6 Mart 2010 Cumartesi

NBA'de Haftanın Değerlendirmesi (16 Şubat-6 Mart)

Yine 3 haftalık uzun bir aranın ardından 'Haftanın Değerlendirmesi' bölümüyle karşınızdayız sevgili NBAsever, ygtylmzblog okuyucuları. All-Star arasından sonra 3 hafta geçti ve artık Batı ve Doğu'da play-off tabloları iyice şekillendi. Batı'da neredeyse play-off'a kalacak 8 takım kesinleşirken artık geriye bir tek sıralama kaldı önemli olan. Doğu'da ise 9 takım diğerlerinden koptu ve 8. sırayı kapmak için tam 5 takım yarışıyor birbirleriyle. Bugünkü yazımızda geçen yazılarımızda olduğu gibi haftanın takımı, oyuncuları, çaylağı, hayalkırıklığı gibi şeylere değinirken yanında takaslar hakkında da kısaca konuşacağız. Dilerseniz New Jersey Nets'in dansçı kızları eşliğinde yazıya geçelim.

Haftanın Takımı: Dallas Mavericks
Takaslara 'Diğer Dikkat Çekenler' bölümünde değineceğiz elbet ama Dallas'tan bahsederken onların yaptığı takasa değinmemek olmaz. All-Star arasından hemen sonra Wizards ve Clippers ile üçlü bir takas girişiminde bulundu Mavericks. Wizards'a Josh Howard, Quinton Ross ve James Singleton'ı gönderirken onlardan DeShawn Stevenson, Caron Butler ve Brendan Haywood'u aldı. Önce Wizards'a gönderdikleri Drew Gooden'da daha sonra Clippers'la anlaştı. Bu takas kağıt üstünde Dallas'ın çok işine yarar bir takas olarak gözüktü ve tekrar şampiyonluğa oynamaları için ideal bir kadro oluştu. All-Star arasından bu yana 11 maçta 10 galibiyet aldılar. 10 maçlık bir galibiyet serileri var ve bunlardan en önemlileri dışarıda Orlando'ya ve Atlanta'ya, içeride de Lakers'a karşı alınan galibiyetler. Artık bir baş ağrısı olan Josh Howard, bench elemanları Ross, Singleton ve Gooden'ı gönderip doğru düzgün bir pivota, doğru düzgün bir şutör guarda ve iyi bir yedek savunmacıya sahip olmak Dallas'a gerçekten yaramış gözüküyor. Batı'daki yarışa dahil olmak bir yana, NBA şampiyonluğu adaylığını da ortaya koymuştur artık Dallas Mavericks.

Haftanın Oyuncusu:
Lebron James

Şaşırdık mı? Tabii ki hayır. Lebron enfes oyununa devam ediyor. Hani bir insan bir hafta kötü oynayabilir, o hafta hastalanmıştır, ya da kötü günler geçiriyordur. Yok, değil bir hafta bir maç kötü oynadığı yok. Değil bir maç bir periyot kötü oynadığı yok. Tabii ki abartıyorum ama durum aşağı yukarı böyle hemen hemen. Adeta bir bug olarak dünyaya gelmiş. Hatalı gibi, rakiplere karşı 1-0 önde başlıyor. Ne 1-0'ı 2,3-0 önde başlıyor Cleveland. Mo'nun olmadığı zamanlarda asistleriyle sırtladı takımını. Gerekirse 1 numara oynuyor, gerekirse 4. Elinden ne gelirse yapıyor. Sakatlanma gibi bir özelliği yok. Adeta insan üstü. Son 9 maçtaki ortalamarı 30.8 sayı, 9.7 asist, 7.7 ribaunt. Şimdi de Shaq sakatlandı Cavs'te ve play-off'lara kadar dönmesi beklenmiyor. Lebron James gibi bir yıldızınız varsa en önemli 2. oyuncunuz sakatlansa bile şüphelenmiyorsunuz normal sezonda. Denver'a karşı yaptığı triple-double dikkat çekti bu ay, 43 sayı, 15 asist, 13 ribaunt.

Haftanın 5'i:
PG: Jason Kidd
Dallas'tan yukarıda bahsetmiştik. Tabii ki takastan sonra yükselişlerinde Caron Butler ve Brendan Haywood'un payı büyük ve tabii ki takımın 1 numaralı yıldızı Dirk Nowitzki'de Dallas'ın bu kadar iyi olmasının en büyük sebebi. Ama İsmet Badem'in şu sözü -sanırım İsmet Badem'indi- herşeyi net açıklıyor; "Oyun kurucun kadar konuş." Jason Kidd 37 yaşında. Bu ligdeki son seneleri artık ama o hala tüm zamanların en çok asist yapan oyuncuları, en çok top çalan oyuncuları gibi listelerde yükselmeye devam ediyor. Dallas'ı çok iyi yönetti bu ay ve 10 maçlık galibiyet serisinde payı büyük. Bu seneki ortalamaları 10.0 sayı, 5.4 ribaunt, 9.3 asist belki ama şu son 11 maçta yaptığı iş, 37 yaşındaki bir oyun kurucuya göre çok zor ve takdir edilesi. Yanlışım varsa düzeltin, kariyerindeki 104. triple-double'ı da Atlanta deplasmanında kazanılan maçta 19 sayı, 17 asist, 16 ribaunt ile yaptı. 3 kategoride 15+ hakikaten çok etkileyici!

SG: John Salmons
Milwaukee All-Star arasından sonra büyük bir yükselişe geçti. 10 maçta 8 galibiyet aldılar. 6 maçlık galibiyet serisi yakaladılar. İşte bunun en büyük sebebi takasla Chicago'dan kadrolarına kattıkları John Salmons. Salmons, Bucks'taki sg boşluğunu çok iyi doldurdu ve takımın yıldızı açığını iyi giderdi. Çünkü ne Bogut, ne de çaylak Jennings yeteri kadar lider özelliğe sahip bir oyuncu. Tabii ki Salmons'da bir lider değil ama Bucks'ta bu işi iyi kotardı. 10 maçın 9'unda oynadı ve kaybettiği tek maç Atlanta deplasmanında 106-102. Salmons bu 9 maçın neredeyse hepsinde yıldız oldu, takımı inanılmaz sırtladı. Salmons'ın bu seneki sayı ortalaması 13.8 iken Milwaukee'deki sayı ortalaması 20.0!

SF:
Lebron James

Haftanın Oyuncusu kısmında değindik. Ligin sona ermesine ortalama 20 kadar maç var ve şimdiden, şimdiden bile değil 1 ay kadar öncesinden MVP ödülünü açık ara kazandı Lebron James. 30.0 sayı ortalamasıyla sayı krallığında ilk sırada olduğunu da belirtelim.

PF:
Carlos Boozer

Wizards'tan Andray Blatche ile, Spurs'ten Tim Duncan ile ve Mavericks'ten Dirk Nowitzki ile yarıştı bu ay Boozer. Wizards'ın takastan sonraki go-to-guy'ı oldu Blatche ve All-Star arasından sonra 24.11 sayı, 10.77 ribaunt ortalamalarıyla oynadığını hatırlatalım. Ama bu istatistikleri Wizards gibi pek fazla kaliteli oyuncusu bulunmayan bir takımda yaptığı için eledim onu. Keza Nowitzki ve Timothy de çok iyi bir 3 hafta geçirdiler ama NBA tarafından da Batı'da Ayın Oyuncusu seçilen Boozer diğer 3 oyuncudan daha fazla hak etti burayı. Boozer, All-Star arsından sonra 20.4 sayı, 12.7 ribauntla oynarken Utah Jazz'in oynadığı 10 maçın 7'sini kazanmasında büyük pay sahibi oldu.

C: Dwight Howard
Evet Phoenix Suns yeniden sezon başındaki havasına büründü, galibiyetler kazanmaya, seriler yakalamaya başladılar. Evet Amar'e yeniden dominantlaştı. Hatta kaybedilen San Antonio deplasmanında 41 sayı atarak sezonun en yüksek rakamına ulaştı ama Howard oynadı mı bir başka oynuyor. Belki kendi sınıfına yakın olan Lebron kadar, Wade kadar, hatta bir Melo kadar dominant değil ama bu ligin pota altındaki en önemli savunmacısı ve en önemli hücumcularından biri olduğu aşikar. All-Star arasından sonra 7 sayı, 5 ribaunt, 3 blokla oynadığı Miami maçını çıkarırsak 8 maçta 24.12 sayı, 13.25 ribaunt ve 3.37 blok ortalamalarıyla oynuyor. Ligin hem ribaunt hem blok kralı ve haftanın en iyi pivotu olmayı kesinlikle hak ediyor.

Haftanın Çaylağı: Marcus Thornton
Sacramento'da Tyreke'in tek lider olması için Kevin Martin Houston'a gönderildi. Tyreke'te şimdilik eline güvenilebilecek bir isim ve ara sıra kötü oynasa da elinden geleni yapıyor. Golden State'te Stephen Curry yine 5 maçın 4'ünü çok iyi oynuyor. Brandon Jennings'e hiç değinmiyorum. Bir önceki yazıda haftanın çaylağı olan Darren Collison ise bu hafta iyice coştu. Chris Paul hala sakat ve Collison takımı çok iyi yönetmeye devam ediyor, top kayıpları dışında. Bir maç 35 atıp kariyer rekoru kırıyor, bir maç 15 asist yapıp bu konuda ne kadar becerikli olduğunu gösteriyor. Ama hiç biri bu hafta, haftanın çaylağı olamadı benim gözümde. Collison ile takım arkadaşı olan New Orleans Hornets'li yedek guard Marcus Thornton bu hafta benchten gelip öyle maçlar çıkardı ki, haftanın çaylağı olmaya hak kazandı kesinlikle. İlk aklıma gelen performansları Q Arena'da Cavs'e karşı sadece 2. periyotta 23 sayı atıp, Hornets franchise'ında bir periyotta en fazla sayı atan oyuncu olarak tarihe kazınması, Dallas deplasmanında bulduğu sayılarla takımını geri döndürmesi ve Spurs deplasmanında 6/7 üçlükle oynayıp 30 sayı atması. Bu üç maçı da kaybetti Hornets. Hatta All-Star arasından sonra oynadığı 10 maçın 7'sini kaybettiler ama benchten gelerek 21.1 sayıyla oynayan Thornton elinden gelenin en iyisini yaptı. Unutmadan, Marcus Thornton'un draftta 2. tur 43. sıradan seçildiğini belirtmekte fayda var.

Haftanın Hayal Kırıklığı: Boston Celtics'in New Jersey Nets'e sahasında kaybetmesi!
Nets bu listeye daha önce hayal kırıklığı olarak girmişti ancak aldıkları bu galibiyetle taraftarlarına hayal kırıklığı değil de gurur yaşattıkları kesin. Yine de bu maçtan sonra dünya üzerinde hayal kırıklığı yaşayanların, gururlananlardan çok daha fazla olduğu da kesin. Çok değil geçen sene ve ondan önceki sene Big-3 ile birlikte Celtics TD Banknorth Garden'ı rakiplere dar ediyordu her maç. Ateşli Boston seyircisini arkalarına aldıklarında kralı gelse yenemezdi onları. Ama bu sene salonun ismi TD Garden olarak değişti değişeli Şükrü Saracoğlu misali rakiplere sahayı dar etmek bir yana, gelen vuruyor geçen vuruyora döndüler. 28 maçta 11 kez mağlup olmaları bunun somut kanıtı ve önce Cleveland'dan fark yemeleri sonra da o ana kadar sadece 5 galibiyeti bulunan, yanlış duymadınız sadece 2 kez Charlotte'u, 1 kez Clippers'ı, 1 kez Chicago'yu ve 1 kez de New York'u yenen Nets'e 104-96 gibi bir skorla yenilmeleri, daha da önemlisi Nets'in maçın büyük bir bölümünü 8-10 sayı farkla önde taşıması gerçekten Boston taraftarlarının, camiasının şapkalarını önlerine koyup düşünmelerini gerektirir. Evet Pierce yoktu, evet rakibi hafife almış olabilirler ama bahsettiğimiz takım Nets yahu. Son maçlarıyla birlikte 61 maçta sadece 6 kez kazanan, 55 kez kaybeden Nets. Heh, o 6 galibiyetin 1'ide Boston deplasmanı işte, düşünün.

Diğer Dikkat Çekenler
Artık geri sayıma geçtik. Ortalama 19-22 maçı kaldı takımların. All-Star arasından sonra 3 hafta geçti ve yapılan takaslarla her şey şekillendi gibi. Şimdi dilerseniz kısaca bu takaslara değinelim. Dallas ve Wizards arasındaki takasa değinmiştik. Howard, Gooden, Ross, Singleton Wizards'a giderken Butler, Stevenson ve Haywood Dallas'a geldi. Bu Dallas'ı şampiyonluk adayı bir takım seviyesine yükseltirken Wizards cephesinde Blatche'ın parlaması dışında ekstra bir etki olmadı. Daha sonra Cavs, Wizards ve Clippers üçlü bir takas yaptılar. Wizards, Dallas'tan aldığı Gooden'ı Clippers'a verirken, Clippers'dan Brian Skinner ve Al Thornton'ı kadroya dahil etti. Cavs'e, Wizards'tan Antawn Jamison ve Clippers'tan Sebastian Telfair giderken, Cavs, Wizards'a 1. tur draft hakkını ve Ilgauskas'ı verdi. Ancak Ilgauskas waive edildi ve şimdi kendisine bir sürü teklif yağıyor. Bu tekliflerden muhtemelen Cleveland olanını seçecek ve Cavs bu takastan maksimum kar ile ayrılmış olacak.

Bucks-Bulls takasına da ucundan değinmiştik yukarıda. Bucks'ta John Salmons hamlesi cuk otururken, zaten atletik bir takım olan Bulls'a da Hakim Warrick yakıştı. Bir de etkisiz eleman kontenjanından Francisco Elson var tabii. Bulls'tan devam edelim. Bobcats'e Tyrus Thomas'ı verip Murray ve Acie Law'ı aldılar. Böylece Hakim Warrick'in biraz daha şut atanını göndermiş oldular ve üçlük sıkıntılarını da Murray ile giderecekler. Bobcats ise Thomas takviyesiyle benchini güçlendirdi ve Play-Off umutlarını arttırdı. Bir diğer önemli takas ise New York ile Celtics arasında gerçekleşti. Nate Robinson Boston'a geçerken, Eddie House New York'a geçti. Alan mutlu, veren mutlu. House, Knicks'in oyun tarzına uygun bir üçlükçü, Nate'te benchten iyi katkı getirecektir. Houston ile Kings arasında Houston adına anlamsız bir takas gerçekleşti. Kings Tyreke geldikten sonra Kevin Martin'i göndermeye sıcak bakıyordu. Yanına Kenny Thomas, Hilton Armstrong ve Sergio Rodriguez'i de koyup Rockets'a yolladılar. Rockets ise benchten gelen en önemli isimleri Carl Landry'yi, McGrady, Joey Dorsey ve bir miktar para karşılığında Kings'e gönderdi. Tabii bu takastan hemen sonra Kings, Larry Hughes ve 1. tur draft hakkı karşılığında T-Mac'i Rodriguez ile birlikte Kings'e yolladı. Hughes waive edildi. Böylece Knicks bu sezonun sonuna kadar bir süperyıldız sahibi olurken, Kings ilerisi için korkulacak bir takım yarattı. Rockets'ta sene sonu yeniden rebuilding' e gider artık.

Bir kaç küçük takas daha var ama üzerinde bahsetmeye değmez takaslar oldukları kesin. Ayrıca şu aralar kafam biraz karışık yazmayı unuttuğum büyük bir takas olabilir, özür diliyorum. Yazının ilk paragrafında dediğim gibi Doğu ve Batı'da Play-Off tabloları yavaş yavaş şekilleniyor. Batı'da 8 takım diğerlerinden koparken Doğu'da bu sayı 9. Batı'da Lakers, Dallas, Denver, Utah, Phoenix, Oklahoma City, San Antonio, Portland sıralaması var şu an. Doğu'da ise Cleveland, Orlando, Atlanta, Boston dörtlüsünden sonraki 5 takım, yani Toronto, Milwaukee, Chicago, Miami ve Charlotte ilk 8 içinde kalmak için birbirleriyle yarışıyor. Bu 5 takımdan 1'i dışarıda kalacak ve kimin dışarıda kaldığını zaman gösterecek. Bir de önemli haber: Dün gece Cavs deplasmanında Pistons oyuncusu Rodney Stuckey rahatsızlanmış, nöbet geçirmiş ve acilen hastahaneye kaldırılmış ancak bugün taburcu edilmiş, öenmli bir şeyi yokmuş. Olayın videosu için: Tık!

Bizimkiler:
Hidayet Türkoğlu

All-Star arasından sonra Hido'nun takımı Toronto düşüşe geçti. Bunda Chris Bosh'un sakatlanmasının da payı büyük tabii. Bosh'un sakatlığından sonra da Hidayet daha fazla sorumluluk almaya başladı ama başarılı oldu mu ondan yine tam emin değiliz. Portland deplasmanında 24 sayıyla direnen tek isimdi. Keze iç sahadaki Cavs maçında clutch anlarda yine ortaya çıkıp Cavs'i yaktı. Gerçi son atışında isabet bulsa çok daha iyi olacaktı ama maçı uzatmaya taşıyan isim oldu en azından. Ancak kaybedilen OKC maçında 7 sayıyla oynayarak istikrarsızlığını yine gösterdi. Yine fark yenilen Houston maçında da, maçın başında sakatlanarak sadece 4 sayıda kaldı.

Mehmet Okur
Memo, All-Star arasından sonra 2 maç kaçırarak bu konudaki istikrarını sürdürdü. Döndüğünde kötü şut isabetiyle oynayıp üst üste 3 kötü maç çıkardı ancak son 3 maçına bakarsak bu seneki Memo standartlarına göre iyi oynadığını görebiliyoruz. Önce Houston'a karşı 17 sayı, 8 ribauntla oynadı sonra Clippers'a karşı 10-13 yaptı ve son olarak attığı 24 sayıyla ve son anlarda gelen iki kritik üçlüğüyle Phoenix'i deplasmanda deviren adam oldu.

Ersan İlyasova
Ersan'da benche döndükten sonra bir iyi bir kötü maç çıkaranlardan. Bir maç 16 sayı, 12 ribauntla oynadıktan sonra bir maç 6 sayı, 7 ribauntta kalabiliyor. Bir maç 10 şutta 9 sayı bulduktan sonra bir maç 9 şutta 17 sayı bulup takımına maçı kazandırıyor. Son günlerdeki en etkili oyunu içerideki Washington Wizards maçındaki 19 sayı, 10 ribaunt, 6 asistlik oyunuydu. Genele vurduğumuzda Ersan, takımı Bucks'a olumlu anlamda iyi katkı veriyor diyebiliriz.

Buraya kadar okuyan varsa teşekkür ederim efendim. En kısa zamanda yeniden görüşmek üzere...

Hiç yorum yok: