16 Nisan 2016 Cumartesi

Wild


Into The Wild filmini izlemiş ve acayip beğenmiş biriydim. Herhalde kendi yapamadığım şeyi başkalarının yapması hoşuma gidiyor. Orada olduğu gibi burada da her şeyi bırakarak müthiş bir yolculuğa çıkan birisi var. Orada başrol erkekti, burada kadın. Çok sevdiği annesinin ölümü sonrası uyuşturucu batağına saplanan, sürekli başka erkeklerle birlikte olan bir Cheryl var. Ancak tüm bunlara daha fazla devam etmez ve yolculuğa başlar. 

Çantasını hazırlama, taşıma sahneleri, çadır ile uğraştığı sahneler, yemek yerken yaşadığı zorluklar, su bulmak için yaptıkları, işler istediği gibi gittiğinde yaşadığı mutluluklar, keyif, ters gittiği zaman yaşadığı çaresizlik, hayal kırıklığı, bıkkınlık, belli noktalarda aldığı paketler, yardım sever insanların yardımları, yağmur, sıcak...

Film baştan sona insanı bağlıyor, hele bir müziği var. Acayip güzel. Hemen tıklayın. Bunun dışındaki müzikleri de güzel. Onları da dinleyin.

Reese Witherspoon müthiş oynamış. Into The Wild filminde sanki Emile Hirsch bu hikayeyi gerçekte yaşamış, biz onu izliyoruz gibi gelmişti. Burada da aynısı oldu. Sanki Reese Witherspoon gerçekten bu hikayeyi kendisi yaşamış. Ruh halini bize bu kadar iyi yansıttı.

Bu tarz biyografi filmlerinin % 90'ı güzel çıkıyor.

Filmin her anında insan Cheryl gibi bir yolculuğa çıkmak istiyor. Ama biz sadece düşünürüz, başkaları yapar. Biz de izler ''Vay be'' deriz.

Mutlaka izleyin, pişman olma şansınız yok.

Hiç yorum yok: