12 Şubat 2010 Cuma

NBA'de Haftanın Değerlendirmesi (30 Ocak-12 Şubat)

Evet, bu sefer arayı uzak tutmadık fazla. Yani yine bir klasik olarak bir haftayı geçtik ama diğer yazılarıma bakınca, özellikle de bir öncekine bakınca bu sefer çok erken görüştük diyebilirim. Gerçi bir sonraki yazımda çok daha erken görüşüp rekor kıracağız sanıyorum. Aklımda şöyle bir plan var: Bu yazıyı yazdıktan sonra çoğunuzun bildiği gibi All-Star başlıyor. Bir sonraki yazım da tamamen All-Star'la ilgili olacak, yani inşallah. All-Star'ın en iyi oyuncusu, en iyi 5'i, çaylaklar maçının en iyi oyuncusu falan. Ancak All-Star haftasonu bittikten hemen sonra gelmeyebilir bu yazı, aradan bir kaç gün geçebilir. Ya da diğer bir ihtimal hiç gelmeyebilir yazı. Bir sonraki normal yazıda değinebilirim bunlara. Neyse, kafamdaki fikri şimdiden siz sevgili ygtylmz blog okurlarıyla paylaşayım dedim. Lafı daha fazla uzatmadan, Spurs dansçıları Silver Dancers eşliğinde değerlendirmemize geçmek istiyorum efendim, şöyle önden buyrun.

Haftanın Takımı: Oklahoma City Thunder
Utah Jazz ve Cleveland Cavaliers ile yarıştılar bu alanda hafta boyunca. Ancak Utah'ın eksik Lakers'a kaybetmesi ve dolayısıyla 9 maçlık galibiyet serisinin son bulması, Cavs'in de 30 Ocak-12 Şubat arası boyunca kendi evinde pek de zorlayıcı olmayan takımları yenmesi, haftanın takımı ödülümüzün Oklahoma City Thunder'a gitmesini sağladı. Tabii ki OKC burayı kendi hak etti. 6 maçlık bir galibiyet serileri var. Bu 6 maçın 2'si dışındaki diğer 4 maç zor maçlar. Bu 2 maç içerideki ve dışarıdaki Golden State maçları. Kazandıkları önemli maçlar ise içeride Atlanta ve Denver'a, dışarıda New Orleans ve Portland'a karşı. Bu 4 takımda %50'nin üzerinde ve 2'si NBA'de kafaya oynuyorlar. Russell Westbrook'un muazzam oyunu, Jeff Green'in yardımcı katkısı, kenardan gelen James Harden gibi patlayıcı bir çaylak, takım içi enerji, gençlik ateşi. Ama hepsinden önemlisi Kevin Durant! Durant hakkında şimdi fazla konuşmak istemiyorum çünkü aşağıda da değineceğiz. Söylemek istediğim son şey, bu takımın geçen sene bir kaç ay önce "Philadelphia'nın 9 maçlık galibiyet rekorunu kırabilecekler mi acaba?" denilen bir takım olduğunu hatırlatmak. Şimdi ise Batı'da Play-Off kesin gibi, bu konsantrasyonla giderlerse tur bile geçebilirler, neden olmasın?

Haftanın Oyuncusu: Kevin Durant
Bu yüzden üstte bahsetmedim. Burada uzun uzun konuşacağız. Öncelikle Durant'i Lebron'a benzetiyorum. Yeri gelmişken söyleyeyim Kobe'de Roy oluyor. Böylece şu sıralar yaşadığımız Kobe vs. Lebron çekişmesi, bir kaç yıl sonra Roy vs. Durant çekişmesine bırakabilir yerini. Bir kaç yıl sonra Kobe ve Lebron elbette bu ligin en iyi oyuncuları olmaya devam edecekler ama Portland ve Oklahoma City bu tip başarılı hamlelerle takımlarına kademe atlatırlarsa bu iki ismin çekişmesini daha sık görebiliriz. Neyse, Durant'i Lebron'a benzetmemin sebeplerine geçelim. Bir kere müthiş bir lider Durant. Müthiş bir atletizmi var. Lebron kadar güçlü olmasa da, gücünden yana olan zayıflığını uzun kollarıyla avantaj sağlayarak kapatıyor. Lebron'la istatistikleri neredeyse aynı. Her türlü sayı bulabiliyor, durdurulamaz. İçeri drive ediyor, şutu var, üçlüğü var, serbest atış yüzdesi çok iyi. Ribaunt, blok, top çalma gibi alanlara da en az Lebron kadar katkısı var. Sanırım ondan en önemli eksiği saha görüşü ve asist yeteneği. Bir de zaman zaman baskı altında top kullanmayabiliyor, sorumluluk almayabiliyor. Bu da takımda bulunan Russell Westbrook'tan kaynaklı. Durant 29.7 sayı, 7.4 ribaunt, 2.9 asist ortalamalarıyla oynuyor ve haftanın oyuncusu ödülünü sonuna kadar hak ediyor.

Haftanın 5'i:
PG:
Rajon Rondo

Yaralı Boston'ın ayakta kalan en önemli ismi. Geçen seneden beri büyük bir çıkış vardı Rondo'da ve bu sene oynadığı oyun tavan yaptı. Bu tezin en büyük kanıtı All-Star'a seçilmiş olması. Evet, Boston gibi yıldızların olduğu bir takımda değilde Nets gibi, Pistons gibi bir takımda olsa özellikle asist ortalaması başta olmak üzere istatistikleri düşerdi. Ama bu onun başarısını aşağı çekmek için geçerli bir sebep değil. Pierce, Ray Allen, Garnett gibi yıldızların, kariyerinin 2. baharlarında böyle iyi maçlar çıkarmasının altında Rondo'nun da emeği büyük. Son 6 maçta Celtics 3 galibiyet, 3 mağlubiyet alırken, Rondo son maç haricinde 5 maçta ayakta kalan en önemli belki de tek isimdi. Lakers'a karşı geri dönüşü o sağladı. Orlando maçında herkes afallamışken yılmayan bir tek oydu. Miami maçı da bu hafta en iyi oynadığı maçlardan. İyi konsantre oldu mu üçlükte atabileceğini gösterdi Rondo. Üçlük yüzdesinin pek iyi olmadığını biliyoruz ancak bu hafta 4/6 ile üçlük attı.

SG: Jason Terry
Vince'i mi yoksa Terry'i mi koyayım diye çok düşündüm ama tercihim Jason Terry'den yana oldu. Geçtiğimiz yıl en iyi 6. adam ödülünü kazanan Jason Terry. Geçtiğimiz günlerden itibaren 6. adamlık mevkiini Josh Howard'a bıraktı ve ilk 5'e yerleşti. Bu sene başından beri geçtiğimiz seneki halinden bile çok daha iyi maçlar çıkardı Terry ve ilk 5'i hak ederek kazanmasını bildi. Dallas şu sıralar kötü ve kaosta olsa da Terry iyi maçlar çıkarmaya devam ediyor. Sezon ortalamaları 17.1 sayı, 1.9 ribaunt, 3.8 asist olmasına rağmen, son 6 maçtaki ortalamaları 21.6 sayı, 2.5 ribaunt, 5.5 asist. Ayrıca 36 sayıyla oynayarak kariyer rekoru kırdığı, yanına 9 asist ve 6 ribauntta eklediği Golden State maçını unutmayalım. Her ne kadar 'Golden State' maçı olsa da.

SF: Kevin Durant
Üstte uzun uzun bahsettik. Unuttuğumuz bir şey var mı? Evet var. Kevin Durant 29.8 sayı ortalamasıyla şu an NBA'de sayı kralı. Daha da önemlisi son 25 maçta 25 üzeri sayı atıyor. Son 25 maçtaki sayı ortalaması: 32.4! Ha bir de, bu sene ilk defa All-Star olacak Durant, All-Star MVP'liği mi? Neden olmasın?

PF: LaMarcus Aldridge
Orta mesafesi olan, sırtı dönük oynayabilen, konsantre olduğunda ribaunt canavarı olabilen, eli yüzü düzgün bir 4 numara mı arıyorsunuz? Aklınıza ilk gelen isim LMA olmasa da ilk 5'inizde LMA olmalı. Çünkü NBA'de 4. senesini geçiren bu arkadaşımız henüz 2. yılında yaptığı patlamayı istikrarlı bir şekilde devam ettiriyor. Pek iyi bir savunucu olmasa da çok iyi bir hücumcu olduğu kesin. Oden'ın sezonu kapadığı, Roy'un da 'hamstring' denen illetten ötürü sakat olduğu Portland'da liderliğe soyunmuş durumda şimdilik ve bu işi iyi kotarıyor. Zaman zaman baskı altında ezilse de kaybedilen Utah maçındaki 27 sayı 12 ribauntluk, kazanılan San Antonio maçındaki 28 sayı 13 ribauntluk gibi oyunları da var. Son maçta da Phoenix deplasmanında çok iyi bir şut yüzdesiyle 22 sayı bularak takımının galip gelmesini ve All-Star arasına mutlu girmesini sağladı. İki önemli oyuncusu sakat olan Portland'ın hala bir şekilde ayakta kalması takımın topu dolaştırdığı kadar LMA'nın da iyi oyununa bağlı.

C: Dwight Howard
Sezon başında ve Ocak başında geçtiğimiz seneki istikrarına bir türlü kavuşamayan Dwight Howard sonunda oyununu istikrara bağladı. Hala zaman zaman faul problemi yüzünden sahada kalamamak gibi saçma ve acemice hatalarda bulunsa da ligin en çok ribaunt çeken ve en çok blok koyan oyuncusu o. Orlando son 9 maçında sadece 2 yenilgi aldı. Bunda sonunda forma giren Vince Carter'ın etkisi büyük ancak Howard'ın katkıları her zaman olduğu gibi yadsınamaz. Orlando topu Howard'la buluşturunca şüphesiz daha etkili oluyor. Hücumundan çok savunması ön planda yine Howard'ın. 18.0 sayı, 13.3 ribaunt, 2.7 blok ortalamalarıyla oynuyor Dwight ve bu sene 'Yılın en iyi savunmacısı' ödülünün en büyük adayı.

Haftanın Çaylağı: Darren Collison
Tyreke Evans ve Brandon Jennings'in istikrarsız oyunları sürüyor. Geçen yazımızda bu ikisinin istikrarsızlığı sonucu aradan adamım Steph Curry çıkmıştı. Curry bu haftada iyi oyununa devam etti. Özellikle son oynanan Los Angeles Clippers maçı kariyeri için şimdiden unutulmazlar arasına girdi. 7/11 üçlükle 36 sayı attı, 13 asisti ve 10 ribaundu da var. İlk triple double'ı, 3 sayı isabeti, sayı, asist ve ribaunt kategorilerinde de kariyer rekorları. Hakikaten inanılmaz bir maç çıkardı Curry ve Monta'nın olmadığı maçlarda takıma iyi liderlik ediyor. Ancak bu hafta onu da geçen bir isim var bana göre: Darren Collison! Kasım sonunda Chris Paul'ün sakatlığı sonrası onun yerine geçerek onun görevini kendi çapında başarıyla yerine getirmişti. Chris Paul son bir buçuk haftadır yine sakat ancak Collison evlat bu sefer Chris Paul gibi oynamaya başladı resmen. Evlat dedim çünkü o da benim gibi bir Bruin. UCLA'de 4 sene boyunca oynayan Collison, draftın 21. sırasından Hornets'e gittiğinde çoğu kişi NBA'de tutunamayacağını söylemişti ancak o, oynadığı oyunla herkesin ağzını kapadı resmen. 8.5 sayı, 3.5 asistle oynayan Collison'ın son 7 maçtaki rakamları: 19.2 sayı, 9.5 asist. Tek eksiği çok top kaybı yapması onun dışında maç sonları dahil neredeyse Chris Paul'ün kopyası gibi oynuyor. New Orleans taraftarları Chris Paul ne zaman sakatlansa umutsuzluğa kapılıyor ama Collison gibi bir genci de kazandıkları için seviniyor. Bu sene 2 kez böyle oldu!

Haftanın Hayal Kırıklığı: All-Star ya da bir başka deyişle All-Injured
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde All-Star'lar açıklanmıştı. Geçen yazımızda da ucundan bahsetmiştik. O günden bugüne 3 kişiyi kurban verdik sakatlığa. Bu isimler Brandon Roy, Chris Paul ve son olarak Kobe Bryant. Yerlerine Chris Kaman, Chauncey Billups ve Jason Kidd alındı. Doğu'da da Allen Iverson kişisel sebeplerden ötürü oynayamayacağını açıkladı. Onun yerine de David Lee, All-Star olmaya layık görüldü. Son maçında sakatlanan Derrick Rose'unda sakatlık dolayısıyla oynayamaması söz konusu. Son yılların sakatlıklardan en çok çektiğimiz All-Star'ını izleyeceğiz ve çoğu insana göre eskilerinden daha zevksiz geçecek bu hafta sonu. Bir kere Shaq'ın olmayacak olmasıyla zaten bir çok arkadaşımız üzülmüştü, onun üstüne CP3, Roy, Kobe ve Iverson'ın da olmayışı eklenince, Dallas Cowboys Stadium'da yapılacak maçın heyecanı iyice azaldı. Bu sakatlarla beraber tam 9 oyuncu ilk defa All-Star olacak, bu da bir rekor olabilir. Bu oyuncular, Doğu'da: David Lee, Al Horford, Gerald Wallace, Rajon Rondo, Derrick Rose ve Batı'da Chris Kaman, Kevin Durant, Zach Randolph, Deron Williams. Kişisel tahminim organizasyon yine eğlenceli olacak. Evet Shaq yok, olmamalıydı zaten, Kobe olmayacak falan ama, Deron var, Kidd var, Durant var, Lebron var, Wade var, Howard var, Melo var. Var oğlu var. Şov da olacak, mücadele de...

Diğer Dikkat Çekenler
Artık iyice şekillendi Play-Off tablosu. All-Star haftasonu da geldi çattı. Haftasonundan sonra geri sayıma geçiyoruz yani. Doğu'da Cleveland, Orlando, Atlanta, Boston, Toronto, Charlotte, Miami, Chicago ve Milwaukee'den oluşan 9 takım potadayken, Batı'da ise Lakers, Denver, Utah, Dallas, San Antonio, Oklahoma City, Phoenix, Portland, Houston, New Orleans ve Memphis'ten oluşan 11 takım potada. Yani geçtiğimiz yılın tam tersi. Geçtiğimiz yıl Batı'da 9 takım savaşıyordu Play-Off için, Doğu'da daha fazlaydı.

Sezon ilerledikçe rehavete kapılan üsttekilerin düşüşü sürerken, artık son çırpınışları olduğunu bilen bazı alttakilerin yükselişleri sürüyor. Kim bu alttakiler üsttekiler derseniz? Boston son 8 maçında 5 kez, Chicago son 6 maçında 4 kez, Miami son 10 maçında 7 kez, Dallas son 7 maçında 5 kez, Houston son 9 maçında 6 kez, New Orleans son 6 maçında 4 kez, Memphis son 7 maçında 6 kez yenilirken; Philadelphia son 6 maçında 5 galibiyet, Milwaukee son 8 maçında 6 galibiyet, Detroit son 5 maçında 3 galibiyet ve Minnesota son 6 maçında 4 galibiyet aldı. Üst tarafta Cleveland'ın 13 maçlık, Oklahoma City'nin 6 maçlık ve Utah'ın Lakers mağlubiyetiyle sona eren 9 maçlık serilerinin olduğunu da unutmayalım.

Bizimkiler:
Hidayet Türkoğlu

Hido, uzun bir süre sonra 26 sayı, 11 ribauntla çok iyi oynadığı New York maçı sonrasındaki ilk Indiana maçında göz çukuruna darbe yiyerek orada kırık oluşması sebebiyle sakatlandı. Bu sakatlığı sonrası maske takarak maçlarda oynayacağı söylenildi ancak Hido ilk başlarda bunu reddetti. Reddetmesinin sebebi rahatsız oluşu. Ancak bunun üzerine daha fazla düşünüp maskeyi takmayı kabul etti ve maskeyle çıktığı ve 2 maç kaçırdıktan sonra maskeyle çıktığı ilk maç olan Sacramento maçında 16 sayı 5 asistle oynadı. Bu hafta oynanan 5 maçtan sadece 1'inde doğru düzgün oynadığı için başka bir şey yazamıyoruz Hido adına.

Mehmet Okur
Memo istikrarsız oyununu sürdürüyor her zamanki gibi. Savunması zaten hiç konuşulmuyordu, bu sene iyice savsakladı bu işi. Yine de sezonun en iyi maçını bu hafta çıkardı ve sahalarında galip geldikleri Portland'a karşı 11/13 şut yüzdesiyle 28 sayı attı, 8 ribaunt çekti. Boozer'ın olmamasının da etkisi vardı tabii. Memo, 2004'ten bu yana kariyerinin en düşük rakamlarıyla oynuyor.

Ersan İlyasova
Ersan benche alıştı diyebiliriz. Ama koçu onu nasıl oynatacağına alıştı mı, onu cevaplamak zor. Bir 10 dakika oynuyor, bir 30 dakika. Stackhouse'unda gelmesiyle Ersan'ı nasıl kullanacağını tam olarak çözebilmiş değil koç Skiles. Ancak Ersan şans buldu mu görevlerini yerine getiriyor. Bu hafta 2 maçta 20+ dakika aldı ve bu maçlardan birinde New York'a karşı 25 sayı, 9 ribaunt, birinde de New Jersey'e karşı 18 sayı, 6 ribauntla oynadı.

Şimdilik bu kadar efendim. Buraya kadar okuyan varsa teşekkür ederim. All-Star arasından sonra görüşmek üzere. Tüm NBA severlere mutlu All-Star hafta sonları!

Hiç yorum yok: