30 Mayıs 2012 Çarşamba

Milli Takımın Önü Açık


Mert Günok : Fenerbahçe
Bekir İrtegün : Fenerbahçe
Serdar Kurtuluş : Gaziantepspor
Ömer Toprak :  Bayer Leverkusen
İsmail Köybaşı : Beşiktaş
Arda Turan : Atletico Madrid
Nuri Şahin : Real Madrid
Emre Belözoğlu : Atletico Madrid
Sercan Saraer : Greuther Fürth

Tunay Torun : Hertha Berlin
Umut Bulut : Toulouse

Bulgaristan karşısına çıkan ilk 11 oyuncuları ve oynadıkları takımlar. Güzel günler yakında ...

29 Mayıs 2012 Salı

Emre Belözoğlu'nun Ardından


23 Haziran 2005 Perşembe günü Emre Belözoğlu ile ilgilenmiyoruz haberi yapıldı. 

24 Temmuz 2007, 14  Ağustos 2007 gibi tarihlerde yine resmi siteden sert şekilde '' Emre ile ilgilenmiyoruz! '' haberleri yapıldı.

30 Mayıs 2008 Emre Belözoğlu transferi konusunda kulübü Newcastle United ile anlaştığımızın haberini duyduk.


22 Temmuz 2008 günü Emre Belözoğlu sağlık kontrolünden geçiyor.


Sağlık kontrolünden geçtikten sonra hemen ayağının tozuyla antrenmanlara çıkıyor. Tarih yine 22 Temmuz 2008.


23 Temmuz 2008 günü Emre kendisini 4 yıllığına Fenerbahçeli yapan sözleşmeye imza atıyor.


30 Temmuz günü Şampiyonlar Ligi 2.tur ön eleme maçında 76.dk oyuna girerek Fenerbahçe forması ile tanışmış oluyordu.

Ve Emre'nin 30 Temmuz 2008 günü başlayan Fenerbahçe kariyeri 16 Mayıs 2012 günü Bursaspor ile oynanan Türkiye Kupası finali ve kazanılan kupa ile beraber son buldu. Kontratının sonuna kadar elinden geleni veren Emre Belözoğlu'na teşekkür eder, Atletico Madrid takımında başarılı olmasını dilerim.

Emre Belözoğlu'nu nasıl karşıladım?

Galatasaray'dan gelse sıkıntı olabilirdi ama Newcastle'den geldiği için en ufak bir ön yargı olmadı. Hatta çok sevindim, oynadıkça daha çok sevdim, formayı terletince daha çok sevdim, çirkin hareketler yapınca hem üzüldüm, hem kızdım, Fenerbahçe forması giyen bir oyuncu'nun böyle şeyler yapması canımı sıktı, Aykut Kocaman ile tartışınca üzüldüm, gol atınca sevindim, hatta son Trabzonspor maçında attığı gol sonrası havalara uçtum, statta tribünlere çağırırken çok güçlü bağırdım, Emre'yi sevdim ...

Emre Belözoğlu Fenerbahçe'ye ne verdi? 

Emre Belözoğlu 4 yıl boyunca 137 kez Fenerbahçe forması giydi, 16 gol attı. 39 sarı kart, 1 kırmızı kart gördü.

Emre Belözoğlu'nun olduğu Fenerbahçe daha iyi oynadı, Emre Belözoğlu'nun olduğu Fenerbahçe oyunu daha iyi kurdu, daha iyi pres yaptı, daha etkili oynadı, daha baskılı oldu. Emre Belözoğlu 4 yıl boyunca Fenerbahçe'ye futbol anlamında çok şey verdi. Bunu inkar edenlerin zaten futbol bilgisi sınırlıdır.

Emre Belözoğlu Fenerbahçe'den ne aldı?

Gelelim asıl soruya. Hatta Emre Belözoğlu'nun Fenerbahçe'den ayrılmasına neden olan sıkıntılara. Öncelikle şunu söyleyeyim Emre Belözoğlu'nun gitmesinin nedeni Aykut Kocaman'dır ve Aykut Kocaman % 100 doğru karar vermiştir. Aykut Kocaman bu takımın teknik direktörüyse kararlarına da saygılı olmak zorundayız. Aykut Kocaman futbolcuğuna hiçbir şey diyemeyeceği Emre'ye neden karşı çıkıyordu. Cevabını milyonlarca kişi biliyor. Saha içi agresiflikleri. Arkadaşları ile kavga eder, hakeme hakaret eder, futbolculara kasti fauller yapar, eliyle seni öldürürüm işareti yapar, Gökhan ısrarla ben ne yapayım demesine rağmen peşinden gidip küfür eder, Cristian ile kavga eder, Aykut Kocaman'a karşı çıkar ... Ve bunun gibi daha bilmediğimiz veya sayamayacağımız onlarca şey. Emre Belözoğlu'nun ben saha içine bakarım, agresiflikleri beni ilgilendirmez diye de bir şey yok. Emre Belözoğlu Fenerbahçe formasını giyerken hareketlerine dikkat etmeliydi.

Aykut Kocaman Emre'nin biletini Bursaspor maçında kesti. Bu bir bilgi değil, sadece bir düşünce. Ben böyle düşünüyorum. O gün Aykut Kocaman çok büyük tepki geleceğini dşüünmese Emre Belözoğlu'nu Fenerbahçe'den yollardı.

Sezon sonuna kadar bir şekilde dayanan Aykut Kocaman Emre'nin sözleşmesinin uzatılmamasını istedi ve Emre Fenerbahçe'den ayrıldı.

Sonuç olarak Sevdiğim, ancak yaptığı yanlışlar nedeniyle takıma zarar verdiğine inandığım Emre Belözoğlu Fenerbahçe'den ayrıldı. İyi veya kötü diye değerlendirmeyeceğim ancak üzülmediğimi de söyleyeceğim.

Emre Belözoğlu'nun 32 yaşında Atletico Madrid'e gitmesi ise çok ama çok büyük hareket. Türkiye'de bunu başarak kaç oyuncu var? Bunu zaman gösterecek. Emre Belözoğlu'na son kez bir daha ebrikler diyelim.

28 Mayıs 2012 Pazartesi

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Bir Baba Hindi Tezahuratının Çıkış Hikayesi

Seha Baba sizin Türk sporuna mal olmuş tezahüratlar yarattığınız da biliniyor. Bunların en ünlüsü “Bir Baba Hindi” sloganıdır. Bu nasıl oluştu?  O şöyle bir şey oldu. Ben 1939 – 40’da İstanbul Erkek Lisesi’nde izciydim. Oymak beyi, Ankara’ya gittik. Ankara Lisesi’nde kalacaktık Kız Lisesi’nde mi Erkek Lisesi’nde mi ne... Bu bir halk tevatürü aşağı yukarı,  hani içinden gelir ya...Bir çokları da öyle konuşurlar.  Öğlen yemeğinde hindi geldi. Ne yemek var hocam?  “Hindi ve pilav.” “Bir baba hindi” dedim. Baktım bizim arkadaşlar  “Heey de yallah” dediler. Arkasından o çorap söküğü gibi geldi. Pilavla zerde heey de yallah ; kaşıkta da nerde heeey de yallah... Biz bunu kaptık maçlara adapte ettik.


29 Mart 2006 - Fenerbahçe Dergisi

Ölmeden Yapılması Gerekenler


Tekneyle Monaco'ya gitmek, yarışı teknenin üstünde izlemek, akşam eğlencelere katılmak, içmek, gezmek ... Belki tekneyle gitmek çok uçuk bir düşünce ama ölmeden Monaco Grand Prix'ini yerinde izlesek hiç fena olmaz ... Tabii dünyanın en pahalı ülkelerinden biri olduğunu da düşünürsek pek mümkün değil ... Gerçi Hayali bile güzel ya ... 

25 Mayıs 2012 Cuma

Starbucks & Steven Gerrard


Starbucks yetkilileri akıllı olursa Gerrard üzerinden reklam yapabilirler. Gerrard da bizi tercih etti. Bana da 3-5 atarlar herhalde bu kadar post girdik.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

29 Ekim 2007 ; Fenerbahçe Cumhuriyet Bayramını kutluyor


'' Fenerbahçe Türkiye Cumhuriyeti'dir. '' cümlesinin söylendiği şu günlerde 29 Ekim 2007 günü Cumhuriyet Bayramını coşkuyla kutlayan Fenerbahçe fotoğrafları ... Müthiş kareler ...





22 Mayıs 2012 Salı

Tümer Metin & Fenerbahçe


2008 yılından bir fotoğraf. Tümer Metin Fenerbahçe t-shirt'ü ile birlikte antrenman yapıyor. Yüzü gülüyor. Tümer Metin'i geldiği gün eleştirenler oldu, sevinenler oldu, oynadığı oyun, gösterdiği mücadele sonrası fikri değişenler de oldu. Ben Tümer Metin'i ilk baştan sevenlerdendim. Belki de Beşiktaşlılığını saklamadığı, geldiğinde '' Ben zaten Fenerliydim. '' demediği için. Fenerbahçe forması ile izlemek keyifliydi. Sonuçta geldi, o formanın hakkını sonuna kadar verdi ve gitti. Keşke herkes Tümer gibi o formaya sahip çıksa ...

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Fotoğraflarla Ali Koç


Bayram kutlamasında Ali Koç


Taraftarlarını meşalelerin, biber gazlarının arasında koruyan Ali Koç


Eski başkanlarımızdan Emin Cankurtaran'ı anma töreninde Ali Koç


Teknik kadrodan evlenen Ayhan Tumani'nin düğünde Ali Koç


Lefter'in cenazesinde Ali Koç


Lefter'in 40. ölüm gününde anmaya giderken Ali Koç


Türkiye Kupası ile Ali Koç 


Fenerbahçe'nin haklarının savunmak için basın toplantısı yaparken Ali Koç 


Bilim konferansı yaparken ali Koç


Taraftarların yanında Ali Koç


Silivri'de duruşmada Ali Koç


Avrupa Şampiyonluğu sonrası tercümanlık yaparken Ali Koç

Bu kadar kirli düzenin içinde adam gibi adam Ali Koç. Fenerbahçe için verdiğin her şey için sana minnettarız. İyi ki Fenerbahçelisin. Her şey için teşekkürler.

Teknik Kadro 5 Fenerbahçe Yönetimi 3


Fotoğraf keşke daha net olsaydı. Fenerbahçe'nin 2008 yılında devre arası çalışmalarında Antalya'da yapılan bir maçtan çekildi. Maçın adı ; Yönetim - Teknik Kadro. Maçı teknik kadro 5-3 kazandı. Yönetimin kadrosunda Ali Koç, Nihat Özbağı, Ali Yıldırım gibi isimler oynadı. Maçı Mahmut Uslu yönetti. Teknik Kadro'da teknik direktörümüz Zico da forma giydi. Mücadele'yi Aziz Yıldırım ve Nihat Özdemir de takip etti.

Maç Günlüğüm # 88 / Lefter ...



12 Mayıs 2012 hayatımızın en güzel günlerinden biri olabilirdi ancak öyle olmadı. Kocaeli’den yola çıkarken sadece şampiyonluk düşünüyorduk. Ancak 0-0 beraberlik sonrası istemediğimiz bir şekilde ayrıldık o stattan.

Aslında gün de kötü başladı. #fbloggers olarak gün öncesi Lefter’i mezarı başında ziyaret edeceğiz, şampiyonluk sözü vereceğiz ve Kadıköy’e gideceğiz diyorduk.  Bütün hafta twitter’da herkes gelsin, herkes 09:00’da Bostancı’da olsun, geç kalmayın tarzı onlarca tweet attım ancak otobüsü kaçırmam nedeniyle geç kaldım. #fbloggers ekibi 09:30 vapuru ile ben 10:30 vapuru ile ada’ya gittim.

Rum mezarlığı adanın tam arka tarafında olduğundan yürüyerek gidemezdik. Atladık bisikletlere ve pedalları Lefter’e ulaşmak için çevirdik. Adanın yollarını aşarken aklımızda geçen seneler vardı. Lefter’e geliyor, sahilde meşhur oturma yerinde elini öpüyor, fotoğraf çektiriyor, muhabbet ediyor ve dönüyorduk. Bu sefer ise öyle olmayacaktı …

Lefter’in sadece mezarı vardı. Gittik, dualarımızı okuduk, fotoğrafını çektik, şampiyonluk sözü verdik ve döndük …  Hüzünlü olsa da aklımızdan şu tezahurat çıkmıyordu. ‘’ Tribünler inledi binlerce kere, ver Lefter’e yaz deftere, bitti kalem doldu defter, Efsaneler ölmez Lefter. ‘’

Mezar ziyaretinden sonra yeni açılan Büyükada müzesini gezdik. Bunu başka bir postta yazacağım.

 Saat 12:40 vapuru ile Büyükada’dan civardakı tüm adaları dolaşarak Kadıköy’e gidiyorduk. Vapurda yaptığımız muhabbetler ise efsaneydi. Türk futbolunu ve Fenerbahçe’yi kurtardık desem yalan olmaz. 

Galatasaraylılar ve Fenerbahçeliler aynı vapurda Kadıköy’e gidiyorduk.

Önce Kalamış, ardından ise Nazlı’nın Yeri’nde maç havasına giriyor, maç saatini bekliyorduk. Bu arada yapılan tezahuratlar, muhabbetler güne renk katıyordu. İnsanların coşkusu ise en üst seviyedeydi.

Saat 17:30 gibi stada giriyorduk, stada girerken bu sefer polisin iyi önlemleri nedeniyle sıkıntı yaşamadık. Normal bir lig maçına girer gibi girdik. Bizden sonra ise bu girişler bu kadar rahat olmamış.

Migros tribününün Fenerium tarafında yerimizi alıp maç saatini bekliyorduk. Bu arada heyecan iyice tavan yapmıştı.  Tabii şöyle bir gerçek var ; Tv başındaki heyecan > stattaki heyecan. Tribün heyecanı alıyor.

Takım çok iyi oynamıyor ve sonuç malum … Canları sağolsun.

Tribünler klasik kötü. Klasik diyorum evet çünkü derbi maçlarda ne yazıkki iyi tribün yapamıyoruz. İnsanların maç öncesi çok içmesi, maç anındaki heyecan, kötü tezahurat seçimi, tribünü yönetemem gibi nedenler buna yazılır.

2.yarının başı meşaleler ile beraber iyi olan tribün … Geçiciymiş …

Maç sonunda takımı alkışlama, tezahurat yapma, Fenerbahçeli olmanın gururu bizlere yeter demek … 

Hayatımda ilk kez kaçan bir şampiyonluk sonrası çok fazla üzülmüyordum. Belki de bunun nedeni yaşadığımız süreçti.

Ortasahada Galatasaray’lılar seviniyor, biz ise futbolculara bağrıyorduk. Unutulmaz. Hayatımız boyunca unutmayız.

Maç sonu yaşananlar malum …

Neyse ya yeter bu kadar … Seneye maç günlüklerine devam ederiz …

Saçlı Hamsik mi ? Saçsız Hamsik mi ?


Net saçsız daha iyi. İyi futbolcu, severek takip ediyoruz.


20 Mayıs 2012 Pazar

Finalin Kaybedeni ; Arjen Robben


Uzatma dakikalarında kaçırdığı penaltı sonrası, giden kupa sonrası, madalya almaya giderken, maç sonrası takım yemeğinde en çok üzülen adam Robben'di. Bu sezon Bayern Münih'in buralara gelmesinde önemli bir rol oynayan Robben kaçırdığı penaltı ile takımını kupadan etti desek yanlış olmaz. Bir futbolcunun yaşamak istemeyeceği ilk şeylerden. Fotoğraflar çok şey anlatıyor.




Kupanın Yakıştığı İsimler


Kaptanlar Terry ve Lampard ellerinde Londra'ya gelen ilk Şampiyonlar Ligi kupası. Onlardan mutlusu yok.


19 Mayıs 2012 Cumartesi

Şampiyonlar Ligi Finali ; Bayern Münih - Chelsea


21:45 Bayern Münih - Chelsea
Star Tv


Fenerbahçe seri başı olabilmesi için Chelsea'nin kupayı alması gerekiyor. O yüzden her ne kadar Münih'i sevsek de Chelsea diyoruz. İnşallah Chelsea kazanır ve Fenerbahçe'ye şampiyonlar ligi ön elemelerinde nispeten daha güçsüz takımlar gelir. Bu arada fotoğraf enfes değil mi?

Ceza, Kombineler, Yönetim, Taraftar Bakışı …




Fenerbahçe sezonu Galatasaray maçı ile kapadı. 0-0 beraberlik ve giden şampiyonluk. Maç sonrası yaşananlardan dolayı ise 6 maç ceza aldık. Önce cezadan başlayalım.

Galatasaray maçı sonunda Fenerbahçe’yi alkışlayanların yanında bir kısım da sahaya girmeye çalışıyor, koltukları kırıp polisin üstüne atıyorlardı. Polis güçlükle engelliyor, engellemeye çalışıyordu. Hatta engellemeye çalışan Ali Koç’un kafasına bile 2 metre yanımda koltuklar geliyordu. Ali Koç neredeyse yaralanacaktı ancak hızlı bir hareketle olay yerinden uzaklaştı. Olayları uzaktan izledi. Sadece bu tarafta yaşananlardan dolayı bile ceza almamız normal olabilirdi. Ve diğer tarafta anlatılanlar, yaşananlar. Bir polis tribünde bulunan birine vurmuş ve sonra tribün gerginleşmiş. Polisi oradan uzaklaştırmaya çalışan Fenerbahçe taraftarları varmış. Sonrası malum, videolardan gördük. Bütün tribün polisi soyunma odası girişine kadar kovalıyor, hatta girişi koltuklardan ve yabancı maddelerden görünmez hale getiriyordu. Polisin sonrasında yaptıkları, yanlışlar, olaylara iyi yaklaşamaması, masum insanlara zarar vermesi ise hiç kimsenin istemediği şeylerdi. Ancak burada polisin yüzünden, ceza almamalıyız diyemeyiz. Bu da haksızlık olur.

Fenerbahçe sadece bu yaşananlardan dolayı bile 6 maç ceza alır abi. O sahaya o şekil giremez, koltukları Ali Koç’un ve diğer taraftarların uyarılarına rağmen sahaya, polisin üstüne atamazsın. Atarsan da ceza alırsın. Zaten küfürden bile alınan cezayı biliyoruz. Bu kadar olay sonrası bu cezalar normal. 

Ancak insanların bir de diğer olaylara göre yorum yapması var. Orada da bu insanlar haklı. Beşiktaş’a 3 maç, Trabzonspor’a 4 maç vermeyeceksin diyorlar. Adalet istiyorlar. Sonuna kadar da isteme hakları.

Yeni sezon kombinelerine gelelim. Fenerbahçe normal sezon 17 lig maçı yapıyor. 6 tanesi şu an cezalı. Biz şu ana göre değerlendirelim – sonradan indirim falan olursa başka şeyler yazar, ya da yazıyı yenileriz. – Fenerbahçe’nin en ucuz kombinesi 750 TL ile Türk Telekom tribününe ait. Bu kombinenin biraz daha ucuz olması gerektiğini de baştan söyleyelim ve gelelim hesap yapmaya ;


17 lig maçı ; 6 tanesi cezalı olduğundan sadece 11 lig maçımız kalıyor. Derbilerin üçü de bu 6 cezalı maça denk gelirse kombine alan taraftar 750 TL, bilet alan adam – bu senenin fiyatları ile – 363 TL verecek. 3 derbi maçın da seyircili olacağını düşünürsek  462 TL verecek ve kombine’ye göre 288 TL daha az verecek. Tabii 1 derbi maç seyircisiz olur veya 2 derbi maç seyircisiz olur gibi olasılıklar da bu fiyatlar biraz değişiklik gösterebilir.

Mesela Fenerbahçe bu sezon evinde 22 maç yaptı. Geçen sezonun kombine fiyatına – 700 - göre maç başına 32 TL’ye geliyor. Ayrıca yine seyircisiz bir çok maç oynadığımızı düşünürsek kombine alanlar ciddi şekilde zarar etti. Bilet alarak gelselerdi baya kâr edeceklerdi.  Bu sezon ise 750 TL olduğunu düşünürsek ve Avrupa’ya gidemezsek 2 de kupa maçı ile beraber 13 maç oynayacağız ve maç başına 57 TL’ye gelecek. Ancak Avrupa’ya gidersek, 2 ön eleme yapıp gruplara kalı elensek bile 5 maç ekstradan gelecek ve toplam 18 maça çıkacak. Ve maç başına 42 TL’ye gelecek.

11 Lig maçı + 2 kupa maçı + 2 ön eleme maçı + 3 grup maçı ya da Uefa’ya kalıp orada da 3 grup maçı yapabiliriz. Yani şu an Avrupa’da gruplara kalırsak 18 maç yapacağız. Avrupa maçlarının fiyatlarının 66 TL olacağını düşünürsek 330 TL, 3 derbi maçı – Trabzonspor maçı da dahil - da seyircili olursa 198 TL, ve geriye kalan 8 lig maçının 33 TL’den 264 TL dersek 792 TL olacak ve kombine alan taraftarımız kombine alarak avantajlı duruma geçecek. Ayrıca tabii kombine olmanın rahatlığı ile beraber biletix köşelerinde uğraşmayacak. Bu da işin başka bir noktası.

Yani Fenerbahçe sezon boyunca başka ceza almaz, Avrupa’da da gruplara kalırsa kombine almak çok avantajlı olacak.

Ve yönetim bakışı. Kombineler 9 Mayıs tarihinde satışa çıktı. Fiyatlar geçen sezonun fiyatlarına göre biraz zamlı. Ona da normal diyoruz. Ancak her sene zam getiremeyeceklerini düşünürsek ara ara kombine fiyatlarını sabit tutup taraftarlara jest yapabilirler. Mesela bu sezon. Kombineler9 Mayıs tarihinde satışa çıktığı için artık bu saatten sonra indirim gibi bir şey söz konusu olmayacak.  Aslında kulüp istesin, bugüne kadar kombine yenileyenlere de indirim ücretini verir ve kombineleri ciddi şekilde indirir. 3 Temmuz süreci boyunca kulübün her şartta, her yerde yanında olan taraftarlara büyük bir jest yapmış olur. Ancak endüstriyel futbol diyoruz.

Taraftar bakışı ise beklediğim gibi, ben dahil herkes ‘’ isterseler 17 maç ceza versinler, ben gider kombineyi alırım. Maksat kulübe destek. ‘’ diyor. Zaten Fenerbahçe yıllardır yüksek fiyatlara rağmen sattığı kombine sayısı ile her zaman Türkiye’nin 1 numarası olmuştur. En kötü sezon dediğimiz bu sezon veya 2010 sonrası bile 33 bin üstüne rahatlıkla çıkıyoruz. Bu sene Nisan ayında seneye rahat 40 bin kombine satarız diyordum, şu an taraftarların bakışını da gördükten sonra kararımı değiştirmiyorum. Yine 40 bin satarız diyorum. Çünkü bu taraftar takıma inanıyor, takımı her şartta destekliyor. Ayrıca Fenerbahçe taraftarlarının özellikle bir kesimi gerçekten maddi durum olarak iyi bir kesim. Fenerium’a giden, kombine alan, taraftar kart alan da aynı kesim. Halkın Takımı Fenerbahçe de koca bir yalan.

Sonuç olarak Fenerbahçeli verilen 6 maçlık cezaya rağmen, Avrupa’ya gitmeme riskine rağmen, giderse elenme riskine rağmen, yönetimin belirlediği fiyatlara rağmen gidecek ve kombinesi alacak. Fenerbahçe büyüklüğü, başka bir büyüklüktür, adı konamaz diyoruz, eyvallah da biraz da bir şeylerin farkına varmak lazım ...

18 Mayıs 2012 Cuma

'' Ben Tümer'e Küfür Edeceğim '' / Video


Ben böyle bir şey görmedim. Herhangi bir dizi seti mi desem? Nefes-Vatan Sağolsun sahnelerinin stattaki hali mi desem? Temizlik, iyi niyet mi desem? Tribün liderinin taraftarı ikna etmesi mi desem, bilemiyorum. Tek diyeceğim şu ki bence böyle bir tribün videosu bir daha çekilemez. MUAZZAM.

17 Mayıs 2012 Perşembe

Bloga Toplam Ziyaret ; 500.000


26 Mayıs 2008'de başladığım blogda bir önemli adıma daha geldik. Blogun toplam görüntülenme sayısı 501.508. Dile kolay. Başladığım gün buralara geleceğimi asla tahmin etmezdim. 2008'den günümüze bloga giren, okuyan, yorum yapan, bir yerlerde duyuran, tavsiye eden tüm herkese teşekkür ederim. Elimden geldiğince bir şeyler yazmaya devam edeceğim.

Aykut Kocaman'dan Sezonun Fotoğrafı


Kupayı, yaşananları, mükemmel futbolu, sevinçleri, gururu yazarız da önce sadece yorumsuz bir şekilde bu fotoğrafı koyalım. İsteyen istediği gibi yorumlasın. Dev hali için üzerine tıklayabilirsiniz.

15 Mayıs 2012 Salı

Olmayan Birlik, Olmayan Beraberlik ve Fenerbahçe



3 Temmuz’dan sonra ilk haftasonu Topuk Yaylası ziyareti. Fenerbahçeliliğimle en çok gurur duyduğum günlerden. Giden herkesin öyledir. Gittik, futbolculara gereken desteği verdik ve döndük. O günlerde şike var ya da yok demedik. Sadece takıma sahip çıktık. Katılım gayet iyiydi ancak  ‘’ Fenerbahçe Cumhuriyeti ‘’ söylemlerini düşünürsek daha çok olabilirdi.

Dönüşünde Bağdat Caddesi yürüyüşü. Katılım gayet iyi. İnsanlar takıma, yöneticilere, başkan Aziz Yıldırım’a destek çıkıyorlar. Sonrası malum. Polisin yaptıkları … Genç, yaşlı, çocuk demeden polisin yaptıklarından etkilenen temiz Fenerbahçe taraftarları.

12 Numara gibi çıktığı ilk günden beri potansiyeline inandığım ama kendilerinin şu aralar çok boş işlerle uğraştığını düşündüğüm oluşumun Kadıköy mitingi. Yönetim, eski futbolcular, sanatçılar, gazeteciler ve taraftarlar bir arada. Amaç yine Fenerbahçe.  Olaysız dağılım. Ancak katılım yine çok sınırlı. Yine belli bir kesim destek veriyor. Bu 12 Numara’ya olan güvenden de kaynaklanıyor olabilir.

Daha sonra Konvoylar, Silivri, Çağlayan duruşmaları, tekrar Bağdat Caddesi yürüyüşleri … Katılım yine çok az. Gitmeyi geçtim insanlar – belki ben de dahil -  gidenleri yadırgıyor, eleştiriyor.

Bu arada ara ara Fenerium kampanyaları, ara ara taraftar kart almak için düzenlenen kampanyalar … Katılımın gayet iyi olduğunu söylememe gerek yok. Fenerium 1 günde 1 milyonu geçti. Taraftar kart konusunda yine camianın çoğunluğu ‘’ Gereksiz ‘’ gözüyle bakıyor. 35 TL insanlara çok geliyor. Bu da ayrı bir yazı konusu olabilir.

Bugüne kadar yapılan organizasyonlara katılan kesim az çok belli. Genelde aynı insanlar iştirak ediyor. Ama neden?


Bunun bir çok nedeni olabilir ancak ilk 3 neden …

Şikeye, teşviğe inanmak ; Bence düşünülmesi gereken ilk etken bu. İnsanlar iddianame’yi okudu ve buna inandı. Çoğuna inanmasalar bile bu yöneticilerinin konuşmalarının hepsinin yalan olma ihtimaline inanmıyor. Ben de inanmıyorum. İlk gün – 3 temmuz günü -  bloga yazdığımın da hala arkasındayım. En ufak bir şey bile varsa – ben şu an yönetimin komple temiz olduğuna inanmayıp, bir şeyler olduğuna inanıyorum – bizi düşürün.

Bu organizasyonları gereksiz görmek ; İnsanlar Çağlayan’a gidince hakimin etkileneceğini düşünmüyor. Oraya gitmenin hiçbir şey kazandırmayacağını düşünüyor. İnsanlar Bağdat Caddesi’nde yürüyünce bir şey değişmeyeceğini düşünüyor. Bu ülkenin çoğu kesiminde olduğu gibi bizim camia'da geçerli. Sokağa çıkmaya gerek duymuyoruz.

Polis ; Polisin yaptıklarından sonra insanlar korkuyor. Yine kötü olaylar yaşanır diye korkuyor. Aileleri çocuklara izin vermiyor, aileler çocuklarını da alıp gitmiyor, polise güvenmiyor, polisin olaylara nasıl yaklaştığını düşünüyor ve gitmiyor.



Ve günümüze gelelim. Son Galatasaray maçı yaşananlar. Polisin yaptıkları. Polisin birkaç kişi yüzünden çoğunluğa zarar vermesi, çoğunluğa yanlış davranması. Ama etrafta nasıl görülüyor? İş yerime geldiğimde 15 kişinin 15’i de ‘’ Taraftar ilah bir şeyler yapmıştır, yoksa durup dururken polis neden bu kadar şiddet uygulasın. ‘’ diyorsa oturup düşünmek lazım.  İnsanlar neden taraftarlara inanmıyor?

Bir de olayları yaşamayanlar, polisin yaptıklarından etkilemeyenlerin konuşmaması, eleştirmemesi var. Hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlar. 

Fenerbahçe taraftarları birlik olamıyor-olmuyor, Fenerbahçe taraftarları bir araya gelemiyor-gelmiyor. Polisin tüm yaptıklarına rağmen taraftarlar ortak hareket etmiyor. Hashtag’ler ile polisleri istifaya davet ediyoruz. Gfb, Kfy, Grup Ck, 1907 Unifeb, Vamos Bien, Legend gibi tribün grupları, Antu ve 12 Numara gibi büyük bir çoğunluğa hitap eden Fenerbahçe’nin iki sitesi ‘’ Arkadaşlar gelin sokağa çıkalım, bu yaşananları protesto edelim. ‘’ demiyor. 


Mahkemeye sevkedilen taraftarlar oluyor ama çıkıp ne taraftarlar açıklama yapıyor, ne yönetim açıklama yapıyor. Herkes uyuyor.

Sonuç olarak Fenerbahçe camiası, Fenerbahçe taraftarları Çağlayan’da, Şükrü Saracoğlu’nda, Sabiha Gökçen’de  bir çok kez polisin orantısız güç kullanmasına rağmen ne ortak hareket ediyor ne de etmesi gerektiği yerde yani sokakta bir araya gelip olanlardan hesap sormuyor. Kendilerini satan yöneticilere hâlâ inanıyor, hâlâ güveniyor, hâlâ laf söyletmiyor.

Fenerbahçe taraftarları böyle davranmaya devam ettiği sürece bu olaylar da devam eder, bu yönetim de göreve devam eder …  Ama dur bende ortama ayak uydurayım … #emniyetmuduruistifa, #polisistifa , #yonetimistifa, #tayyiperdoganistifa #nihatozdemiristifa, #sizikiniyoruz , #sandiktagorusuruz …. son olarak #iyiuykular

12, 14 ve 16 Mayıs Kısaca Kara Mayıs



12 Mayıs 2012 Galatasaray beraberliği sonrası şampiyonluk kaçıyor, üzülüyoruz, kahroluyoruz, daha 2 sene önce yaşananları düşünüyoruz, isyan ediyoruz, bir şekilde 2 gün geçiyor, 14 Mayıs 2006 geliyor, Fenerbahçe tarihinde en çok üzüldüğüm gün, Denizlispor maçı ve kaçan şampiyonluk, Appiah, Tuncay, Mustafa Keçeli, akıldan çıkmıyor, 2 gün daha geçecek 16 Mayıs 2010 gelecek. Yine kabus gibi bir gün. Fenerbahçe futbol takımının tarihte en iyi oynadığı bir kaç maçtan birisini izliyoruz, sonuç yine hüsran, sonrasında yaşananlar daha çok üzüyor, kahrediyor ... Fenerbahçe tarihinde Mayıs ayında güzel anlar da tabiiki de vardır ancak bu 3 tarih bizi gerçekten yıllarca çok düşündürecek. Fenerbahçe taraftarları 12 Mayıs, 14 Mayıs ve 16 Mayıs'ı unutmayacak ... Bir daha Mayıs ayında şampiyonluk mücadelesi verirsek, değil statta, tv başında bile izlememek lazım ... Ayrıca galiba fotoğrafa gözüken arma'ya bu kadar bağlı olmasak çoktan futboldan elimizi, ayağımızı çekmiştik ...

14 Mayıs 2012 Pazartesi

R.I.P Fergie!


Bir futbolcudan gördüğüm en sert espri. Tevez'e Ceza gelebilir.

Fenerbahçe'nin Son Maçı, Duygular, Gördüklerim, Yaşadıklarım ...

Öncelikle şunu söyleyeyim. Galatasaray şampiyonluğu haketti ve oldu. Tebrik etmek lazım. Özellikle çevremde tebrik etmem gereken bir çok abim, ablam, arkadaşım, dostum var. Onlar şampiyonluğu sonuna kadar kutlasınlar. Ayrıca ben böyle Fenerbahçeliyim, siz kutlamazsanız o sizin bileceğiniz bir şey. Kimseye neden kutladın ya da kutlamadım demem. Kimsenin de bana demeye hakkı yok. 


Sezon boyunca yaşananlar, yaşatılanlar, yönetimin açıklamaları, yönetimin taraftarlarına davranışları falan derken sezonu bitirdik. Şampiyon olmak isterdik ancak olamadık. Üzüldük belki ama çok büyük yıkım olmadı. Zaten böyle bir sezon hem ligde, hem kupada final oynamak çok büyük başarı. 3 Temmuz - bazı arkadaşlar buna da takılır - gibi bir tarihten sonra neler yaşadığımızı düşününce bu gelinen nokta gerçekten de büyük başarı.Futbolcularımıza, teknik heyete, takımın yanında olan taraftarlarımıza helal olsun demekten başka bir söze gerek yok.

Son maça geçelim. Fenerbahçe Kadıköy'de kazansa şampiyon olacaktı, berabere kaldık ve olamadık. Ancak sonrası var. Öncelikle Galatasaray ile alakalı hiçbir şey olmadığını belirtelim. Taraftarların Galatasaray'a bırak tepkisini maç sonu bakmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Statta olan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirimki tribünlerde bulunan 50 bin kişinin 45 bini '' Bu taraftar sizinle gurur duyuyor. '' diye bağırırken, kalan beş bin kişinin yarısı oturuyor, yarısı da stadı terk ediyordu. Tabii bir kaç taraftarımız da sahaya girmek istiyor, yabancı madde atıyordu. Ben maçı Migros tribünün Fenerium tarafındaydım. Biz maç sonu takıma tezahurat yaparken, önümde bulunan bir kaç kişi sahaya girmek istiyor, polis engelliyordu. Bu arada bulunduğumuz noktaya Ali Koç geliyor ancak tam Ali Koç geldiği sırada taraftarların bazıları koltukları kırarak polislere atıyordu. Herhangi bir amacı yoktu. Hatta bir tanesi neredeyse Ali Koç'a geliyordu. En sonunda Ali Koç daha fazla taraftarları ikna etmeye çalışmıyor ve bir kaç adım geri giderek olayları uzaktan izlemeyi tercih ediyordu. Ancak taraftarların bazılarının bu hırsı devam edince bulunduğumuz yerdeki polis sayısı artıyordu. Bu arada ben ve etrafımızda yer alan çoğunluk ise bu taraftarlara '' Yapmayın ya. Ne gerek var. '' tarzı ifadeler ile sesleniyordu. Ve bu taraftarlar koltukları ısrarla atmalarına devam edince polis en sonunda tribüne doğru girmeye başladı ve hatta biber gazı ile müdahale etti. Burada masum taraftarların da canı yandı. Şimdi kimse bu bir kaç taraftarın suçsuz olduğunu söyleyemez. O taraftarları Ali Koç bile ikna edemedi. Taraftarların o kadar gözü dönmüştü.

Ben ise orada daha fazla durmadım ve arkadaşlarımla stat dışına çıktım. Stat dışında bizim olduğumuz tarafta da en ufak bir olay yoktu. Fenerbahçe sen çok yaşa diye bağıranlar, olsun ya buraya kadar gelmek bile büyük başarı diyenler, arkadaşları ile sezonu değerlendirerek yürüyenler.


Boğa'nın orada büyük bir kalabalık, sanki şampiyon olmuşuz gibi kutlama yapıyor, takımı ne kadar sevdiği haykırıyordu. Ve çevredeki dükkanlar. Hepsinde Fenerbahçe marşları çalıyordu. Son ses. Hatta kolonları dışarı çıkartmışlardı. Rıhtım'a inen yol Fenerbahçe marşları ile inliyordu. Bunlar güzel görüntülerdi.


Stadın diğer tarafında yaşananları değerlendirmem söz konusu değil. Çünkü neler olduğunu bilmiyorum. Kim haklı kim haksız yorum yapamam. Ancak videolardan izlediğimiz kadarıyla taraftarlar çok haklı.


Sadece benim gördüklerim bunlar. Ne fazlası var ne azı. 


Benim duygularım ise karışık. Statta maç bitiminde takımı çılgınca alkışlıyordum, tezahurat yapıyordum. Ancak sabah kalktığımda bu gurur yerini üzüntüye bırakmıştı. Akşam yatarken ki halim yoktu. Üzüntü vardı.


Tamam takımla gurur duyuyoruz, takıma teşekkür ediyoruz ama bu bizim üzülmemizi engellemiyordu. Kaçan bir şampiyonluk daha bizi yaralıyordu.

Şimdilik bunları yazdık. Zamanla başka yazılar da yazarız ...

Gelişme Kaydeden Oyuncular / Bekir İrtegün


Bekir İrtegün. Fenerbahçe'nin özellikle son döneminde en çok mücadele eden, en iyi oynayan oyuncularından. Bekir İrtegün transferi 8 Haziran 2009 günü resmi siteden açıklandı . O gün Gaziantepspor'dan başarılı savunma oyuncusu etiketi ile Fenerbahçe'mize geliyordu. Geldiği ilk sezon çok fazla maça çıkamasa da özellikle Nisan ayının sonunda Kasımpaşa deplasmanında attığı golle belki de şampiyonluğu getiren adam olacaktı. Son maç yaşananları hepimiz biliyoruz.

Bir sonraki sezon ise 18 maça çıkıyordu Bekir. Oynadığı maçlarda elinden geleni yapmasına karşın, çok fazla umut vaat etmiyordu. En azından Fenerbahçe'nin Yobo ve Lugano gibi iki iyi adamı sakatlandığında taraftarları bir heyecan alıyordu. Açıkca söylemek gerekirse hiçbir Fenerbahçe taraftarı Bekir'e güvenmiyordu.

Ve 2011/2012 sezonu. Fenerbahçe sezonu yine son hafta maçıyla kaybetti. Ama bu sefer taraftarlara güven veren bir Bekir İrtegün vardı. Özellikle Play-off grubunda oynadığı iyi futbolla adından söz ettiran Bekir, tüm taraftarlar tarafından saygı ile anılıyordu. Defansta kestiği toplar, yaptığı ters kademeler, hava toplarındaki etkisi, topla çıkışları, kendine güveni derken ismi Yobo'nun yanına rahatlıkla yazılıyordu. Ayrıca Bekir İrtegün'ün saha içi ve dışında en ufak bir terbiyesizliği, en ufak bir sportmenlik dışı hareketi olmaması da Bekir'i sevmemizi sağlıyordu.

Fenerbahçe şampiyon olamadı belki ama Bekir Fenerbahçe taraftarlarının saygısını kazandı. 1984 doğumlu 28 yaşındaki Bekir İrtegün bu sezon 25 maçta oynadığı futbolla alkışı haketti.

Fenerbahçe'ye imza attığı 24 Haziran 2009 Çarşamba günü fotoğraftaki kareyi veren Bekir İrtegün, kendisine o gün gülerek bakan, adeta '' Hadi oğlum forma senin. '' diyen Aykut Kocaman'ın güvenini boşa çıkarmadı. Bekir İrtegün bu sezon oynadığı futbolu devam ettirdiği takdirde Fenerbahçe'de uzunca yıllar daha forma giymeye devam edecek.

Her şey için Teşekkürler Bekir.

9 Mayıs 2012 Çarşamba

David Beckham & FC Dallas


David Beckham 28 Nisan 2012 Fc Dallasmaçı sonrası taraftarları alkışlıyor. - alt fotoğrafta ise şiddetli itiraz - Mücadele 1-1 bitti. Yalnız Los Angeles Galaxy forması sadece benim mi hoşuma gidiyor?


8 Mayıs 2012 Salı

Uefa Avrupa Ligi Finali Öncesi Taraftar Fotoğrafları


Atletico Madrid ve Athletic Bilbao taraftarları Bükreş sokaklarında geziyor, içiyor, tezahurat yapıyor, bayraklarını sallıyor. Yarın akşam oynanacak olan Uefa Avrupa Ligi finalini bekliyorlar. Allah inşallah bize de bir gün nasip eder.