10 Nisan 2020 Cuma

İşe Yarar Bir Şey


İzlediğim filmlerde kendimi görebildiğim anlar varsa o filmleri doğal olarak daha çok seviyorum. İlk sahne. Haydarpaşa Otogarı. DTD logolu dev saat, defalarca açıp kapadığım, dinlenme salonlarına girip çıktığım o ahşap, ağır kapılar, içerde insanların geceyi geçirmek için yatak olarak kullandığı oturaklar, kalorifer petekleri, yıllarca oturulan, fotoğraflar çekildiğimiz, İstanbul'u izlediğimiz o merdivenler, tren saatini beklerken her detayını ezberlediğimiz bir mekan.

Yıllarca Fenerbahçe maçlarına trenle gidip geldim. Son tren 23:50'deydi. İç Anadolu Mavi Treni. Bir çok İzmitli için unutulmazdır. Çok yolculuk etmiştir. Haydarpaşa'dan en son kalkan tren buydu. Bazen bu trene yetişmek için Şampiyonlar Ligi maçlarından erken çıktığım da oldu, normal maçlardan çıkıp gezip eğlendiğimiz için keyfi bu treni beklediğimiz de oldu. Tabii o zamanlar öğrenciyiz. Arabayla gitme şansımız yok, otobüs ücretleri de makul değil. Biraz da trenin keyfini seviyoruz.

''Yemekli vagonda servisimiz başlamıştır.'' Filmin hemen başlarında böyle bir cümle duyduk. Yemekli vagon. Orada da çok kez oturduk. Hem tren dolu olduğundan yer yok diye, hem keyfi bira içmek için, hem yemek için, hem de masalı mis gibi ortam olduğu için. Filmi izledikten sonra bilgisayardan hemen maç fotoğraflarına baktım. Orada da bir çok fotoğrafımız varmış.

Film böyle başlayınca beni doğal olarak içine çekti. Daha sonra Leyla ile Canan'ın oturup bira içip, köfte yiyip sohbet ettikleri anlar, gece boyunca yapılan yolculuk, arada gelip yanlarına oturan diğer yolcular ve filmin konusu olan muhabbet. Leyla'nın Canan'ın anlattıklarından dolayı ona yakınlık kurup kendini kaptırması ve onunla bir yola çıkması, beraber Yavuz'un evine gitmeleri, Yavuz'un evinde bana göre kusursuz şekilde geçen 25 dakikalık muhabbet film için ''iyi'' demem için yetti. Film o muhabbet sonrası bitse de bu filme iyi derdim. Zaten açıkcası o 25 dakikalık sekans filmi öyle bir yere getirdi ki filmin kalanından aynı keyfi almadım. Ancak dediğim gibi o bölüme kadar olan anlar ve o bölüm kusursuzdu. En az Bir Zamanlar Anadolu'da, en az Kış Uykusu'nda, en az Kız Kardeşler filmlerinde sevdiğim sekanslar kadar mutlu etti beni.

Bu film için kimseye ''izle mutlaka'' demem, diyemem ancak benim hayatımda izlediğim en iyi yerli filmler arasına girdi.

Yiğit Özşener'in sesi ve oyunculuğu, Başak Köklükaya'nın müthiş oyunculuğu, Öykü Karayel'in adeta öğrenci olduğunu her saniye hissettirdiği anlar, İzmir manzaraları, tren yolculuğu ve kişisel olarak geçmişim... Filmin yönetmeni Pelin Esmer gerçekten işe yarar bir şey yapmış...

Hiç yorum yok: