20 Nisan 2011 Çarşamba

Haftasonum # 2


Daha önce 18 Mayıs 2009'da böyle bir yazmıştım. Antalya'ya çift maça gitmiştim ve haftasonu bloga girememiştim. Sonrasında toptan bir yazı yazmıştım. Burada . Yine öyle bir yazı yazacağım. Uzun olabilir. Ama okunur herhalde.

Cuma günü saat 16:30 treni ile İstanbul'a hareket ediyorduk. Neden tren derseniz. Otobüslerde yer yok. İlk defa böyle bir şeye denk geldim. Trenin de inanılmaz kalabalık olması nedeniyle berbat bir yolculuk ettik. Çok kalabalıktı cidden. Saat 18:30 gibi Kadıköy'de olduk. İstikamet haftasonunun ilk maçı ; Fenerbahçe-Galatasaray MP. Gişenin önüne vardığımızda kuyruk olmasına rağmen bir yolunu bulduk ve biletleri aldık. Evet küfür etmiş olabilirsiniz ancak Kocaeli'den gelip de o sıraya girsek içeriye giremezdik.

Salona girdiğimizde atmosferin iyi olduğunu gördük. Sol tarafta yine Genç Fenerbahçeliler ağırlık bir kesim maç boyunca susmadı.

Işıl'a edilen küfürler artık biraz abartı olmadı mı? Her maç her maç fazla oluyor. Hadi her maç olsun bari öyle net küfürler olmasın. Artık işin tadı kaçtı. Işıl'a küfür edilirken Nevriye'nin gelip taraftarları susturması müthiş güzel bir detaydı. 

Zaman zaman bütün salonunun coşması iyiydi. Caferağa kariyerimin en iyi maçlarından birini yaşadım.

Cuma akşamı maçtan sonra arkadaşlarla bir mekanda alkol alıp muhabbetimizi yaptıktan sonra eve gittik.

Ev dediğime bakmayın. Bizim ev değil. http://targetstriker.blogspot.com/  blogdan Kutay ve http://wwwextensor.blogspot.com/ blogdan Sinan'ın ev. Teşekkürlerimizi sunalım.


Cumartesi günü ise Fenerbahçe futbol takımı günüydü. Ve tabii Avea Spor Blogları Toplantısı. Saat 15:30'da Fenerbahçe Faruk Ilgaz tesislerine gittik. Tesislere ilk defa gidiyordum. Müthiş güzel ve kaliteli. Gayet şık bir ortam var. Avea yetkililerinin bizlere önem vermesi, bizleri sıcak karşılaması, sürekli ilgilenmeleri güzel detaylardı. Yemek yedikten sonra oradan ayrıldık. Avea yetkilileri serviste Fenerium alt Fenercell tribünü biletlerimizi ve Fenerbahçe atkılarını dağıttılar. Teşekkürler.

Servisle giderken yolun tıkanması sonucu Kalamış sahilde indim. Kutay daha önce bahsetmişti. Metin Oktay Heykeli var diye. Gittik baktık. Gerçekten Fenerbahçeliler'in her maç öncesi buluştuğu yerde Galatasaray efsanesi Metin Oktay'ın heykeli var. Sapasağlam duruyor. Normalde başka biri olsa o heykeli orada barındırmazlardı. Metin Oktay da böyle bir şey işte.

Saat 19:00'da başlayacak maç için saat 18:30'da içeriye girdik. Fenerium alt tribünü olduğu için giriş inanılmaz rahattı. Tribün zaten çok iyi. Çok temiz. Böyle bir temizlik bir statta kolay kolay göremezsiniz. Gerçi Kadıköy'ün bütün tribünleri normal standartların üstünde. Şu ana kadar statta Maraton alt hariç bütün tribünlere girdim en çok burayı beğendim. İyi tribün gerçekten.

Mücadele boyunca hakemin inanılmaz hataları sonucu gerildik, zaman zaman tezahuratlar ile coştuk, sonuç olarak 1-0 kazandık.

Hayatım boyunca en çok sevindiğim gollerden birisi Santos'un 90+4'de attığı gol oldu. İnanılmaz sevindim. Zaten statta herkes çok sevindi.

Anons zaten mükemmeldi. Tam 9 kere Santos diye bağırdık. Çok önemli bir goldü bu.

Tribünler iyiydi. Yeni beste ile beraber coşkulu anlar yaşadık. Bursaspor maçının sonlarında olduğu gibi bu maçın sonlarında da tribün çok iyiydi. Zaman zaman yine bütün stat tezahuratlara katıldı.

Her maç söylediğim gibi Mohikan Şov > tüm şovlar.

Maç öncesi Gfb tarafından yapılan '' Yürüyoruz Şampiyonluğa '' koreografisi de çok güzeldi. Ellerine sağlık.

Mücadele sonrası takımın taraftarlar ile kucaklaşması ve tezahurat yapması çok iyiydi. Stattan 15 dakika sonra çıktık.

Mücadele sonrası El Clasico olduğu için Kutay ve Alican - Tribünsel Sevda - ile bir mekanda maçı izledik.

Maçı izleyenler arasında herhalde İspanyollar da vardı. Real Madrid gol atınca büyük coşku yaşadılar ancak sonuç olarak üzgün ayrıldılar. Biz mutluyduk.

Kadıköy'ün dolu olmasına bayılıyorum. Cumartesi akşamı saat 1 sokaklar dolu. İzmitli biri olarak kıskandım. Acaba burada mekanlar maç anında dolu muydu ? Gerçi burada güzel çok mekan da yok.

Maç sonunda alkolleri alıp Kutay ve Sinan'ın evinde muhabbet falan derken sabahı ettik. Ama İstanbul ve Fenerbahçe maceramız bitmedi.


Pazar günü Şampiyonluk için Caferaağa'ya gidiyorduk.

Sabah Kutay ve Alican ile kahvaltı yaptıktan sonra Alican işine, Kutay ise Galatasaraylı olmasına rağmen Fenerbahçe şampiyonluğunu görmemek adına Kartalspor maçına gitti.

Ben ise bilet kuyruğundaydım. Cuma gününe göre inanılmaz bir kalabalık vardı. Yine de sıra güzel olduğu için ve polisler sıranın yanında kaynak olmasını önlediği için rahat rahat biletlermizi aldık.

İçeriye girdiğimizde salonun süslendiğini, insanların % 95 oranında sarı ve lacivert geldiğini ve coşkulu olduğunu gördük.

Mücadele boyunca heyecanlandık, coşku yaşadık, kaybediyor muyuz dedik ancak son sn maçı uzatmaya götürünce maçı aldığımızı anladık.

Horakova'nın serbest atışlarını izleyemedim. Oturdum bakmadım.

Kazanınca inanılmaz bir sevinç yaşadım. Sezon boyunca şampiyon olacağımıza inandım, yapılan haksızlıklara bu takımın cevap vereceğine inandım, Nevriye'nin, Birsel'in, Esmeral'in, Angel'ın, Horakova'nın, Matovic'in ve diğer oyuncularımızın bu kupayı bu büyük taraftarlar için kazanacağına inandım, Ratgeber'e inandım.

Mücadele sonrası yaşanan sevinç görülmeye değerdi. Oyuncularımız ve taraftarlarımız inanılmaz bir sevinç yaşadı.

Ama hem bugünün hem de haftasonunun benim açımdan unutulmaz bir anı vardı. O da bütün taraftarların, büyün oyuncuların, koçun hep birlikte Taurasi ve Penny'e son ses tezahurat yapmasıydı. Mükemmel anlardı. Haftasonunun en iyi anlarıydı.

Mücadele sonrası Metrobüs ile amcamlara geçtim. Hayatımda ilk kez metrobüse bindim. Güzel bir araç ancak dolu olmasına rağmen ısrarla yolcu alması tek sorunu.

Ve Pazar akşamını amcamlarda geçirdikten sonra Pazartesi 13:30 otobüsü ile İzmit'e döndüm.

Bir haftasonu daha bitti. Bu yazıyı okuyan çıkar mı bilmem :) Kutay ve Sinan'a çok teşekkürler. Tabii görüştüğüm diğer arkadaşlarıma da. Yücel'e de geçmiş olsun :)

Hiç yorum yok: