Maria Sharapova ile Çağla Büyükakçay Teb Tennis Stars organizasyonunun 2.senesinde karşı karşıya geldi. Geçen sene Ankara'da Bouchard ile karşılaşan Çağla'nın bu yıl rakibi dünyaca ünlü Rus tenisçi Sharapova'ydı.
Sosyal medyada iyi bir reklam organizasyonu olduğu için ve spora meraklı olduğum için zaten günler öncesinden haberim vardı bu maçtan ancak gerek biletlerin satışa çıktığı zaman maddi yetersizlik yaşamam, maddi konuda yeterlilik yakaladığım zaman da biletlerin bitmesi nedeniyle maça bilet alamadım. Ancak kafamda ben bu maça gideceğim cümlesi hiçbir zaman silinmedi.
Bir çok spor hesabının yarışmalarına katıldım ancak ne bilet kazanabildim ne da başka yerden bilet bulabildim. Twitter'da parayla almak istediğimde 300 TL, 200 TL gibi fiyat çekenler olunca dedim ''bilete gerek yok salonun oraya gideyim, bir şekilde girerim.'' düşüncesine kapıldığım son akşam twitter'da takipleşmediğimiz bir kadının elinde 2 bilet olduğunu, ancak kardeşine bilet almasının gerekmediğini söyleyerek bileti bana yollaması ile beraber birden her şey güzelleşti. Artık telefonumda bir maç bileti kodu vardı ancak yine de acaba girebilir miyim? düşüncesi de yok değildi. Kendisine ne kadar teşekkür etsem az.
Kocaeli'den normalde biletsiz şekilde gideceğim bu organizasyona cebimde biletim ile beraber yola çıkıyordum.
Trafik olmayınca İstanbul dünyanın en güzel şehri olabilir. Kocaeli'den 09:40'da yola çıktım. Otobüsle Harem'e, oradan servisle Kadıköy'e ve yürüyerek Söğütlüçeşme'ye ve oradan da metrobüsle Sinan Erdem'e toplam 2 saat sürdü. Ayrıca İstanbullular doluluğundan şikayet edebilir ancak kıymetini bilsinler büyük kolaylık.
Salonun oraya vardığımda etrafın oldukça hareketli olduğunu gördüm. İnsanlar normal olarak sıraya girmiş salona girmeyi bekliyordu. Kitle genelde yaşları 15 ile 20 arasında değişen çocuklardı. Anneleri, babaları, arkadaş grupları ile beraber böylesi bir tenis şölenini kaçırmak istememişler. İşportacılar da 20 TL'ye maça özel atkı satıyordu, maç öncesi 20 TL'ye almadığım atkıyı maç sonuna bırakarak 10 TL'ye aldım. Onu da ayrı postta paylaşacağım.
Salona girip bu fotoğrafı çektiğimde neredeyse bomboştu ancak daha sonra boş yer kalmayacak şekilde doldu. Yalnız bu barkod olayı
Büyük maç öncesi karışık çiftler maçı oynandı. Ancak bu maç insanların sıkıldığını düşünüyorum. 3 sete gitseydi oyunculara tepki bile alabilirdi. Zaten bu maçın başında alınan puanlarda alkışlar ne kadar çoksa ilerleyen zamanlar alkış oranı iyice düştü. Zaten 2 set boyunca file önünde 2 oyuncunun paslaşması dışında bir numarası olmayan bir maçı koymak bile bana göre gereksizdi. Ya cidden mücadele etselerdi ya da daha kısa sürseydi. 2 set boyunca aynı komiklikler, şakalar pek hoş olmadı.
Ardından Can Bonomo ve Ceza konseri vardı. Keşke Aleyna Tilki konseri olsaydı diye düşündüm. Sadece 3 kere ''Sen Olsan Bari'' bile söylese salon yıkılırdı. Yine özellikle Ceza'nın ''Fark var'' şarkısı atmosferi zirveye çıkardı.
Ve ardından büyük maç için her şey hazırdı. Önce Çağla, ardından Maria Sharapova korta çıktı. Kort yıkıldı. Mücadele zaman zaman iyi rallilere sahne oldu. Sharapova maçı 7-6, ve 6-0''lık setlerle 2-0 kazandı. Sharapova'nın büyük güç üreterek yaptığı vuruşları izlemek gerçekten keyifliydi. İyi bir Sharapova her zaman seyretmesi keyifli bir sporcu olmuştur. Çağla da elinden geleni yaptı ancak Sharapova gibi bir isme karşı yetmiyor. Seneye resmi bir maçta karşı karşıya gelirse bir kez daha bakarız.
Atmosfer için bir şeyler yazayım. Daha önce WTA sezon sonu turnuvasında olduğu gibi yine iyi bir atmosfer vardı ancak yeter mi? Değil. Bulunduğum tribünden başlayayım. Maç anında yerinden kalkanlar, aşağı yukarı gidenler, telefonla konuşanlar, telefonlarını sessizde bırakanlar bir hayli fazlaydı. Salonun tamamında ise kitle oyunun ortasında iyi bir vuruş geldiği zaman puan bitmiş gibi alkışlamaya başlıyordu. Bu dünyanın tüm ülkelerinde oluyor ancak sessiz kalabilmek, puanın bitmesini beklemek daha normal olurdu. Mücadelenin ortalarında sessiz bir yerde ''Arkadaşlar Sharapova'yı alkışlamayın'' diyen adama tribünlerin önce yuhalaması daha sonra Sharapova'nın her puanında çılgınlar gibi alkışlayarak destek vermesi günün en güzel anlarından biriydi. O adam gibi zihniyettekilerin kortta yeri olmamalı. Bando maç öncesi ve oyuncular ısınırken iyiydi, ancak sonra puan sonraları da çalmaya başlayınca yine bir seyirci sayesinde gitti. ''Bando artık çalmasan mı?'' diye bağırınca bu adama da destek alkışları geldi.
İlk set sonunda salonun bir kısmı gitti. Bu sayede ben de gittim 2.seti tam basın tribünün orada izledim. Kontrol falan da yoktu. Aslında bir bakıma 2.set gerçek kitle kaldı salonda, daha iyiydi.
Teniste Türkçe iyi olmuyormuş. ''Time'' duymaya alışmışken ''zaman'' duymak garip oluyor. 15-0 değil, ''fifteen love'' duyalım.
Salonda bir çok sporcu ve sanatçı vardı. Hülya Avşar, Serenay Sarıkaya, Mehmet Ali Erbil, Gökhan Gönül, Kerem Bursin, Bülent Serttaş, Metin Uca, Muslera ve bir çok manken salondaydı. Muslera bir ara ekranlara gelince salon tenisi bıraktı, Muslera'yı alkışlamaya başladı. Çağla bu pozisyon servisine tekrar konsantre olmak zorunda kaldı.
Sharapova korta gelirken de, maç anında da sempatik hareketleri ile dikkat çekti. Evlenme teklifine cevabı, alkış tutması, tribünlerde gidip bebek ile oynaması, bir seyirciden t-shirt alıp giymeye çalışması gibi detaylar vardı. Burada olmaktan keyif alıyordu.
TEB 2 senedir bu turnuvanın sponsoru. Acaba seneye bu organizasyonu erkeklere çevirsek ve sezon sonunda bir Marsel İlhan-Nadal ya da başka bir büyük tenisçi maçını izlesek mi diye düşünmüyor değilim.
Yaşanan aksaklıklara, eksikliklere, seyircilerin zaman zaman tenisten uzaklaşmalarına, hatalarına rağmen oluşan atmosfer, kalabalık bir ATP sezon sonu turnuvasını hakediyor. Umarım yakın zamanda bu gerçeğe dönüşür.
Güzel bir tenis günü geride kaldı. Seneye yine görüşürüz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder