldiği yere yürüdüm. Arkadaşlara söyleyince ciddi manyaklık olduğunu söyleseler de sabah saatlerinde İstanbul'un ara sokaklarında yürümek keyifliydi. Zaten yürümek için geldiğim bir gün otobüse binmek anlamsız olurdu.
Normalde 09:45'de dedikleri start 10:30'da yapıldı ve ardından biraz hızlı tempo yürüyüş, biraz koşu, biraz normal yürüyüş ile beraber etabı bitirdim. Kayıt yaptırmadığım için derecemi bilmiyorum. Zaten ciddi anlamda koşmadan derecemi ölçtürmek de anlamlı olmazdı.
Kalabalık çok fazlaydı. İnsanların büyük kısmı köprüde oldukları için mutlulardı. Yürüyerek iki kıtayı geçmek, köprüde oturmak, fotoğraf çekilmek güzel olay. Tabii ki ben de buna kayıtsız kalmadım. Bir çok fotoğraf çektim. Köprünün üstünde yürümek bile çok zordu, tıkanıklığın yaşandığı tek yerdi. Onun dışında diğer yerlerde rahat şekilde hareket edebiliyorsunuz.
Koşu boyunca oldukça iyi bir kitle vardı. Kadın ve çocuklar ağırlıktaydı. Genç, yaşlı, çoluk, çocuk demeden herkes buradaydı. Gaziler de vardı, bebek arabasıyla gelenler de, yaşlı amca ve teyzeler de. Köprünün üstünde sofra bezini serip yemek yiyenler de vardı, sadece köprüye gelip geri dönenler de. Takım formaları ile gelenler, pankart taşıyanlar, bayrak sallayanlar, özel kıyafet giyenler. Adeta bir karnaval yeriydi.
Altunizade köprüsünden başlayıp Beşiktaş stadının önünde sona erdi. Doğal güzellik açısından efsane bir parkur. Mesela aşağıdaki fotoğrafta her hangi bir filtre yok ve oldukça iyi bir kare.
Her ne kadar iyi bir kitle var desem de, özel çöp atılma yerlerine rağmen etabın tamamında yerler çöp içindeydi. İnsana ne yaparsan yap bunu sağlatamıyorsun. Çöpünü yere atmaması gerektiğini bir türlü anlamıyor insanlar. Suyunu içip şişeyi direkt yere atmak nedir ya?
8 km'lik etabı bitirdiğinde insan yine de mutlu oluyor. Bir de 42 km'lik maratonu koşsa herhalde mutluluk tavan seviyeye çıkar.
Bu sene en büyük pişmanlığım kayıt yaptırmamak ve hatıra madalyalarından alamamak oldu. Bir çok kişiden önce gelmeme rağmen kayıt yaptırmadığım için böyle bir hakkım yoktu. Seneye bir aksilik olmazsa kayıt yaptıracağım ve 10 km'yi tamamen koşacağım.
Yürümek, koşmak güzel şeyler. Hele İstanbul'da daha güzel oluyor. Sahile çıkıp yürüyüş yapmak, koşmak insanı hem mutlu eder hem de sağlık açısından oldukça faydalı olur.
İki kıtayı yürüyerek geçmek baya güzel olur. Üstelik bunu İstanbul gibi harika bir şehirde yapmak daha da güzel.
Günün şarkısı Aydın Kurtoğlu tarafından söylenen Spor Aşk şarkısı. Start yerinde ya da finish çizgisinde hep bu şarkı çalıyordu. Dinleyin bak. Bağımlılık yapıyor.
Üsküdar'dan Beşiktaş'a yürüdüm. Böyle de bir detay var. Enteresan deneyim. Çocuklarıma anlatırım.
Organizasyon iyiydi. Yolları kapattılar diye çok ses eden oldu özellikle sosyal medyada ama senede bir gün olan organizasyon için de bu kadar yüklenmenin anlamsız olduğunu düşünüyorum. Zaten yollar tüm gün kapalı değildi. Planını buna göre yapıp, buna göre hareket edebilirdin. Ben insanların yine bir olayı abarttığını düşünüyorum.
Yine sosyal medyada koşuya sırf paylaşım için bu kadar katılım olduğu hakkında tweetler gördüm. Buna da katılmıyorum. İnsanlar ''Hadi gidip koşuya gidelim de fotoğraf paylaşalım.'' demiyor. ''Hadi koşuya gidelim.'' diyor ve geldiği için de fotoğraf paylaşıyor. İkisi aynı şey değil. Ayrıca hadi bunu da kabul edelim en azından bu bahane ile de olsa insanlar yürüdü-koştu. Sen ne yaptın?
Sonuç olarak günü 18.8 km ve 24.630 adım ile tamamladım. Normalde zaten koşan ve yürüyüş yapan biri olarak ilk kez böylesi bir seviyeye çıktım. Seneye 10 km, 2 sene sonra 15 km ve bir gün maraton... Neden olmasın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder