10 Kasım 2018 Cumartesi

Fenerbahçe 2 Anderlecht 0


Hep peşinden iz sürdük yol bilmeden,
Bir armaya canlar verdik yolunda...

Fenerbahçe-Anderlecht maçı benim statta 973 gün sonra gittiğim ilk Avrupa Kupası maçıydı. En son gittiğim maç 10 Mart 2016 tarihinde oynanan ve Mehmet Topal'ın golüyle 1-0 kazandığımız Braga maçıydı. Bir arkadaşımın kombinesini devretmesiyle bu maça gitme şansı yakaladım.

Fenerbahçe maçlarına gitmeyi ne kadar çok seviyorsam Avrupa Kupası maçlarına gitmeyi 2 katı daha fazla seviyorum. Hafta içi puslu, biraz soğuk havada oynanan maçlar atmosfer olarak mutlu ediyor. Anderlecht maçında da aynı şartlar geçerliydi. Tribünlerin dolu olması da maçı güzelleştiren başka bir etken oldu.

Fenerbahçe oyun kontrolünü Anderlecht'e bırakmış gibi gözükse de maçı 2.yarıda özellikle Valbuena'nın gösterdiği kişisel beceriyle 2-0 kazandı ve gruptan çıkma yolunda önemli bir adım attı. Valbuena maçı 1 gol, 1 asist ile tamamladı. Fenerbahçe topa sahip olamadı ancak pozisyon anlamında ve kalesini korumak anlamında kusursuz bir maç çıkardı. 2 gol yanında bir çok pozisyon yakaladık. Kalemizde de ciddi bir tehlike yaşamadık. Yani kısacası bir maç nasıl kazanılır derseniz işte böyle kazanılır.

Anderlecht'in maçta isabetli şutu yok.

Valbuena gol, asist, gollük pas, çalım, pas isabet oranının yüksekliği. Her şeyi kusursuz yaptı. Son 2 maç 2 gol, 2 asist. 4 gole direkt katkı.

Slimani'nin form düşüklüğü. Frey Slimani'yi performans olarak geçti.

Hasan Ali Kaldırım o golü yapmalıydı.

Zaman zaman kusursuz paslaşan bir Fenerbahçe. Maçın tekrarını izlediğimde tekrar tekrar izlediğim pozisyonlar oldu. Barcelonavari paslaşmalar.

Tribünler Koray Şener'in anısına siyahtı. Maç öncesi sade ama olması gereken bir koreografi vardı. Koray için pankartlar vardı. Tezahuratlar vardı. Özellikle ''Senin için can verenler, bizim için ölümsüzler, seni asla unutmayız, kardeşimiz Koray Şener'' tezahuratı duygusal anların yaşanmasına sebep oldu. Maç başında 4 dakika sessizlik sonrası girilen ''Koray Şener ölmedi, kalbimizde yaşıyor.'' tezahuratı ve hemen akabinde ''Fenerbahçe sen çok yaşa, canım feda olsun...'' tezahuratı ve ardından ''Giy formanı, çık sahaya'' tezahuratını da uzunca süre söyledik. 2.yarı başında dakikalarca ''Hep peşinden iz sürdük yol bilmeden, bir armaya canlar verdik yolunda... '' tezahuratını söyledik. Bu sezon 2.kez bir Fenerbahçe maçına geldim ve devamlı gelen arkadaşlardan bu maç oldukça iyi tribün vardı yorumunu aldım. En azından skor olarak da geriye düşmediğimiz için kaos dolu tribünler yoktu. Yine de sabırsızık, şımarıklık bitecek gibi değil. 

Hep peşinden iz sürdük yol bilmeden... tezahuratı Youtube'a yüklendiği tarihe bakarsak 2015 yılının tezahuratı. Tıks. Bundan daha eski yüklenme tarihi olan video göremedim. Kusursuz bir beste. Daha çok bilinse, daha çok kişiyle söylense acayip atmosfer oluşturabilir. Fenerbahçe tribünlerinin çok çok iyi besteleri var ancak bir bestenin peşine gidiyor, alışıyoruz ve diğer besteleri tamamen siliyoruz.

Bir kez daha karar verdim. Fenerbahçe tribünleri Fenerbahçe diye bağırmaktan çok Galatasaray'a, Beşiktaş'a, Fatih Terim'e, Şenol Güneş'e küfür etmeyi seviyor. Gol atınca oluşmayan atmosfer özellikle Fatih Terim'e küfür anında zirve yaptı. Ali Koç'un küfürsüz stat istediği sene son yılların en küfürlü tribünleri yaşanıyor. Bunun artık çözüleceğini düşünmüyorum. Bari azalsa ve Fenerbahçe seyircilerden mahrum kalmasa. Zaten küfürün kişisel zevk dışında bir faydası yok.

Yıllarca stat zemininden şikayet ettik ama çok şükür böyle bir sorun kalmadı artık. Kadıköy'de futbol oynamak için olması gereken zemin var.

Isıtıcı olayı büyük lüks.

Okul Açık'a girişler daha rahat olabilir. Ayrıca passolig sistemi iflas etmiştir. Artık iyice başkasının passoligi ile maçlara girilebileceğine emin oldum.

Maç öncesi Yoğurtçu Parkı'na gitmek.

Maç sonrası Koray Şener t-shirtleri giyerek tribünleri selamlamak, abileri ile sahada tur atmak. Fenerbahçe aile oldu. Koray Şener'in ölümü-keşke yaşanmasaydı- bizi birleştirdi. Bu birleşmenin suni mi, kalıcı mı olduğunu göreceğiz.

Fenerbahçe'nin bir sonraki Avrupa Ligi maçı 29 Kasım'da yine Kadıköy'de Dinamo Zagreb ile. Galibiyet diğer maça bakmadan gruptan çıkmak demek. Liderlik zor ihtimal. Avrupa Ligi'nde üst turlara gitmenin biraz motivasyon, biraz camia birlikteliği ile kolay olduğunu düşünüyorum. Yine de bunu zaman gösterecek.

Pazar günü Alanyaspor maçında yine Okul Açık'tayım. O maçın notları ile burada olurum. Maça gitmek dışında yazmayı da özlemişim.

Hiç yorum yok: