10 Ekim 2019 Perşembe

Fenerbahçe 0 Antalyaspor 1


Kadıköy'de izlediğim son futbol maçı 3 Aralık 2018'de oynanan ve 2-2 biten Fenerbahçe-Kasımpaşa maçıydı. Fenerbahçe o günden sonra bir çok iç saha maçı oynadı ama gitmek kısmet olmadı. Ancak Antalyaspor maçı ile beraber tekrardan tribünlere geri döndüm.

Şükrü Saracaoğlu Stadyumu'nun neredeyse her tribününde maç izledim ancak ilk kez bir maçı locada takip edecektim. Açıkcası büyük bir merakla beklemedim desem yalan söylemiş olurum. Klasik bir maç günlüğü şekilde adım adım yazalım.

Kocaeli'den Kadıköy'e en rahat kendi aracınızla gidersiniz tabii ancak onun dışında otobüs kullanarak da ulaşmak çok zor değil. Ancak bir süredir açılan Marmaray ile beraber Gebze'den direkt stadın karşısına ulaşım var. Trafiğe girmeden stada ulaşmanız mümkün. Günün birinde Marmaray'ı İzmit'e kadar uzatırlarsa Fenerbahçe maçları bizim gitmemiz açısından çok daha rahat olur. Antalyaspor maçına giderken iş yerinden servis ile Gebze, oradan Marmaray ile stat, dönerken stattan Marmaray ile Gebze, oradan otobüs ile 30 dk içinde ev şeklinde yaptım. Hem maliyet açısından uygun, hem de geç saate kadar olması avantajı var.

Marmaray'a adım attığım an Fenerbahçe maçı havasını alabiliyoruz çünkü bir çok Fenerbahçeli maça gidiyor. Stadın oraya gittiğimde de durumun tam olarak böyle olduğunu gözlemledim. Etraf kalabalık, coşkulu Fenerbahçe maçını bekliyordu.

Maç öncesi bir şeyler yedikten sonra ve yıllar sonra Nazlı'nın Yeri diye tabir edilen Fenerbahçelilerin maç öncesi toplanma yerinde bir şeyler içtikten sonra stada doğru hareket ettim.

Normalde kale arkasına girerken oldukça sıkı aramadan geçiyoruz, powerbank, sarj aleti gibi yanımızda getirdiklerimizi stada sokmakta zorluk çekiyoruz. Ancak Maraton Alt tribününe girerken böyle bir zorluk yaşamadım. Neredeyse aranmadan stada çanta ile girmeyi başardım. Kale arkasına girerken sıkı arama yapılırken o tribüne girerken arama yapılmaması da herhalde Türkiye detayı olsa gerek. Kale arkasına giren insanın olay çıkarma, yabancı madde atma ihtimalini daha yüksek görüyorlar.

Locaya giriş oldukça rahat, Fenerbahçe müzesinin oradan girdik ve hemen üst katta özel kapısından geçerek locaya ulaştık. Kapıyı çalarak giriyorsun. Görevli kadın açıyor. Aynı zamanda hosteslik yapıyor. İçerde tv, koltuk gibi detaylar mevcut. Seyir keyfi açısından kusursuz bir yer. Oturduğun koltuklar çok rahat ve sahaya hakimsin. Hemen kafanın üstünde pozisyon tekrarlarını izleyebileceğin ekranlar var. Çay, kahve, su istediğin zaman hostes hemen yardımcı oluyor. Bazı localarda yemek de var sanırım ancak bizim gittiğimiz loca öyle değildi. Sonuç olarak bugüne kadar statta en rahat izlediğim maçı geride bıraktım. Buradan sevgili Atilla Nesipoğlu'na bir kez daha teşekkür edelim.


Mücadeleye gelirsek bazı Fenerbahçe maçları taktiksel açıdan rahat şekilde değerlendiriliyor. Bu maç onlardan birisiydi. Fenerbahçe maçın başında geriye düştü ve kalan dakikalar ısrarla gol aramasına rağmen taktik anlamda zayıf kaldı ve maç 0-1 sona erdi. Yavaş şekilde top çeviren, herkesin sabit durduğu, sürekli topu kanatlara indirip orta ile gol arayan, duran topları kötü kullanan, ön plana oyuncu çıkaramayan bir Fenerbahçe vardı. Bu şekilde olunca da pozisyonlar bulsak da maç sanki 180 dakika oynansa kazanamayacakmışız gibi bir havada sona erdi. Böylesi anlarda farklı gol atma şekilleri denemek lazım. Ortadan denemek lazım, duran topları iyi kullanmak lazım, Vedat'ı savunmacıların kucağından almak lazım, gerekirse yanına erken dakika başka bir forveti koymak lazım, ikiye bir denemek lazım, oyuncu eksiltmek lazım, çizgiye inmek lazım. Fenerbahçe bunları yapamadı ve çok kritik 3 puanı kaybetti.

Takımda hangi oyuncu iyi derseniz açıkcası takımın en iyisi Altay'dı. Eğer o olmasa maç çok daha erken bitecekti. Diğer Fenerbahçe oyuncuları sıradan bir maç çıkardı.

Kruse Emre çıktıktan sonra sorumluluk aldı ve iyi oynadı. Emre ile bunu yapamadı. Bu maç özelinde bir şey mi bilmem ama oyunculara biraz rahatlık vermek lazım. Mesela Zajc, mesela Deniz. Bu iki oyuncu oyuna girdikten sonra fena oynamadı ama topu aldıklarında hemen ısrarla pas istemek, bu oyunculara yeteneklerini kullandırma şansı bırakmamak iyi bir olay değil. Özellikle Kayserispor formasıyla serbest oynayan, şut çekmesine bile izin verilen Deniz burada baskı yaşıyor gibi hissettim.

Gustavo. Savunmada çok iyi, hücumunu beğenmedim. Ayrıca hem ısınırken izledim, hem maç boyunca dikkat ettim. Gerçekten şut çekme konusunda oldukça zayıf.

Isla bindirmekten yoruldu. Ortaları daha iyi olsa golü bulabilirdik. 

Arkadaşımla sohbet ederken Fenerbahçe tribünlerinin ne kadar mükemmel olduğundan bahsetmiştim. Maç öncesi ısınma esnasında, takım sahaya çıkarken kusursuz bir atmosfer vardı. Ancak maç içinde böyle olmadı. Fenerbahçe tribünleri maçı izliyor. Tezahürat yapması beklenen tribünler bile etkisiz kalıyor. Ayrıca bir oyuncu ceza sahasında topu aldığı zaman hemen onu gaza getirecek tepkiler bana doğru gelmiyor. Hatta bir iki pozisyon futbolcular tribün tepkisinden dolayı erken ve hatalı tercihler kullandı.

Ferdi kullanılabilir miydi? Hep aklımda olacak bir soru.

Hakem kötüydü. Ama bir yerden sonra herkes hakeme oynamaya başladı. Bu da takıma zarar verdi.

Türk futbolunda en sinir olduğum olay zaman geçiren futbolcular ve uzatma süresini hesaplayamayan hakemler. Gerçekten statta ya da tv karşısında maç izlerken en çok sinirlendiğim anlar bu anlar oluyor. 

İçerde 17'de 16, 17'de 15 hayalleri kurarken erkenden bundan uzaklaştık. Şampiyonluk için iç saha performansı çok önemli. Umarım bundan sonra kayıp olmaz.

Locada izlediğim maç gol görememek üzdü.

Fenerbahçe için iyi başlayan sezon sakatlıklar ve şanssızlık ile beraber kötü sonlandı. Milli ara sonrası bir seriye ihtiyacımız var. Yoksa şampiyonluk hayal olur.

Hiç yorum yok: