27 Kasım 2018 Salı

Müslüm


Nereden başlayacağımı bilemediğim bir yazı. Ancak şuradan başlamak lazım. Film evet çok iyiydi, bir daha izlemek isterdim ama asıl iyi olan hikayenin insanı acıtan ve yaralayan kısmıydı.

Müslüm Gürses'i hayatımda dinlemiş biri değilim. Bana hitap etmediğini düşünüyorum. Normalde arabesk müzik dinlemiş olsam da Müslüm Gürses'in sesi ya da şarkıları bana her zaman zor gelmiştir. Açıp da hayatımda dinlemişliğim yoktur. Tanışmama gelince de 2008 yılında daha önce başka sanatçılardan dinlediğim şarkılara yaptığı yorumlarla oldu. Sandık albümünde Kenan Doğulu, Fikret Kızılok, Ajda Pekkan, Sezen Aksu gibi isimlerin şarkılarını söyledi ve ününü daha geniş bir kitleye duyurmuş oldu. Müslüm Gürses'i ilk kez bu şarkılarla dinlemeye başladım. Bu şarkılara yaptığı yorumları sevdim ancak yine açıp eskiden ne yapmış diye de bakmadım. Sadece Beyaz Show ya da İbo Show tarzı yerlerde izledim, dinledim. Sempatik tavırlarıyla iyi biri olduğunu oralarda görebiliyorduk.

Filmin adını ilk duyduğumda zaten biyografi filmlerine meraklı olduğum ve daha önce gidip de çok sevdiğim Ayla filminin yönetmeni tarafından çekildiğini öğrendiğim için ben bu filme giderim diye düşündüm. Ve bu iki sebepten dolayı filme gitmeye karar verdim.

Film Müslüm Gürses'in hayat hikayesini anlatıyor. Çocukluğundan ölümüne kadar olan süreçte yaşadıklarını aşama aşama görüyoruz. Çocukluğunda yaşadığı zorluk, babası ile yaşadıkları, müziğe giriş süreci, daha sonra ailecek çektikleri çileler, şehir değişiklikleri, hayata tutunma, kaza, Muhterem Nur yani eşi ile tanışma hikayesi, ameliyatlar, ölümler, acı dolu günler... Filmden kısa kısa devam edeyim.

Öncelikle benim yıllarca gördüğüm Müslüm Gürses profili ile filmde yansıtılan profil farklı. Kendini jiletleyen insanlar, daha arabesk şarkılar filmde kendine yer bulamamış. Sanki film Müslüm Gürses'i daha güzel göstermek istemiş. Hikayesinin büyüklüğüne zarar gelmemesi için belki de bunu böyle yansıttılar.

Açıkcası benim eksiğim mi bilmiyorum ama İbrahim Tatlıses ile özdeşleşmiş Mutlu Ol Yeter şarkısının koyulması ne derece doğru? Biraz araştırınca bu şarkıyı ilk olarak 1980 yılında Müslüm Gürses, 4 sene sonra 1984 yılında ise İbrahim Tatlıses'in söylediğini görebiliyorum ama film öncesi bana sorulsa bu şarkı İbrahim Tatlıses'in derdim. Acaba biraz da şarkının popülaritesi olduğu için mi böyle seçim yapıldı?

Oyuncu performanslarından ayrı bir paragraf olarak bahsetmezsem olmaz. Timuçin Esen Müslüm Gürses rolünü kusursuz oynamış, hareketleri, konuşması net olarak kusursuz. Zaten Müslüm Gürses'i yakından tanıyan herkes öyle diyor. Bu rol için Amerika'da eğitim aldığı söyleniyor. Bir de Müslüm Gürses ile beraber çalışan Burhan Bayar çok yardımcı olmuş. Muhterem Nur rolüyle Zerrin Tekindor yine kendine yakışan bir oyunculuk yapmış. Bir kadından bu kadar kalite akar. Müslüm Gürses'in gençliğini oynayan Şahin Kendirci henüz 2001 doğumlu ancak performansı ile büyük beğeni aldı. O Ses Çocuklar ile meşhur oldu ve bu işle büyük bir başarı elde etti. Limoncu Ali rolüyle Erkan Can Müslüm Gürses'i müzikle tanıştıran adam. Belki de o olmasaydı Türkiye Müslüm Gürses gibi biriyle tanışamayacak, böyle bir filmi izlememiş olacaktık. Müslüm Gürses'in kardeşi rolündeki Taner Ölmez Ahmet Akbaş rolünün hakkını sonuna kadar vermiş. Zaten tiyatro çıkışlı bir oyuncu. Her rolün üstesinden geliyor. 

Müslüm Akbaş kısmı Müslüm Gürses kısmından daha etkileyici ve iyiydi. 

Muhterem Nur'un ses sanatçısı olduğunu bu film sonrası öğrendim.

Çocukluğunda babasının hapse girmesi, daha sonra kardeşleri ve annesi ile tek başlarına yaşamak zorunda kalmaları, babasının hapisten çıktıktan sonra annesini ve kız kardeşini gözlerinin önünde öldürmesi, daha sonra kardeşini askerden kaçtığı zaman jandarmalara direnip da silahlı çatışmada kaybetmesi, tam işleri yoluna koymuşken kaza yapması, öldü diye morga konması, bir kulağını kaybetmesi, başına koruyucu plaka takılması, tüm hayatı boyunca baş ağrısı çekecek olması ve 60 yılda biten hayat. 

Hayat hikayesi bu kadar hüzünlü olmasaydı film bu kadar beğeni almazdı. İnsanlar biraz da hikayeden etkilenip filmi daha iyi yerlere koyuyor. Hikayenin de etkisi ile duyguyu sonuna kadar veren bir film izledik.

Müslüm Gürses annesini ve kardeşini öldüren babasını bile hapisten çıktıktan sonra bırakmıyor. Kendisini bıçaklayan genci bile hemen affediyor. Televizyonda duruşundan bu yapısını biliyorduk. Ancak filmde biraz daha fazla detayla gördük. Ve böylesi güzel bir adamın böylesi bir hayat yaşamış olduğunu bilmek insanı hüzünlendiriyor.

Muhterem Nur'a uyguladığı şiddeti de gördük. Hem tanışma anında hem daha sonra. Ancak yine bir araya gelmeyi başarmışlar. Acaba bu hayatları boyunca devam etti mi? Yoksa belli yerde kesildi mi? Yoksa ailesinden şiddet gören bir insanın bunu eşine uygulaması güzel hareket değil. 

Filmde söylenen şarkılar YouTube'a yüklendi. Tıklayın.

Müslüm Gürses'in Muhterem Nur ile otelde konuştukları sahneler ve otobüste Muhterem Nur'u izlediği sahneler çok iyiydi.

Oyunculuğunun yanında sesi de iyiymiş Timuçin Esen'in. Bazı insanlar filmde Müslüm Gürses'in sesini duyamadık eleştiri yaptı. Biraz araştırınca yapımcı Mustafa Uslu'nun ''Filmde Müslüm şarkılarını kullanmak için telif ödemeyecektim. 14 şarkıyı Timuçin Esen'e okuttuğum için eser sahiplerine 1.8 Milyon TL telif ödedim.'' açıklamasını görebiliyorsunuz. Klas düşünce.

Filmi izlediğim salonda benim haricimde 10 kişi daha vardı. Sanırım bütün şarkı anlarında telefonları çıkarıp kaydettiler. Belli bir yaşı geçmiş kesim paylaşım yapmasa bu filme gitmezdi. Özellikle 40 yaşını geçmiş kadınlar film boyunca telefonu elinden bırakmadı. Sürekli kaydedip Facebook ve Instagram hesaplarından paylaşıp yaptı. Hele son sahne tüm salonda ellerde telefon vardı.

''O hiç baba olamadı, babası gibi baba olmaktan korktu. Ama herkes ona baba dedi.''

10 üzerinden 8'lik film. Vizyondayken gidin ya da gitmiyorsanız bir şekilde Müslüm Gürses belgeselini izleyin. Pişman olmazsınız.

Hiç yorum yok: