6 Nisan 2020 Pazartesi

Ladri Di Biciclette


Geçim sıkıntısı ve işsizlikle boğuşan bir ailenin şahane bir hikayesi. Bisiklet Hırsızları. Son dönemde izlediğim filmlerinin hepsinin iyi çıkmasına bayılıyorum. Tabii bunun nedeni geçmişten beri IMDb en iyi 250 film listesindeki filmlerin neredeyse tamamını seyretmemiş olmam. Aslında hayatım boyunca az film seyretmedim ancak genelde hep gündem filmlerini izleyip geçmiş filmlere bakmıyordum. Bu sene başı ile beraber bu listeyi bitirme isteğimden izlediğim filmler de genelde iyi çıkıyor.

Ailenin babası rolünde Antonio iş bulma kurumu önünde geçirdiği günlerin birinde bir iş haberi ile mutlu olur. Ancak bu iş için bisiklet ihtiyacı vardır. Ellerinde para olmadığından çaresizlik içinde beklerken ailenin kadını Maria evdeki çarşafları götürüp satmaya karar verir ve bu sayede ellerine bisiklet parası geçer. O an yaşadıkları mutluluk görülmeye değer. Ancak ilk iş gününde çalışırken bisikletinin çalınması sonrası Antonio ve oğlu Bruno bisikleti aramaya başlar. Polise gider, ikinci el bisiklet satış yerlerini gezer ancak bulamazlar. Böyle bir günde Roma-Modena maçı oynanırken çaresizlik içinde başka birinin bisikletini çalma düşüncesine girer...

Filmin bir sahnesinde radyoda Roma-Modena, Bari-Milan maçlarının oynanacağı söyleniyor. Ancak film 1948 senesinin filmi. 1946/1947, 1947/1948 ve 1948/1949 sezonlarında bu takımların aynı hafta birbirleri ile oynadıkları maçlar yok. Modena taraftarlarının kornalarla şehri gezdiğini düşünürsek film Modena'nın lig üçüncüsü olduğu 1946/1947 sezonunda ya da lig altıncısı olduğu 1947/1948 sezonunda çekilmiştir.1948/1949 sezonunda ise Modena 2 kusursuz seneden sonra küme düşüyor.

Antonio ve Bruno'nun yemek yedikleri sahne şahaneydi. Ailenin babası bu kadar sıkıntılı bir zamanda oğlunu mutlu etmek için şık bir restorana yemeğe götürür. Orada istedikleri yemekleri yemek isterler. Ancak Antonio orada bile hesap yapmaya koyulur. Bruno ise mutludur. Yediğini arka masadaki çocuğa gösterip hava atmak için elinden geleni yapar. Tabii diğer çocuk ona hava atarken Bruno'nun tabağı hep boştur. Bruno yemek yerken ise çocuk ona bakmaz. 

Filmden nedense Canım Kardeşim havası aldım. Türk sinemasının en özel filmlerinden biridir. Hem ufak çocuk detayı, hem iyi bir müziği olunca insan ister istemez böyle bir ruh haline bürünüyor.

Genel olarak hayatımda izlediğim en iyi siyah-beyaz filmlerden biri oldu diyebilirim. Tabii daha izlemem gereken çok film var...

Hiç yorum yok: