Hayatımın son 1 ayını Dünya Kupası'na göre yaşadım. Sadece o anlara konsantre oldum. Elbette turnuva öncesinden değildi beklentiler. Yıllardır hep aynı şeyi istiyordum. Messi'nin o kupayı kazanmasını her şeyden çok istiyordum. 2014 yılında Götze 113.dakika golü attığında çok üzülmüştüm. Ardından 2018'de istediğimiz olmadı ve sıra belki de son kez 2022'ye geldi.
Arjantin'in elemelerde oynadığı maçların tamamını izlemeye çalıştım. Takım mücadele ediyor, Messi kusursuz oynuyor ve rahat şekilde Katar bileti alıyordu. Copa America'yı kazandıktan sonra ve özellikle Finalissima'da İtalya karşısında kusursuz bir futbolla İtalya'yı geçip kupayı aldıktan sonra bu takıma olan inancım daha çok arttı.
Turnuva öncesinde elbette Arjantin kadrosunun tam anlamıyla yeterli olduğu tartışılırdı ancak son aylarda oynadığı tüm maçlarda takım olarak müthiş bir mücadele eden Arjantin vardı. Ve böyle bir havada Katar'a gelindi.
2022'ye Arjantin felaket bir futbolla başladı ve Arabistan karşısında yenilgiyle ayrıldı. İnsanlar doğal olarak ''Bu Arjantin mi kupayı kazanacak?'' sorularını yöneltse de ben bu takımın böyle olmadığını çok yakından yaşayan biri olarak bir an olsun ümidimi kesmedim. Ardından Meksika karşısında biraz daha iyi olan takım istediği skoru alıp şansını son maça taşıyordu. Polonya karşısında da yine etkili oynayan ve mücadele olarak kusursuz işler yapan bir Arjantin vardı. Ve o maçı da bir şekilde geçip gruptan lider olarak çıktık.
Kader ağlarını örüyor ve belki de şans yüzümüze gülmeye başlıyordu. Sonraki turda karşımıza asla Arjantin'in rakibi olamayacak kadar kötü olan Avustralya geldi. Yine etkili oyunla kazanmayı başaran bir Arjantin vardı.
Hollanda maçını penaltılarla kazandığımıza hâlâ inanamıyorum. Çünkü maçın neredeyse tamamında kusursuz bir Arjantin vardı. Ancak kısa sürede yapılan hatalar bizleri çok fazla heyecalandırdı. Ancak korkulan olmadı ve bu maçı da bir şekilde geçtik ve yarı finale yükseldik.
Yarı finalde rakip mücadele anlamında çok iyi ancak üretkenlik anlamında kısıtlı bir kadroya sahip olan Hırvatistan'dı ve beklendiği gibi Arjantin özellikle savunma anlamında kusursuz olduğu maçı rahat bir şekilde geçti ve adını finale yazdırdı.
Finale gelirsek. Arjantin olağanüstü oynadı. İlk 70 dakika rakibe şut şansı bile tanımadı. Ancak sahneye çıkan Mbappe birden maçı değiştirdi. 2-2 biten maç sonunda 108.dakika Messi sahneye çıktı ve skoru 3-2'ye getirdi. Ancak Mbappe'nin penaltı golüyle maç 3-3 bitti ve penaltılara kaldı. Burada sahneye bir kez daha Emiliano Martinez çıktı ve kupayı Arjantin'e getirdi.
Messi kariyerinin tek eksik parçasını da tamamladı. Tarihin en iyisi, en iyi ikincisi gibi cümleleri yazmayacağım. Ben Messi'nin her anından büyük keyif alıyorum. Yıllardır her izlediğim an beni mest etti. Her maçında kendine hayran bıraktı. Messi gibi bir futbolcunun olduğu döneme geldiğim için çok şanslıyım ve Messi'nin yaptığı her şey için minnettarım. Daha çok Messi yazacağımdan burada kısa kesiyorum. Bu arada turnuvayı 7 maç sonunda 7 gol, 3 asist ile tamamladığını ekleyeyim.
Kaleci Emiliano Martinez olağanüstü işler yaptı. Maçların normal süresinde çok iş düşmedi ancak penaltılarda akıl almaz işler yaptı. Messi ile beraber turnuvanın yıldızı. De Paul bazen istediklerini sahaya yansıtmasa da mücadele anlamında her maç çok iyiydi. Fernandez ilk maç sonrası ilk 11'e dahil oldu ve her maç kalitesini gösterdi. Arabistan yenilgisi gelmese belki de bu kadar erken oynamayacaktı. Mac Allister yine oldukça iyi oynayan oyunculardan biri oldu. Di Maria sadece final maçında yaptıklarından dolayı bile alkışı hakediyor. Romero ve Otamendi iyi işler yapı. Alvarez neden Manchester City oyuncusu olduğunu bir kez daha kanıtladı. Şahane bir turnuva oynadı. Molina zaman zaman çok iyi işler yaptı. Hollanda maçında golünü de attı. Tagliafico özellikle Hırvatistan maçını çok iyi oynadı. Paredes final maçında ve Hollanda maçında penaltıdan kritik golleri attı. Dybala final maçında penaltıyı gole çevirdi. Tarihe geçtiler.
Arjantin tribünleri için söylenecek çok şey var. Ancak bir halk bir milli takıma ancak bu kadar tutkuyla bağlanabilir. Tezahüratlar, melodiler, formalar, atkılar, bayraklar, davullar ile beraber bu şampiyonluğu çok hakettiler.
Günlerdir içimde çok büyük heyecan vardı. Hollanda karşısında son penaltıyı izlemeyedim. Final maçında ise rakibin penaltılarına bakamadım. Bir totem ya da bir büyünün bozulmaması için günlerdir tweet atmadım, herhangi bir tweeti beğenmedim. İnsanların olumsuz bir söz söylemesinden de çekindim, Arjantin kupa kazanmasın diye konuşmalarından da korktum. Sessizliğe gömüldüm ve sadece o ana konsantre olmak istedim. Tabii bunun yanında özellikle Twitter'da insanların gerek fanatizm, gerek anlık duygularla ne kadar yanlış cümleler kurduklarına da çok şahit oldum. Uzaktan izlediğin zaman bu tweetleri daha iyi değerlendirmek mümkün oluyor.
Uzatma ile penaltılar arasında çalan Intro şarkısı heyecanımı iki katına çıkardı. Acayip şarkı. Tık. Eğer kupa gelmese bir daha bu şarkıyı dinleme şansım olmazdı.
Hünkar Mutlu. Maçı şahane anlattı. Kendisiyle maç sonrası konuşma ve teşekkür etme şansı da buldum. Tarihe geçen spiker.
Brezilya'nın elenmesi şansımız mı oldu?
Emiliano Martinez'in uzatmanın son bölümünde kurtardığı pozisyon. Tekrarını defalarca izledim. Ya girseydi diye düşünüp gereksiz yere kendimi üzdüm. Etkisinden çıkamayacağım pozisyonlardan biri oldu. Biz neye şahitlik ettik öyle?
Kupa töreni sonrası kupayı neredeyse hiç bırakmayan Lionel Messi.
Çok seviyorum be. İyi ki kazandık ya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder