3 Aralık 2018 Pazartesi

Fenerbahçe 0 Dinamo Zagreb 0


Fenerbahçe peşinde geçen hayatlar. Tabii bunun için insanın ya işsiz olması lazım ya maçın izin gününde oynanması lazım ya izin alabilecek bir iş yerinde çalışıyor olmak lazım ya maddi yönden stada gidebilecek durumda olmak lazım. Hayatımın 6 yılı izin alabilecek bir iş yerinde çalıştıktan sonra şu an işsiz olmanın avantajını kullanıyorum. Ve bu sayede Fenerbahçe'nin maçlarını statta izleme şansı yakalıyorum.

Fenerbahçe-Dinamo Zagreb maçı için İstanbul'a giderken akıllar ne son hafta kaybettiğimiz Trabzonspor maçındaydı ne ilk maç Zagreb karşısında alınan ağır yenilgide ya da başka bir şey. Sadece Fenerbahçe kimliği ve saf Fenerbahçe sevgisi ile bir maça daha gidiyorduk.

Fenerbahçe'nin yıllarca maçına gittim ancak sadece sevindiğim veya sadece üzüldüğüm maç sayısı çok değildir. Ya maç sonu istifa tezahuratları yapılan bir başkan, ya hakem hataları, ya takımın mücadeleden yoksun olması, ya istifaya çağrılan hocalar, ya futbolun istenildiği seviyede olmaması. Fenerbahçe maçına gitmek istiyorum, takımın mücadele etmesini, coşkulu futbol oynamasını, rakipten her maç daha fazla koşmasını istiyorum. Bunun sonucunda gelecek yenilgi ya da kaçacak şampiyonluklar bir taraftar olarak beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor. Kimse takımını kupa için sevmez, kimse takımını şampiyonluk beklentisi ile sevmez. Çocuk yaşta bu takımı severken ne kupa biliyorduk ne başka bir şey. Saf bir sevgi vardı. Ancak o sevgi her geçen gün farklılaşıyor.

Zagreb maçı takım elinden geldiği kadar mücadele etti, koştu, istedi, yetenekler ölçüsünde gol aradı ancak bulamadı. Yine de 0-0 ile üst tura çıkmayı başardı. Bir taraftar olarak bu beni mutlu etmeye yetiyor.

Mesela 2.yarı başında dakikalarca gırtlak patlatarak ''Hep peşinden iz sürdük yol bilmeden...'' tezahuratını söylediğim anlar benim için bu maçın en güzel anlarıdır. O anlar ne sahada oynanan oyuna baktım ne başka bir şeye. Sadece takımı ne kadar çok sevdiğimi düşündüm ve bu takıma ne kadar çok bağlı olduğumu. Bu tarz anlardan keyif alıyorum. O an gerçekten hiçbir şey umrumda olmuyor. Küçükken kahvenin yan camından izlediğim Fenerbahçe'yi en çok anlar hissediyorum. Öyle bir sevgi.

Kadıköy'de soğuk maçlara gittim ancak bu kadar soğuk maça uzun süredir gitmiyordum. Sağlam üşüdük. Tabii soğuk havada hemen ''soğuktan üşüsek titresek bile, sana olan aşkımız bitmez Fenerbahçe'' tezahuratı söylüyoruz. Bu anların tezahuratı.

Hepimiz ölelim, Fenerbahçe yaşasın sadece tezahurat değil, hayatımızın gerçekleridir.

Şartlar el verdiği sürece Fenerbahçe'nin peşinde hayat yaşamaya devam.

Hiç yorum yok: