14 Mayıs 2012 Pazartesi

Fenerbahçe'nin Son Maçı, Duygular, Gördüklerim, Yaşadıklarım ...

Öncelikle şunu söyleyeyim. Galatasaray şampiyonluğu haketti ve oldu. Tebrik etmek lazım. Özellikle çevremde tebrik etmem gereken bir çok abim, ablam, arkadaşım, dostum var. Onlar şampiyonluğu sonuna kadar kutlasınlar. Ayrıca ben böyle Fenerbahçeliyim, siz kutlamazsanız o sizin bileceğiniz bir şey. Kimseye neden kutladın ya da kutlamadım demem. Kimsenin de bana demeye hakkı yok. 


Sezon boyunca yaşananlar, yaşatılanlar, yönetimin açıklamaları, yönetimin taraftarlarına davranışları falan derken sezonu bitirdik. Şampiyon olmak isterdik ancak olamadık. Üzüldük belki ama çok büyük yıkım olmadı. Zaten böyle bir sezon hem ligde, hem kupada final oynamak çok büyük başarı. 3 Temmuz - bazı arkadaşlar buna da takılır - gibi bir tarihten sonra neler yaşadığımızı düşününce bu gelinen nokta gerçekten de büyük başarı.Futbolcularımıza, teknik heyete, takımın yanında olan taraftarlarımıza helal olsun demekten başka bir söze gerek yok.

Son maça geçelim. Fenerbahçe Kadıköy'de kazansa şampiyon olacaktı, berabere kaldık ve olamadık. Ancak sonrası var. Öncelikle Galatasaray ile alakalı hiçbir şey olmadığını belirtelim. Taraftarların Galatasaray'a bırak tepkisini maç sonu bakmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Statta olan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirimki tribünlerde bulunan 50 bin kişinin 45 bini '' Bu taraftar sizinle gurur duyuyor. '' diye bağırırken, kalan beş bin kişinin yarısı oturuyor, yarısı da stadı terk ediyordu. Tabii bir kaç taraftarımız da sahaya girmek istiyor, yabancı madde atıyordu. Ben maçı Migros tribünün Fenerium tarafındaydım. Biz maç sonu takıma tezahurat yaparken, önümde bulunan bir kaç kişi sahaya girmek istiyor, polis engelliyordu. Bu arada bulunduğumuz noktaya Ali Koç geliyor ancak tam Ali Koç geldiği sırada taraftarların bazıları koltukları kırarak polislere atıyordu. Herhangi bir amacı yoktu. Hatta bir tanesi neredeyse Ali Koç'a geliyordu. En sonunda Ali Koç daha fazla taraftarları ikna etmeye çalışmıyor ve bir kaç adım geri giderek olayları uzaktan izlemeyi tercih ediyordu. Ancak taraftarların bazılarının bu hırsı devam edince bulunduğumuz yerdeki polis sayısı artıyordu. Bu arada ben ve etrafımızda yer alan çoğunluk ise bu taraftarlara '' Yapmayın ya. Ne gerek var. '' tarzı ifadeler ile sesleniyordu. Ve bu taraftarlar koltukları ısrarla atmalarına devam edince polis en sonunda tribüne doğru girmeye başladı ve hatta biber gazı ile müdahale etti. Burada masum taraftarların da canı yandı. Şimdi kimse bu bir kaç taraftarın suçsuz olduğunu söyleyemez. O taraftarları Ali Koç bile ikna edemedi. Taraftarların o kadar gözü dönmüştü.

Ben ise orada daha fazla durmadım ve arkadaşlarımla stat dışına çıktım. Stat dışında bizim olduğumuz tarafta da en ufak bir olay yoktu. Fenerbahçe sen çok yaşa diye bağıranlar, olsun ya buraya kadar gelmek bile büyük başarı diyenler, arkadaşları ile sezonu değerlendirerek yürüyenler.


Boğa'nın orada büyük bir kalabalık, sanki şampiyon olmuşuz gibi kutlama yapıyor, takımı ne kadar sevdiği haykırıyordu. Ve çevredeki dükkanlar. Hepsinde Fenerbahçe marşları çalıyordu. Son ses. Hatta kolonları dışarı çıkartmışlardı. Rıhtım'a inen yol Fenerbahçe marşları ile inliyordu. Bunlar güzel görüntülerdi.


Stadın diğer tarafında yaşananları değerlendirmem söz konusu değil. Çünkü neler olduğunu bilmiyorum. Kim haklı kim haksız yorum yapamam. Ancak videolardan izlediğimiz kadarıyla taraftarlar çok haklı.


Sadece benim gördüklerim bunlar. Ne fazlası var ne azı. 


Benim duygularım ise karışık. Statta maç bitiminde takımı çılgınca alkışlıyordum, tezahurat yapıyordum. Ancak sabah kalktığımda bu gurur yerini üzüntüye bırakmıştı. Akşam yatarken ki halim yoktu. Üzüntü vardı.


Tamam takımla gurur duyuyoruz, takıma teşekkür ediyoruz ama bu bizim üzülmemizi engellemiyordu. Kaçan bir şampiyonluk daha bizi yaralıyordu.

Şimdilik bunları yazdık. Zamanla başka yazılar da yazarız ...

Hiç yorum yok: