31 Ekim 2011 Pazartesi

WTA Günlüğüm # 2011 - Yaşananlar, Atmosfer ...


TED BNP Paribas Wta Championship'in Türkiye'de olduğunu öğrenince heyecanlandık. Dünyanın en iyi 8 kadın teniscisinin Türkiye'ye gelecek olması müthiş bir olaydı. Biletler ne zaman satışa çıktı bilmiyorum ama 28 Ağustos 2011 tarihinde 4 tane bilet aldık. Cumartesi ve Pazar günü biletleri bittiği için Cuma gününe bilet bulabilmiştik. Tam 2 ay vardı.

Heyecan her geçen gün artıyor, ilk 8 yavaş yavaş belli olmaya başlıyordu. Wozniacki, Sharpova derken ilk 8 tamamen belli olmuştu. Wozniacki, Sharapova, Kvitova, Azarenka, Zvonareva, Radwanska, Li Na, Stosur Türkiye'ye gelmeye hak kazanmıştı. Bartoli ve Petkovic ise yedek olarak İstanbul'a gelmeye hak kazandılar.

Turnuva'dan bir kaç gün önce Sinan Erdem'in fotoğrafların görünce bile heyecanlanıyorduk.

Ve nihayet 28 Ekim 2011 Cuma günü geldi ve hayatımda ilk kez canlı tenis maçı izlemek için Kocaeli'den 3 arkadaş ile beraber yollara düşüyorduk. 

İstanbul dışından Sinan Erdem'e gideceklere de faydalı olmak için yazalım. Sinan Erdem'e Nasıl Gidilir? ; İstanbul Söğütlüçeşme tren istasyonu'nda iniyorsunuz, hemen oradan Metrobüs'e biniyorsunuz, bir aktarma - ücretsiz - ile beraber Şirinevler durağına kadar gidiyorsunuz ve orada inerek 500 metre yürüyerek salona ulaşıyorsunuz. Kadıköy'den tam 1 saat falan sürüyor. Yani gitmek çok kolay.

Salonun önüne geldiğimizde heyecan iyice doruktaydı. Salonun etrafında Wta fotoğrafları, yazıları. Etraf hafiften hareketli. Karaborsacılar her yerde.

Karaborsacı'ya bilet satmak. Bir arkadaşım maça gelemediği için biletini Karaborsacı'ya sattık. Karaborsa yapmadık, 10 Tl'lik bileti 10 Tl'ye sattık. Yine de Karaborsacı'ya karaborsa yapmak güzel bir cümle.

Salonun etrafında tenis ile ilgili daha çok şeyler olabilirdi. Mesela insanların tenis oynayabileceği bir kort güzel olabilirdi. 

Ve içeri girme vakti. Kapıda pek fazla aramaya takılmadan içeri girdik. Ve girince muhteşem bir salon ile karşılaştık. Sinan Erdem mi burası diye kendi kendimize sorduk. Gerçekten olağanüstü yapmışlardı. Bir süre salonun arka kısımlarında yer alan stantları gezip katolog'lardan aldık. Ve daha sonra yerimizdeyiz.

Gerek ışık düzenleri, gerek tribün düzenleri, gerek locaların ve vip bölümlerin müthiş kalitesi ile enfes bir ambians yaratılmıştı. Zaten çektiğim fotoğraftan bile bunu anlamak mümkün. İnsan bu ortam için bile tenis maçlarına gelebilir.

Li Na-Stosur , Kvitova-Radwanska ve Bartoli-Azarenka maçlarını canlı takip ettik. 

İlk maç pek iyi olmadı. Stosur çok rahat kazandı. 2.maç çok güzel ralliler ve puanlar izledik. Özellikle Kvitova bizi bir kaç kez yerimizden kaldırdı. 3.maç ise Bartoli'nin ilginç hareketleri ve iyi performansı güzel maç izlememize sebep oldu. 

Organizasyondan dikkat çekenler ; Hakemlerin Türkçe konuşması, Türkçe konuşması derken 15-0, berabere falan diyorlar. Olsun en azından o bile güzel bir ayrıntı. Oyun esnasında kapıların kapatılarak tribünlerle alınmaması müthiş bir detaydı. İnsanlar eğer tuvalete veya büfelere giderse oyunun durmasını bekleyecekler. Perdeler çekiliyor ve içeriye kimse alınmıyor. Top toplayıcıların müthiş iyi performansı da dikkat çekenlerdendi.

Turnuva'yı toplam 70.824 kişi tribünlerden takip etti. Ortalama ; 11.804. Final maçını 13.676 kişi izledi. Gerçekten muhteşem sayılar. Açıkcası ben bu kadar ilgi beklemiyordum. Zaten biletlerin karaborsa'ya düştüğünü düşünürsek gerçekten tenise iyi bir ilgi varmış. Atp gelirse - ki gelecek - biletlerin 1 hafta içinde falan biteceğini düşünüyorum.

Gelen seyircilerin neredeyse tamamı tenis kültürü olan insanlardı. Bayanlar ve çocuklar hayli fazlaydı. Nerede alkış girileceğini, nerede susacağını, nerede moral vereceğini bilen bir kitle vardı. 

Satılan ürünler çok pahalıydı. Hatıra olarak tenis topu almak istedik ancak gerçekten aşırı pahalıydı. En ufak top 10 TL daha sonra 30 TL ve 50 TL diye devam ediyordu. Tabiiki de almadık.

Sonuç olarak tv'de sürekli tenis izleyen biri olmama rağmen ilk kez salonda tenis maçı izledim. Çok daha zevkli, çok daha çabuk geçti. 2 sene daha Sinan Erdem'de olacak turnuva'yı 2 sene daha yerinde takip edeceğim.

Genel olarak turnuva'ya 10 üzerinden 9 veririm. Seneye 10 üzerinden 10 olur.

Kalan 3 Maça Kombine


Kadıköy'de bu akşam - 31 Ekim 2011 - oynayacağımız Karabükspor maçından sonra 3 tane daha maç oynayacağız. 19 Kasım 2011 Fenerbahçe-Eskişehirspor, 3 Aralık 2011 Fenerbahçe-Ankaragücü ve 18 Aralık 2011 Fenerbahçe-Trabzonspor.

Şu anki fiyatlardan bakarsak. Eskişehirspor maçı 44, Ankaragücü maçı 44 ve Trabzonspor maçı 66 TL olacak. Yani bir taraftar en ucuz tribünden bilet almaya kalkarsa bu 3 maça toplam 154 TL para ödeyecek.

Ancak biraz mantıklı düşünelim. Daha doğrusu mantıklı ve taraftarı düşünelim. Bu 3 maça da gelmek isteyen taraftarlar için 100 TL'den ya da 120 TL'den çıkacak 3 maçlık kombine çok iyi bir fikir olarak gözüküyor. Hatta diğer tribünler için bile daha uygun fiyatlardan çıkabilir.

Kulübü yönetmek elbette zordur ancak böyle kararları almak zor değildir. Bu sene Kadıköy'de ne de olsa her maç dolacak, ne de olsa Trabzonspor maçını 150 Tl de yapsak biletler bitecek mantığı ile bakmamak lazım. Arada sırada taraftarları da düşünmek lazım.

Fenerbahçe-Karabükspor maçı için 255 TL'ye Fenerium Alt tribün bileti var. Akşam hep beraber bakacağız. O tribün dolacak mı? Dolmayacak. Hatta belki 44 TL'den satılan Migros tribünü dolmayacak.

O yüzden önümüzde tam 20 gün olduğunu ve bu 3 maçlık kombine fikrinin kesinlikle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. 

Eğer bir kulüp her maçını tamamen dolu tribünler önünde oynamak istiyorsa ara ara bu kampanyaları yapmalıdır. 3 maça kombine, baba-oğul daha ucuz, anne-kız daha ucuz, aile daha ucuz ... Bu tarz kampanyaları ben düşünüyorsam yönetim de düşünsün. 

Ah Emenike Olsaydı


Spartak Moskova 3 Lokomotiv Moskova 0

2' Emmanuel Emenike
15' Emmanuel Emenike
51' Emmanuel Emenike

Fenerbahçe taraftarları olarak Emenike gelince çok sevinmiştik. Fenerbahçe'nin yıllar sonra müthiş bir forvet bulduğunu konuşuyorduk. Sezon başlamasına kısa bir süreye kadar da bu konuşmalar devam etti. Ancak Emenike Türkiye'de gördüğü muamele'ye daha fazla dayanamadı ve apar topar buradan kaçarcasına gitti-gitmek zorunda kaldı. 

Hepimizin Emenike hayalleri kısa sürdü. Yerine Bienvenu geldi. Kadroda Semih vardı. Ancak yine de bekleneni henüz veremediler. Herkes Emenike konuşmaya devam ediyor. Gol attığını duyunca moralimiz bozuluyor, attığı golleri görünce çok daha fazla moralimiz bozuluyor. 1.sınıf goller atıyor. 1.sınıf çalımlar, paslar atıyor.

Fenerbahçe tarihine geçecek bir oyuncuyu kaybetmenin üzüntüsü gerçekten çok fazla. Alex ve Emre'nin önünde Emenike'nin oynadığını düşünmeye devam edeceğiz.

Rusya'dan gelen her Emenike haberinde içimiz bir tuhaf olacak.

Hepimizin ağzından şu cümle söylenecek '' Ahhh Emenike olsaydı ... ''

30 Ekim 2011 Pazar

Twitter ve Facebook'dayız !


Böylesi daha iyi oldu. Bundan sonra blog ile ilgili tüm gelişmeleri, linkler, fotoğrafları, videoları twitter/ygtylmzblog adresinden paylaşacağım. Kendi hesabımı bu işler için kullanmayacağım. Ayrıca Facebook'da da bir fan sayfası açtım. Ona da buradan http://www.facebook.com/pages/ygtylmzblog girebilirsiniz. Orada da linkleri paylaşmaya devam edeceğim. Ayrıca bundan sonra her Salı her Cuma İddaa'da yer alan maçların tahminlerini buraya yazacağım. Şimdilik gelişmeler bu kadar. İlerleyen günler de farklı gelişmeler ile karşınızda olabiliriz. 

O An / Joey Barton ve Tottenham Taraftarları


Bugün oynanan Tottenham Hotspur-Queens Park Rangers maçından bir kare. Queens Park Rangers kaptanı Joey Barton bir pozisyon icabı kenara geliyor. Bu arada neredeyse elini uzatsalar Barton'a dokunabilecek yakınlıkta olan Tottenham taraftarlarından biri eliyle 2 işareti yapıyor. Herhalde o anki skoru hatırlatıyor. Joey Barton da buna gülerek karşılık veriyor. Tabii bu arada bütün tribün gülüyor. Mücadele'yi Tottenham Hotspur 3-1 kazanırken Joey Barton'ın bu fotoğrafı güzel anı olarak kalıyor.

Fenerbahçe'nin Bir Haftası


Tek tek konular giremediğimden böyle tek seferde yazıyorum. Normalde bütün konuları tek tek yazmaya çalışıyorum ama bu yorucu olabiliyor. Çünkü gerçekten hafta içi ve hafta sonu sürekli maç yapan takımlarımız var. Ve tabii bloga 24 saatimizi ayıracak şartlar da yok. O yüzden bundan sonra arada böyle tek konular olabilir.

26 Ekim 2011 Çarşamba günü Fenerbahçe Grundig Cev İndesit Şampiyonlar Ligi'nde sahasında İtalya'nın güçlü takımlarından Macerata'yı 3-2 yendi ve çok önemli bir galibiyete imza attı. 3.set maç sayısı attıktan sonra kaybetmek üzse de böyle güçlü bir takımı yenmek güzeldi.

27 Ekim 2011 Perşembe günü kadın basketbol takımımız Euroleague'de Famila Schio'yu 70-65 yenerek 2'de 2 yaptı. Takımımızda Penny Taylor 23 sayı, Angel 14 sayı, 6 ribaund, 3 asist, Tamane 12 sayı, 4 ribaund, 4 asist ve Nevriye Yılmaz 10 sayı, 7 ribaund ve 3 asist ile öne çıktı.

Yine 27 Ekim 2011 Perşembe günü Euroleage'de erkek basketbol takımımız çok zorlu bir deplasmana çıktı. Maçı kazanmaya yaklaştı. Mücadele'yi uzun süre önde götürdü. Ancak özellikle son çeyrek kötü oyun ile beraber Olympiakos'un iyi oyunu gelince öne geçtiler ve mücadele'yi 81-74 kaybettik. Takımımızda özellikle Sefolosha enfes oynadı. 17 sayı, 12 asist ile ön plana çıktı. Gist 14 sayı, 6 ribaund ve Ukic 13 sayı ile mücadeleyi tamamladı.

29 Ekim 2011 Cumartesi günü ise erkek voleybol takımımız deplasmanda Çankaya Belediyesi'ni 21-25, 13-25 ve 16-25'lik setlerle 0-3 yendi ve liderliğini sürdürdü.

Yine 29 Ekim 2011 Cumartesi günü erkek basketbol takımımız Abdi İpekçi'de Bandırma Kırmızı'yı 93-60 yendi ve liderliğini sürdürdü. Takımımızda Ömer Onan 20 sayı, Gist 11 sayı, 12 ribaund, Kaya Peker 10 sayı, 5 ribaund ve Bojan Bogdanovic 18 sayı, 5 asist ile öne çıktı. Fenerbahçe'de uzun süredir sakat olan Engin Atsür'ün oynaması ise günün en güzel olayıydı. Engin 17 dakika 24 saniye oynadığı mücadele'yi 8 sayı, 1 ribaund, 3 asist, 1 top çalma ve 2 faul ile tamamladı.

Fenerbahçe Spor Kulübü olarak haftanın son maçında kadın basketbol takımımız Caferağa Spor Salonu'nda Ted Kolejliler'i ağırlayacak.

28 Ekim 2011 Cuma

Gözüm Selçuk Ulutaş'ı Aradı


Dün gece Fenerbahçe taraftarları destan yazdı. Haklı ya da haksız müthiş bir harekete imza attılar ve Beşiktaş müze kapısından stada girdiler. Bileti olmasına rağmen saatlerce kapıda bekletilen taraftarlarımız maç başladıktan 2 dk sonra daha fazla dayanamadı.

Bu hareketi yapan herkese helal olsun. Evet helal olsun diyorum çünkü saaatlerce kötü muamele ile karşılaşan taraftarların maça girmek istemesi '' helal olsun '' demeyi gerektirir.

Dün bu hareketi yapan taraftarlar arasında Selçuk Ulutaş da olurdu. 

Selçuk biletler satışa çıkmadan gitme planları yapardı, sabah uyanır bilet almaya çalışırdı, gişeden satışa çıksa gece kuyruğa giderdi, bilet alamadı mı? Hiç farketmez. Ben o riski göze alamam ama Selçuk alır. Bir şekilde stadın yanına gider ve bir şekilde o stada girerdi.

Sonra biz maçı izlerken tribünden Selçuk'u görürdük. '' Aaa Selçuk, bakın. '' derdik. Maçtan sonra bize tribünleri anlatırdı. Neden gelmediniz oğlum herkes girdi derdi.

Dün gece İnönü'de olan bu baskında, ne de ekran başında Lig Tv'de Selçuk Ulutaş'ı göremedik.

Gözler Selçuk Ulutaş'ı aradı diyelim ve bir kez daha analım. Kardeşlerin, abilerin tribünün hakkını veriyor Selçuk, sen merak etme ...

27 Ekim 2011 Perşembe

Beşiktaş 2 Fenerbahçe 2 / Puandan Daha Önemli ; Mücadele


Süper Lig'in bu sezon en iyi maçını izledik. Öncelikle iki takıma da teşekkürler. Hem Fenerbahçe, hem Beşiktaş'a.

Mücadele öncesi kadro olarak da, form olarak da Fenerbahçe üstünlüğü vardı. Ancak bu üstünlük sahaya yansımadı. Özellikle Beşiktaş arkasına aldığı taraftar desteği ile beraber pozisyon buluyor, Fenerbahçe'nin top yapmamasına izin vermiyordu. Bir de 12.dk gelen Simao golü maçın tek hakiminin Beşiktaş olmasını sağladı. Bu golden bir süre sonra Emre'nin orta sahada kurduğu iyi oyunlar, Caner'in ve Ziegler'in güzel kanat bindirmeleri eklenince Fenerbahçe oyunda üstünlüğü tamamen sağladı. Ancak ilk yarı Caner'in, Mehmet Topuz'un, Alex'in ve Gökhan Gönül'ün pozisyonlarından yararlanamayınca ilk yarıyı 1-0 geride kapattık.

İlk yarı bittiğinde şu cümleyi kurdum. '' Bu skor ile Beşiktaş 3 puanı alır, ancak bu oyunla Fenerbahçe şampiyonluğu alır. '' 

Gerçekten de ilk yarının özellikle bazı kesimleri müthiş paslaşmalar, güzel kanat bindirmeleri ile göze hoş gelen bir futbol oynadık. Zaten yılların getirdiği bu pas yapma özelliğimiz Fenerbahçe'nin 26 maçtır yenilmemesini en büyük nedenlerinden birisi. Ayrıca herkesin kabul ettiği derbileri iyi oynama, iyi oynamasak da şanslı olmamız da bu büyük maçları kaybetmememizi sağlıyor.

2.yarı tıpkı ilk yarı gibi Beşiktaş'ın iyi oyunu ile başladı. Direkten dönen top, Simao'nun ofsayt gerekçesiyle sayılmayan golü derken maçta üstünlüğü rakibe verdik. O an yiyeceğimiz bir gol maçı bitirebilirdi. Ancak o kısa baskıyı iyi atlattıktan sonra tekrardan etkinliği aldık. Alex'in topu aldığında yaptığı olumlu hareketler, ortasaha oyuncularının topu iyi çevirmesi derken yine baskı kurduk. 59.dk Caner, Ziegler paslaşması sonucu Caner'in şutu direkten dönerken Alex genel olarak olması gerektiği yerde olunca Fenerbahçe skoru 1-1'e getirdi. Bir Beşiktaş maçını daha boş geçmemiş oldu. Bu golden sonra Fenerbahçe'nin üstünlüğü devam etti. Aykut Kocaman'ın yaptığı Caner-Topuz > Özer-Stoch değişikliklerinin olumlu olmasını beklerken ve tam iyi oynadığımız sırada Quaresma'nın şık ortasına Almeida'nın golü gelince Fenerbahçe yine kısa süreli bir şok yaşadı. Fenerbahçe'nin baskısı, Beşiktaş'ın pozisyonları şeklinde maçın son dakikalarına girdik. 88.dk kazanılan serbest vuruşu Cristian mütrhiş bir şekilde ağlarla buluşturdu ve skor 2-2 oldu. Bu golden sonra Fenerbahçe'nin Özer ile % 100'lük bir pozisyonu da kaçtı ve maç 2-2 sona erdi.

Fenerbahçe oyuncularına bakacak olursak en iyi oyuncumuz tartışmasız Caner'di. Müthiş çalıştı, müthiş mücadele etti. Çıkana kadar çok iyiydi. Volkan'ın yediği gollerde yapacak bir şeyi yoktu. Bir kaç kurtarışı da vardı. Gökhan çok iyi değildi. Zaman zaman etkili bindirmeler yapsa da özellikle Mehmet Topuz çıktıktan sonra sağ kanatta oldukça zorlandı. Bence daha tam olarak hazır değil. Sakatlıktan çıkamadı. Yobo çok iyiydi, Bekir çok kolay çalım yiyor, Serdar gelene kadar oynar, Ziegler sahanın en iyilerindendi. Son dakikalar bile mücadelesinden yılmadı. Mehmet Topuz da sakatlıktan yeni çıkmasının getirdiği nedenlerden dolayı pek etkili olmadı, Cristian ve Emre çok iyilerdi. Müthiş mücadele ettiler, topu iyi kullandılar. Cristian için her maç methiyeler düzüyoruz. Gerçekten de müthiş girdi sezona müthiş. Alex topu aldığında etkisini gösterdi. Bienvenu'nun attığı pas, attığı gol, ilk yarı çektiği şut, Semih'in indirdiği topta kaleciyle karşı karşıya şanssız anı. Gördüğünüz gibi  yine müthiş anlarda Alex ismini söylüyoruz. Bienvenu çok çalıştı, mücadele etti falan ama daha etkili olmasını bekliyoruz. Belki de daha takıma alışamadı. Sonradan oyuna giren Stoch, Özer ve Semih için diyecek pek yorum yok.

Alex Beşiktaş'a karşı 12.golünü attı. Bu sezon 4.golü.

Cristian çok iyi diyoruz, çok iyi mücadele ediyor diyoruz, müthiş diyoruz. Ayrıca bu sezon 3.golünü attı. Sadece attığı gollerin getirisi direkt 4 puan ! 

Taraftarlarımız maç öncesi insan dışı müdahaleler yaşadı. Biletleri olmasına rağmen içeri giremediler. Polisin ilginç tutumu ile karşı karşıya kaldılar. Ancak burada suç sadece polisin değil. Suç 1500 kişiyi birden o kapıya getiren emniyetin, suç bileti olmamasına rağmen oraya giden taraftarların, suç deplasman tribününe sadece tek bir giriş koyan Beşiktaş yönetiminin. Fenerbahçe taraftarlarının bu yüzden kapıyı kırarak içeri girmesine eleştiri getiremem. Helal olsun hepsine. Fenerbahçe tribünleri yine tarih yazdı.

26 maçtır yenilmiyoruz. Deplasmanda üst üste kazanma rekorumuz bitti ama önemli de değil.  İyi yoldayız.

Sonuç olarak Beşiktaş gibi bir deplasmandan puan almak her zaman önemli olmuştur. Belki biraz şansımız olsa 3 puan alacaktık ama olmadı. 

Yazının başlığını da verelim ;  Puandan daha önemli ; Mücadele !

O An / Taraftarlarımız İnönü'ye Gidiyor


Fenerbahçe taraftarları İnönü'ye gidiyor. Muazzam bir görüntü. 27 Ekim 2011 tarihinde oynanan-oynanacak derbinin fotoğrafı olur.

fotoğraf 

Tarihten Bir Sayfa : 27 Ekim 2007 Kasımpaşa-Fenerbahçe Maçı


27 Ekim 2007 & 27 Ekim 2011

27 Ekim 2007 tarihinde Fenerbahçe deplasmanda Kasımpaşa ile karşı karşıya geliyordu. Fenerbahçe mücadele'ye Volkan, Gökhan, Lugano, Edu, Carlos, Deivid, Appiah, Aurelio, Vederson, Tümer ve Semih ilk 11'i ile çıkıyordu.

Kasımpaşaspor ise maça Sinouh, Coulibaly, Askou, Gökhan Caba, Alparslan, Fatih Akyel, Yasin, Fransergio, Faruk, Moritz ve Theoure ilk 11'i ile çıktı.

Maç Atatürk Olimpiyat Stadı'nda oynandı. 

Fenerbahçe mücadele'yi Tümer ve Deivid'in golleriyle 2-1 kazandı.

O maç oynayan futbolculardan Aurelio şu an Beşiktaş forması giyiyor, Carlos Rusya'da takılıyor, Vederson Bursaspor forması giyiyor. Deivid, Edu, Lugano, Appiah ve Tümer de Fenerbahçe'den ayrılan oyuncular. Fenerbahçe'nin o maç ilk 18'inde olan futbolculardan sadece 5 tanesi günümüzde de Fenerbahçe forması giyiyor.

Kasımpaşaspor forması giyen oyunculardan Moritz Türkiye'ye yerleşti. Çatır çatır Türkçe konuşuyor. Sinouh Psv forması giyiyor, Coulibaly Kazakistan'da, Askou Danimarka'da,  Gökhan Caba Bugsaş Spor, Theoure İngiltere 1.ligi takımlarından Leyton'da forma giyiyor. Kadroda yer alan oyuncuların ise bazıları futbolu bıraktı. Alparslan ise Kasımpaşa forması giyiyor.

Kasımpaşa'nn hocası Fenerbahçe'nin geçmişte hocalığını yapmış Werner Lorant'tı.

Aradan geçen yıllar, değişen hocalar, değişen oyuncular, değişen statlar.

Kasımpaşa 2007/2008 sezonunu küme düşerek tamamlamıştı. Kadroyu dağıttı. Şu an nerede oynuyor? Gönderdiği oyuncular nerede oynuyor? İstikrarın bir kez daha önemli olduğunu anlıyoruz.

Fenerbahçe ise o sezonu 2.sırada tamamlamıştı. Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynamıştı.

Fenerbahçe bu akşam 4 yıl aradan sonra tekrardan 27 Ekim tarihinde maça çıkacak. Rakip yine İstanbul takımı, yine deplasman. Bakalım bu sefer nasıl bir sonuç çıkacak. 4 sene sonra tekrar girer bakarız bu konuya. Aradan neler değişmiş.

#deplasmanimadokunma


Gidecek, gitmeyecek, gidecek, gitmeyecek, gidecek, gitmeyecek. Fenerbahçe taraftarlarını tribünde görmeden inanmam ! 

Maç Günlüğüm # 68






- Sensiz ben nefes alamam, buralarda hiç duramam, tek başıma yalnız kalamam, senin kokunu özledim, hep yollarını gözlerim, götür beni gittiği yere.

- Fenerbahçe'nin bir maçına doğru - Samsunspor - İzmit'ten gidiyordum. Saat 12:00 otobüsü ile beraber istikamet ; Kadıköy. 

- Bu sefer tek başıma gidiyordum. Otobüste önümde tv yoktu. Ben böyle bir rezillik görmedim. Yıl 2011 ! Şaka bir yana şu ana kadar 50 kere ekran denk geldiyse 45 kere açmadım :) Ama olsun, önümde dursun.

- Saat 13:30 gibi Kadıköy'de olduktan sonra hemen Wta biletlerini aldım. Ne zamandır imkan olmuyordu. Ve daha sonra #FBloggers ile buluşacağımız '' Deniz Yıldızı '' adlı mekan.

- Kocaeli'den geliyorum ancak ilk ben o mekanda oluyorum. Zaten genel olarak öyle olmamış mıdır? En yakın yere geç kalırsın ama en uzak yere erken gidersin. Bir insan klasiği.

- Saat 14:00 gibi değerli #FBloggers üyeleri geldi ve oldukça keyifli anlar yaşadık. Hem muhabbet, hem makara hem Manchester derbisi. #FBloggers iyi bir oluşum. İnşallah çok daha güçlü bir şekilde devam edeceğiz. Ayrıca grupta bir tane mi kötü insan olmaz be abi :)

- Saat 17:00 gibi mekandan ayrılıp Nazlı'nın Yeri'ne geçtik ve bir sürede orada takıldık. Nazlı'nın Yeri her zaman olduğu gibi değildi. Pek bir coşku yoktu. İnsanlar galiba yavaş yavaş kapalı mekan tercihlerine başladı.

- Maçı Okul Açık tribününde izleyecektik. Bu sefer #FBloggers ile omuz omuza. Rahat bir şekilde stada girdikten sonra stadın malum olaylardan dolayı coşkulu olmadığını gördük. Tribünde yerimizi aldıktan sonra maçı beklemeye başladık.

- Ve günün en güzel anı ; Şehitlerimizin isimlerinin okunması ve taraftarların burada demesi. İnanılmazdı. Ben Kadıköy'de daha önce bir maçta o kadar duygulandığımı hatırlamıyorum. Çıt çıkmıyor ve insanlar sadece '' Burada'' diyordu.

- Tribünlerden güzel manzaralar da vardı. Bayraklar, 4 tribün karşılıklı yapılan Vatan -Sana - Canım - Feda tezahuratı, Gençlik Marşı.

- Tribün performansının değerlendirilemeyeceği bir maçtı. İnsanlar maça falan konsantre olamadı.

- Maçı 0-0 bitti.

- Maç sonrası yenen köfte ve ardndan Kocaeli Gfb & Bahriyeli Gfb otobüsü le beraber İzmit'e hareket.

26 Ekim 2011 Çarşamba

Granada 0 Barcelona 1 / 3 Puan


Wta uğruna bir kısmını izleyemediğimiz maçı Barcelona Xavi'nin attığı şahane frikik golüyle 1-0 kazandı 

Barcelona 21 puana yükseldi ve maç fazlası ile liderlik koltuğunda oturuyor. 

Pedro'nun sakatlığı üzdü. 10-15 gün formasından uzak kalacağı açıklandı.

Geçen sezon toplam 3 lig golü atan Xavi bu sezon bu rakamı bu sezon forma giydiği 8 maçta geçti. Granada'ya attığı gol bu sezon 4. lig golüydü. Xavi daha önce bu sezon Real Sociedad'a 1, Osasuna'ya 1, Racing Santander'e 1 gol atmıştı.

Messi formsuz. Forma giydiği son 3 maçta gol atamadı.

Barcelona haftasonu evinde Mallorca ile oynuyor.

Sahada Köpek Var !


Dün gece oynanan Copa Sudamericana maçında Brezilya'dan Botafogo ile Kolombiya'dan  Independiente Santa Fe takımları karşı karşıya geldi.  Mücadele'yi Santa Fe 4-1 kazandı. Sahaya giren köpek ise oldukça keyifli anlara neden olmuş.



25 Ekim 2011 Salı

WTA Sezon Sonu Turnuvası # 2011


Merakla beklenen turnuva başlıyor-başladı. Sezon boyunca başarılı olan 8 kadın tenisçi İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu'nda sezon sonu şampiyonası için korta çıkacaklar. Dünya 1 numarası Caroline Wozniacki, Maria Sharapova, bu yılın Wimbledon galibi Petra Kvitova, grand slam kazanan ilk Asyalı Çinli Li Na, ABD Açık 2011 şampiyonu Samantha Stosur, Belaruslu Victorıa Azarenka, Rus Vera Zvonareva ve Polonyalı Agnieszka Radwanska tenisseverlerin karşısına çıkacak.

Bugün başlayacak turnuva'yı ben de Cuma günü yerinde takip edeceğim. Hayatım boyunca binlerce kez tenis karşılaşması izledim. Ancak hayatım boyunca hiç canlı tenis maçı izlemedim. İlk defa izleyeceğim. Tenis izlemeyi çok seviyorum. En güçsüz sporcunun bile maçını seyrediyorum. İstanbul'da olacak teniscileri herhalde en az 100'er kez izlemişimdir. Bir de son yıllarda bu maçlara bahis yapmaya başlayınca ilgim çok daha fazla arttı.

Bu turnuva'da kazansın dediğim isim yok. Oldukça uzun rallilerin olduğu, güzel winner'ların olduğu, güzel puanların alındığı bir turnuva olsun kim kazanmış önemli değil.

Bizim gittiğimiz Cuma günü ise Wozniacki'nin maçı olsun. İnşallah. Fotoğraflar ve izlenimler ile burada oluruz.


24 Ekim 2011 Pazartesi

Deprem Sonrası Türkiye Tek Yürek Oldu


Deprem çok kötü bir şey. Moral bozucu, üzücü, yıkıcı. 17 Ağustos 1999 depremini yaşamasam da - İzmit'te değildim - deprem olduktan bir kaç saat sonra gelmiştim. İnsanların moral bozukluğu içinde hayatlarını sürdürmesini, bir ekmek için birbirleri ile kavga etmesini, ufacık bir olaydan bile tartışmalar çıktığını, nerelerde ne gibi hasarlar olduğunu, insanların nasıl zor şartlarda yaşadığını çok net bir şekilde biliyorum. Çadır yaşantısını, depremin etkilerini, çadırların nasıl kurulduğunu, yardım esnasında insanların neler yaşadığını biliyorum, hatırlıyorum. İnsanların birbirleri ile nasıl kenetlendiğini biliyorum.

Bugünlerde Van'da yaşayan insanlar aynı duyguları yaşıyor. İnsanların bir çadır için kavgalar yaptığını, yaşlı bir amcanın çadırı vermediği için kadına saldırdığını, saatler sonra kurtulan insanları, yıkılan evleri, sönen yuvaları net şekilde görüyoruz. Fotoğrafta gözüken Yunus'un enkaz altında çaresiz bekleyişini, omuzunda vefat eden bir insanın elini görüyoruz.

Aynı zamanda Van dışına bakarsak müthiş bir birlik, beraberlik görüyoruz.

Mustafa Sarıgül'ün neler yaptığını biliyoruz. Şişli'den 26 tırın gittiğini biliyoruz, otobüs şirketlerinin bedava yolcu, bedava yardım taşıdığını biliyoruz, Thy'nin Van'dan Türkiye'nin her yerine ücretsiz yolcu taşıdığını biliyoruz, Antalya'dan sebzeler-meyveler geldiğini, et-balık kurumunun tonlarca kavurma getirdiğini, su şirketlerinin binlerce su gönderdiğini, belediyelerin sürekli yardımlar topladığını hatta evden çıkamayanların yardımlarının evlerden aldığını, bankaların borçları ertelediğini, devletin vergileri ertelediğini, sanatçıların kullandığı kıyafetleri getirip yardım merkezlerine verdiğini, insanların evinde bir tencere de olsa yemek yapıp deprem bölgesine getirdiğini, öğrencilerin harçlıklarını yolladığını, spor kulüplerimizin gönderdiği kıyafetleri, zengin ve ünlü iş adamlarının yaptığı gıda, kıyafet yardımlarını, Yıldırım Demirören'in 6 öğrenci yurdunu yapma sözü verdiğini, Van'a giden tüm kargoları ücretsiz taşıyan kargo şirketlerini, yardım kampanyaları yapan tribün gruplarını, Van halkına bedava konuşma süresi veren şirketleri, iş makineleri gönderenleri, çadır gönderenleri biliyoruz, görüyoruz, okuyoruz. Ve daha bunun gibi yüzlerce yardım ...

Kısacası Türkiye tek yürek oldu ! Türkiye en kısa sürede Van'ın ve Van insanının acılarını dindirmeye yemin etti. Söz verdi. İnşallah en kısa sürede her şey normale döner.

Van depreminde ölenlere allahtan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Depremi yaşamış olanlara geçmiş olsun diyorum. Van'a en ufak bir yardım bile yapmış tüm insanlara teşekkür ediyorum.

Alex'den Bir Kare


Üzerinde şehitlerin adının yazılı olduğu t-shirt, moralinin ne kadar bozuk olduğunun net bir şekilde belli olduğu yüz ifadesi, önünde 2 kızı ve kucağında oğlu.

Fenerbahçe 0 Samsunspor 0


Şehit haberleri, Van'da meydana gelen deprem ve oynanmak zorunda olan bir maç.

Taraftarlar için ne kadar zor olduğunu hepimiz yaşadık. Dün hepimizde coşku çok azdı. Tabii futbolcular da insan. Böyle bir şartta maça konsantre olmak çok zor.

Mücadele başladığı gibi 0-0 bitti. 

Perşembe günü İnönü'ye Beşiktaş deplasmanına gidiyoruz. Fair-play çerçevesinde geçen bir maç olur inşallah.

Kadıköy'de Şehitlerimizin İsimleri Sayılıyor


Kadıköy'de çok kez maça gittim ama hiç bu kadar duygulanmamıştım. Tüyler diken diken şekilde '' Burada ! '' diye bağırdık. Müthişti.

23 Ekim 2011 Pazar

Tarih 22 Ekim'i Unutmayacak


Bazı maçlar vardır. Skora bakmazsın bile. Kaç puan aldığın önemsizdir. Sadece maçın nasıl olduğu ve takımının nasıl oynadığı önemlidir. İşte 22 Ekim 2011 akşamı saat 23:00'da başlayan ve 23 Ekim 2011'in ilk saatlerinde biten Barcelona-Sevilla maçı böyle bir maçtı.

Mücadele 0-0 bitti. Barcelona 90+3.dk Messi ile penaltı atışından yararlanamadı. Penaltı atılmadan önce oyuncular arasında kavga çıktı. Kanoute ile Fabregas kapıştı. Fabregas kendini yere attı ya da atmadı. Kanoute 67.dk girdiği oyundan 90+4.dk kırmızı kart görerek atıldı. Bu kırmızı karttan bir pozisyonda sarı kart gören Navarro hakeme itiraz etmekten dolayı direkt kırmızı kart gördü. Sevilla 9 kişi kaldı. Mücadele başladığı gibi 0-0 bitti. 100 dakika oynandı.

Barcelona yine aynı oyununu oynadı ve bana 8-0 yendikleri Osasuna maçından çok daha fazla zevk verdi. Mücadele boyunca topa hükmeden takım yine Barcelona'ydı. Gol için her şeyi yaptılar ama olmadı.

Sürekli pas yaparak boş alan aradılar, buldular ama kaleci Javi Varas başarılı oldu, baktılar pasla olmuyor kanatlara indiler, ortalar ile tehlikeli olmaya çalıştılar, bu da olmayınca duran toplardan tehlike yaratmaya çalıştılar, bu da olmayınca uzaktan şutlara kalkıştılar. Messi sürekli farklı yerlerde oynadı, rakibi nereden çözebilirim diye düşündü, Adriano ve Alves sürekli bindirdi, sürekli mücadele etti, İniesta sürekli sorumluluk aldı, bazen fazla kasmadan pasını verdi, bazen çalımlar ile etki yaratmaya çalıştı, Xavi yine bir kısa top, bir uzun top attı, rakibi etkisiz bırakmak için elinden geleni yaptı, Barcelona savunması yine ortasaha çizgisinin üzerinde oynadı, Guardiola rakibi çözmek için Pedro'yu, Fabregas'ı oyuna aldı, sürekli bir şeyler denedi, Türkiye'de olsa topa tutulacak bir hareket yaptı. 88.dk Xavi'yi çıkarıp Busquets'i soktu, 90+2.dk yine güzel paslaşmalar ile ceza sahasına girdiler, İniesta'nın düşürülmesi sonucu kazanılan penaltı atışını Messi ile kullandılar ancak sonuç alamadılar ve mücadele başladığı gibi 0-0 bitti. 

Tarih 22 Ekim 2011 Cumartesi gününü, 0-0 biten Barcelona - Sevilla maçını, Messi'nin kaçırdığı penaltıyı, son dakikalarda çıkan kavgayı ve tabiiki de Camp Nou'da tarih yazan Javi Varas'ı asla unutmayacak ...

22 Ekim 2011 Cumartesi

Barcelona 2 Viktoria Plzen 0


Barcelona Viktoria Plzen'i İniesta ve Villa'nın golleriyle 2-0 geçti. Sadece tarihte yerini alsın diye yazılmış bir yazı.

Voleybol Takımlarımızın Başarısı


Ligde Eczacıbaşı'nı eze eze 3-0 yenen kadın voleybol takımımız, Şampiyonlar Ligi'nde Hypo Tirol'u deplasmanda 3-1 yenen erkek voleybol takımımız. Bu sene amatör branşlarının şu ana kadar en iyileri. İnşlallah mücadeleye devam ederiz. Naz, Eda, Kim, Arslan, Marshall, Coskovic ve diğerleri. Teşekkürler.


Maç Günlüğüm # 67


- Fotoğraf bana ait. Yeni fotoğraf makinası aldım. Yıllarca her maç bir çok fotoğraf çekip, hem buraya, hem de Genç Fenerbahçeliler forumuna yükledim. Ancak yaklaşık 1 senedir o makinanın bozulmasından dolayı fotoğraf çekemiyordum. Sonunda yeni bir makine aldım. İşte bu ; Tıklayın.

- Neyse fotoğraf makinası anlattıktan sonra maça geçelim. Fenerbahçe Ülker'in bu sezon ilk Euroleague maçına gitmeye niyetlendik. Kocaeli'den 3 kişi - ben dahil - ve İstanbul'dan bir arkadaş ile maçtan 1 hafta önce biletleri aldık. Normal tribün 10 Tl, vip 20 Tl olunca, evet mantıklı olanı yapıp vip aldık. 001. 2.sıra. Hedefimiz maçı güzel bir açıdan seyretmekti. Öyle de oldu. Maçı gayet güzel bir açıdan seyrettik.

- Saat 16:00 otobüsü ile İzmit'ten hareket. 2 saatlik keyifli yolculuğun ardından Esenler otogarı. 

- Saat 19:00 gibi salonun oradaydık. Etrafın boş olması bizi üzdü. Maça çok daha fazla ilgi bekliyorduk.

- Federasyon binası çok güzel. Tasarımı sade ama çok şık.

- Ve maç öncelerinin vazgeçilmezi ; Köfte. Stat ve salon çevrelerinde satılan köftenin sağlıklı olmadığını biliyoruz ama yiyoruz. Çünkü gerçekten çok tatlı.

- Saat 19:15 gibi salona girdik. Biletimiz Vip tribündü. Hayatımda ilk kez kapıda '' Hoşgeldiniz, iyi seyirler. '' gibi cümlelerle karşılandım. Vip tribünün ayrıcalıkları. Girince direkt karşımıza genç görevliler çıktı. Biletimizi alıp bizi yerimize kadar götürdüler. Yerimiz de güzeldi. 001 !

- Abdi İpekçi'nin belki yeri kötü falan ama gerçekten hoş salon. Sinan Erdem'den çok daha sıcak ortam var. Sinan Erdem'in en dolu hali bile bana sıcak gelmiyor. Tamamen dolu bir Abdi İpekçi gerçekten çok farklı.

- Yerimiz inanılmaz güzeldi. Maçı çok güzel ve rahat bir şekilde izledik. Rahat izlerken çok da rahattık.

- Maçı kötü bir oyunla kaybettik.

- Maç anında zaman zaman büyük heyecanlar yaşadık. Thabo dışında bizi ayağa kaldıran pozisyon çok olmadı.

- Sine Büyüka ve Roksan Kunter'i gördük. Şunu net bir şekilde söyleyebilirim ; Roksan Kunter > Sine Büyüka.

- Mücadele sonrası arabayla Harem'e, oradan da otobüsle İzmit'e gittik. 

- Kocaeli'den kalkıp, Abdi İpekçi'ye gidip, maçı izleyip dönmek. Abartıldığı kadar da zor değil. Bu sezon bir aksilik olmadığı taktirde tüm Euroleague maçlarına gideceğim.

- İstanbul'dan da 10 bin kişi çıksın bir zahmet.