Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Sıfır Atık Festivali'ne katılım gösterdim. Önce stantları ve yapılan etkinlikleri inceleme şansı buldum. Özellikle çocuklara yönelik bir çok proje ile sıfır atık konusunda önem vermemiz gerekenlere dikkat çekilmiş. Ve günün devamında hepimizin MasterChef yarışmasından tanıdığı Mehmet Yalçınkaya söyleşisini dinlemek üzere salondaki yerimi aldım.
Elbette sıkı bir MasterChef izleyicisi olarak Mehmet şefin hayranıyım desem yeridir. İzlerken her anına büyük saygı duyuyorum. Yaptıkları yemekler olsun, yarışmacılarla ilişkileri olsun güzel anlar sunuyor. O yüzden de burada zaten keyif alacağım kesindi.
Mehmet şef çok iyi konuşmacı. Öncelikle bunu söyleyerek başlayayım. Anlattıklarını çok iyi bir şekilde sunuyor ve seyirci ile iyi iletişim kuruyor. Bu da izlerken bir an olsun sıkılmamamıza sebep oluyor. Sıfır Atık konusunda önemli şeyler anlattı. Elbette ürüne saygı göstermemiz gerektiğini söyleyerek başladı. O ürünün ne kadar zor yollardan geldiğini, ne kadar zor şartlarda yetiştirildiğini anlatarak başladı. Daha sonra özellikle mutfak ve ürünlerle ilgili tüyolar verdi.
Pazara akşam saatlerinde gittiğini söyledi. Bunun sebeplerinden birisi ucuzluk. Ayrıca insanların sırf şekli nedeniyle almadıkları ürünler varken kendisinin yapacağı yemeklere göre ürün seçtiğini anlattı. Eğer ben mücver yapacaksam neden yakışıklı kabak almaya çalışayım ki? diyor. Son derece haklı. Kendi mutfağına mesela 2 çeşit domates alıyormuş. Salatalar için ayrı, soslar için ayrı. Bu yüzden de domateslerin şekilsiz olmasına hiç takılmıyor. Bu sayede daha ucuza ürün almayı başarıyor. Ayrıca pazardan yeterli ürünü almamız gerektiğini de söyledi. Sonuçta 3 kişilik aile gidip 2 kilo domates, 1 büyük karpuz almasın diyor. Çürüyor ve atıyorsunuz diye ekliyor.
Buzdolabı kullanımı konusunda da önemli notlar söyledi. Mesela patlıcan, domates, salatalık gibi ürünlerin kesinlikle dolaba konulmaması gerektiğini söyledi. Bu ürünler soğuğa gelmiyor ve tüm özelliği gidiyor. O yüzden az az alıp delikli bir bölümde tutmanız en doğrusu olur diyor. Yemeklerin de kesinlikle tencere ile buzdolabına girmemesini söylüyor. Kaplara koyarak koyun yoksa bakteri üretimi çok fazla oluyor diyor. Ve elbette herkesin bildiği şekilde tam soğumadan asla konulmaması gerektiğini de ekliyor.
Yağların kullanımı konusunda da özellikle bir şeyler kızartırken devamlı yağ koymak yerine bir kere adam akıllı doldurup ondan sonra yağ işini kapatmamızı söylüyor. Böylece yağ tasarrufu da yapıyormuşuz. Öbür türlü yandığı için devamlı değiştiriyoruz ve tüketim miktarı artıyor.
Menemen sabahları soğansız, öğleden sonraları soğanlı yapılabilir. Balık için isteyen limon sıksın, isteyen sıkmasın. Canımız ne isterse öyle olur diyor.
Doğru alışveriş, doğru saklama koşulları, doğru pişirme teknikleri, kişiye göre ürün almak ve doğru tüketmek.
Balıklarla ilgili yazdığı kitabına başlarken 350 balıkla yola çıktığını ancak kitap biterken elinde sadece 80 balık kaldığını dile getiriyor. Malzeme konusunda cehennemin dibine geldiğimizi bir kez daha söyledi. Ürün bulmakta çok zorlanıyoruz, daha çok zorlanacağız diyor.
1 yılda 12 ton sebze-meyve çöpe gidiyormuş. Üretilen sebze ve meyvelerin % 50'si çöpe gidiyormuş. Ayrıca her yıl Türkiye'deki sebze-meyve ihiyacının 4-5 katı çöpe gidiyormuş.
İşin özetine gelirsek sıfır atık hepimizin bir sorunu. Ve bu sorun gün geçtikçe daha çok büyüyecek. Özellikle böyle isimlerin yaptığı konuşmalar, belediyelerin düzenlediği etkinlikler çok önemli. Sıfır Atık konusunda herkes duyarlı olmalı ve hayatına ona göre devam etmeli. Yaptığımız yanlışlar ya da yapmadığımız doğrular nedeniyle hem daha çok para harcıyoruz, hem ürün bulmakta zorlanıyoruz, hem gelecek günlerde daha çok sıkıntı çekmeye doğru gidiyoruz. Sıfır Atık konusunda bu blogu okuyan herkesten şahsem ricamdır. Dikkatli olalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder