Yaşanan hukuksuzluklar karşısında insan her geçen gün daha çok sinirleniyor, öfkeleniyor. Halkın oylarıyla seçilen bir isim günlerdir cezaevinde tutuluyor ve belli partiler, isimler dışında herkes sessizliğini koruyor. Çevremizde siyasetle ilgilenmeyen arkadaşlarımızın ''Neden çıkmadı? Hâlâ mı içerde ya?'' gibi sorularını devamlı duyan birisiyim. Cevabı belli olan sorular ancak her defasında aynı cevabı vermekten sıkılmayacağım.
1976 yılında hayata gözleri açan Can Atalay'ın ne ailesi ne kendisi böyle günler geçireceğini tahmin edemezdi. Elbette Can Atalay er ya da geç hapisten çıkacak ama orada yaşadıkları, hayatının çalınması, sevenlerinin acı çekmesi, ona oy veren insanların umutsuzluğa kapılması gibi detaylar yıllarca unutulmayacak, akıllarda kalacak.
Can Atalay bu ülkede okumuş, her zaman mücadele içinde yer almış ve ülkesi için, ülke insanının mutluluğu ve hak ettiklerini alabilmesi için her zaman her türlü şarta, zorluğa rağmen mücadelesinden vazgeçmeyen birisidir. Ve bu değişmeyecek. Can Atalay hapisten çıkacak ve tekrardan halkı için mücadele etmeye devam edecek.
Can Atalay'ın geçmişine bakarken elbette hapiste olmasının dışında hayatı boyunca yaşadığı zorlukları da görmek zor olmuyor.
Mesela 2014 yılında Validebağ Korusu'nun yanındaki alana yapılacak olan inşaat nedeniyle yapılan protestolara katıldığı gün polis tarafından darp edilen, ''kafanıza sıkacağız'' denilen, gözaltına alınan Can Atalay orada o şartlarda bile ''Bu memleket bizim, kenti ev ev, ağaç ağaç savunacağız! Hesap soracağız.'' diyordu.
Kendisi bunu önemsiyor mu bilmiyorum ama 27 Mart 2023'te 47.yaşına cezaevinde girnesi belki de içten içe bir hüzün getiriyordur.
2014 yılında Soma'da 301 işçinin ölümüyle sonuçlanan katliam sonrası Can Atalay orada yer alırken Cumhurbaşkanı ''Madenlerin fıtratında var'' diye açıklama yapmaktan geri durmuyordu.
Hendek'te yaşanan patlama sonrası insanlar ölüyor, yaralanıyor ancak fabrikanın sahibi moral yemekleri düzenliyor, şube başkanları ile beraber kameralara gülerek poz veriyorlardı. Can Atalay ise oradaki ailelerin haklarını savunup destek olmanın peşinde koşuyordu.
Mesela 2013'e dönelim. 2013'te Gezi Parkı eylemleri sırasında polis tarafından atılan gaz fişeğiyle yaralanan Can Atalay bu konuda suç duyurusunda bulunmuştu. Ancak bu konuda yetkililer her zaman olduğu gibi yine oldukça ağır davranıyor ve 2 yıl sonra 2015 yılında Can Atalay'ın ifadesini alıyordu. Ancak aradan yıllar geçtikten sonra dosyada hiçbir işlem yapılmadı ve en sonunda bu olayı gören şahitler de olmasına rağmen Mart 2022'de takipsizlik kararı verildi. Ve bu karar Can Atalay Nisan 2022'de cezaevi'ne girdikten sadece 1 gün sonra avukatları aracılığı ile tebliğ edildi. Avukatları o gün bu karardan sonra ''Gezi sanıklarıyla dalga geçiyorlar'' dediler ve olay kapatıldı.
2010 yılında Emek Sineması'nın yıkılmasına karşı, Gezi'de, Soma'da, Aladağ'da yurt yangını sonrası çocukların yanında, Çorlu davasında hep Can Atalay ismini gördük. Hapisten çıktıktan sonra da bu gibi olayların tam merkezinde yine Can Atalay ismini göreceğiz.
Türkiye İşçi Partisi olarak Can Atalay'ı unutmayacağız, onun için her şartta mücadele etmeye devam edeceğiz ve er yada geç hapisten çıkaracağız.
Can Atalay'ın 2022'de son duruşmasında söylediği cümlelerle yazıya noktayı koyayım. Yazının başlığında sorduğum soruya da cevap niteliğinde bir paragraf.
Bu bir son değil. Biz harama el uzatmadık, kul hakkı yemedik. Devleti kendi çıkarlarımız için kullanmadık. Kendi yandaşlarımızı zengin etmedik, suç işlemedik. Biz avukatlık, mimarlık, plancılık yaptık. Kendi hukukuna kendisi uymayanlara uymaları gerektiğini anımsattık. İstemediklerinde ısrar ettik. Faaliyetin bir yargılama faaliyeti olmadığını üzülerek ifade ettim. Eğer sorun Gezi direnişini sahiplenmekse sahipleniyoruz. Gezi'nin bakiyesi neyse biz onu taşıyoruz, onurla taşımaya çalışırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder