17 Mayıs 2010 Pazartesi

Fenerbahçe-Trabzonspor Maçı Öncesi ve Sonrası Yaşananlar


Maç Günlüğüm # 42 yerine bu sefer madde madde yaşadıklarımı ve yaşananları yazacağım.

- Tabikide maçtan saatler önceden başlayalım. Saat 13:00 gibi İzmit'ten yola çıkarken şampiyon olamayacağız diye en ufak bir düşünceye sahip değildik. Gidip müthiş bir gün geçirip kupayı alacağız ve döneceğiz diye düşünüyorduk ama beklenen olmadı. Şampiyon olamadık ve İzmit'e inanılmaz şekilde üzgün döndük.

- Kadıköy'de inanılmaz bir atmosfer vardı. Öncelikle inanılmaz bir kalabalık vardı. Biz saat 14:30 gibi Kadıköy'de olduk ve etrafta inanılmaz bir kalabalık vardı. Herkeste ürün vardı. Çubuklu forma, bayrak forma, arma forma ve Fenerium ürünleri. Ambians mükemmeldi. 

- Nazlı'nın yerinde , Türk Telekom tribünü önünde, kalamışta ve Kadıköy'ün çeşitli yerlerinden taraftarlar toplanmış ve akşam gelecek şampiyonluk öncesi alkollerini alırken müthiş şekilde eğleniyorlardı.

- Tabi eğlenirken sürekli çıkan kavgalar insanın tadını kaçırıyordu. En ufacık bir olaydan dolayı kavgalar çıkıyordur. Bu kavgalarda genelde eşit sayıda insanların kavgası değil 1 insana 10 kişi kavgalardı. Ve tabiki de kavgaların tek nedeni alkol !

- Stadın içine girdiğimizde ise ortam gayet mükemmeldi. Tamamen dolu stadyum, bayraklar, pankartlar ve heryer sarı-lacivertti. Taraftarlar tezahuratlar ile beraber maç saatini bekliyorlardı. Kareografi'de şahaneydi.

- Maç başlar başlamaz müthiş bir baskı kurduk. Maçın ilk dakikasından son dakikasına kadar ataklarımız devam etti. 37 tane şut çektik ki bu sezon ki en yüksek sayıya ulaşmıştık. Ayrıca 17 isabetli şut ve 13 gol pozisyonu bu sezonun en yüksek sayıları olarak dikkat çekiyordu. Bilica vuruyor, Alex vuruyor, Özer vuruyor, Mehmet vuruyor, Guiza vuruyor ama top bir türlü içeri girmiyordu. Onur mükemmel bir kalecilik performansı sergilese de şanssızlıkta vardı. Direkten dönen toplarda vardı. Bunun yanında Trabzonspor 1 kere gelmiş ve golü atmıştı. Burak Yılmaz orta yapmaya çalışırken top kaleye gidip gol olmuştu. Golden önce faul atışına itiraz eden 4 Fenerbahçeli futbolcu da hatalıydı. Genel olarak bu maçtan sonra şu gitsin bu gitsin demekte ne kadar doğru bilmiyorum. Sonuçta 2-1 bitse de gitmesi gerekenler belliydi. 1-1 bitti yine gitmesi gerekenler belli. Şampiyonluk gitti üzgünüz ama bizi üzen en önemli şey üstte ve aşağıda yer alan fotoğraflar ve diğer gelişen kötü olaylar.

- Öncelikle maç esnasında sürekli kavga edenlere gerçekten ayıp diyorum. Böyle bir maçta - hoş diğer maçlarda da edilmez - tribünde kavga etmek gerçekten yakışmıyor. Tribünde neyi alıp veremiyoruz ki. 1 değil 2 değil 3 değil 5 değil 10 değil. Sürekli kavga her tribünde hemde. Maraton üst, Migros, Türk Telekom, Fenerium üst. Bütün tribünlerde kavga çıkıyor.

- Anons skandalından da bahsedeyim. Dakikalar 92'yi gösteriyor ve artık hepimiz ağlamak üzereyken stat hoparlörlerinden yükselen '' 2-2, Bursa 2-2, Bursaspor maçı 2-2 bitti '' anonsu bizleri gözyaşlarına boğdu. Sevinçten ağlıyorduk o anda. Aslında bu anonstan çok kısa bir önce ilk hareketlenme Türk Telekom tribünün de yaşandı. Orda bir gol sesi, zıplama, bağırış, çağırış derken hemen 15-20 sn sonra anons geldi. Ve bu anonstan sonra 2.5-3 dk sonra '' Arkadaşlar yanlış anonsmuş Bursaspor maçı 2-1 bitmiş, Şampiyon Bursaspor olmuş, yanlış bilgi '' dedikten sonra ise tribünlerde inanılmaz bir tepki oldu. Herkes büyük bir yıkım yaşadı. O an o sinirle ne yapacağını şaşırdı. Koltukları kıranlar mı dersiniz, meşale yakıp zemine atanlar mı dersiniz, yönetim istifa diye bağıranlar mı dersiniz ve en kötüsü tribünleri ve koltukları yakanlar... Gerçekten tuhaf işler oluyordu. Bazıları ağlarken kendi koltuğunda bazıları ise etrafa zarar veriyorlardı. Bu andan sonra tribünde kavgalar, polise ve güvenlik güçlerine saldırmalar derken bu andan sonra daha fazla tribünde durmak istemedim. Koridorlara geçtim. Koridorlarda ise insanların ağlaması ve şiddeti devam ediyordu. Koltukları kıranlar, fırlatanlar, camları kıranlar derken bazı insanlarda direk stat dışına çıkıyorlardı. Stadın dışına çıktığımızda da gerilim devam ediyordu. Ağlayarak evine gidenler derken, kavgalar devam ediyordu. İnsanlar o kadar gergindi ki yanlışlıkla çarpışsalar bile kavga çıkacak bir ortam vardı. Bunun yanında ise ortam resmen korku filmi gibiydi. Ya da şöyle diyim Lost S01E01. Uçak düşmüş, etrafta gergin bir ortam, ağlayanlar, yangınlar, bağıranlar. Aynısıydı Kadıköy de. Stat yanıyordu, etrafta siren sesleri, itfaiye, ambulans, polis sesleri, sağa sola ağlayarak geçenler, kavga edenler derken gerçekten çok kötüydü. Ayrıca yangın büyüyüp iyice alevler yükselirken söndürmeye gelen itfaiyeleri taşlayan engelleyenler yine Fenerbahçe taraftarlarıydı. Stadın içinden yükselen cam kırılma seslerini yapanlarda Fenerbahçe taraftarlarıydı. Her ne kadar onlara ne kadar Fenerbahçe taraftarı denir o da ayrı birşey.

- Sonuç olarak şampiyonluktan çok daha üzüldüğüm an bu gelişen olaylar oldu. Anons skandalı, stat yakmak, koltuk kırmak, camları kırmak, kapıları tekmelemek, sahaya girmek, sahaya yabancı madde atmak... gerçekten yok yönetim hata yaptı da yaptık, yok şunun yüzünden yaptık diye bahanesi olmayacak hatalar.

- Keşke şampiyonluğu deplasmanda kaçırsaydık. En azından bu kadar utanç verici görüntüler ortaya çıkmazdı.

- 13:00'da İzmitte başlayan yolculuk ne yazık ki saat 00:30'da yine İzmit'te mutsuz bir şekilde sona erdi. Artık önümüzde ki szeona bakacağız. Ama bu olanlar unutulmaz. En azından ben asla unutmayacağım... Tarih 2006 Denizli'sini nasıl yazdıysa 2010 Kadıköy'ünü de öyle yazacak. Ve bende o tarihin içinde kendimi bulacağım.


Hiç yorum yok: