23 Şubat 2023 Perşembe

Deprem ve Unutmayacaklarım


Nereden başlayacağımı da bilmiyorum ne yazacağımı da. Sadece bloga her şeyi yazdığım için bunu da yazmak gerek diye düşünüp bilgisayarın başına oturuyorum. 

Öncelikle depremlerin üzerinden 17 gün geçti. 6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6'lık 2 depremin ardından Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Kilis, Osmaniye, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya, Elazığ, Adana ve Gaziantep gibi 11 şehirde hayat durdu.

Kronolojik olarak gideceğim ancak elbette 17 gün geçtiği için unuttuğum detaylar olabilir. Zaten burası benim detayları unutmamın sorun olacağı bir platform değil. Yine de beni etkileyen her türlü detaya yer vermeye çalışacağım.

İlk deprem saat 04:17'de oldu. Telefonuma gelen bir mesaj ile beraber uyandım ve Twitter'a baktığımda depremin olduğunu gördüğümde saat 04:25'ti. İnsanlar çok büyük bir deprem olduğunu ve çöken binalar olduğunu söylüyordu. Elbette ilk başlarda durumun bu kadar kötü olduğunu tahmin etmememiştik.

17 Ağustos 1999 depremini yaşamadım ama deprem olduktan 20 saat sonrasında başlayan ve aylarca devam eden süreçte İzmit'te her türlü detaya şahitlik ettim. Çadırlarda da kaldım, tüm şehri gezip insanların neler yaşadığını da gördüm, bir ekmek için sıraya girdiğim de oldu, çadırkentlerde arkadaşlarla saklambaç oynamışlığım da. çadırkentte yemek kuyruğuna girmişliğim de, artçı depremlerde yaşadığım korku da...

Deprem olduğu andan bu ana kadar her saniyem neredeyse Twitter başında geçiyor. Orada önce ilk günler enkazlarda kalan insanlar için yardım taleplerini paylaştık, ardından destek mesajlarını paylaştık, kefen arayanlar için paylaşım yaptık, çadır aradık, su aradık, battaniye aradık, iş makinası aradık... Günlerimiz böyle geçiyordu. Elbette dakikalar, saatler, günler sonra bile enkazlara kimsenin gitmediğini görünce öfkeleniyorduk. Devlet nerede sorularımızı sorduğumuz anlar televizyona çıkıp ''her şeyin yolunda olduğunu'' söyleyen insanlar görünce daha da sinirleniyorduk.

Bölgede yaşayan herkes gerçekten çok büyük bir felaket olduğunu söylüyordu. Ancak kalkıp devletin sanki her şeye gayet iyi müdahale etmiş gibi davranması hoşumuza gitmiyordu. Çıkıp ''Çok büyük felaket ama elimizden geleni yapıyoruz.'' şeklinde konuşmalarını bekliyorduk.

Elbette ilk saniyeden şimdiye kadar bir çok siyasi hamle de gördük. Ben bir vatandaş olarak her saniye siyaset yaparım. Bunu hakkım olarak görüyorum. Deprem olduktan çok kısa bir zaman sonra resmi kaynaklardan sadece malum partinin dışındaki belediye başkanlarının arandığını da gördük, basın sözcüsünün ''cumhur ittifakı ile sahadayız'' açıklamasını da gördük, giden yardımlara, yardım merkezlerine kayyum atandığını da gördük, tırların engellendiğini de gördük, AHBAP gibi, Babala Tv gibi sadece gönüllü olarak oraya hizmet etmeye gitmiş insanların karalandığını, haklarında soruşturma açıldığını da gördük, ülkenin cumhurbaşkanının sürekli tvye çıkıp bize hakaret ettiğini de gördük, not defterlerini açacaklarını söylediklerini de gördük, ahlaksız, şerefsiz, adi gibi hakaretler de işittik.

İnsanların depremle ilgili çok büyük yararlar sağladığı Twitter'ın saatlerce kapalı kalmasını da, 5 dakikalık konuşma için şehre gidip trafiği felç eden cumhurbaşkanını da, çadırlarda her şey mükemmelmiş gibi tiyatro çeviren yandaş tv kanallarını da, sürekli devleti haksız şekilde öven habercileri de, böylesi bir felakette puan hesabı yapan kulüp başkanını da, amacı sadece yardım olan insanlara hakaret edenleri de unutmayacağım.

23 Şubat 2023 tarihinde Twitter'da karşıma ''Çadır arıyoruz'' cümleleri çıkıyorsa orada çok büyük devlet yanlışları vardı. Herkesin de bu soruları sormak hakkı. Çadırlar nerede?

Elbette bu depremin kahramanları da var. İlk andan itibaren bölgede olan belediyeler, belediye başkanları, sanatçılar, sprorcular. Onları da unutmayacağız. 

Volkan Demirel ve Gökhan Zan'ı hayatım boyunca bu depreme yaptıkları katkılarla hatırlayacağım.

Türkiye İşçi Partisi milletvekili Barış Atay'ı ağlayarak orada yaşananları anlattığı video ile hatırlayacağım.

Çocuğunu, eşini, sevdiklerini kaybeden insanların kendi imkanlarıyla cenazeleri taşıdığını, milyarlarca tl'lik bütçesi olan diyanetin bırakın düzgün bir şekilde cenaze düzenlemeyi bir kefen bile bulamadığını asla unutmayacağım.

Çalıştığım şirketin anında reaksiyon alarak 3-4 araçla deprem bölgesine yardım götürmesini de unutmayacağım.

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin havalimanını tamir ettiği sırada ''O işi yapmak onlara mı kalmış?'' şeklinde yapılan açıklamayı da unutmayacağım.

Deprem nedeniyle çöken hastanelerin olduğunu da unutmayacağım.

Askerin saatlerce kışladan çıkartılmadığını asla unutmayacağım. İnsanlar belki de bu yüzden öldüler. Elbette tüm binalara yetişmek çok zor ancak sen devlet olarak elinde yer alan tüm herkesi o bölgeye yığman lazım. Bunu yapmadılar. 

Günler sonra Hatay'da meydana gelen artçı sarsıntı nedeniyle insanların ölmesini de unutmayacağım. İnsanlara çadır veremediğin için, evlerine sağlam raporu verdiğin için çürük evlere girmesini ve bu yüzden bir artçı sarsıntı ile beraber evin yıkılmasını ve ölmelerini asla unutmayacağım.

Oksijen gazetesinin yaptığı saçma fotoğraf değerlendirme içeriğini de unutmayacağım.

Enkazların üzerine balon asma saçmalığını da unutmayacağım.

İnsanların deprem anında kendilerine düşman arama çalışmalarını da anlamayacağım.

Televizyon ekranlarında kamu kurumlarının bizim paramızı devlete bağışlamasını da, yapılan yardım şovlarını da unutmayacağım. 

Belli tv kanallarının bizi saatlerce bir enkazın başına koyup sanki her şey bu kadarmış gibi göstermelerini de unutmayacağım.

Bir kira, bir yuva isimli samimi bağışların olduğu yardım kampanyasını da unutmayacağım.

Futbol stadyumlarında taraftarların yaptığı dayanışma anlarını da unutmayacağım, Trabzonspor-Basel maçında Fenerbahçe formasıyla stada gidilmesini de, tribünde Fenerbahçe bayrağı dalgalanmasını da, yapılan koreografiyi de unutmayacağım.

Meksika'dan gelen ve burada ölen arama kurtarma köpeği Preteo'yu unutmayacağım.

Enkazın başında çocuğunu arayan babaları, çocuğunun elini tutan depremzedeyi, ağlayan anneleri, yaşlı amcaları unutmayacağım.

Siyasilerin ''sakal kesmeme'' şovlarını unutmayacağım.

Böylesi bir afet karşısında tek bir kişinin bile istifa etmemesini unutmayacağım.

Depremin ardından ilk kez böylesi bir yazı yazdım. Normalleşme konusunda söyleyeceğim tek bir cümle yok. Oradaki insanların normali yoksa benim de normalim yok. Olmak zorunda da değil. Hayat devam ediyor başka da bir şey söylemeye gerek yok. Herkes istediği gibi yaşasın. Kimse kimseye bir şeyi dikte etmesin, dikte etmeye çalışmasın.

Ölenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Hiç yorum yok: