12 Mayıs 2012 hayatımızın en güzel günlerinden biri
olabilirdi ancak öyle olmadı. Kocaeli’den yola çıkarken sadece şampiyonluk
düşünüyorduk. Ancak 0-0 beraberlik sonrası istemediğimiz bir şekilde ayrıldık o
stattan.
Aslında gün de kötü başladı. #fbloggers olarak gün öncesi
Lefter’i mezarı başında ziyaret edeceğiz, şampiyonluk sözü vereceğiz ve Kadıköy’e
gideceğiz diyorduk. Bütün hafta twitter’da herkes gelsin, herkes
09:00’da Bostancı’da olsun, geç kalmayın tarzı onlarca tweet attım ancak
otobüsü kaçırmam nedeniyle geç kaldım. #fbloggers ekibi 09:30 vapuru ile ben
10:30 vapuru ile ada’ya gittim.
Rum mezarlığı adanın tam arka tarafında olduğundan yürüyerek gidemezdik. Atladık bisikletlere ve pedalları Lefter’e ulaşmak için çevirdik. Adanın yollarını aşarken aklımızda geçen seneler vardı. Lefter’e geliyor, sahilde meşhur oturma yerinde elini öpüyor, fotoğraf çektiriyor, muhabbet ediyor ve dönüyorduk. Bu sefer ise öyle olmayacaktı …
Rum mezarlığı adanın tam arka tarafında olduğundan yürüyerek gidemezdik. Atladık bisikletlere ve pedalları Lefter’e ulaşmak için çevirdik. Adanın yollarını aşarken aklımızda geçen seneler vardı. Lefter’e geliyor, sahilde meşhur oturma yerinde elini öpüyor, fotoğraf çektiriyor, muhabbet ediyor ve dönüyorduk. Bu sefer ise öyle olmayacaktı …
Lefter’in sadece mezarı vardı. Gittik, dualarımızı okuduk,
fotoğrafını çektik, şampiyonluk sözü verdik ve döndük … Hüzünlü olsa da aklımızdan şu tezahurat
çıkmıyordu. ‘’ Tribünler inledi binlerce kere, ver Lefter’e yaz deftere, bitti
kalem doldu defter, Efsaneler ölmez Lefter. ‘’
Mezar ziyaretinden sonra yeni açılan Büyükada müzesini
gezdik. Bunu başka bir postta yazacağım.
Saat 12:40 vapuru ile
Büyükada’dan civardakı tüm adaları dolaşarak Kadıköy’e gidiyorduk. Vapurda
yaptığımız muhabbetler ise efsaneydi. Türk futbolunu ve Fenerbahçe’yi kurtardık
desem yalan olmaz.
Galatasaraylılar ve Fenerbahçeliler aynı vapurda Kadıköy’e
gidiyorduk.
Önce Kalamış, ardından ise Nazlı’nın Yeri’nde maç havasına giriyor, maç saatini bekliyorduk. Bu arada yapılan tezahuratlar, muhabbetler güne renk katıyordu. İnsanların coşkusu ise en üst seviyedeydi.
Saat 17:30 gibi stada giriyorduk, stada girerken bu sefer polisin iyi önlemleri nedeniyle sıkıntı yaşamadık. Normal bir lig maçına girer gibi girdik. Bizden sonra ise bu girişler bu kadar rahat olmamış.
Migros tribününün Fenerium tarafında yerimizi alıp maç saatini bekliyorduk. Bu arada heyecan iyice tavan yapmıştı. Tabii şöyle bir gerçek var ; Tv başındaki heyecan > stattaki heyecan. Tribün heyecanı alıyor.
Önce Kalamış, ardından ise Nazlı’nın Yeri’nde maç havasına giriyor, maç saatini bekliyorduk. Bu arada yapılan tezahuratlar, muhabbetler güne renk katıyordu. İnsanların coşkusu ise en üst seviyedeydi.
Saat 17:30 gibi stada giriyorduk, stada girerken bu sefer polisin iyi önlemleri nedeniyle sıkıntı yaşamadık. Normal bir lig maçına girer gibi girdik. Bizden sonra ise bu girişler bu kadar rahat olmamış.
Migros tribününün Fenerium tarafında yerimizi alıp maç saatini bekliyorduk. Bu arada heyecan iyice tavan yapmıştı. Tabii şöyle bir gerçek var ; Tv başındaki heyecan > stattaki heyecan. Tribün heyecanı alıyor.
Takım çok iyi oynamıyor ve sonuç malum … Canları sağolsun.
Tribünler klasik kötü. Klasik diyorum evet çünkü derbi
maçlarda ne yazıkki iyi tribün yapamıyoruz. İnsanların maç öncesi çok içmesi,
maç anındaki heyecan, kötü tezahurat seçimi, tribünü yönetemem gibi nedenler
buna yazılır.
2.yarının başı meşaleler ile beraber iyi olan tribün …
Geçiciymiş …
Maç sonunda takımı alkışlama, tezahurat yapma, Fenerbahçeli
olmanın gururu bizlere yeter demek …
Hayatımda ilk kez kaçan bir şampiyonluk
sonrası çok fazla üzülmüyordum. Belki de bunun nedeni yaşadığımız süreçti.
Ortasahada Galatasaray’lılar seviniyor, biz ise futbolculara
bağrıyorduk. Unutulmaz. Hayatımız boyunca unutmayız.
Maç sonu yaşananlar malum …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder