Yine izlemeye başlarken beklentimin fazla olmadığı bir film yine oldukça beğendiğim ve duygusal anlamda etkilendiğim bir seyre dönüştü.
Fransız pandomim sanatçısı ve devrimci Marcel Marceau'nun hayatını ve yaptıklarını anlatan gerçek bir hikayeden uyarlanması zaten benim için olayı bitiriyor. Nazi Almanya'sının işgali altındayken kendi hayallerini bırakarak binlerce çocuğun hayatını kurtarmak isteyen Marcel'in yaşadıkları çarpıcı şekilde anlatılmış.
Başkalarını suçlamak ''acısını başkasından çıkarmak'' etkisini oluşturabilir.
Popülist insanlar, siyasetçiler aptal destekçileri zinde kalsın diye konuşurlar. Böylece sefil hayatlarını unutmuş olurlar.
Yahudi halkını yok etmeye çalışan bir insan karşısında her izlediğim bu tarz filmde ekran karşısında donup kalıyorum.
Film sonunda ekrana gelen ölüm sayıları korkunç. Milyonlarca çocuk öldürülmüş.
Lyon kasabı yani Klaus Barbie. Nefret etmemek imkansız.
Marce ile Emma çifti. Clemence Poesy.
Bu tarz filmlerin olmazsa olmaz anı bu kez trende gerçekleşti. Soluksuz ve büyük bir heyecanla takip ettim. Olağanüstü gerilim.
Jesse Eisenberg. Kusursuz oyunculuk.
Yapmak istediklerimiz mi? Yapmamız gerekenler mi? Öncelikler değişebilir.
Benim çok sevdiğim bir tarz. İzlediğim tüm filmler beni etkiliyor. Gerçek hikaye olması, 2.dünya savaşını anlatması beni direkt filmin içine çekiyor. Blu Tv'den açın ve izleyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder