21 Mayıs 2012 Pazartesi

Maç Günlüğüm # 88 / Lefter ...



12 Mayıs 2012 hayatımızın en güzel günlerinden biri olabilirdi ancak öyle olmadı. Kocaeli’den yola çıkarken sadece şampiyonluk düşünüyorduk. Ancak 0-0 beraberlik sonrası istemediğimiz bir şekilde ayrıldık o stattan.

Aslında gün de kötü başladı. #fbloggers olarak gün öncesi Lefter’i mezarı başında ziyaret edeceğiz, şampiyonluk sözü vereceğiz ve Kadıköy’e gideceğiz diyorduk.  Bütün hafta twitter’da herkes gelsin, herkes 09:00’da Bostancı’da olsun, geç kalmayın tarzı onlarca tweet attım ancak otobüsü kaçırmam nedeniyle geç kaldım. #fbloggers ekibi 09:30 vapuru ile ben 10:30 vapuru ile ada’ya gittim.

Rum mezarlığı adanın tam arka tarafında olduğundan yürüyerek gidemezdik. Atladık bisikletlere ve pedalları Lefter’e ulaşmak için çevirdik. Adanın yollarını aşarken aklımızda geçen seneler vardı. Lefter’e geliyor, sahilde meşhur oturma yerinde elini öpüyor, fotoğraf çektiriyor, muhabbet ediyor ve dönüyorduk. Bu sefer ise öyle olmayacaktı …

Lefter’in sadece mezarı vardı. Gittik, dualarımızı okuduk, fotoğrafını çektik, şampiyonluk sözü verdik ve döndük …  Hüzünlü olsa da aklımızdan şu tezahurat çıkmıyordu. ‘’ Tribünler inledi binlerce kere, ver Lefter’e yaz deftere, bitti kalem doldu defter, Efsaneler ölmez Lefter. ‘’

Mezar ziyaretinden sonra yeni açılan Büyükada müzesini gezdik. Bunu başka bir postta yazacağım.

 Saat 12:40 vapuru ile Büyükada’dan civardakı tüm adaları dolaşarak Kadıköy’e gidiyorduk. Vapurda yaptığımız muhabbetler ise efsaneydi. Türk futbolunu ve Fenerbahçe’yi kurtardık desem yalan olmaz. 

Galatasaraylılar ve Fenerbahçeliler aynı vapurda Kadıköy’e gidiyorduk.

Önce Kalamış, ardından ise Nazlı’nın Yeri’nde maç havasına giriyor, maç saatini bekliyorduk. Bu arada yapılan tezahuratlar, muhabbetler güne renk katıyordu. İnsanların coşkusu ise en üst seviyedeydi.

Saat 17:30 gibi stada giriyorduk, stada girerken bu sefer polisin iyi önlemleri nedeniyle sıkıntı yaşamadık. Normal bir lig maçına girer gibi girdik. Bizden sonra ise bu girişler bu kadar rahat olmamış.

Migros tribününün Fenerium tarafında yerimizi alıp maç saatini bekliyorduk. Bu arada heyecan iyice tavan yapmıştı.  Tabii şöyle bir gerçek var ; Tv başındaki heyecan > stattaki heyecan. Tribün heyecanı alıyor.

Takım çok iyi oynamıyor ve sonuç malum … Canları sağolsun.

Tribünler klasik kötü. Klasik diyorum evet çünkü derbi maçlarda ne yazıkki iyi tribün yapamıyoruz. İnsanların maç öncesi çok içmesi, maç anındaki heyecan, kötü tezahurat seçimi, tribünü yönetemem gibi nedenler buna yazılır.

2.yarının başı meşaleler ile beraber iyi olan tribün … Geçiciymiş …

Maç sonunda takımı alkışlama, tezahurat yapma, Fenerbahçeli olmanın gururu bizlere yeter demek … 

Hayatımda ilk kez kaçan bir şampiyonluk sonrası çok fazla üzülmüyordum. Belki de bunun nedeni yaşadığımız süreçti.

Ortasahada Galatasaray’lılar seviniyor, biz ise futbolculara bağrıyorduk. Unutulmaz. Hayatımız boyunca unutmayız.

Maç sonu yaşananlar malum …

Neyse ya yeter bu kadar … Seneye maç günlüklerine devam ederiz …

Hiç yorum yok: