31 Mart 2020 Salı

Capharnaüm


İyi film izlediğim zaman mutlu oluyorum diye blogda defalarca yazdım. Bu sefer Kübra sayesinde yaşadım bunu. İnsan kötü geçirdiği zaman ''Keşke izlemeseydim bu filmi.'' diyor ancak ayırdığı zaman iyi geçince, izlediği film sonrası yerinde donup kalıyorsa, her saniyede filmi yaşıyor, hissediyorsa o film izleyen için unutulmaz oluyor ve insanı mutlu etmeye yetiyor. Ben film eleştirmeni değilim. Zaman zaman süslü kelimelerle filmi anlatabilirim. Sinematografik açıdan iyi, renkler çok iyi kullanılmış, cast seçimi çok iyi, sahne geçişleri gayet yerinde şeklinde yorumlar yapabilirim. Ancak bu hissettiğim duyguyu yansıtmaz. Ben genelde burası kişisel bir sayfa olduğundan ne düşünüyorsam, hissediyorsam onları yazıyorum, yazmaya çalışıyorum. Zaten iyi ya da kötü yazmak gibi bir amacım yok. Kendime miras bıraktığım bir sayfa burası.

Arkadaşım bu filmi önerdiğinde elbette dram olduğunu biliyordum ancak film hakkında pek bir bilgim yoktu. Filme böyle başladım. 

Filmin yönetmeni Nadine Labaki. Nadine Labaki Lübnanlı kadın yönetmen. Aynı zamanda oyuncu. Bu filmde de oynuyor. Film Lübnanlı çocuk Zain'in yaşadığı hayatı anlatıyor. Ailesinin baskılarından, şiddetinden, yaptıklarından bunalıp evi terkediyor ve sokaklarda yaşamaya başlıyor. Akıllı olması ve cesareti ile hayatta kalmayı başarıyor. Ancak hayat Zain için hem çok zorlu, hem çok acımasız. İnsanın kaderi peşine bırakmıyor. Zain için aynı şeyler geçerli. Ne kadar normal bir hayat istese de olmuyor. Ve bize unutulmaz bir 2 saat izletiyor.

Film boyunca zaman zaman ağlayıp, zaman zaman çaresizlik karşısında isyan edip, zaman zaman gerçekleri hatırlayıp üzülüp, zaman zaman da yaşananlar karşısında şok olup izliyorsunuz. 

Mülteci sorunu, çocuk yaşta evlilik, sefalet, açlık, cahil aileler filmde anlatılan konular.

Filmin en güzel olayı gerçeklik. Filmi hissediyorsunuz. Her saniye bunu görüyorsunuz. Filmin içine giriyorsunuz.

Gerçeklik derken filmin başrol oyuncusu Zain. Zain Al Rafeea. Suriyeli mülteci bir çocuk. Savaştan kaçıp Lübnan'a gidiyor. Nadine Labaki'ye ekibi oyuncu seçimleri esnasında bir video ile Zain'i izlettiriyor. Ve elbette hemen karar verip rolü bu çocuğa vermeye karar veriyor. Filmin bu kadar gerçekci olmasının nedenlerinden biri de Zain'in adeta gerçek hayatını oynuyor oluşu. Çok büyük oynamış. Şu an ailesi ile beraber Norveç'te yaşıyor. 2004 doğumlu. Şu an 16 yaşında. Bir çok ödülü var.


Film 2018 yılında Nuri Bilge Ceylan'ın Ahlat Ağacı'nın da aday olduğu Cannes'da en iyi film adaylarından biriydi. 

Oyuncular ilk kez bir sinema filminde yer almışlar.

Filmi izledikten sonra insan olmaz olsun böyle bir dünya diyor. Sayıları gayet az olan çocuklar sokakta eziyet çekiyor, aç kalıyor, istismara uğruyor, hor görülüyor, ölüyor. Ancak insanlar olarak hepimiz bu çocukları görmezden geliyoruz. Bu da bizim ayıbımız.

Filmin bir çok mesajı var ancak herhalde en güzel mesajı net; Bakamayacaksanız, çocuk yapmayın.

Üzülmek, ağlamak, acı çekmek istiyen varsa bu filmi izlesin.

''Ebeveynlerimden davacıyım. Yetişkinlerin beni iyi dinlemesini istiyorum. Çocuklarına bakamayan insanlardan bıktım. Ben dünyaya neden geldim? Küfür etsinler, dövsünler, tekmelesinler diye mi? Zincirle, hortumla ya da kemerle dövsünler diye mi? Duyduğum en güzel laf ''Siktir, orospu çocuğu, defol, gözüm görmesin.'' Hayat köpek pisliği gibi. Ayaklarımdaki pabuçlardan bile pis! Cehennemde yaşıyorum. Yemek için ölebileceğim bir tavuk gibi pişiyorum. Hayat çok kötü! İyi bir adam olacağımı umuyordum. Saygı duyulan, sevilen. Ama Allah bunu istemiyor. Paspas olalım istemiş, ayaklar altında çiğnenmek için.''

Hiç yorum yok: