Merhaba öncelikle. Aradan uzuuuuun bir zaman geçtiğinin farkındayım ve ben yine sözümü tut-a-mayarak yazıyı olması gereken vakitte değil de şimdi yazıyorum. Elbette üşendiğim kadar zorunluluktan yazamadığım zamanlarda oldu, bunları anlatmayacağım çünkü sene boyu aynı masalları dinlettirmek zorunda kaldım size. Arada yazmaya yeltendiğim vakitler olmadı değil ama ne zaman yazacak olsam, kendi kendime "dur normal sezon bitsin de, öyle yazarız" dedim. Neyse, sizlerden bir klasik olarak dansçı kız fotoğrafıyla özür dileyeyim. Bu sefer nba.com'un düzenlediği dansçı kızlar yarışmasının galibi Bobcats kızları Lady Cats gelsin. Oy oy, yalnız bunlar harbi hak etmişler helal olsun, öhöm. Normal sezon sonunda sona erdi ve herkesin beklediği gerçek sezon, 17 Nisan'da TSİ ile saat 22.00'da Q Arena'da Chicago Bulls-Cleveland Cavaliers maçıyla başlayacak. Play-Off'lar başlamadan son bir değerlendirme yapalım ve sonra kendimizi; koltuklarımızı, biralarımızı, kahvelerimizi hazırlayıp Play-Off heyecanına bırakalım.
Ayın Takımı: Orlando Magic
Son yazıdan bu yana Orlando, oynadığı 19 maçın 16'sını kazandı. Kaybettiği takımlar Charlotte, Atlanta ve San Antonio. Bu üç maçın ikisi deplasmandaydı. Kazandıkları önemli maçlara bakarsak, içerideki Lakers galibiyeti, Denver galibiyeti, San Antonio'ya ve Dallas'a karşı yapılan blow-out'lar. Geçirdiğimiz süre boyunca çok iyi bir seri yakaladılar ve bir hafta öncesine kadar lig 3.lüğünü korudular, Lakers'ın salmasıyla da lig 2.liğine yükselip normal sezonu orada tamamladılar. Bunun şöyle bir avantajı var, olası bir doğu şampiyonluğu sonrası NBA Finali'nde saha avantajı onlara ait. Batı'dan kim gelirse gelsin. Bu sene, geçtiğimiz seneye oranla çok daha iyi bir normal sezon geçirdiler. Bunda en büyük pay derinleşen kadroya ait. Son günlerde de kendilerini salmadılar, hedef koydular, bu hedefi gerçekleştirdiler ve iyi oynayarak form tuttular. Play-Off'a bomba gibi giriyorlar. Ayrıca NBA Tarihi'nde bir sezonda toplamda en fazla üçlük isabet bulma rekorunu da kırdılar.
Ayın Oyuncusu: Manu Ginobili
Ginobili iyi başlamadığı sezonun son bir ayında gaza bastı ve hem kendisi uyandı hem de Spurs ölü toprağı üzerinden attı. Bu sezon hiç de böyle bir şey ummuyordu San Antonio. Böyle bir şeyden kastım, Batı'da Lakers'a kafa tutacak bir oyun bekliyordu taraftarlar. Ancak Spurs'ün yaşlı kadrosu, yapılan takviyelere rağmen geçen seneden pek bir değişiklik gösteremedi. Son 1, 1.5 aya kadar. Son aylarda Parker'ın sakatlığı sonrası Ginobili sorumluluk almaya başladı ve takımı bir anda 2-3 seviye birden yükseltti. Parker'ın yerine oyun kurucu başlayan George Hill'de güzel bir oyun çıkarınca Spurs, taraftarların bütün sezon beklediği oyunu oynamaya başladı. Kaybettikleri maçlarda da zor kaybettiler, direnç gösterdiler. Manu, 8 Mart'ta 97-95 kaybedilen Cavs maçında 38-7-5, 21 Mart'ta Atlanta'ya 119-114 kaybedilen maçta 38-6, 9 Nisan'da Memphis'e kaybedilen maçta 26-8-5 ile oynayıp yenilgilere engel olamadı. New York'a 28, Cleveland'a 30, Boston'a 28, Orlando'ya 43, Lakers'a 32 atıp takımına galibiyet kazandırdığı maçlar da bu sezon en iyi oynadığı maçlar.
Ayın 5'i:
PG: Derrick Rose
Chicago Bulls, Şubat'ın 27'sinden, Mart'ın 19'una kadar olan bölümde 10 maç üst üste kaybetti. Bir Play-Off takımı için çok yüksek bir mağlubiyet serisi bu. Bunun en büyük nedeni de sakatlıklar. Özellikle Noah'dan yoksun oldukları kısımda hep bocaladılar. Brad Miller onun boşluğunu dolduramadı, özellikle savaşçılığını. Kaybedilen ilk 5 maçta sahaya bir şeyler koymaya çalışan hep Rose olmuştu. Sonraki 5 maç o da sakattı zaten. Ancak o iyileştikten sonra, Noah'ın da iyileşmesiyle Chicago toparlandı ve ligin bitimine kadar olan süreçte 14 maçın 10'unu kazandı. Özellikle Nisan ayındaki maçlarda Rose'un performansı zirveye ulaştı. 12 sayı, 11 asist yaptığı ama 6 top kaybıyla berbat geçirdiği bir maç olan Milwaukee maçını çıkartırsak, Nisan ayında Bulls 7 maçın 6'sını kazandı, ki kaybettikleri maçta 2 uzatma sonrası New Jersey'e. Rose bu 7 maçta %50'nin üzerinde şut yüzdesiyle oynayıp, ortalama 27.2 sayı attı. Özellikle kilit maç olan Toronto deplasmanında 26 sayı, 7 asist, Toronto galibiyetinin anlam kazanması için mutlaka kazanılması gereken Boston maçında da 15/22 ile 39 sayı, 7 asist, 5 ribauntla oynadı. Bulls maçından sonra Craig Sager tarafından Marissa Miller ile de ödüllendirildiğini belirtelim.
SG: Manu Ginobili
Ayın oyuncusundan yukarıda bahsettik. San Antonio, Play-Off'a formda giriyor ve geçen sene elendikleri Dallas'ı bu sene elemek istiyorlar. Bunu başarmaları için de Ginobili'nin ve arkadaşlarının tam kapasite oynamaları gerekecek. Ginobili'den şüphem yok, Duncan ve Parker'dan olduğu gibi. Ya arkadaşları?
SF: Kevin Durant
Durant geçtiğimiz günlerde iki kez 45 sayılık kariyer rekorunu egale etti. Önce 22 Mart'ta San Antonio Spurs'a karşı 45 sayı attı ama takımının 99-96 kaybetmesine engel olamadı. Sonra çok çok kritik bir uzatmaya giden Utah deplasmanında rakip potaya 45 sayı gönderdi ancak skor 139-140 Utah lehineyken ve 1 küsür saniye kalmışken, Durant'e üçlük çizgisi dışında atış halindeyken faul yapıldı ve pozisyon es geçildi. Daha sonra NBA yönetimi bile faul olduğunu, hakemlerin hata yaptıklarını açıkladı. Belki o pozisyonda faul verilse bugün Durant'in kariyer rekoru 45 değil, 46, 47 ya da 48 olacaktı. Belki Oklahoma City bugün Play-Off'a 8. sıradan değil, daha üst sıralardan girmiş olup, Lakers ile eşleşmeyecekti. Durant'in, ligin en genç sayı kralı olduğunu da hatırlatalım, 30.2 sayıyla. En büyük silahı da rahat faul alabilmesi oldu, ki son günlerde Garnett ve Lakers koçu Phil Jackson'dan bu konu hakkında NBA hakemlerine olumsuz eleştiriler geldi. Geliştirmesi gereken en önemli yönü ise, bencilliğini minimuma indirip, saha görüşü özelliğini ortaya çıkarması.
PF: Dirk Nowitzki
Dallas Mavericks, NBA Finali'ne yükseldiği seneden beri en iyi kadrosuyla bu yarışın içinde. Ya da Cuban'dan beri en iyi 2. kadrosu da diyebiliriz. Bu çıkışta payın önemli bir kısmı takas zamanı alınan Stevenson, Butler ve Haywood'a ait olsa da takımın yıldızı ve canını dişine en çok takanı tartışmasız Nowitzki. Dallas bu sene ya da en fazla 2-3 sene içinde elle tutulur bir başarıya ulaşamazsa yavaş yavaş dibe doğru inecek, ki Mark Cuban 2-3 sene daha bekleyecek bir sahip değil. Bunu da en iyi Nowitzki biliyor ve Dallas adına elinden geleni yapıyor. Nowitzki geçtiğimiz ayında akıllara kazınacak 3 maç çıkardı. İlki 29 Mart'ta Denver'a karşı alınan galibiyette 34-10-10'luk triple-double'ı, ki bu kariyerindeki 2. triple-double. İkincisi 9 Nisan'da, Portland deplasmanında alınan çok önemli galibiyette 40 sayı, 10 ribauntluk performansı ve üçüncüsü, o maçtan bir gün sonra çıktığı Kings deplasmanındaki 39 sayılık performansı. Nowitzki hakkında şöyle ilginç bir istatistik var. Son 79 serbest atışın 78'ini sayıya çevirdi Dirk.
C: Amar'e Stoudemire
Phoenix Suns, sezonu çok iyi noktaladı. Lige çok iyi bir giriş yapmış, daha sonra tökezlemiş, All-Star arasından sonra tekrar gaza basmış bir Phoenix izledik bu sezon. Aradan sonraki 29 maçta, 23-6'lık bir galibiyet-mağlubiyet istatistiği göze çarpıyor. Kuşkusuz Phoenix'in bu kadar iyi olmasında, sistemlerinin, sisteme oturacak oyuncuların ve Steve Nash'in payı olduğu kadar Amar'e'nin de payı var. Hatta sistemin en önemli ismi diyebiliriz. Nash ile yaptığı öldürücü, durdurulamaz pick'n roll'ler, bu sezon diğer sezonlara oranla daha az sorun çıkartması vs. gibi şeyleri birleştirdiğimizde Amar'e'nin kafasını basketboldan başka bir şeye yormayınca ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu görüyoruz. Ne sayı ortalaması bir sezonda yakaladığı en yüksek ortalama, ne de ribaunt ortalaması ama sanırım Amar'e'nin en iyi performansını yakaladığı sezonlardan biri bu sezon olmuştur.
Ayın Çaylağı: Stephen Curry
Usata şutör Dell Curry'nin oğlu Steph Curry bu sene Golden State adına mükemmel bir isim oldu ve çok çok iyi bir sezon geçirdi. Yaşından hatta surat ifadesinden bile beklenmeyecek bir olgunlukla oynuyor Curry. 82 maçın %70'inden fazlasında sahanın Golden State adına en iyisi oldu ve bir çok maçta da en skoreri oldu genç çocuk. D-League'den gelen takım arkadaşlarını vs. unutmayalım ama onun çabalarıyla Golden State bu sezon 26 galibiyet aldı ve Don Nelson, tarihe NBA'de en çok maç kazanan koç olarak geçti. Stephen Curry çaylak sezonunu 42 sayı, 9 ribaunt, 8 asistle oynadığı ve takımına galibiyeti kazandırdığı Portland deplasmanıyla bitirdi. Ortalamaları bir çaylak için muazzam olsa da (17.5 sayı, 4.5 ribaunt, 5.9 asist), Yılın Çaylağı ödülünün en avantajlı ismi ne o, ne inanılmaz çıkışını Chris Paul döndükten sonra bile deli gibi sürdüren New Orleans çaylakları Darren Collison ve Marcus Thornton, ne de lige inanılmaz bir giriş yapıp daha sonra saçmalaran Brandon Jennings. Ödülü kazanmaya en yakın isim ligi iyi bitiremese de tarihte ligi 20-5-5 üstü ortalamalarla bitiren ender çaylaklardan biri olan Sacramento Kings'li Tyreke Evans.
Ayın Hayal Kırıklığı: Toronto Raptors ve Hidayet Türkoğlu
Ayın değil yılın hayal kırıklığı bu iki isim. Hidayet başta olmak üzere Chris Bosh hariç hayal kırıklığı Toronto. Bir de Jarrett Jack var tabii. Haydi Bargnani'de bir kaç maç iyiydi hakkını verelim. Jay Triano bir sene boyunca saçmaladı, Toronto takımı olur olmadık maçları kazandı ama olur olmadık yerde kayıp yaşadı. İnanılmaz kötüler savunmada. Bir periyot 15, bir başka periyot 45 sayı yemek gibi bir özellikleri var. İstikrarsızlar kısacası. Türkiye gibi düzensizlik düzeniyle oynuyorlar ama hırs da yok işte. Muhtemelen Chris Bosh gidecek bu yaz ve rebuilding yolları taştan. Hido'ya gelirsek. Sanırım kendisi sezon başında verdiği karar dolayısıyla mutsuzdur şu an. Portland'a gitse, en azından belli bir sistem içinde, Magic'teki gibi olmasa da bir katkı verecekti ama Toronto'da bildiğin taşak oğlanı oldu. Kendi kendini taşak oğlanı etti desek daha doğru. Kanada'da sokağa çıkamıyor adam. Hoş onun yerine çıkanlar var, eheh. Raptor'lara uyarak savunmayı iyice boşladı. Hala dripling üstü boş adamı görme özelliğini kullanarak ekmek yiyor ki, o da olmasa TBL'de aranmayan oyuncu olacak. Şutlar tuğla. Sorumsuzluk had safhada. Son dönemde hastalık bahanesiyle koç Triano onu benche çekti. Son toplarda da ona değil Chris Bosh'a veriliyor sorumluluk. Bosh sakatlandıktan sonra çıkılan çok önemli Bulls maçının ilk yarısında 4 sayı, 10 ribaunt, 8 asist ile triple-double'lık bir performans sergiledi ama maçı 6 sayı, 19 ribaunt, 9 asist ile bitirerek double-double bile yapamadı. Üstelik 2/12 şut attı. En azından 19 ribauntla kariyer rekorunu kırdı. Uzatmayayım, geçen sene ne kadar el üstündeyse, bu sene o kadar sallanmayacak konumda şu an Hido. NBA böyle bir ortam işte, istikrarınız olmazsa yaptıklarınız bu kadar kısa bir sürede unutulabiliyor. Bunu tekrar tersine çevirmek de yine Hido'nun ellerinde. Toronto'da Bulls mağlubiyetiyle, Doğu'yu 9. bitirip Play-Off'a kalamadı.
Bizimkiler:
Mehmet Okur
Madem Hido'yu konuştuk, yeri gelmişken diğer iki oyuncumuzdan da bahsedelim. Takımı Utah Jazz son dönemde kritik galibiyetler alırken Mehmet'te sezonun en iyi maçlarını bu ay çıkardı. 4-5 maçta özlediğimiz 20-10 üzeri performanslar gösterirken yine her zamanki gibi bir kaç maç oynadıktan sonra bir iki maç dinlenme ritüelini aksatmadı. Yine de Mehmet'e şu ayki oyunu yüzünden olumsuz bir şey söylemek yanlış olur. O da bu sene Hido gibi kötü bir sene geçirdi, gerçi kendi standardına göre kötü diyeyim, Hido gibi kötü bir sene geçirmek çok çok ağır olur. Fakat şu son bir ayda gerçekten kendini toparladı Hido ve Play-Off'lara formda girecek. Her ne kadar Utah, Kirilenko ve Boozer'ın sakatlık yüzünden oynayamadığı son maçta, Phoenix'e yenilerek saha avantajını kaybetse de. Bu güzel sezona yakışmadı gerçekten.
Ersan İlyasova
Ersan bildiğimiz Ersan. Yedekten gelip oyuna enerji katan, Bucks taraftarını zaman zaman heyecanlandıran, yüzlerinde tebessüm bıraktıran, savaşan, enteresan işler yapan Ersan. Ya da nam-ı diğer Örşan. Takımı Milwaukee'de John Salmons takasından itibaren mükemmel işler başardı fakat son Phoenix maçında Amar'e'nin smaca giderken ittiği Bogut'un yere ters düşmesi ve hem elinden, hem omzundan vs. sakatlanması bütün planlarını suya düşürdü. Bogut, Play-Off'ları kaçıracak, hatta Dünya Şampiyonası'nı bile kaçırabilir. Bucks'ta düzgün bir pivotu olmadan elinden geleni yapmaya çalışacak.
Diğer Dikkat Çekenler
Mart'ın başında Mike Dunleavy ayrıldı Clippers'tan. Yerine getirdikleri Kim Hughes'u da sezon sonu kovdular. Bir sezon sonu koç gönderimi de Philadelphia 76ers'tan. Eddie Jordan ayrıldı, ki Jordan'ın oyun sistemi Philadelphia ile zıttı zaten. Bu aşının tutmayacağı belliydi. Koçlardan devam edelim. Don Nelson, Golden State'in aldığı son galibiyetlerle birlikte NBA'in en çok maç kazanan koçu ünvanını eline geçirdi. Bir de Vinnie Del Negro var tabii. Del Negro ile Bulls genel menajeri John Paxson'ın yumruk yumruğa kavga ettiği konuşuluyor kulislerde. Daha doğrusu Paxson'ın Del Negro'yu benzettiği. "İddialara göre; Paxson, takımın 30 martta Phoenix Suns ile oynadığı maçta, sol ayağındaki sakatlığı henüz atlatan Noah'ın zorlanmamasını istedi. Buna karşın Vinnie Del Negro'nun Noah'a 27 dakika süre vermesi, Paxson'ı çileden çıkardı. Maçın ardından Paxson, odasına gittiği Del Negro'yu kravatından çekerek, bağırmaya başladı, birkaç kez göğsünü yumrukladı ve kavgaya davet etti. İkili, yardımcı antrenör Bernie Bickerstaff tarafından ayrıldı." Bir kaç maç sonra Del Negro'ya bu sorulduğunda bir şeyler gevelemiş fakat ağzındaki baklayı çıkarmamış koç.
NBA'de Noche Latina ve Green Week etkinlikleri vardı son bir ayda. Noche Latina kapsamında kadrosunda İspanyol, Arjantin'li vs. latin milletlerden oyuncular bulunduran takımlar bazı maçlarda Latin gecesi düzenliyor. Değişik aktiviteler oluyor ve sahaya yeni latin soslu isimleriyle çıkıyorlar formalarında. Mesela 'El Heat', 'Los Lakers', 'Nueva York' gibi. Green Week ise NBA Cares kapsamında bir organizasyon. Geçen sene NBA yönetimi tarafından duyarlılık amacıyla bu süreç içerisinde her takım en az bir maça yeşil formayla çıkılacak dendi ama sonrasında yattı o iş tabii. En başta Los Angeles Lakers itiraz etmişti hatta, malum ezeli rakip Boston Celtics'in rengi yeşil. Bu sene ise neredeyse her takımın potasının ortasından aşağısına doğru olan kısım yeşil renkti. Bir kaç oyuncuda yeşil headband, sleeve vs. tarzı şeyler taktılar.
Normal sezon sona erdi. Play-Off'lar TSİ ile 17 Nisan'da başlayacak. Bende kişisel sezon ödülleri ve Play-Off tahminleri ile bitireyim yazıyı. Buraya kadar okuyan babayiğitlere teşekkür ederim efendim. Play-Off'ların ilk turu sonrası görüşmek üzere.
MVP: Lebron James
ROY: Tyreke Evans
MIP: Kevin Durant
DPOY: Dwight Howard
COY: Scott Brooks
6th Man: Jamal Crawford
***
Doğu
Cleveland Cavaliers 4 - 1 Chicago Bulls
Orlando Magic 4 - 1 Charlotte Bobcats
Atlanta Hawks 4 - 1 Milwaukee Bucks
Boston Celtics 4 - 2 Miami Heat
Batı
Los Angeles Lakers 4 - 2 Oklahoma City Thunder
Dallas Mavericks 3 - 4 San Antonio Spurs
Phoenix Suns 4 - 1 Portland Trail Blazers
Denver Nuggets 4 - 2 Utah Jazz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder