Ne gün ama! Bu blogu takip edenler benim nasıl bir Barcelona sevdalısı olduğumu biliyor. Özellikle Ronaldinho dönemi ile başlayan ve maçların Ntv'den verildiği günlerden itibaren neredeyse tüm işimi gücümü Barcelona maçlarını izlemek üzerine ayarlıyorum. Barcelona izlemenin her saniyesinden büyük keyif alıyorum. Yıllardır tv'de izlediğim takımı İspanya'da izlemek henüz kısmet olmasa da hayatımda ilk kez bu şansı Galatasaray ile eşleştikleri zaman bulduğumu hissettim. Zaten kura çekildiği an yakın arkadaşlarımın hemen beni arayıp bu eşleşmeyi haber vermeleri de buna işaretti. Sevgili İlker Uğur abinin yardımlarıyla beraber maç için bilet bulma çabasına girdim ve bunun karşılığında da maçtan yaklaşık 3 gün önce gelen haberle beraber biletimin mail adresine atıldığını öğrendim. O an araba kullanırken yaşadığım heyecanı ve mutluluğu tarif etmem mümkün değil. Barcelona'yı statta mı izleyecektim? İnanamıyorum!
3 gün önceden maç gününe kadar yaşadığım heyecanı da anlatmam mümkün değil. Belki saçma gelecek bir çok insana ama ben çocuk gibi heyecan yapmıştım. Hemen Perşembe günü için işten izin aldım ve artık maç gününü beklemeye başladım.
Ulaşım; Maç günü saat 13:00'te evden çıkarak bu yolculuğa başladım. Önce İzmit-Gebze, ardından Gebze'den Marmaray ile beraber Yenikapı, Yenikapı'dan metro ile Sanayi Mahallesi ve oradan yine metro ile Seyrantepe. Yaklaşık 4 saatlik yolculuğun ardından stadyuma gelmiştim. Maç dönüşünde de yine hemen metro ile Yenikapı ve oradan da başka bir metro ile Esenler otogar ve oradan da 00:00 Denizli otobüsü ile İzmit. 1'de başlayan yolculuk gece 03:30'da evde olmamla sona erdi.
Stat; Öncelikle stadyuma ulaşım az önce yazdığım gibi çok zor değil. Girişler de yoğunluk var. Normalde kapılar 17:45'te açılacaktı ancak onu biraz önce çekseler belki de bu yoğunluk yaşanmayacaktı. Hepimiz yağmurun altında beklemek zorunda kaldık. Daha sonra 2 aramadan geçerek biletimizi okutacağımız tribün önüne geldik. Stadyuma giriş konusunda sıkıntı yaşamadım ama belki de saat 18:00 gibi girmemin payı yüksektir. Yine de giriş rahat diyebilirim.
Atmosfer; Hayatımda ilk kez bu statta maç izleyecektim. Özellikle maçın önemini de düşünürsek oluşan atmosfer oldukça iyiydi diyebilirim. Neredeyse statta bulunan herkes tezahüratlara katılıyor, tezahüratlara katılmasa bile ıslık anında mutlaka sesini yükseltiyordu. Geriye düştükten sonra tribünler de biraz düştü doğal olarak. Maç başlangıcı ve hatta maç öncesi yaratılan atmosfer gayet iyiydi diyebilirim. Yalnız böylesi önemli bir maça koreografi neden yapılmadı anlamadım.
VIP; Hayatımda statta ilk kez bir maçı bu kadar iyi bir açıdan izledim. UEFA davetlisi olarak girdiğim için maçı tam olarak üstteki fotoğrafta gözüken açıdan takip ettim. Olağanüstü bir deneyimdi. Tüm maçı ayakta takip etsek de bundan şikayetçi olacak değilim. Ayrıca maç öncesi, devre arası UEFA konuk ağırlama alanında sınırsız yemek, içecek ve sıcak ortamda bulunabilmek de büyük şanstı. Günün birinde başka bir statta bu deneyimi yaşamak isterdim. Özellikle yurtdışında izlediğim bir maçta UEFA davetlisi olmak keyifli olabilir.
Maç; Herhalde futboldan az çok anlayan herkes maçın böyle geçeceğini tahmin etmiştir. Galatasaray topu bırakacak, mücadele edecek, kontra ataklarla etkili olacak ve turu almaya çalışacak. Öyle de oldu. Maça mücadele ile başladılar. Kontra ataklarla Gomis, Kerem, Babel ile pozisyonları da buldular. Elbette De Jong, Ferran, Pedri ile Barcelona pozisyonlarını da gördük. Golü de bir kornerde Marcao'nun kafasıyla buldular. O an statta oluşan atmosfer etkileyiciydi. Ancak hemen ardından gelen şahane Pedri golü atmosferin düşmesine sebep oldu. Bu golden birazdan bahsedeceğim. 2.yarı başında gelen Barcelona golü de bana göre maçın bittiği andı. O an sanki hem tribünler hem Galatasaray biraz olmayacak havasına kapıldı. Yine Kerem ile 1-2 kontra atak şansı bulunsa da maçta başka gol olmadı ve Barcelona çeyrek finale çıktı.
Galatasaray; Kerem Aktürkoğlu elbette çok büyük oyuncu olacak. Galatasaray adına en dikkat çekici topçu yine oydu. Sahada izlemek şans. Onun dışında diğer oyuncular hakkında ekstra bir şey demiyorum. Mücadele ettiler ama yetmedi. Tabii bu sene bu noktaya gelmek bile bence başarı. Zaten ben tur sonunda herhangi bir Galatasaray taraftarının aşırı üzüldüğünü de düşünmüyorum.
Barcelona; Sahaya ısınmaya çıktıktan sonra bile sürekli onları takip ettim, nasıl ısınıyorlar, neler yapıyorlar. Elbette efsane Barcelona kadroları gibi kadro yoktu ama yine de böylesi isimleri görmek beni aşırı mutlu etti. Ter Stegen için çok iş düşmedi diyebilirim, ne kritik kurtarışı var, ne yediği golde hatası, Dest idare etti, öne çıkan oyunculardan birisi değildi, Pique zaman zaman acayip işler yaptı, topun nereye düşeceğini bile biliyor. Elbette yaşı ilerledi, artık son zamanları ancak yine de kalitesi ortada. Sahada takımı yönlendiren oyunculardan birisi. Yıllarca hem kulüp, hem milli takım düzeyinde kazanmadığı başarı olmayan bir futbolcuyu izlemek beni çok mutlu etti. Eric Garcia da işini yaptı. Topla ileri çıkışları oldukça iyiydi. Alba maça savunmaya önem vererek başladı daha sonra her dakika daha çok ileri çıktı. Yine de yıllarca izlediğimiz Alba değildi. De Jong ilk yarı çok net topu harcadı, asistini yaptı, maçın kazanılmasında katkısı büyük. O da çok zeki. O da acayip topçu. Pedri. Henüz 19 yaşında. Böyle bir kalite olamaz. Topla her şeyi yapabiliyor. Attığı golde topa değmeden 2 kişiyi çalımlaması acayip bir şey zaten ama onun dışında da kusursuz işler yaptı. Spor medyasına göre çok büyük yıldız olacak bir ismi bu yaşta izlemek büyük şans oldu. Nereye gideceğini çok merak ediyorum. Foden sonrası statta izlediğim en acayip topçuydu. Kaptandan da uzunca bir bahsetmek lazım. Sergio Busquets. Bayıldım. Zaten meşhur Barcelona kadrolarında ön plana çıkmadan neler yaptığını biliyordum ama çıplak gözle izlediğim zaman yaptıklarına hayran kaldım. Mesela tam Galatasaray etkili pres yapıyor, diyorum topu kaptıracaklar, Busquets topu öyle bir noktaya atıyor ki birden hem pres bitiyor, hem Barcelona atağa kalkıyor. Kademe konusunda da acayip işler yaptı. Yine tam tehlike olacak pozisyon diyorum hemen orada bitiyor. Erken sarı kart görmesine rağmen kusursuz bir top oynadı. İzlemek çok büyük keyifmiş. Adama Traore belki de takımın en kötü oyuncusuydu. Hiçbir şey yapmadı desem ayıp etmiş olmam. Çok etkisizdi. Gününde bir Traore izlemek keyif verirdi. Ferran Torres de iyi isimlerden biriydi. O da zaman zaman kalitesini konuşturdu. 22 yaşında olduğunu söyleyelim. Maçı da asistle tamamladı. Gerçi Pedri'nin golünde o pasa asist demek haksızlık olur. Aubameyang da golünü attı, çok aşırı etkili oldu desem yanlış olur. Yine de o da kalitesini bazen öyle bir yansıtıyor ki boşuna bu seviyelerde değil diyorsun. Sonradan oyuna girenlerden Dembele bildiğimiz oyuncu. Bazen yaptıklarına şaşırıyorsun, bazen kızıyorsun. Ortası yok. Araujo için de çok söyleyecek şey yok. Sakatlanan Dest'in yerine girdi. Gavi. Yine Pedri gibi önümüzdeki yıllara damgasını vuracak oyuncuyu böylesi bir yaşta izleme şansı buldum. 17 yaşında ama sanki 25 yaşında gibi rahat. Topla dönüşleri, pasları acayip. Hakeme itirazları, takımı yönlendirişi, arkadaşlarına kızması, bağırması. Geleceği seviyeyi çok merak ediyorum. Lenglet için de söyleyecek bir şey yok. Memphis Depay da girdikten sonra gol atma şansını buldu ama değerlendiremedi. Büyük yetenek ama o da yeteneği ile benzer performans sergilemiyor. Genel olarak Barcelona böylesi gençleri bulmuşken ve Xavi gibi bir taktisyen hocası varken önümüzdeki yıllarda tekrardan üst seviyelere çıkacak. Umarım büyük transfer hataları yapılmaz ve bu gençler eski günlere kavuşturur.
Xavi; yıllarca tv karşısında beni yaptıklarıyla en çok mutlu eden, şaşırtan, vay be dedirten oyunculardan birisini şimdi teknik direktör olarak görmek çok iyiydi. Çok zeki topçu olduğundan hocalığı da iyi olacak. Hakeme itirazları, takıma sürekli direktifleri, oyuncuları yanına çağırıp devamlı uyarılar yapması ile beraber sürekli maçın içinde olan bir hoca izledik. Maçın ikinci yarısında yedek kulübüsine doğru bir top geldi. Xavi her zaman gördüğümüz bilek hareketiyle topu dördüncü hakeme yolladı ve ben o an tüm kariyerini bir kez daha mutlulukla andım. O kaliteyi o 5 sn içinde bile görebiliyorsunuz. Eminim antrenmanlarda zaman zaman acayip işler yapıyordur. Ve elbette canlı bir maçını izlemiş olmayı isterdim.
Gerginlik; tvye ne kadarı yansıdı bilmiyorum ama sahaya atılan yabancı maddelerden dolayı önce Pique ardından da Alba bana göre haklıydı. Özellikle Pique oyundan çıkarken hakemin yanına gidip ''oradan çıkmayayım, yabancı madde atıyorlar'' şeklinde uyarı yapsa da hakem onu dinlemedi, Pique diğer taraftan oyundan çıktı ve doğal olarak kale arkasından bir çok yabancı madde atıldı ve Pique de haklı olarak çıldırdı. Alba'nın pozisyonu da benzer. Sürekli kafasına madde atılırken tacı kullanmak istememesi son derece normal.
Hakem; gayet iyi bir maç yönetti diyebilirim. Pozisyonlara yakındı, gördüğünü hemen çaldı. Yine de belki tvden izlesem farklı düşünürdüm.
Maç atkısı; Galatasaray yönetiminin bu maça neden özel maç atkısı çıkarmadığını anlamadım. İşporta tezgahlarında 50 TL'ye satılan atkıyı eminim kendileri üretse çok daha fazla satış yapabilirlerdi. Atkı koleksiyonu yapan biri olsam da özellikle kötü tasarım olduğu için almadım.
Maçtan önce biletlerin özellikle arap turistlere satıldığı yönünde haberler çıkmıştı ve ben statta olan biri olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu kesinlikle doğruymuş. Çevremde devamlı Türkçe konuşmayan insanlar duydum. Bu kadar çok yabancı insanın bilet alabilmiş olması biletlerin normal satılmadığını gösteren bir gelişme. Galatasaray savcılık konusunda bir mesaj yayınlasa da iş işten geçti ve bazı gerçekler maalesef gözüküyor. Biletler her zaman olduğu gibi satılmamış.
Deplasman tribünü de vardı ama statta öyle bir atmosfer vardı ki 1 saniye bile seslerini duymadım desem yalan olmaz. Tabii Barcelona değil de başka bir takım taraftarı olsa etki yaratırlardı.
Bu Barcelona'yı izledikten ve büyük keyif aldıktan sonra prime Barcelona dönemlerinden bir maçı statta izlemek nasıl olur diye düşündüm. Herhalde insan hayranlıkla takip eder.
Sonuç olarak böylesi bir mükemmel bir günü 2 Barcelona golü görerek, hayran olduğum topçuları izleyerek, hocayı görerek, şahane bir açıdan maçı takip ederek oldukça keyifli şekilde tamamladım. Hayatımda ilk kez Barcelona'yı izledim ama eminim son olmayacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder